14 Ekim 2015 Çarşamba

Dünya Kadın Çiftçiler Günü Kutlu Olsun

Detay:


​-Dünya Kadın Çiftçiler Günü…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımın yükünü kadınlar çekiyor. 2,8 milyon kadın çiftçimiz, günde 16-17 saat çalışarak, insan üstü bir gayretle üretime omuz veriyor"

-"Ülkemizde çocuklarımız ve gençlerimizden sonra eğitime en çok ihtiyacı olan kesim kadın çiftçilerimizdir"

-"TZOB olarak, bu gerçekten hareketle sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, iklim değişikliği ana eğitim konuları başta olmak üzere eğitim seferberliğini sürdürüyoruz"

-"Verdiğimiz kadın çiftçi eğitimleri, o aile, o yöre, o bölgenin yanı sıra ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayacaktır"

-"Bilinmelidir ki; bir kadın çiftçiyi eğitmek demek, gelecek nesilleri eğitmek demektir"

-"Yönetiminde yer aldığımız Sosyal Güvenlik Kurumu'nda genelde çiftçilerin, özelde kadın çiftçilerimizin mağduriyetleri ve hak kayıplarının giderilmesi için büyük gayret gösteriyoruz. Kadın çiftçilerimiz için hemen her alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz"

-"Üretimin her aşamasına aktif şekilde katılan kadın çiftçilerimizin, kalkınmanın imkânlarından yeterli pay almalarının sağlanması için desteklenmeleri şarttır"

 

Ankara – 14.10.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda çalışanların yarıya yakınını kadınların oluşturduğunu belirterek, "evinden çocuklarının bakımından, ev işlerine kadar birçok sorumluluğu yerine getiren kadınlar tarımın yükünü de çekiyor. 2,8 milyon kadın çiftçimiz, günde 16-17 saat çalışarak, insan üstü bir gayretle üretime omuz veriyor" dedi.

  Bayraktar, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, tarımın enerji ile birlikte en önemli iki stratejik sektörden biri olduğunu, öneminin de her geçen gün daha da arttığını vurguladı.

Şemsi Bayraktar, 6 milyon istihdam sağlayan, 18 milyar dolar gıda ve tarım ihracatına imza atan, diğer sektörlere sermaye aktaran ve hammadde temin eden, 78 milyon ülke nüfusunu ve 40 milyon turisti besleyen tarımın Türkiye ekonomisi açısından vazgeçilmez bir sektör olduğuna dikkati çekti.

 

-Kadınlar tarımın merkezinde-

 

Kadınların tarımın merkezinde yer aldığına vurgu yapan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Son rakamlara göre, tarımda çalışan 5 milyon 998 bin kişinin yüzde 47'si olan 2 milyon 842 binini kadınlar oluşturuyor. Buna rağmen, tarımda çalışan kadınların yüzde 70'i ücretsiz aile işçisiyken, sadece yüzde 17'si kendi nam ve hesabına çalışıyor. Tarımdaki kadınların yüzde 93'ten fazlası kendi adına sosyal güvenlik sistemine kayıt değil. Erkeklerden çok daha fazla, hemen her gün 16-17 saat, evdeki işlerinin yanı sıra tarlada, bahçede, ahırda, ağılda çalışıyor. Kırsalda bu kadar büyük bir fonksiyon üstlenen kadın çiftçilerimiz, çoğu zaman geçmişten öğrendikleri geleneksel yöntemlerle üretime katkı sağlıyor.

Çiftçilerimizi tarımsal alandaki yenilikler konusunda bilgilendirebilmemiz için, tarımsal üretimde önemli bir payı bulunan ve çocuklarının bakım ve gelişimini de üstlenen kadın çiftçilerimizin eğitimi çok önemlidir. Bilinmelidir ki; bir kadın çiftçiyi eğitmek demek, gelecek nesilleri eğitmek demektir. Tarımsal konularda kurumlararası dayanışmayla bütün imkânlarımızı kullanarak eğitim hizmeti vermek, bizim asli görevimizdir. Bunların bilinci içindeyiz.

Şayet kadın çiftçilerimiz, kaynaklara ulaşmada erkeklerle aynı fırsata sahip olursa, tarımsal üretim ve verimi artırabilirler. Kadınlar ekonomik ve sosyal alanda güçlendirildiğinde, ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve sürdürebilir kalkınma için liderlik ve değişimin temsilcisi olurlar."

Kadın çiftçilerin eğitiminin, tarımda modern tekniklerin uygulanmasını kolaylaştıracağını, verimliliği ve kaliteli üretimi artıracağını, ülke tarım ve ekonomisine en büyük katkıyı yapacağını bildiren Bayraktar, "Ülkemizde çocuklarımız ve gençlerimizden sonra eğitime en çok ihtiyacı olan kesim kadın çiftçilerimizdir" dedi.

 

-Eğitim çalışmaları sürüyor-

 

Bu bilinçle hareket eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin 3 yıl önce, Gıda, Tarım ve Hayvancılık ve Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarıyla imzaladığı ortak protokol çerçevesinde kadın çiftçilerin eğitimine başladıklarını hatırlatan Bayraktar, adeta bir seferberlik halinde sürdürülen eğitim çalışmalarının birçok alana örnek oluşturabilecek başarıda devam ettirildiğini bildirdi.

Sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, iklim değişikliği ana eğitim konuları başta olmak üzere eğitim seferberliğini yöre ve bölge özelliklerine ve kadın çiftçilerimizin talepleri doğrultusunda tarımın değişik konularında sürdürdüklerini hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Kadın çiftçi eğitimine, 2013 yılında 5 pilot ille başlandı. Daha sonra tüm illere yaygınlaştırdığımız eğitim çalışmaları devam ediyor. Ayrıca yaş gruplarına göre de eğitim çalışmalarını sınıflandırdık. Gelecekte üstlenecekleri sorumlulukları dikkate alarak özellikle gençlerin eğitimine parantez açtık. Bu çerçevede, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve İŞKUR ile birlikte 'Tarımsal Nüfus Gençleşiyor' projesi kapsamında 'Genç Çiftçi' eğitimlerini başlattık. Yine bu çerçevede ortak bir projeyle 'Sürü Yönetimi Elemanı Benim' eğitimlerini de programlarımıza dahil ettik. Kadın çiftçilerimizin de büyük ilgi gösterdiği eğitim çalışmaları inanıyoruz ki önümüzdeki yıllarda her konuda değişikliğin ve gelişmelerin en önemli unsuru olacaktır. Verdiğimiz kadın çiftçi eğitimleri, o aile, o yöre, o bölgenin yanı sıra ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayacaktır."

 

-Kadın çiftçilere pozitif ayrımcılık-

 

Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin de yönetiminde yer aldığı Sosyal Güvenlik Kurumu'nda genelde çiftçilerin, özelde kadın çiftçilerimizin mağduriyetleri ve hak kayıplarının giderilmesi için büyük gayret gösterdiklerini anlatan Bayraktar, kadın çiftçiler için hemen her alanda pozitif ayrımcılık talep ettiklerini bildirdi.

 

-Elde edilen kazanımlar-

 

Bayraktar, bu doğrultuda yapılan çalışmaları ve elde edilen kazanımları da şöyle sıraladı:

"6111 sayılı Kanunla sattıkları ürün bedelleri üzerinden 1994 yılından bu yana BAĞ-KUR prim kesintisi yapılan, Ziraat Odası'na da kayıtlı çiftçilerimize geriye yönelik yapılandırma hakkı getirildi. Ancak kadın çiftçilerimiz, 2003 yılından önceki dönemler için aile reisi olmamaları nedeniyle borçlanamadılar. 2012 yılında bu mağduriyet giderildi. Kadın çiftçilerimiz, hak kazandıkları dönem için gecikme cezası ve gecikme zammı da ödemediler. 

65 yaş ve üzeri çiftçilerimiz, talep etmeleri halinde, tarım BAĞ-KUR'u primi ödemelerinden muaf olacaklar.

Yine çabalarımız sonucu tarım BAĞ-KUR'undan emekli olup da çiftçilik yapmaya devam eden çiftçilerimizin emekli maaşlarından sosyal güvenlik destek primi kesintisi kaldırıldı.

Çiftçilerimizin sattıkları ürün bedelleri üzerinden alınan yüzde 5 oranındaki tarım BAĞ-KUR'u prim kesintisi, girişimlerimizle 1 Ocak 2014 tarihinde, sadece borcu olan çiftçilerimize ve borcu oranında yapılmak üzere yüzde 2'ye indirildi. 

Ayrıca çiftçi muafiyeti kapsamında, diğer bir statüde çalışıyor ise Kurumdan kesinti muafiyet belgesi almaları halinde, sattıkları ürün bedelleri üzerinden tarım BAĞ-KUR'u kesintisi yapılmayacak.

Taleplerimiz üzerine tarım BAĞ-KUR'lu kadın çiftçilerimize doğum borçlanması imkanı getirildi. Düzenlemeyle 3 çocuğu olan kadın çiftçilerimiz 6 yıla kadar borçlanabilecek.

Ayrıca, genel sağlık sigortası ve sigorta prim borçlarına yapılandırma hakkı getirildi."

 

-Beklentiler-

 

Sağlanan imkanların yanı sıra hala sosyal güvenlikle ilgili talep ve beklentileri olduğunu da kaydeden Bayraktar, şöyle devam etti:

"Yatırım yapanlara verilen prim desteklerinde olduğu gibi, tarım sektöründe çalışan kadınlarımızın da sosyal güvenlik primlerinin yüzde 60'ının devlet tarafından karşılanmasını arzu ediyoruz. Böyle bir uygulama, tarımda istihdam edilen kadınlarımızın sosyal güvenlik kapsamına alınmasını kolaylaştıracaktır. Bu desteğin verilmesi durumunda, kadın çiftçilerimizin sağlık harcamaları eşleri yerine, kendi sigortalarınca karşılanacağından, desteğin büyük kısmı devlete geri dönecek, kayıt dışılık da önlenecektir.

Ayrıca, yaptıkları çalışmaların zorluğu dikkate alınarak, kadınlar dahil bütün çiftçilerimize yıpranma payı, çalıştıkları her yıl için ilave 120 gün, 3 yılda 1 yıl olmalıdır. Çiftçilerimiz erken emekliliği yıpranmaya payı getirilerek sağlanmalıdır.

Çiftçilerimizde prim ödeme gün sayısı, diğer sigortalılarla eşit hale getirilmelidir.

Yine genel sağlık sigortası prim oranının işveren hissesine ait kısmından yapılması öngörülen 5 puanlık prim indiriminden, tarım Bağ-Kur'luların da faydalanması sağlanmalıdır.

Üretimin her aşamasına aktif şekilde katılan kadın çiftçilerimizin, kalkınmanın imkânlarından yeterli pay almalarının sağlanması için desteklenmeleri şarttır.

Ülkemizde demokrasinin güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önleyebilmemiz için, ilk önce kırsal kesimdeki çiftçi kadınları harekete geçirmemiz ve onları güçlendirmemiz gerekmektedir. Bunun ilk ve en önemli yolu da, yıllardır ihmal edilmişliklerinin bir gereği olarak, yapılan desteklemelerde, projelerde ve kredilerde kadın çiftçilerimize pozitif ayrımcılık uygulanmasıdır.

Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliği, kadın ve erkeklerin tüm hak ve özgürlükten eşit yararlanmalarına fırsat sağlayacak politikalar üretmeleri ve uygulamalarıdır.

Kadın çiftçilerimizin de gelir güvencesinin sağlanması zorunludur."

Bütün kadın çiftçilerin 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Gününü kutlayan Bayraktar, kadın çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de azami gayreti göstereceklerini belirtti.

13 Ekim 2015 Salı

Köylerde Pekmez mesaisi başladı

Detay:

​Sonbaharın girmesi ile birlikte bölgemizde kış hazırlıkları da ivme kazandı. Kışa hazırlıklar kapsamında, Bozkır ve bölgesinde birçok vatandaş pekmezlerini de kaynatmaya başladı.

Köylerde vatandaşlar kendi yetiştirdikleri üzümle doğal olarak pekmezlerini kaynatıyor. Bozkır Hamzalar Mahallesinde ve komşu ilçelerimizden Hadim, Aladağ, Güneysınır gibi ilçelerde bağbozumu mevsimi ile birlikte pekmez kazanları da kaynamaya başladı.

Komşu ilçelerimizden Hadim'de bulunan üzüm bağlarında yetiştirdikleri üzümü pekmez yapmak için yoğun bir mesai harcadıklarını belirten Mehmet Hakyemez, tamamen doğal, şekersiz pekmez ürettiklerini, ürettikleri pekmezin bir bölümünü talep edenlere sattıklarını, bir bölümünü de kendilerinin tükettiğini belirtti. Kendi yetiştirdikleri üzümler ile doğal olarak pekmezlerini kaynattıklarını dile getiren Hakyemez, en ufak bir katkı maddesi kullanmadıklarını ifade etti. Pekmezin yapılışı hakkında bilgiler veren Mehmet Hakyemez, "Bağdan üzüm kesilir. Sonra şırahanelere boşaltılır. Şırahanede çiğnenip suyu yani şırası çıkarıldıktan sonra kazanlara alınıp, pekmez toprağı dediğimiz beyaz toprakla mayalanır. Sonra yaklaşık 8-10 saat bekletilir. Daha sonra kaynatma kazanına alınıp 10 saat gibi bir süre kaynatılır. En son ocaktan alınıp dinlendirilir ve tüketime hazır hale gelir" dedi.

Doğal pekmezin en büyük özelliği ise içerisinde katkı maddesi olmaması. Köylerde yapılan pekmezlerde hiçbir katkı maddesi kullanılmıyor ve tamamen kendilerinin yetiştirdiği doğal üzümler kullanılıyor. Yıllardır kendi pekmezlerini kaynattıklarını dile getiren Hakyemez, "Annem işin püf noktalarını en iyi şekilde biliyor ve kıvamını çok iyi ayarlıyor. Bizim pekmezimiz Konya'nın diğer yerlerine göre daha lezzetlidir. Kesinlikle katkı maddesi kullanılmadan yapılan el emeği bir üründür" ifadelerini kullandı.

(İbrahim ÇİÇEKÇİ)
12 Ekim 2015 Pazartesi

Elmada talep sorununu ihracat çözer…

Detay:


​-Elmada talep sorununu ihracat çözer…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Çin ve ABD'nin ardından üçüncü sırada olduğumuz elma üretimine, ülkemizin iklim ve toprak şartları çok uygun"

-"Türkiye, ihtiyacı olandan çok daha fazla üretebilecek potansiyele sahip olduğu elmada, talepten kaynaklanan sorunu ancak daha fazla ihracat çözebilir"

-"Denizden komşumuz Rusya, her yıl ithal ettiği 1,2 milyon ton elmayı Polonya'dan, Moldova'dan, Sırbistan'dan, Çin'den değil Türkiye'den almalıdır"

 -"Elmada modern yetiştirme teknikleri ve iyi tarım uygulamaları yaygınlaştırmalı, ürünün kalitesini uzun süre devam ettirebilmesi için dinamik atmosfer kontrollü depolar kurulmalı, maliyetler düşürülmelidir"

 

Ankara – 09.10.2015- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ılıman iklim kuşağında olan Türkiye'nin hemen hemen her bölgesinde elma yetiştiriciliği yapılabildiğini bildirerek,  "Çin ve ABD'nin ardından üçüncü sırada olduğumuz elma üretimine, ülkemizin iklim ve toprak şartları çok uygun. Türkiye, ihtiyacı olandan çok daha fazla üretebilecek potansiyele sahip olduğu elmada, talepten kaynaklanan sorunu ancak daha fazla ihracat çözebilir" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) 2013 yılı verilerine göre Çin'in 80,8 milyon tonluk elma üretiminin 39,6 milyon tonunu sağladığını, bu ülkeyi 4 milyon tonla ABD, 3,1 milyon tonla Türkiye'nin izlediğini belirtti. Elma üretiminde üçüncü olan Türkiye'nin ardından 3 milyon tonla Polonya, 2,2 milyon tonla İtalya, 1,9 milyon tonla Hindistan, 1,73 milyon tonla Fransa, 1,7 milyon tonla Şili, 1,69 milyon tonla İran'ın geldiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Dünya elma üretiminin yüzde 3,87'sini sağlayan ülkemiz, 2011 yılında 2 milyon 680 bin, 2012 yılında 2 milyon 888 bin, 2013 yılında 3 milyon 128 bin ton elma üretti. 2014 yılında olumsuz iklim koşulları nedeniyle, 2013 yılına göre yüzde 20,8 azalan elma üretimi 2 milyon 480 bin tona indi. Bu yıl elma üretiminin yüzde 2,2 artışla 2 milyon 535 bin tona çıkması bekleniyor.

 

-Üretimde birinci Isparta, Karaman ikinci, Antalya üçüncü-

 

Elma üretiminde ilk sırada Isparta ilimiz yer alıyor. Türkiye'de üretilen elmanın yaklaşık yüzde 23'ü Isparta'da yapılıyor. Bu ilimizi Karaman, Antalya, Denizli, Niğde ve Çanakkale izliyor.

Ülkemizin elma tüketimi, taze ve işlenmiş olarak 2,2 milyon ton dolayında. Kişi başına tüketim yıllık 27 kilogram civarında. Ortalama üretimimizin yaklaşık yüzde 16'lık kısmını ihraç ediyoruz. Bu da yıllık ortalama olarak 470 bin tonu buluyor.

Son yıllarda kaliteli, özellikle dış pazarda tercih edilen çeşitlerin yetiştirilmesi ihracatımıza olumlu yansıdı. Ülkemiz, 2011 yılında 36,6 milyon, 2012'de 28,5 milyon, 2013'de 48,9 milyon, 2014'de 41,3 milyon ve 2015'de 34,6 milyon dolar ihracat yaptı.

Elma üretim, tüketim ve ihracatında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın verdiği sertifikalı fidan desteği ve meyve olarak tüketimin yanı sıra, meyve suyu, marmelat, sirke, çay, jips, pulp, elma kurusu gibi yan ürünlere işlenmesinin de etkili olduğunu bildiren Bayraktar, elma üretiminin ülke ekonomisine önemli katkılar sağladığını belirtti.

 

-İhracat büyük rakamlara çıkarılabilir-

 

Türkiye'nin elma üretimini çok daha fazla artırabileceğini, ihracatını büyük rakamlara çıkarılabileceğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üretimde dünyada üçüncü sıradayız. Bütün olumlu göstergelere rağmen ülkemiz elmacılığının sorunları da bulunuyor. Hasadın yeni başladığı şu günlerde elma kilogram fiyatları dalında bodur cinslerde 1 lira ile 1 lira 20 kuruş, diğer cinslerde 70 kuruş ile 90 kuruş arasında değişiyor.

Sadece Rusya, yılda 1,2 milyon ton elma ithal ediyor. Denizden komşumuz Rusya, her yıl ithal ettiği 1,2 milyon ton elmayı Polonya'dan, Moldova'dan, Sırbistan'dan, Çin'den değil Türkiye'den almalıdır. Rusya'nın bu ülkeleri tercih etmesinin nedeni, elmayı ucuza satın alabilmesidir. Ucuza satabilmelerinin yolu da Çin dışındaki Polonya gibi ülkelerin modern yetiştiricilik sistemleri uygulamaları neticesinde maliyetleri düşürmeleridir.

İyi tarım uygulamaları da ihracatı etkilemektedir. Bilinçli tüketici, iyi tarım uygulamaları ile üretilmiş ürünleri tercih etmektedir.

Elmada depolama da çok önemlidir. Uzun süre kaliteden ödün vermeden elmanın saklanabilmesinin yolu modern depoların kurulmasıyla mümkün olmaktadır. Bunun için dinamik kontrollü atmosferli depolar kurulmaktadır.

Sonuçta, elmada modern yetiştirme teknikleri ve iyi tarım uygulamaları yaygınlaştırmalı, ürünün kalitesini uzun süre devam ettirebilmesi için dinamik atmosfer kontrollü depolar kurulmalı, maliyetler düşürülmelidir."