30 Kasım 2015 Pazartesi

İhracatta Rusya için önlem alınmalı…

Detay:


​-İhracatta Rusya için önlem alınmalı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Bu yıl Temmuz ayı hariç her ay gerileyen ihracatın Ekim ayında artışa geçmesi olumlu bir gelişme fakat ihracattaki artışın devamı açısından yeni pazarlar bulmak vazgeçilmez bir zorunluluk"

-"İhracat belli pazarlara bağlı kalmamalı. Bu siyasi sorunlarda sıkıntılara yol açıyor. Önümüzdeki dönemde sıkıntıya girebilecek bir Rusya pazarı için önlem alınmalı, alternatif pazarlar yaratılmalı"

-"Her ne kadar, Ortadoğu ve Afrika, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya, kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusuyla Avrupa önceliğimiz olsa da ülke olarak uzak yakın demeden dünya yüzeyinde her ülkeyi ihracatta hedef almamız, her ülkenin ithalat potansiyelini değerlendirmemiz gerekir"

-"Ekim ayında tarım ve gıda ihracatı, Nisan ayından bu yana gerilen ithalatın iki katına yaklaştı"

-"Genel dış ticarette, yüzde 78,6 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, tarım ve gıdada yüzde 192,6'ya ulaştı. Bu devam etmeli. Tarımın ekonomiye büyük katkısı inkar edilemez"

-"Tarım ve gıda ihracatı, genel ihracatın üzerinde artış gösterirken, ithalatta genel ithalattan fazla gerileme meydana geldi"

 

Ankara – 30.11.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım ve gıdada Ekim ayında ihracatın yüzde 5 arttığını, buna karşın ithalatın yüzde 13,7 düştüğünü bildirerek, "bu yıl Temmuz ayı hariç her ay gerileyen ihracatın Ekim ayında artışa geçmesi olumlu bir gelişme ama ihracattaki artışın devamı açısından yeni pazarlar bulmak vazgeçilmez bir zorunluluk" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımda birçok üründe ihracatın büyük önem taşıdığını, ihracatın sekteye uğramasının sektörü zora soktuğunu belirtti. Özellikle sebze ve meyvede ihracatın devamının tarım sektörü açısından olmazsa olmaz konulardan biri olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

"Genel ihracat Ekim ayında yüzde 3,1 artışla 12 milyar 892 milyon dolardan 13 milyar 290 milyon dolara çıkarken, ithalat yüzde 11,9 azalmayla 19 milyar 185 milyon dolardan 16 milyar 911 milyon dolara indi. Tarım ve gıda ihracatı, genel ihracatın üzerinde artış gösterirken, ithalatta genel ithalattan fazla gerileme meydana geldi. Ekim ayında tarım ve gıda ihracatımız yüzde 5 artışla 1 milyar 677,3 milyon dolardan 1 milyar 761,9 milyon dolara yükseldi. Eylül ayında ihracatımız yüzde 17 düşüşle 1 milyar 246,1 milyon dolara inmişti. Tarım ve gıda ihracatımız, Temmuz ayında yüzde 2,5 artmış, diğer aylarda gerilemişti. Buna karşın Ekim ayında tarım ve gıda ithalatının yüzde 13,7 düşüşle 1 milyar 59,9 milyon dolardan 915 milyon dolara indi. Nisan ayından bu yana gerileyen ithalat, Eylül ayında yüzde 36,6 düşüşle 979,4 milyon dolardan 620,5 milyon dolara gerilemişti.

Ekim ayında tarım ve gıda ihracatı, Nisan ayından bu yana gerilen ithalatın iki katına yaklaştı. Genel dış ticarette, yüzde 78,6 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı tarım ve gıdada yüzde 192,6'ya yaklaştı. Tarımın ekonomiye büyük katkısı inkar edilemez. Sadece Ekim ayında tarım ve gıda 879,5 milyon dolar dış ticaret fazlası verdi. 6 milyonun üzerinde istihdam sağlayan, 60 milyar dolara yakın ülke milli gelirine katkı yapan, dış ticarette artı veren kaç sektör var? Tarımın, başta gıda sanayi, tekstil ve konfeksiyon sanayi, ticaret, ulaştırma, finans olmak üzere diğer sektörlere katkısı da çok büyük boyutlardadır."

 

-Ocak-Ekim dönemi-

 

Ocak-Ekim döneminde, tarım ve gıda ihracatının 13 milyar 509,4 milyon dolara ulaştığını, buna karşın ithalatın 9 milyar 184,7 milyon dolarda kaldığını belirten Bayraktar, "tarım ve gıdanın 10 aylık dış ticaret fazlası 4 milyar 324,7 milyon dolara ulaştı. 2014 yılında tarım ve gıda ihracatı 18 milyar doları bulmuş, ithalat 12,4 milyar dolarda kalmıştı. Bu yıl Ekim ayı itibarıyla 12 aylık ihracat 17,2 milyar dolarda, ithalat ise 11,6 milyar dolar oldu" dedi.

 

-Türkiye mevcut pazarlarını korumalı, yeni pazarlara yönelmeli-

 

Bayraktar, Türkiye'nin ihracatın desteklemesi, mevcut pazarlarını koruması, yeni pazarlara yönelmesi gerektiğini bildirdi. İhracatın belli pazarlara bağlı kalmaması belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"İhracatın belli pazarlara bağlı kalması, siyasi sorunlarda sıkıntılara yol açıyor. Her ne kadar, Ortadoğu ve Afrika, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya, kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusuyla Avrupa önceliğimiz olsa da ülke olarak uzak yakın demeden dünya yüzeyinde her ülkeyi ihracatta hedef almamız, her ülkenin ithalat potansiyelini değerlendirmemiz gerekir. Önümüzdeki dönemde sıkıntıya girebilecek bir Rusya pazarı için önlem alınmalı, alternatif pazarlar yaratılmalı.

 

-Rusya'nın tarım ve gıda dış ticaretindeki yeri-

 

Gıda ve tarım sektörünün ithalat ve ihracatı içinde Rusya'nın önemli bir yeri bulunmaktadır. 2014 yılı gıda ve tarım ürünleri ihracatımızın 1 milyar 143 milyon doları Rusya'ya yapılmıştır. İthalatımızın ise 2 milyar 491 milyon doları Rusya'dan yapılmıştır. Rusya'ya karşı tarım ve gıda dış ticaretinde 1 milyar 348 milyon dolarlık bir açığımızın olduğu görülmektedir.

Rusya'ya yaptığımız ihracat içinde en önemli payı 622 milyon dolarla meyve ve 385 milyon dolarla sebze almaktadır. Meyveler içinde öne çıkan ürünler ise turunçgiller ve üzümdür. Sebzeler içinde ise domates öne çıkmaktadır. Rusya'ya diğer önemli ihracat kalemlerimiz su ürünleri, yağlı tohum, kanatlı etidir. Bu alanlarda ihracat potansiyelimiz bulunmaktadır.

 

-Son yıllarda alternatif pazarlar bulma politikaları meyvelerini verdi-

 

Uzun yılların tecrübesine sahip, dinamik bir dış ticaret sektörümüz var. Son yıllarda özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin dış ticaretimizdeki ağırlığını azaltmaya yönelik alternatif pazarlar bulma, ihracatımızı çeşitlendirme politikaları meyvelerini vermiştir. Ülkemiz, Avrupa'da geleneksel pazarlarını korumakla birlikte, Ortadoğu ve Afrika'ya açılmış ve önemli ihracat imkanları bulmuştur. Kısa vadede sıkıntılar yaşansa da ülkemiz orta ve uzun vadede alternatif pazarlarını yaratacaktır."

Yılda 40 milyar doları aşkın gıda ve tarım ürünü ithal eden Rusya'nın, Türkiye'ye daha fazla ihtiyacı bulunduğunu vurgulayan Bayraktar, "Nitekim, Rusya, 7 Ağustos 2014 tarihinden geçerli olmak üzere bir yıl süreyle Avrupa Birliği (AB), ABD, Avustralya, Kanada ve Norveç'in sığır ve kümes hayvanı eti, tüm meyve ve sebzeler, kaşar peynirleri ve süt başta olmak üzere tarım ve gıda mallarına ambargo kararı aldığında, bu ihtiyaçlarını karşılayacak 4 ülke arasında Brezilya, Çin ve Arjantin ile birlikte Türkiye'yi de saymıştır. Rusya, bu ülkelere yönelik ambargo kararını bir yıl daha uzatmıştır. Rusya'ya yönelik tarım ve gıda ihracatımızda her ne kadar meyve ve sebze öne çıkmışsa da, kış sezonuna girmemiz nedeniyle portakal, limon gibi turunçgiller, çiçek ve sera ürünleri hariç, ihracatımız çok fazla etkilenmeyecek gibi görünüyor" dedi.

23 Kasım 2015 Pazartesi

Havuçta hasat zamanı…

Detay:


​-Havuçta hasat zamanı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Pazarlama sorunları havuçta üretimi düşürüyor"

-"2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2014 yılında 557 bin 977 tona indi. Bu sene üretimin yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246 tona ineceği tahmin ediliyor"

-"Özellikle A vitamini açısından çok zengin bir sebze olan havuçtaki ülke potansiyeli en iyi şekilde değerlendirilmeli, tüketimi artırılmalıdır"

-"Havuç üretiminin yüzde 59,4'ünü Konya tek başına sağlıyor. Bu ilimizi yüzde 23,5 payla Ankara, yüzde 10,8 payla Hatay, yüzde 2 payla Denizli, yüzde 1,2 payla Burdur izliyor"

-"Ülkemizde soğuk hava depoları yeterli değildir. Bunun sonucunda hasadın yoğun olduğu dönemde pazara talebin üzerinde ürün sunulmakta, bu da üretici fiyatlarında düşüşe neden olmaktadır"

-"Verilen bu destekler olumlu olmakla birlikte depolama konusunda arzu edilen seviyeye gelinememiştir"

 

Ankara –23.11.2015 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pazarlama sorunlarının havuçta üretimi düşürdüğünü bildirerek, "2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2014 yılında 557 bin 977 tona indi. Bu sene üretimin yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246 tona ineceği tahmin ediliyor" dedi.

Bayraktar, kışlık hasadı yapılan havuçla ilgili açıklamasında, beslenmede önemi büyük olan sebzede, tarımsal faaliyetin istihdam, katma değer ve ihracatta ulaştığı boyutla ekonomiye yeri doldurulamayacak bir katkı sağladığını belirtti.            

Günümüz yaşam koşullarında sağlıklı beslenmeye yönelik ürünlerin tüketiminin hız kazandığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

"Yaş sebzeler yüksek oranda su, mineral, düşük oranda protein, karbonhidrat ve yağ içermeleri nedeniyle sağlıklı beslenmenin önemli bir parçasıdır. Ayrıca bünyelerinde antioksidanlar, bitkisel kimyasallar, diyet lifi gibi yararlı bileşenleri içermeleri nedeniyle de kronik hastalıklara karşı koruyucu özellik taşımakta, vücudumuzun zararlı maddelerden temizlenmesini sağlamaktadır.

 

-A vitamini bakımından çok zengin-

 

Beslenme ve insan sağlığı üzerinde tartışılmaz önemi bulunan sebzeler içinde havucun ayrı bir yeri bulunmaktadır. Havucun içerdiği besin maddelerine baktığımızda 100 gram yenilebilen taze havuçta, 42 kalori, 1,2 gram protein, 0,4 gram yağ, 9,2 gram karbonhidrat, 40 miligram kalsiyum, 36 miligram fosfor, 0,8 miligram demir, 12.000 IU A vitamini, 0,06 miligram B1, 0,06 miligram B2, 6 miligram C vitamini bulunmaktadır. Verilerden de görüldüğü üzere havuç, özellikle gözün görme fonksiyonu ve yapısı açısından temel maddelerden olan A vitamini bakımından çok zengin bir sebzedir. Lifli yapısı nedeniyle de sindirim sistemi için de oldukça faydalı bir üründür. Ülke potansiyeli en iyi şekilde değerlendirilmeli, tüketimi artırılmalıdır."

2000 yılında 235 bin ton olan havuç üretiminin, 2005 yılında 388 bin tona, 2010 yılında 533 bin 253 tona, 2011 yılında 602 bin 78 tona yükseldiğini belirten Bayraktar, "2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2013 yılında 569 bin 855 tona, 2014 yılında 557 bin 977 tona ineceği tahmin ediliyor. 2000 yılında 71 bin 300 dekar olan havuç ekim alanı 2012 yılında 141 bin 695 dekara çıktı. Bu rakam, 2013 yılında 108 bin 643, 2014 yılında 104 bin 404 dekara indi" dedi.

Havuç üretiminin yüzde 59,4'ünü Konya'nın tek başına sağladığını vurgulayan Bayraktar, bu ilimizi yüzde 23,5 payla Ankara, yüzde 10,8 payla Hatay, yüzde 2 payla Denizli, yüzde 1,2 payla Burdur'un izlediği bilgisini verdi. 2014 yılında, Konya'nın 331 bin 593, Ankara'nın 131 bin 400, Hatay'ın 60 bin 483, Denizli'nin 11 bin 350, Burdur'un 6 bin 696 ton havuç ürettiğini belirten Bayraktar, bu illeri 2 bin 792 tonla Karaman, 1431 tonla İzmir, 1250 tonla Antalya, 1226 tonla Adıyaman, 1100 tonla Diyarbakır'ın takip ettiğini vurguladı.

 

-Pazarlama, girdiler, maliyetin altında ürün satma sebzeciliğin de

sorunları-

 

Başta pazarlama sorunları olmak üzere, tarımsal girdilerde dışa bağımlılık ve girdilerden kaynaklanan üretim maliyetlerinin yüksekliği, üreticinin maliyetin altında ürün satmak zorunda kalması gibi genel sorunların havuç tarımının da içinde bulunduğu sebzecilikte de görüldüğü bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üreticilerimiz binbir emekle ürettikleri üründe yeterince söz sahibi değildir. Üreticilerimizin kendi ürettiği üründe söz sahibi olabilmesi, sahip oldukları hakları etkin bir şekilde kullanabilmesi ancak örgütlenmeyle mümkündür. Üreticilerimiz tam olarak örgütlenemediğinden herhangi bir pazarlık gücü de bulunmamaktadır. Bu yapıda üretici düşük fiyata ürün satarken tüketici de daha pahalıya ürün tüketmek durumunda kalmaktadır.

Sorunun çözümüne yönelik olarak üreticilerin örgütlenmesi ve örgütlenme bilincinin oluşması eğitim ve yayım faaliyetlerine daha fazla ağırlık vermekle mümkündür. Bunun yanı sıra, Tarımsal Üretici Birlikleri'ne gerekli kaynak aktarılarak finansman bakımından güçlendirilmelidir. Birlikler bu şekilde fonksiyonel hale getirilerek bir müdahale kurumu gibi çalışmaları sağlanmalıdır.

 

-Maliyetler düşürülmeli, ilaçlama, depolama, ambalajlama,

nakliye desteklenmeli-

 

Üreticilerimizin rekabet gücünün artırılması bakımından maliyetler düşürülmeli, gübre, mazot gibi üretim girdilerinin desteklenmesinin yanı sıra, ilaçlama, depolama, ambalajlama, nakliye gibi unsurlar da mutlak surette desteklenmeli, girdilerdeki KDV oranları indirilmelidir.

Ülkemizde soğuk hava depoları yeterli değildir. Bunun sonucunda hasadın yoğun olduğu dönemde pazara talebin üzerinde ürün sunulmakta, bu da üretici fiyatlarında düşüşe neden olmaktadır. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik yeni yatırım tesislerinin yapımı, mevcut faal olan veya olmayan tesislerin kapasite artırımı ve teknoloji yenilenmesine yönelik yatırımlar yüzde 50 hibe yoluyla desteklenmektedir. Verilen bu destekler olumlu olmakla birlikte depolama konusunda arzu edilen seviyeye gelinememiştir. Arzın daha uzun döneme yayılması bakımından depolama imkanlarının artırılması gerekmektedir."

Bayraktar, açıklamasında, ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesinin, havuç üretiminin ülke ekonomisine ve üreticilerimize olan katkısının artırılmasının en büyük temennileri olduğunu da belirtti.

14 Ekim 2015 Çarşamba

Dünya Kadın Çiftçiler Günü Kutlu Olsun

Detay:


​-Dünya Kadın Çiftçiler Günü…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımın yükünü kadınlar çekiyor. 2,8 milyon kadın çiftçimiz, günde 16-17 saat çalışarak, insan üstü bir gayretle üretime omuz veriyor"

-"Ülkemizde çocuklarımız ve gençlerimizden sonra eğitime en çok ihtiyacı olan kesim kadın çiftçilerimizdir"

-"TZOB olarak, bu gerçekten hareketle sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, iklim değişikliği ana eğitim konuları başta olmak üzere eğitim seferberliğini sürdürüyoruz"

-"Verdiğimiz kadın çiftçi eğitimleri, o aile, o yöre, o bölgenin yanı sıra ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayacaktır"

-"Bilinmelidir ki; bir kadın çiftçiyi eğitmek demek, gelecek nesilleri eğitmek demektir"

-"Yönetiminde yer aldığımız Sosyal Güvenlik Kurumu'nda genelde çiftçilerin, özelde kadın çiftçilerimizin mağduriyetleri ve hak kayıplarının giderilmesi için büyük gayret gösteriyoruz. Kadın çiftçilerimiz için hemen her alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz"

-"Üretimin her aşamasına aktif şekilde katılan kadın çiftçilerimizin, kalkınmanın imkânlarından yeterli pay almalarının sağlanması için desteklenmeleri şarttır"

 

Ankara – 14.10.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda çalışanların yarıya yakınını kadınların oluşturduğunu belirterek, "evinden çocuklarının bakımından, ev işlerine kadar birçok sorumluluğu yerine getiren kadınlar tarımın yükünü de çekiyor. 2,8 milyon kadın çiftçimiz, günde 16-17 saat çalışarak, insan üstü bir gayretle üretime omuz veriyor" dedi.

  Bayraktar, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, tarımın enerji ile birlikte en önemli iki stratejik sektörden biri olduğunu, öneminin de her geçen gün daha da arttığını vurguladı.

Şemsi Bayraktar, 6 milyon istihdam sağlayan, 18 milyar dolar gıda ve tarım ihracatına imza atan, diğer sektörlere sermaye aktaran ve hammadde temin eden, 78 milyon ülke nüfusunu ve 40 milyon turisti besleyen tarımın Türkiye ekonomisi açısından vazgeçilmez bir sektör olduğuna dikkati çekti.

 

-Kadınlar tarımın merkezinde-

 

Kadınların tarımın merkezinde yer aldığına vurgu yapan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Son rakamlara göre, tarımda çalışan 5 milyon 998 bin kişinin yüzde 47'si olan 2 milyon 842 binini kadınlar oluşturuyor. Buna rağmen, tarımda çalışan kadınların yüzde 70'i ücretsiz aile işçisiyken, sadece yüzde 17'si kendi nam ve hesabına çalışıyor. Tarımdaki kadınların yüzde 93'ten fazlası kendi adına sosyal güvenlik sistemine kayıt değil. Erkeklerden çok daha fazla, hemen her gün 16-17 saat, evdeki işlerinin yanı sıra tarlada, bahçede, ahırda, ağılda çalışıyor. Kırsalda bu kadar büyük bir fonksiyon üstlenen kadın çiftçilerimiz, çoğu zaman geçmişten öğrendikleri geleneksel yöntemlerle üretime katkı sağlıyor.

Çiftçilerimizi tarımsal alandaki yenilikler konusunda bilgilendirebilmemiz için, tarımsal üretimde önemli bir payı bulunan ve çocuklarının bakım ve gelişimini de üstlenen kadın çiftçilerimizin eğitimi çok önemlidir. Bilinmelidir ki; bir kadın çiftçiyi eğitmek demek, gelecek nesilleri eğitmek demektir. Tarımsal konularda kurumlararası dayanışmayla bütün imkânlarımızı kullanarak eğitim hizmeti vermek, bizim asli görevimizdir. Bunların bilinci içindeyiz.

Şayet kadın çiftçilerimiz, kaynaklara ulaşmada erkeklerle aynı fırsata sahip olursa, tarımsal üretim ve verimi artırabilirler. Kadınlar ekonomik ve sosyal alanda güçlendirildiğinde, ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve sürdürebilir kalkınma için liderlik ve değişimin temsilcisi olurlar."

Kadın çiftçilerin eğitiminin, tarımda modern tekniklerin uygulanmasını kolaylaştıracağını, verimliliği ve kaliteli üretimi artıracağını, ülke tarım ve ekonomisine en büyük katkıyı yapacağını bildiren Bayraktar, "Ülkemizde çocuklarımız ve gençlerimizden sonra eğitime en çok ihtiyacı olan kesim kadın çiftçilerimizdir" dedi.

 

-Eğitim çalışmaları sürüyor-

 

Bu bilinçle hareket eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin 3 yıl önce, Gıda, Tarım ve Hayvancılık ve Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarıyla imzaladığı ortak protokol çerçevesinde kadın çiftçilerin eğitimine başladıklarını hatırlatan Bayraktar, adeta bir seferberlik halinde sürdürülen eğitim çalışmalarının birçok alana örnek oluşturabilecek başarıda devam ettirildiğini bildirdi.

Sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, iklim değişikliği ana eğitim konuları başta olmak üzere eğitim seferberliğini yöre ve bölge özelliklerine ve kadın çiftçilerimizin talepleri doğrultusunda tarımın değişik konularında sürdürdüklerini hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Kadın çiftçi eğitimine, 2013 yılında 5 pilot ille başlandı. Daha sonra tüm illere yaygınlaştırdığımız eğitim çalışmaları devam ediyor. Ayrıca yaş gruplarına göre de eğitim çalışmalarını sınıflandırdık. Gelecekte üstlenecekleri sorumlulukları dikkate alarak özellikle gençlerin eğitimine parantez açtık. Bu çerçevede, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve İŞKUR ile birlikte 'Tarımsal Nüfus Gençleşiyor' projesi kapsamında 'Genç Çiftçi' eğitimlerini başlattık. Yine bu çerçevede ortak bir projeyle 'Sürü Yönetimi Elemanı Benim' eğitimlerini de programlarımıza dahil ettik. Kadın çiftçilerimizin de büyük ilgi gösterdiği eğitim çalışmaları inanıyoruz ki önümüzdeki yıllarda her konuda değişikliğin ve gelişmelerin en önemli unsuru olacaktır. Verdiğimiz kadın çiftçi eğitimleri, o aile, o yöre, o bölgenin yanı sıra ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayacaktır."

 

-Kadın çiftçilere pozitif ayrımcılık-

 

Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin de yönetiminde yer aldığı Sosyal Güvenlik Kurumu'nda genelde çiftçilerin, özelde kadın çiftçilerimizin mağduriyetleri ve hak kayıplarının giderilmesi için büyük gayret gösterdiklerini anlatan Bayraktar, kadın çiftçiler için hemen her alanda pozitif ayrımcılık talep ettiklerini bildirdi.

 

-Elde edilen kazanımlar-

 

Bayraktar, bu doğrultuda yapılan çalışmaları ve elde edilen kazanımları da şöyle sıraladı:

"6111 sayılı Kanunla sattıkları ürün bedelleri üzerinden 1994 yılından bu yana BAĞ-KUR prim kesintisi yapılan, Ziraat Odası'na da kayıtlı çiftçilerimize geriye yönelik yapılandırma hakkı getirildi. Ancak kadın çiftçilerimiz, 2003 yılından önceki dönemler için aile reisi olmamaları nedeniyle borçlanamadılar. 2012 yılında bu mağduriyet giderildi. Kadın çiftçilerimiz, hak kazandıkları dönem için gecikme cezası ve gecikme zammı da ödemediler. 

65 yaş ve üzeri çiftçilerimiz, talep etmeleri halinde, tarım BAĞ-KUR'u primi ödemelerinden muaf olacaklar.

Yine çabalarımız sonucu tarım BAĞ-KUR'undan emekli olup da çiftçilik yapmaya devam eden çiftçilerimizin emekli maaşlarından sosyal güvenlik destek primi kesintisi kaldırıldı.

Çiftçilerimizin sattıkları ürün bedelleri üzerinden alınan yüzde 5 oranındaki tarım BAĞ-KUR'u prim kesintisi, girişimlerimizle 1 Ocak 2014 tarihinde, sadece borcu olan çiftçilerimize ve borcu oranında yapılmak üzere yüzde 2'ye indirildi. 

Ayrıca çiftçi muafiyeti kapsamında, diğer bir statüde çalışıyor ise Kurumdan kesinti muafiyet belgesi almaları halinde, sattıkları ürün bedelleri üzerinden tarım BAĞ-KUR'u kesintisi yapılmayacak.

Taleplerimiz üzerine tarım BAĞ-KUR'lu kadın çiftçilerimize doğum borçlanması imkanı getirildi. Düzenlemeyle 3 çocuğu olan kadın çiftçilerimiz 6 yıla kadar borçlanabilecek.

Ayrıca, genel sağlık sigortası ve sigorta prim borçlarına yapılandırma hakkı getirildi."

 

-Beklentiler-

 

Sağlanan imkanların yanı sıra hala sosyal güvenlikle ilgili talep ve beklentileri olduğunu da kaydeden Bayraktar, şöyle devam etti:

"Yatırım yapanlara verilen prim desteklerinde olduğu gibi, tarım sektöründe çalışan kadınlarımızın da sosyal güvenlik primlerinin yüzde 60'ının devlet tarafından karşılanmasını arzu ediyoruz. Böyle bir uygulama, tarımda istihdam edilen kadınlarımızın sosyal güvenlik kapsamına alınmasını kolaylaştıracaktır. Bu desteğin verilmesi durumunda, kadın çiftçilerimizin sağlık harcamaları eşleri yerine, kendi sigortalarınca karşılanacağından, desteğin büyük kısmı devlete geri dönecek, kayıt dışılık da önlenecektir.

Ayrıca, yaptıkları çalışmaların zorluğu dikkate alınarak, kadınlar dahil bütün çiftçilerimize yıpranma payı, çalıştıkları her yıl için ilave 120 gün, 3 yılda 1 yıl olmalıdır. Çiftçilerimiz erken emekliliği yıpranmaya payı getirilerek sağlanmalıdır.

Çiftçilerimizde prim ödeme gün sayısı, diğer sigortalılarla eşit hale getirilmelidir.

Yine genel sağlık sigortası prim oranının işveren hissesine ait kısmından yapılması öngörülen 5 puanlık prim indiriminden, tarım Bağ-Kur'luların da faydalanması sağlanmalıdır.

Üretimin her aşamasına aktif şekilde katılan kadın çiftçilerimizin, kalkınmanın imkânlarından yeterli pay almalarının sağlanması için desteklenmeleri şarttır.

Ülkemizde demokrasinin güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önleyebilmemiz için, ilk önce kırsal kesimdeki çiftçi kadınları harekete geçirmemiz ve onları güçlendirmemiz gerekmektedir. Bunun ilk ve en önemli yolu da, yıllardır ihmal edilmişliklerinin bir gereği olarak, yapılan desteklemelerde, projelerde ve kredilerde kadın çiftçilerimize pozitif ayrımcılık uygulanmasıdır.

Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliği, kadın ve erkeklerin tüm hak ve özgürlükten eşit yararlanmalarına fırsat sağlayacak politikalar üretmeleri ve uygulamalarıdır.

Kadın çiftçilerimizin de gelir güvencesinin sağlanması zorunludur."

Bütün kadın çiftçilerin 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Gününü kutlayan Bayraktar, kadın çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de azami gayreti göstereceklerini belirtti.

13 Ekim 2015 Salı

Köylerde Pekmez mesaisi başladı

Detay:

​Sonbaharın girmesi ile birlikte bölgemizde kış hazırlıkları da ivme kazandı. Kışa hazırlıklar kapsamında, Bozkır ve bölgesinde birçok vatandaş pekmezlerini de kaynatmaya başladı.

Köylerde vatandaşlar kendi yetiştirdikleri üzümle doğal olarak pekmezlerini kaynatıyor. Bozkır Hamzalar Mahallesinde ve komşu ilçelerimizden Hadim, Aladağ, Güneysınır gibi ilçelerde bağbozumu mevsimi ile birlikte pekmez kazanları da kaynamaya başladı.

Komşu ilçelerimizden Hadim'de bulunan üzüm bağlarında yetiştirdikleri üzümü pekmez yapmak için yoğun bir mesai harcadıklarını belirten Mehmet Hakyemez, tamamen doğal, şekersiz pekmez ürettiklerini, ürettikleri pekmezin bir bölümünü talep edenlere sattıklarını, bir bölümünü de kendilerinin tükettiğini belirtti. Kendi yetiştirdikleri üzümler ile doğal olarak pekmezlerini kaynattıklarını dile getiren Hakyemez, en ufak bir katkı maddesi kullanmadıklarını ifade etti. Pekmezin yapılışı hakkında bilgiler veren Mehmet Hakyemez, "Bağdan üzüm kesilir. Sonra şırahanelere boşaltılır. Şırahanede çiğnenip suyu yani şırası çıkarıldıktan sonra kazanlara alınıp, pekmez toprağı dediğimiz beyaz toprakla mayalanır. Sonra yaklaşık 8-10 saat bekletilir. Daha sonra kaynatma kazanına alınıp 10 saat gibi bir süre kaynatılır. En son ocaktan alınıp dinlendirilir ve tüketime hazır hale gelir" dedi.

Doğal pekmezin en büyük özelliği ise içerisinde katkı maddesi olmaması. Köylerde yapılan pekmezlerde hiçbir katkı maddesi kullanılmıyor ve tamamen kendilerinin yetiştirdiği doğal üzümler kullanılıyor. Yıllardır kendi pekmezlerini kaynattıklarını dile getiren Hakyemez, "Annem işin püf noktalarını en iyi şekilde biliyor ve kıvamını çok iyi ayarlıyor. Bizim pekmezimiz Konya'nın diğer yerlerine göre daha lezzetlidir. Kesinlikle katkı maddesi kullanılmadan yapılan el emeği bir üründür" ifadelerini kullandı.

(İbrahim ÇİÇEKÇİ)
12 Ekim 2015 Pazartesi

Elmada talep sorununu ihracat çözer…

Detay:


​-Elmada talep sorununu ihracat çözer…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Çin ve ABD'nin ardından üçüncü sırada olduğumuz elma üretimine, ülkemizin iklim ve toprak şartları çok uygun"

-"Türkiye, ihtiyacı olandan çok daha fazla üretebilecek potansiyele sahip olduğu elmada, talepten kaynaklanan sorunu ancak daha fazla ihracat çözebilir"

-"Denizden komşumuz Rusya, her yıl ithal ettiği 1,2 milyon ton elmayı Polonya'dan, Moldova'dan, Sırbistan'dan, Çin'den değil Türkiye'den almalıdır"

 -"Elmada modern yetiştirme teknikleri ve iyi tarım uygulamaları yaygınlaştırmalı, ürünün kalitesini uzun süre devam ettirebilmesi için dinamik atmosfer kontrollü depolar kurulmalı, maliyetler düşürülmelidir"

 

Ankara – 09.10.2015- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ılıman iklim kuşağında olan Türkiye'nin hemen hemen her bölgesinde elma yetiştiriciliği yapılabildiğini bildirerek,  "Çin ve ABD'nin ardından üçüncü sırada olduğumuz elma üretimine, ülkemizin iklim ve toprak şartları çok uygun. Türkiye, ihtiyacı olandan çok daha fazla üretebilecek potansiyele sahip olduğu elmada, talepten kaynaklanan sorunu ancak daha fazla ihracat çözebilir" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) 2013 yılı verilerine göre Çin'in 80,8 milyon tonluk elma üretiminin 39,6 milyon tonunu sağladığını, bu ülkeyi 4 milyon tonla ABD, 3,1 milyon tonla Türkiye'nin izlediğini belirtti. Elma üretiminde üçüncü olan Türkiye'nin ardından 3 milyon tonla Polonya, 2,2 milyon tonla İtalya, 1,9 milyon tonla Hindistan, 1,73 milyon tonla Fransa, 1,7 milyon tonla Şili, 1,69 milyon tonla İran'ın geldiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Dünya elma üretiminin yüzde 3,87'sini sağlayan ülkemiz, 2011 yılında 2 milyon 680 bin, 2012 yılında 2 milyon 888 bin, 2013 yılında 3 milyon 128 bin ton elma üretti. 2014 yılında olumsuz iklim koşulları nedeniyle, 2013 yılına göre yüzde 20,8 azalan elma üretimi 2 milyon 480 bin tona indi. Bu yıl elma üretiminin yüzde 2,2 artışla 2 milyon 535 bin tona çıkması bekleniyor.

 

-Üretimde birinci Isparta, Karaman ikinci, Antalya üçüncü-

 

Elma üretiminde ilk sırada Isparta ilimiz yer alıyor. Türkiye'de üretilen elmanın yaklaşık yüzde 23'ü Isparta'da yapılıyor. Bu ilimizi Karaman, Antalya, Denizli, Niğde ve Çanakkale izliyor.

Ülkemizin elma tüketimi, taze ve işlenmiş olarak 2,2 milyon ton dolayında. Kişi başına tüketim yıllık 27 kilogram civarında. Ortalama üretimimizin yaklaşık yüzde 16'lık kısmını ihraç ediyoruz. Bu da yıllık ortalama olarak 470 bin tonu buluyor.

Son yıllarda kaliteli, özellikle dış pazarda tercih edilen çeşitlerin yetiştirilmesi ihracatımıza olumlu yansıdı. Ülkemiz, 2011 yılında 36,6 milyon, 2012'de 28,5 milyon, 2013'de 48,9 milyon, 2014'de 41,3 milyon ve 2015'de 34,6 milyon dolar ihracat yaptı.

Elma üretim, tüketim ve ihracatında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın verdiği sertifikalı fidan desteği ve meyve olarak tüketimin yanı sıra, meyve suyu, marmelat, sirke, çay, jips, pulp, elma kurusu gibi yan ürünlere işlenmesinin de etkili olduğunu bildiren Bayraktar, elma üretiminin ülke ekonomisine önemli katkılar sağladığını belirtti.

 

-İhracat büyük rakamlara çıkarılabilir-

 

Türkiye'nin elma üretimini çok daha fazla artırabileceğini, ihracatını büyük rakamlara çıkarılabileceğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üretimde dünyada üçüncü sıradayız. Bütün olumlu göstergelere rağmen ülkemiz elmacılığının sorunları da bulunuyor. Hasadın yeni başladığı şu günlerde elma kilogram fiyatları dalında bodur cinslerde 1 lira ile 1 lira 20 kuruş, diğer cinslerde 70 kuruş ile 90 kuruş arasında değişiyor.

Sadece Rusya, yılda 1,2 milyon ton elma ithal ediyor. Denizden komşumuz Rusya, her yıl ithal ettiği 1,2 milyon ton elmayı Polonya'dan, Moldova'dan, Sırbistan'dan, Çin'den değil Türkiye'den almalıdır. Rusya'nın bu ülkeleri tercih etmesinin nedeni, elmayı ucuza satın alabilmesidir. Ucuza satabilmelerinin yolu da Çin dışındaki Polonya gibi ülkelerin modern yetiştiricilik sistemleri uygulamaları neticesinde maliyetleri düşürmeleridir.

İyi tarım uygulamaları da ihracatı etkilemektedir. Bilinçli tüketici, iyi tarım uygulamaları ile üretilmiş ürünleri tercih etmektedir.

Elmada depolama da çok önemlidir. Uzun süre kaliteden ödün vermeden elmanın saklanabilmesinin yolu modern depoların kurulmasıyla mümkün olmaktadır. Bunun için dinamik kontrollü atmosferli depolar kurulmaktadır.

Sonuçta, elmada modern yetiştirme teknikleri ve iyi tarım uygulamaları yaygınlaştırmalı, ürünün kalitesini uzun süre devam ettirebilmesi için dinamik atmosfer kontrollü depolar kurulmalı, maliyetler düşürülmelidir."