25 Temmuz 2014 Cuma

Ramazan Bayramınız Kutlu Olsun

Detay:


Mübarek Ramazan Bayramınızı en kalbi duygularımla 
tebrik eder, tüm İslam alemi için Barış, Huzur, Sağlık
ve Mutluluğa vesile olmasını temenni ederim.

Ramazan ayında üretici-market fiyatları

Detay:


​-Ramazan ayında üretici-market fiyatları

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: -"Ramazan ayında tüketimin fazla olduğu et ürünlerinde ve baklagillerde ciddi bir artış görülmedi"

-"TZOB'un halkın mağdur edilmemesi, spekülatörlere fırsat verilmemesi yönündeki uyarısı etkili oldu"

-"Ramazan ayında fiyat değişimi yaşanan sebze meyve ürünlerinde fiyatlar mevsim şartları ile arz ve talebe göre oluştu"

-"Ramazan ayında nohut, yeşil mercimek, dana eti, ayçiçeği ve mısırözü yağı ile kuru incir ve fındık market fiyatlarında artış

olmaması, toz şeker, zeytinyağı, maydanoz, kabak, patates, yumurta, pirinç, kuru fasulye, kuru üzüm, havuç, yeşil soğan, Antep fıstığı fiyatlarında düşüş görülmesi sevindirici olmuştur"

-"Bosna Hersek'ten ithal edilecek et, Kurban Bayramı'nda ve öncesinde piyasaya sürülmeyecek"

-"Et ithalatına kesinlikle karşıyız. Bu tarife kontenjanının devamı gelmemeli. Ramazan ayındaki fiyatlar da et üretiminin yeterli olduğunu bize gösterdi"

 

Ankara – 25.07.2014 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ramazan ayında tüketimin fazla olduğu et ürünlerinde ve baklagillerde ciddi bir artış görülmediğini bildirerek, "TZOB'un halkın mağdur edilmemesi, spekülatörlere fırsat verilmemesi yönündeki uyarısı etkili oldu" dedi.

Bayraktar, Ramazan ayında fiyat değişimi yaşanan sebze ve meyve ürünlerinde ise fiyatların mevsim şartları ile arz ve talebe göre oluştuğunu belirtti. 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 2007 yılından bu yana her Ramazan ayında gıda tüketiminin artmasından dolayı fiyatların spekülatif yönde yükseltilmesini önlemek için yürüttükleri çalışmalara ve bu yöndeki uyarılara bu yıl da devam ettiklerini bildirdi.

Ramazan ayı öncesinde düzenlediği basın toplantısıyla, TZOB olarak bu önemli ayda üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip edeceklerini, kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklamalar yapacaklarını bildirdiğini vurgulayan Bayraktar, "Ramazan ayı boyunca incelemelerimiz devam etmiş ve sonuçlar kamuoyuyla paylaşılmıştır" dedi.

 

-Tüm taraflar sağduyulu hareket etti-

 

Yaptıkları toplantı ve basın açıklamalarında Ramazan ayında halkın mağdur edilmemesi ve sağduyulu davranılması, spekülatörlere fırsat verilmemesi ve gereken tedbirlerin alınmasını talep ettiklerini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"TZOB'un halkın mağdur edilmemesi, spekülatörlere fırsat verilmemesi yönündeki uyarısı etkili oldu. Ramazan ayında tüketimin fazla olduğu et ürünlerinde ve baklagillerde ciddi bir artış görülmedi. Ramazan ayında fiyat değişimi yaşanan sebze meyve ürünlerinde fiyatlar mevsim şartları ile arz ve talebe göre oluştu. Spekülatif hareketler yaşanmadı. Tüm taraflar, halkın talep artışını fırsatçılığa dönüştürmeden hassas ve sağduyulu hareket etmiştir.

Ramazan ayında tüketimi artan baklagillerden nohut, yeşil mercimekte, dana eti, ayçiçeği ve mısırözü yağı ile kuru incir ve fındık market fiyatlarında artış olmaması, toz şeker, zeytinyağı, maydanoz, kabak, patates, yumurta, pirinç, kuru fasulye, kuru üzüm, havuç, yeşil soğan, Antep fıstığı fiyatlarında yüzde 0,40 ile yüzde 15,96 arasında değişen oranlarda düşüş görülmesi halkımızın bu ürünleri daha rahat tüketmesi açısından sevindirici olmuştur."

 

-Bosna Hersek'ten et ithalatı-

 

Açıklamasında Bosna Hersek'ten sıfır gümrükle 15 bin ton dondurulmuş, taze veya soğutulmuş büyükbaş hayvan eti ithal edilmesi için açılan ve Et ve Süt Kurumu'na tahsis edilen tarife kontenjanına da değinen Bayraktar, "Bosna Hersek'in yaşadığı sel felaketi nedeniyle yardım amaçlı açılan tarife kontenjanı çerçevesinde ithal edilecek et, Kurban Bayramı'nda ve öncesinde piyasaya sürülmeyecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın böyle karar verdiğini biliyoruz. Et ithalatına kesinlikle karşıyız. Bu tarife kontenjanının devamı gelmemeli. Ramazan ayındaki fiyatlar da et üretiminin yeterli olduğunu bize gösterdi" dedi.

 

-Market fiyatlarındaki değişim-

 

Ramazan ayında market fiyatlarında, 7 üründe fiyat değişimi görülmezken, 12 üründe azalma, 19 üründe ise fiyat artışı görüldüğünü belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

"Nohut, yeşil mercimekte, dana eti, ayçiçeği ve mısırözü yağı ile kuru incir ve fındık market fiyatlarında değişim yaşanmadı. Fiyat düşüşü yüzde 15,96 ile en fazla Antep fıstığında görüldü. Antep fıstığındaki fiyat düşüşünü yüzde 15,70 ile yeşil soğan, yüzde 11,50 ile havuç, yüzde 11,49 ile kuru üzüm, yüzde 4,81 ile kuru fasulye, yüzde 4,45 ile pirinç, yüzde 4,05 ile yumurta, yüzde 2,91 ile patates, yüzde 0,63 ile kabak, yüzde 0,60 ile maydanoz, yüzde 0,46 ile zeytinyağı, yüzde 0,40 ile toz şeker izledi.

Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 35,95 oran ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını yüzde 33,77 ile limon, yüzde 20,91 ile kuru kayısı, yüzde 18,48 ile karpuz, yüzde 10,86 ile çilek, yüzde 10,04 ile kiraz, yüzde 8,73 ile şeftali, yüzde 7,68 ile patlıcan, yüzde 7,50 ile elma, yüzde 5,80 ile salatalık, yüzde 5,28 ile domates, yüzde 5,14 ile kavun, yüzde 4,97 ile tavuk eti, yüzde 3,54 ile kuru soğan, yüzde 2,07 ile yeşil fasulye, yüzde 1,78 ile kırmızı mercimek, yüzde 1,05 ile marul, yüzde 0,55 ile süt, yüzde 0,36 ile kuzu eti takip etti."

 

 

-Üretici fiyatlarındaki değişim-

 

Ramazan ayında üretici fiyatlarında, 11 üründe fiyatlar değişmezken, 6 üründe azalma, 17 üründe ise fiyat artışı olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Yeşil fasulye, maydanoz, kuru soğan, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru incir, zeytinyağı fiyatlarında değişim meydana gelmedi. Fiyat düşüşü yüzde 32,50 oran ile en fazla havuçta görüldü. Havuçtaki fiyat düşüşünü yüzde 9,91 ile yumurta, yüzde 9,29 ile yeşil soğan, yüzde 6,59 ile patates, yüzde 4,76 ile Antep fıstığı, yüzde 0,11 ile fındık izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 30,37 ile karpuzda görüldü. Karpuzdaki fiyat artışını yüzde 20,21 ile patlıcan, yüzde 14,71 ile kırmızı mercimek, yüzde 14,18 ile sivri biber, yüzde 14,04 ile kabak, yüzde 10,24 ile limon, yüzde 10,11 ile kavun, yüzde 10,05 ile çilek, yüzde 9,52 ile süt, yüzde 9,02 ile marul, yüzde 8,21 ile salatalık, yüzde 7,69 ile elma, yüzde 6,32 ile şeftali, yüzde 4,33 ile domates, yüzde 3,81 ile kiraz, yüzde 1,92 ile dana eti, yüzde 0,34 ile kuzu eti izledi.

Karpuzda görülen fiyat artışında, karpuz üretiminde gerilemenin yanı sıra Ramazan ayının yaz dönemine denk gelmesi nedeniyle artan talep etkili oldu. Ayrıca, karpuz üretiminin yoğun olarak yapıldığı Adana ilinde hasadın tamamlanması, diğer illerde ise hasadın yeni başlaması nedeniyle son günlerde arz yetersizliği de fiyat artışına yol açtı."

 

-Fiyat artışlarının nedenleri-

 

Bayraktar, üretim ve tüketimde başta gelen ürünlerden domateste görülen fiyat artışının sera üretiminin tamamlanmış olmasına rağmen tarla ürünlerinde hasadın yoğun olarak başlamaması nedeniyle arz yetersizliğinden kaynaklandığını bildirdi. Şemsi Bayraktar, salatalık, sivri biber, patlıcanda da benzer bir durumun söz konusu olduğunu kaydetti.

Mevsim itibarıyla sebze üretiminde sera üretiminin son bulduğu tarla ürünlerinin ise hasadın çok yoğun olmadığı bir dönemde bulunulduğunu vurgulayan Bayraktar, "Önümüzdeki günlerde sebze de tarla ürünlerinde hasadının yoğunlaşması ile en ucuz, en lezzetli, en kaliteli üretimin yapıldığı bir döneme girilecek ve halkımız da bu ürünleri bol miktarda, afiyetle tüketebilecek" dedi.

Bayraktar, market raflarında fiyatı en fazla artan ürünlerden limonda depodaki ürünün azalması ile arzda yaşanan sıkıntının fiyatlara yansıdığı bilgisini verdi.

Kuru kayısıdaki artışın, bu ürünün en önemli merkezi Malatya'da, 30 Mart 2014 tarihinde yaşanan don olayıyla bağlantılı olduğunu belirten Bayraktar, bu sene ürünün olmamasının geçen seneki ürünün artmasına yol açtığını bildirdi. Bayraktar, çilek ve kirazda üretim sezonunun sonuna gelinmesine bağlı olarak ürün arzının azalmasının fiyat artışına neden olduğunu vurguladı. Şemsi Bayraktar, 30 Mart 2014 tarihinde ülkenin büyük bölümünde yaşanan don olayının elma fiyatlarına da yansıdığını, arzdaki azalmanın fiyatları artırdığını belirtti.

Tüketicilerin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesinin, üreticinin de emeğinin karşılığını almasının temel amaç olması gerektiğini bildiren Bayraktar,  "Üreticiden tüketiciye varıncaya kadar tüm taraflar sadece Ramazan ayında değil, Ramazan ayı sonrasında da bu hususta gereken hassasiyeti göstermeye devam etmelidirler" dedi.

24 Temmuz 2014 Perşembe

Tzob'tan Anız yakma uyarısı…

Detay:


​-"Anız yakma" uyarısı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Bu sene kuraklık ve mevsim normallerinin üzerinde

seyreden sıcaklar, anız yakmayı çok tehlikeli bir hale getirmiştir"

-"Üreticilerimizin bu gerçeği ve toprağa verdiği zararları da düşünerek anız yakmaktan kaçınması gerekir"

-"Anız yakma toprağın yapısını iyileştiren ve su tutma kapasitesini artıran organik maddelerin de yok olmasına yol açmaktadır"

-"Doğal dengeyi bozan anız yakma birçok canlının beslenme, barınma ve korunma ortamını da yok eder"

-"Üreticilerimiz sürüm maliyetini en aza indiren anıza ekim yapılan toprak işlemesiz tarıma yönlendirilmelidir"

 

Ankara – 24.07.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu sene kuraklık ve mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcakların, anız yakmayı çok tehlikeli bir hale getirdiğini bildirerek, "Üreticilerimizin bu gerçeği ve toprağa verdiği zararları da düşünerek anız yakmaktan kaçınması gerekir" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, her yıl Haziran-Eylül döneminde rutin bir tarımsal uygulama gibi yapılan ve toprak verimliliğine uzun vadede ciddi zararlar veren anız yakma ve yanlış arazi kullanımının, verimli tarım alanlarının azalmasına ve tarım arazilerinde sürdürülebilir verimliliğini kaybetmesine neden olduğunu belirtti.

 

-"Biyolojik, fiziksel ve kimyasal özellikler zarar görüyor"-

 

Anızın yakılmasına bağlı olarak, toprağın organik maddesinin yok olduğu ve toprağın önemli biyolojik, fiziksel ve kimyasal özelliklerinin zarar gördüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"Anız yangınları sırasında 0-5 santimetre derinlikte 250 santigrat dereceye ulaşan sıcaklıklar meydana gelir ve verimlilik için en önemli unsurlardan biri olan organik madde yok olur. Bir diğer husus ise; anız yangınları nedeniyle komşu tarlaların ürünleri ve ormanlar tahrip olabilmekte, doğrudan ve dolaylı etkileriyle toprakla birlikte birçok canlı önemli derecede zarar görmektedir. Doğal dengeyi bozan anız yakma birçok canlının beslenme, barınma ve korunma ortamını da yok eder

Verimliliği düşen topraktan daha iyi ürün almak isteyen üreticilerimiz, daha fazla toprak işleme ve kimyasal kullanma yollarına başvuruyor. Dolayısıyla hem ekonomik hem de çevreyle ilgili sorunlar ortaya çıkıyor. Her yanlış uygulama gibi anız yakma ile de geri dönüşümü mümkün olmayan kayıplar birikmeye başlar. Zamanla bu birikimler toprak verimliliğini önemli derecede etkiler ve toprak çoraklaşarak tarım yapılması mümkün olmayan bir materyale dönüşür.

Anız yakma toprağın yapısını iyileştiren ve su tutma kapasitesini artıran organik maddelerin de yok olmasına yol açmaktadır."

 

-Ormanlar için büyük tehlike-

 

Anız yakma sonucu çıkan dumanların havayı kirlettiğini, küresel ısınmayı artırdığını vurgulayan Bayraktar, anızın diğer zararlarıyla ilgili olarak şu bilgileri verdi:

"Anız yakma ormanlar için büyük tehlike. Orman alanlarına sıçrayarak büyük zarar veren anız yangınları, sıçradığı doğal mera ve ormanlık arazilerin yüzeyindeki bitki tohumları ve köklerini yakarak büyük kayıplara neden olur. Anız yangınları arazilerde yılan gibi zararlıları yiyen canlıların, uğur böceği gibi birçok faydalı böceğin yok olmasına yol açar. Kontrolden çıkan anız yangınları, köy, kasaba ve şehirlerdeki yerleşim yerlerini olumsuz etkiler.

Tarımsal araziler içinde bulunan enerji iletişim ve haberleşme hatlarını taşıyan direklerin yanarak zarar görmesine neden olur.

Anız yangınları toprak yüzeyinde yüksek yakıcı sıcaklık oluşturarak toprağın içinde mikrobiyolojik canlıların azalmasına ve doğal dengenin bozulmasına neden olur. Çıkan anız yangınları, tarla yüzeyini bitki örtüsüz çıplak bırakarak su ve rüzgar erozyonuna hassas hale getirir. Anız yangınları ile toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri bozulur, verimliliği önemli oranda azalır. Anız yangınları konusunda yapılan araştırmalar, en fazla toprak kayıplarının anız yakılan tarlalarda olduğunu göstermiştir."

 

-Toprak işlemesiz tarım-

 

Bayraktar, toprak işleme uygulamalarının, tarımsal üründe bir azalmaya neden olmadan toprağı koruyan ve aynı zamanda sürdürülebilir bir faaliyet olması gerektiğini bildirdi. Bu bağlamda üreticilerin anız yakmak yerine alternatif uygulamaları tercih etmesi zorunluluğu bulunduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üreticilerimiz sürüm maliyetini en aza indiren anıza ekim yapılan toprak işlemesiz tarıma yönlendirilmelidir. Toprak işlemesiz tarım yakıttan büyük ölçüde tasarruf sağlıyor, toprak yüzeyindeki buharlaşma ve erozyon büyük ölçüde önleniyor.

Toprakta organik madde miktarı artığı için toprağın su tutma kapasitesi artıyor. Verim artıyor, anız yangınları önleniyor." 

22 Temmuz 2014 Salı

Bayraktar, Ziraat Odalarını Ziyaret Etti

Detay:


Bayraktar, Milas Ziraat Odası'nda


-Bayraktar, Milas'ta
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak İsrail mallarını kullanmama noktasında bir boykot çağrısına hazırlanıyoruz"


Milas/Muğla - 21.07.2014 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Milas Ziraat Odası'nı ziyaretinde, İsrail'in, dünyanın gözü önünde Müslümanları katletmeye devam ettiğini, TZOB'un, İsrail mallarını kullanmama noktasında bir  boykot çağrısı hazırlığında olduğunu kaydetti.
Bayraktar, "Çünkü dünyanın gözü önünde büyük bir vahşet devam ediyor. Müthiş bir Müslüman katliamı var ama maalesef bakıyorsunuz, bazı ülkeler halen 'İsrail'in yanındayız, bu katliamı destekliyoruz' diyor. Bunu üzüntüyle karşılıyoruz" dedi.
Türkiye dışında katliama ciddi tepki gösteren bir ülke bulunmadığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:
"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak İsrail mallarını kullanmama noktasında bir boykot çağrısına hazırlanıyoruz. Bu ülke, hunharca, vahşice Müslüman kanı döken İsrail'in malını kullanmamalı. Bunu devletimizden de bekliyoruz. Devlet de ticari ilişkilerini askıya almalı. İsrail ile niçin ticaret yapalım. İsrail'in malını alıp niçin onlara para kazandıralım. Bunu devletimizin de düşünmesi lazım. Biz, Türk çiftçisini temsilen İsrail mallarını kullanmak istemiyoruz ve boykota hazırlanıyoruz."

Bayraktar, Yatağan Ziraat Odası'nda



-TZOB Genel Başkanı Bayraktar Yatağan Ziraat Odası'nı ziyaret etti
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: 
- "Bizim çiftçimiz, Müslüman katliamı yapan ve acımasızca çoluk çocuk demeden Filistin halkını katleden böyle bir ülkenin ürünlerini kullanmak istemiyor"
-"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak İsrail mallarını boykot etme düşüncesindeyiz"


Yatağan/Muğla -21.07.2014- Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısıyla ilgili olarak, "Bizim çiftçimiz, Müslüman katliamı yapan ve acımasızca, çoluk çocuk demeden Filistin halkını katleden böyle bir ülkenin ürünlerini kullanmak istemiyor" dedi.
Bayraktar, Yatağan Ziraat Odası'nda yaptığı konuşmada, İsrail'in Gazze'de vahşice bir katliam yaptığını ve dünyanın da buna seyirci kaldığını ifade etti. 
Bazı ülkelerin İsrail'i desteklemesine anlam veremediğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
"Böyle bir katliama bırakın destek olmayı, seyirci kalmak bile vebal getirir. Sadece açıklamalar yetmez. İsrail'e uygulamamız gereken müeyyideler varsa bunları uygulamamız lazım. Biz de Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak İsrail mallarını boykot etme düşüncesindeyiz. Yani bizim çiftçimiz, Müslüman katliamı yapan ve acımasızca, çoluk çocuk demeden Filistin halkını katleden böyle bir ülkenin ürünlerini kullanmak istemiyor. Kullanmamamız da gerekir. Böyle bir kampanyanın da içinde oluruz, bunun kararını da alacağız."
Türk milletinin İsrail malı kullanmak istemediğine işaret eden Bayraktar, "Devletin bunu dikkate alması lazım ve ticari anlaşmalarını gözden geçirmesi, ithalatı da durdurması gerekir diye düşünüyorum" dedi.

Bayraktar, Menteşe Ziraat Odası'nda



-Bayraktar, Menteşe Ziraat Odası'nda
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Muğla çiftçisinin üretmediği hiçbir ürün yok. Tarımsal üretimin her alanında Muğla var"
-"Muğla, tarımda 4,1 milyar liralık geliriyle ekonomiye en fazla destek sağlayan illerden biri" 
-"Verimli arazileri sürekli imara açıyoruz. Bu vebaldir, günahtır"
-"Yapısal sorunların çözülmesi, çiftçimizin önünün açılması lazım"

Muğla -21.07.2014-  Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,Muğla çiftçisinin üretmediği hiçbir ürünün olmadığını, tarımsal üretimin her alanında Muğla'nın var olduğunu bildirerek "Muğla, turizm şehri olarak gözükse de tarımda 4,1 milyar liralık geliriyle ekonomiye en fazla destek sağlayan illerden biri" dedi.
Bayraktar, Menteşe Ziraat Odası tarafından düzenlenen iftar yemeğine katıldı. İftar yemeğindeki konuşmasında, bölgenin toprak yapısı ve hava şartlarının tarım için uygun olduğuna değinen Bayraktar, "Muğla, 4,1 milyar lira ile ekonomiye tarımıyla en fazla destek sağlayan illerimizden bir tanesi. Muğla çiftçisinin üretmediği hiçbir ürün yok. Tarımsal üretimin her alanında Muğla var. Narenciye ve bal gibi bazı ürünlerde ise Türkiye'de liderlik yapıyor" dedi.

Özellikle 2013'ün Eylül ayından ibaren Türkiye'de büyük bir kuraklık yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, "Mart ayına geldiğimizde meyvelerimizde çiçekler açtı, 30-31 Mart'ta müthiş bir don felaketiyle karşı karşıya kaldık. Maalesef o tarihte açan meyve ağaçlarımızın meyveleri yandı. Bunun ardından sel, dolu ile doğal afetten zarar görmeyen çiftçilerimizin zarar görmesine sebebiyet verdi. Dolayısıyla Türkiye'de tarım bir yangın halinde. Biz bununla alakalı bölgelerde önemli çalışmalar yaptık. Ama Muğla bu doğal afetlerden etkilenmedi" diye konuştu.
Tarımda yıllarca popülizm yapıldığını vurgulayan Bayraktar, artık buna geçit vermeyeceklerini dile getirdi.
Toprak koruma kanununa bağlı olarak miras hukukunun değişeceğini ve bundan sonra verimliliğin yakalanması için çalışma yürütüleceğini belirten Bayraktar, şöyle konuştu:
"Toprak kanununun bu ülkede 50 sene evvel yapılması lazımdı. Ama seçmenden, mirasçılardan, tepkilerden korkuldu ve oy kaygısı ile bu ülkede miras hukuku değiştirilemedi maalesef. Muğla'ya geldiğimizde işletme büyüklüğünün 34 dekara kadar düştüğünü görüyoruz. İşletmeler parçalanmaya başladı, küçülmeye başladı. Türkiye geneline baktığınızda işletme büyüklüğünün 55 dekara düştüğünü görüyoruz. 55 dekar bir parça olsa buna razıyız ama 7 parça. Arazilerini parçalamış olan bir ülkede teknoloji kullanmanız mümkün değil. Anahtar kelime olan verimliliği yakalamanız mümkün değil. Bu yüzden bu kanunun değişmesi gerekiyordu. Ziraat Odaları olarak Meclis gündemine gelmesini ve meclis gündeminden çıkmasını sağladık. Devrim niteliğinde bir kanun uzun yıllar önce yapılması gerekiyordu maalesef yeni yapıldı."

Türkiye'de ve Muğla'da verimli tarım arazilerinin imara açıldığını belirten Bayraktar, "Toprak kanununda kamu yararı maddesini istismar etmek suretiyle verimli arazileri sürekli imara açıyoruz. Muğla'nın yüzde 19'u tarım arazisi, yüzde 17'si yapılaşmaya açılmış. Böyle giderse tarım arazisi kalmayacak Muğla'da. Cenabı Allah bu toprakları üretelim ve insanları besleyelim diye bahşetmiş. Açık fabrikanın üzerine fabrika yapılır mı? Fabrika üzerine fabrika yapıyoruz bu ülkede. Verimli tarım arazisi bırakmadık. Bu Muğla Ovası'na gelirken baktım, bu ova Avrupa'da olsa, Muğla'nın şehirleşmesi şu tepelerde olur. Birinci sınıf tarım arazilerinde olmaz. Biz, bütün yapılaşmayı getirmişiz, Muğla'nın en verimli tarım arazilerinin üzerine koymuşuz. Verimli tarım arazisi bırakmamışız. Bu vebaldir, bu günahtır. Bunu yapmayalım" dedi.

Türkiye'nin, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyesi olduğunu söyleyen Bayraktar, "DTÖ'nün kararlarına bağlı olarak tarımsal faaliyetlerini yürüten bir ülke. Bu örgüt gümrükleri kaldırıyor, iç destekleri kaldırıyor. Gümrükleri kaldırdığında, iç destekleri kaldırdığında bir kilogram buğday ürettirmezler bu ülkede. O yüzden bizim en kısa zamanda konjonktürel durumdan istifade etmek suretiyle yapısal sorunları çözmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Bu ülkede üreticinin üretme sorunun olmadığını dile getiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"Allah bu milleti açlıkla imtihan etmesin. En büyük tehdit ve tehlike budur. Benim üreticimin pazarlama sorunu var. Benim üreticim ürettiğini pazarlayamıyor, alın terinin karşılığını alamıyor. Bir ülkede üretici örgütleri güçlü değilse, ekonomik örgütler güçlü değilse, o ülkede planlama olmaz. Planlama olmayınca pazarlama sorunu yaşarsınız. Fiyat istikrarını yakalayamazsınız. Fiyat istikrarını yakalayamazsanız o zaman batarsınız. Bu ülkede üretimi sürdürülebilir kılalım. Artık tarımda popülizm dönemi bitmiştir. Bugün 62 milyar dolarlık hasılamızla övünüyoruz. Neden övünüyoruz? Türkiye'nin potansiyeli bu değil. Türkiye tarımda 150 milyar dolar hasılayı, Gayri Safi Milli Hasıla'ya katmak zorunda. Bizim potansiyelimiz bu. 80 milyonu doyuran, 150 milyar dolarlık hasılayı ekonomiye kazandıran, 50 milyon turisti besleyen ve 50 milyar dolarlık ihracat yapan bir sektör hedefimiz. Onun için yapısal sorunların çözülmesi ve çiftçimizin önünün açılması lazım."  

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, konuşmasının ardından Menteşe Ziraat Odası Başkanlı Mehmet Baştuğ tarafından eski Muğla fotoğrafı hediye etti.







20 Temmuz 2014 Pazar

Kuraklığın önlemi su tasarrufu

Detay:


-Kuraklığın önlemi su tasarrufu

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Su zengini bir ülke değiliz. Bir damla suyu bile boşa

harcamamalıyız"

-"Bu sene yaşanılan kuraklık, olası risklere karşı ne kadar zayıf kaldığımızı göz önüne serdi ve böyle bir ortamda su kaynaklarının önemi daha iyi anlaşıldı"

-"Sakarya nehrinin Polatlı'dan geçen kısmında kuruma meydana geldi. Su debisi Kızılırmak'ın bazı bölgelerinde altıda bire, Meriç nehrinde üçte bire kadar indi, Sapanca

Gölü'nde su seviyesi çok düştü"

-"İstanbul'a su sağlayan barajlarda su seviyesi son 9-10 yılın en düşük seviyesine geriledi. İzmir ve Manisa'daki barajlarda da sorun var"

-"GAP, KOP gibi büyük sulama projelerini bir an önce tamamlamak, kurak toprakları suyla buluşturmak zorundayız"

-"Kuraklık nedeniyle içme suyu sıkıntısı bile çekiyoruz. Bu durumda tarımda su tasarrufunu en iyi şekilde sağlayan basınçlı sulama sistemlerine geçmeli, suyun kıt olduğu yerlerde duruma göre ürün desenini değiştirmeliyiz"

-"Sulama altyapısı büyük kaynak gerektiriyor ama harcanan paranın da kısa zamanda geri dönmesini sağlıyor"

-"Su israfının önüne geçmek amacıyla eski ve atıl durumda olan sulama kanallarının yenilenmesi ve sulanamayan arazilerimizin sulamaya açılması gerekir"

-"Kurak şartlara uyumlu çeşitlerin ve su tasarrufuna yönelik tekniklerin geliştirilmesi sağlanmalı ve kuraklığa dayanıklı tohum kullanımı konusunda çiftçi eğitim ve yayım çalışmaları hızlandırılmalı"

 

Ankara – 20.07.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklığın önleminin su tasarrufu olduğunu bildirerek, "su zengini bir ülke değiliz. Bir damla suyu bile boşa harcamamalıyız" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, bu sene yaşanılan kuraklığın, olası risklere karşı ne kadar zayıf kaldığımızı göz önüne koyduğunu ve böyle bir ortamda su kaynaklarının öneminin daha iyi anlaşıldığını belirtti. Şemsi Bayraktar, Sakarya nehrinin Polatlı'dan geçen kısmında kuruma meydana geldiğini, su debisinin Kızılırmak'ın bazı bölgelerinde altıda bire, Meriç nehrinde üçte bire kadar indiğini, Sapanca Gölü'nde su seviyesinin çok düştüğünü, çoğu ırmağın debisinde düşüş görüldüğünü, göl ve barajlardaki su seviyelerinin de gerilediğini vurguladı.

İçme suyu kaynaklarında da sıkıntı yaşandığını, İstanbul'a su sağlayan barajlarda su seviyesinin son 9-10 yılın en düşük seviyesine gerilediğini, İzmir ve Manisa'daki barajlarda da sorun bulunduğunu bildiren Bayraktar, başta İç Anadolu olmak üzere kırsalda içme suyu sıkıntısı çekildiğini belirtti.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, şunları kaydetti:

"Sakarya nehrinin Polatlı'dan geçen kısmında meydana gelen kurumanın sebebi, yağışların az olması nedeniyle Sakarya nehrinde su seviyesinin düşmesidir. Sakarya bölgesinde bulunan sulama birlikleri, bölgelerindeki tarımsal sulama ihtiyacını karşılamak için suyu tutmaktadırlar ve dolayısıyla Polatlı ilçesine Sakarya nehrinden gelen su iletilememektedir.

Polatlı Ziraat Odamız, genellikle kuru soğan, şeker pancarı, ayçiçeği ve bostan ekili alanlarda sulama yapılamadığı ve bu durumdan yaklaşık 7-8 köyün etkilendiği belirtmektedir. Ayrıca Devlet Su İşleri'nin (DSİ) içme suyu olarak kullanılan Porsuk Çayı'ndan, su seviyesi yetersizliği gerekçesiyle bölgeye su vermediği görülmektedir.

Bölgedeki sulama sorunun kısa vade de çözümü için Sakarya nehri üzerindeki sulama birliklerinin suyu açmaları ve DSİ'nin Porsuk Çayı'ndan suyu üreticiye tahsis etmesi gerekmektedir.

Bölgedeki su sorununun kalıcı olarak çözümü ise Proje halinde olan Gök Pınar Barajı'nın bir an önce tamamlanmasıyla sağlanacaktır."

 

-2013 Ekim ayından bu yana kuraklık var-

 

Bayraktar, bu üretim sezonunda 2013 yılı Ekim ayından bu yana ülkenin büyük bölümünde ciddi bir kuraklık yaşandığını, 2013 Ekim, Kasım, Aralık, 2014 Ocak, Şubat ve Nisan aylarında yağışların son derece yetersiz kaldığını, 2014 Mart ve Mayıs aylarındaki yağışların da tarımda kuraklığın verdiği zararı gidermediğini belirtti. Çiftçinin bu üretim sezonunda, ülkenin büyük bölümünde kuraklık ve don, bazı yörelerde dolu, fırtına, aşırı yağış afetleri yaşadığını, tarımsal üretimin özellikle hububat ve meyvecilikte büyük zarara uğradığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Doğal afetler içinde ülkemizin en büyük sorunlarından biri kuraklıktır. Ülkemiz bilinenin tersine su zengini bir ülke değildir. Ülkemiz, iklimi, topoğrafik yapısı, jeolojisi, hidrolojisi, bitki örtüsü, arazilerimizin işlemeli tarıma uygun olması veya olmaması, mera ve orman alanlarının özellikleri ve yeterlilik durumu ile nüfusun etkisi değerlendirildiğinde çölleşme riskiyle karşı karşıyadır.

Küresel iklim değişikliğinin olumsuzluklarının başında şüphesiz ki su kaynaklarına olan etkisi gelmektedir. Özellikle bu sene yaşanılan kuraklık, olası risklere karşı ne kadar zayıf kaldığımızı göz önüne serdi ve böyle bir ortamda su kaynaklarının önemi daha iyi anlaşıldı. Doğal yollarla yeteri kadar yağış gerçekleşmediği için başta hububat olmak üzere birçok üründe kuraklıktan dolayı rekolte düşüklüğü gerçekleşti. Yağış yetersizliği nedeniyle nehirlerimizde ve barajlarımızda su seviyesi azaldı. Bu durum, hem içme-kullanma hem de tarımsal sulama ihtiyacını karşılamakta sorunlara neden oldu."

 

-"Damla sulama yüzde 60, yağmurlama yüzde 30 tasarruf sağlıyor"-

 

"Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP) gibi büyük sulama projelerini bir an önce tamamlamak, kurak toprakları suyla buluşturmak zorundayız" diyen Bayraktar, şu bilgileri verdi:

"Kuraklık nedeniyle içme suyu sıkıntısı bile çekiyoruz. Bu durumda tarımda su tasarrufunu en iyi şekilde sağlayan yağmurlama ve damla sulama gibi basınçlı sulama sistemlerine geçmeli, suyun kıt olduğu yerlerde duruma göre ürün desenini değiştirmeliyiz. Karık sulama yöntemine oranla, damla sulama yüzde 60, yağmurlama sulama sistemi yüzde 30 civarlarında su tasarrufu sağlamaktadır. Tarımda su tasarrufu önemli çünkü tarımsal sulamaya yılda 32 milyar metreküp su harcanıyor. Sulama altyapısı büyük kaynak gerektiriyor ama harcanan paranın da kısa zamanda geri dönmesini sağlıyor.

 

-"Kırık, çatlak, patlayan borular yüzünden su kayıpları yaşanıyor"-

 

Öncelikle su israfının önüne geçmek amacıyla eski ve atıl durumda olan sulama kanallarının yenilenmesi ve sulanamayan arazilerimizin sulamaya açılması gerekir. Ömrünü tamamlamış, eskiyen altyapı boru ve bağlantılarında meydana gelen kırık, çatlak, bağlantı hataları ve patlayan borular yüzünden tüketici sayıcına ulaşana kadar büyük oranda su kayıpları yaşanıyor. Eğer bu kayıplar önlenmez ise milyonlarca metreküp suyumuz heba olacaktır. Ayrıca, ekonomik olarak sulanabilecek ve hala sulamaya açamadığımız 2,77 milyon hektar (Trakya'dan büyük bir alan) tarım arazinin sulamaya açılması için sulama yatırımları ivedilikle tamamlanmalıdır. Sulama yatırımları, sağladığı doğrudan ve dolaylı istihdam, tarıma dayalı sanayinin gelişmesi, enerjide dışa bağımlılığımız ve enerjinin dış ticaret açığına olan etkisi, yağlı tohum ithalatı için ödediğimiz döviz miktarı ve sulama yatırımlarının diğer pek çok yatırıma göre kendisini kısa zamanda amorti ettiği düşünüldüğünde, oldukça karlı yatırımlar olduğu görülmektedir."

 

-"Bilinçsiz su kullanımı hem toprağa hem su kaynaklarına zarar veriyor"-

 

Üreticilerin suyu bilinçsizce kullanımının, hem kendilerine, hem toprağa hem su kaynaklarına hem de ülkeye zarar verdiğini vurgulayan Bayraktar, "Bilinçsiz sulama nedeniyle binlerce dekar arazi tarım yapılamaz hale gelmiş ve verim kayıpları oluşmuştur. Bilinçsiz sulama sonucunda, toprağa aşırı su verilerek toprak erozyonu, taban suyunun yükselmesi ve toprakta tuzlanma olmaktadır. Sulamanın gecikmesi de  bitkide strese ve verim kaybına sebep olmaktadır" dedi.

Bayraktar, basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için teşvik ve hibelerin artırılarak üreticiler için daha cazip hale getirilmesi ve modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırmak için gerekli çalışmalara ağırlık verilmesi gerektiğine dikkati çekti. Şemsi Bayraktar, araştırma-geliştirme (AR-GE) çalışmalarına gerekli destek verilmesi, kurak şartlara uyumlu çeşitlerin ve su tasarrufuna yönelik tekniklerin geliştirilmesinin sağlanması ve kuraklığa dayanıklı tohum kullanımı konusunda çiftçi eğitim ve yayım çalışmaları hızlandırılması zorunluluğu bulunduğunu belirtti