31 Mart 2016 Perşembe

Bozkır Ziraat Odası Başkanlığından Süt Üreticilerine destek

Detay:

​Bozkır Ziraat Odası Başkanı Ali Köse Üretici Süt fiyatlarının düşük olmasına tepki Olarak, Tzob Başkanı Şemsi Bayraktar'ın Ulusal Süt Konseyi'den ayrılmasına oda yönetimi olarak destek verdiler. 

Başkan Köse, yapmış olduğu açıklamalarda Genel Başkanımızın üretici süt fiyatlarındaki düşüklük ve aracılarda ki yüksek orandaki kazanca rağmen üreticilere bunun yansımamasına Oda Yönetimi olarak tepki gösterdik. Bozkır Ziraat Odası Yönetim Kurulu ve Meclis Kurulu toplantımızda Üretici Süt fiyatları hakkında yapılan toplantıda Süt üreticilerine destek olması için Süt ikramında bulunduk. 

İlçemizde Cuma günü genel yoğunluk olduğu içinde Odamıza işlem yaptırmak için gelen üyelerimize ve vatandaşlarımıza süt ikramında bulunacağız" dedi.






29 Mart 2016 Salı

Başkan Köse, 14. Uluslararası Tarım Fuarına Katıldı

Detay:

​Bozkır Ziraat Odası Yönetimi ve Personelleri Konya'daki 14. Uluslararası Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı açılışına katıldı.

 Bozkır Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Köse, Meclis Kurulu Başkanı Metin Sögüt, Ziraat Mühendisi Ali Aladağ ve Genel Sekreter Yakup Çetin Konya'da 23 Mart, 27 Mart tarihleri arasında faaliyet gösteren Tarım Fuarının açılışına katıldı.

Konya Karatay Ziraat Odasında düzenlenen Konya Ziraat Odaları toplantısında Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı Ş. Şemsi Bayraktar'ın katılımı ile gerçekleştirilen toplantıda Genel Başkan Bayraktar Süt Üreticilerinin sorunlarını açıkladı ve Oda Başkanlarından Süt üreticilerini desteklemeleri yönünde taleplerde bulundu.

Karatay Ziraat Odası Başkanı Rıfat Kavuneker'in ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı Ş. Şemsi Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur ve Konya'da faaliyet gören ziraat odaları katıldı. 

Karatay Ziraat Odasında gerçekleştirilen toplantı sonrası 14. Uluslararası Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı açılışına geçildi. Başkan Köse ve ekibi Tarım fuarında Tarım sektöründeki yenilikleri yerinde inceleme fırsatı buldu.

Konya Tarım 2016 Fuarı açıldı.

Detay:

​-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Konya tarımda çok önemli bir ilimiz. Buğday, arpa, pancar, havuç üretiminde, sığır sayısında birinci, birçok üründe Türkiye ikincisi"

-"Konya'nın tarımını şaha kaldırırsak, Türkiye tarımını şaha kaldırırız"

-"Fuarlar, çiftçilerimizi yeni bilgi ve teknolojilerle tanışmasını sağlıyor. Bunu çok önemsiyoruz"

-"TZOB ve Ziraat Odaları olarak, fuarları her zaman destekledik ve desteklemeye de devam ediyoruz"

-"Çiftçimizi bilgiyle tanıştırmaz, bilgilendirmezsek, çabalarınızın kalite, verimlilik ve rekabet olarak size dönme şansı yok"

-"Ziraat Odaları ve TZOB olarak çiftçimizin eğitimine fevkalade önem veriyoruz. Çiftçiyi bilgiyle tanıştırıyoruz. Bilgilendiriyoruz.

Kadın çiftçi eğitimi başta olmak üzere eğitimler veriyoruz"

-"Tarım sektörüne en fazla maliyet getiren yapısal sorunları çözmek zorundayız"

-"Verimli arazilerimizi, verimli meralarımızı imara açmayalım. Bu topraklar, bu araziler gelecek nesillerin mirası. Bu mirası iyi korumak zorundayız"

-Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi: " Geleneksel yöntemler önemli ama aynı zamanda teknolojiyi kullanarak dünyanın istediği çapta üretim yaparak, dünya pazarlarının istediği kalitede ürün yetiştirerek pazarlamak gerekiyor"

 


Konya – 23.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Konya'nın tarımda çok önemli bir il olduğunu bildirerek, "buğday, arpa, pancar, havuç üretiminde, sığır sayısında birinci, birçok üründe Türkiye ikincisi. Konya'nın tarımını şaha kaldırırsak, Türkiye tarımını şaha kaldırırız" dedi.

Bayraktar, TÜYAP Konya Uluslararası Fuar Merkezi'ndeki Konya Tarım 2016 14. Uluslararası Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı'nın açılışında yaptığı konuşmada, fuarların, çiftçilerin yeni bilgi ve teknolojilerle tanışmasını sağladığını, bunu çok önemsediklerini belirtti.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Ziraat Odaları olarak, fuarları her zaman desteklediklerini ve desteklemeye de devam ettiklerini bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

"Değerli başkanlarımız çiftçilerimizi otobüslerle bu fuarlara getiriyorlar. Bundan sonraki süreçte de bu fuarlara desteklerimiz devam edecek. Her şeyin ötesinde yapmamız gereken bir şey var. Siz bu sektörde ne yaparsanız yapın. Çiftçimizi bilgiyle tanıştırmaz, bilgilendirmezsek, çabalarınızın kalite, verimlilik ve rekabet olarak size dönme şansı yok. Ziraat Odaları ve TZOB olarak çiftçimizin eğitimine fevkalade önem veriyoruz. Çiftçiyi bilgiyle tanıştırıyoruz. Bilgilendiriyoruz. Kadın çiftçi eğitimi başta olmak üzere eğitimler veriyoruz. Kadın çiftçi eğitimlerinin fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum. Yaptığımız projeksiyon çalışmalarında önümüzdeki yıllarda tarım sektöründe üretim yapabilmemiz için gençlerimize ve kadın çiftçilerimize ihtiyacımız var. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın önünde imzaladığımız bir protokolle Bakanlığımızla birlikte Türkiye'nin her tarafında çiftçilerimize eğitim veriyoruz. Sayın bakanlarımızla da gidip üreticilerimizin sertifikalarını dağıtıyoruz. Bu çalışmalarımız bundan sonraki süreçte de devam edecek."

 

-"Yapısal sorunları çözmek zorundayız"-

 

Tarım sektörünün gelişmesi ve çiftçinin bu teknolojilerden daha fazla yararlanabilmesi noktasında alınması gereken tedbirler olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:

"Özellikle bu sektöre en fazla maliyet getiren yapısal sorunları çözmek zorundayız. Nedir bunlar? Arazilerimiz parçalı ve küçük. Konya'ya geldiğimizde işletme başına düşen arazi miktarının 132 dekar civarında olduğunu görüyoruz. Bu bizi memnun etmemeli. Türkiye ortalaması 61 dekar olmakla beraber Konya'da bunun biraz daha iyi olduğunu görüyoruz. Ama Konya'nın tarım alanlarının hızlı bir şekilde parçalandığını görüyoruz. Biz zamanın Başbakanını, Yönetim Kurulu üyelerimizle beraber ziyaret ettik. Yeni bir kanuna ihtiyaç olduğunu ve arazilerin parçalanmasının önüne geçilmesi gerektiğini, 1926 yılında İsviçre'den aldığımız Medeni Kanun ile arazilerimizi parçalamaya devam ettiğimiz takdirde önümüzdeki yıllarda ülkemizin gıda güvencesini sağlayamayacağımızı ifade ettik. Aynı Başbakanın verdiği talimatla yeni kanun çıktı. Arazi toplulaştırması da bunun yanında fevkalade önemli. 5 milyon hektar civarında arazi toplulaştırıldı. Ama Konya'ya geldiğimiz de ben bu rakamın biraz düşük olduğunu görüyorum. Aşağı yukarı 2021 yılına kadar Konya'da 1 milyon 200 bin hektar arazi toplulaştırılması gerekiyor. Bu çok önemlidir.

 

-KOP çalışmalarını yakından takip ediyoruz-

 

Bu topraklarda her şey yetişiyor. Konya niçin önemli? Konya'nın tarımını şaha kaldırırsak, Türkiye'nin tarımı şaha kaldırırız. İsrail'in yüzölçümüne yakın tarım arazisi var. Hollanda'nın tarım arazilerinden daha fazla tarım alanı var. Ama biz Hollanda'nın tarımda gösterdiği başarıyı Türkiye olarak göstermemiz lazım. Her şeyi var fakat Konya'mızın suyunda problem var. Suyu yok. Yani sulamaya açabildiğimiz arazi miktarı yeterli değil. Buna rağmen Konya bu başarıyı gösteriyor. Konya Ovası Projesi'nin (KOP) çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Bu projelerin tamamlanması sadece Konya tarımı için değil, Türkiye tarımı için fevkalade önemli. Biz buna mecburuz. Konya'da 400 milimetre (mm) yağışı var. Bazı bölgelerde lokal olarak 300 mm yağış var. Bu bölgelerde arzu ettiğimiz neticeyi almak mümkün değil. Türkiye'de yatırımların, barajların sulama yatırımlarıyla beraber bitirilmesini fevkalade önemsiyoruz. KOP gibi, DAP gibi, GAP gibi projeler hayati öneme haiz projeler. Bitirilmesi fevkalade önemlidir."

 

-Akarsuları hızlı bir şekilde kirletiyoruz-

 

Denizli Fuarı'nda da ifade ettiğini, akarsuların hızlı bir şekilde kirletildiğini bildiren Bayraktar, şöyle dedi:

"Ve maalesef kimyasallarla kirletiyoruz. Sulama da fevkalade önemli olan akarsularımızın kimyasal arıtmalarla temizlenmesi lazım.

Bunun dışında verimli arazilerimizi, verimli meralarımızı imara açmayalım. Bu topraklar, bu araziler gelecek nesillerin mirası. Bu mirası iyi korumak zorundayız. Artık buna bir son vermemiz gerekiyor. Tarım sektörü sadece sektörün ve çiftçimizin geleceği değil, ülkemizin geleceği. Tarım ve enerji dünyada önem kazanan stratejik bir sektör diyorsak, bu fırsata çevirmek de bunu ıskalamak da bizim elimizde. Bunu fırsata çevirelim. Tarım sektörünün GSMH'ye kattığı 60 milyar dolar. Hedefimiz 150 milyar dolarlık bir tarım hasılası. Hedefimiz 45-50 milyar dolara yakın ihracat potansiyeli. Yoksa 16-18 milyar dolarlık bir ihracat bizim hedefimiz olamaz. Bunları aşmamız lazım, biz de bu konuda bütün çalışmalara katkı ve destek veriyoruz.

Büyükşehirlerde artık köyler mahalle oldu. Büyükşehir Belediye Başkanımızın köylümüze ve bu sektöre büyük katkı sağlaması gerekiyor. Bunu da yapan belediye başkanlarımız var. Bakıyorum mekanizasyon sağlıyor, hayvan dağıtıyor, tohum dağıtıyor, tarım laboratuvarlarına büyük destekler veriyor. Kendi bünyelerinde departman oluşturmuşlar, tarımı bilen arkadaşlarımızı orada istihdam etmek suretiyle tarım sektörüne katkı sağlıyorlar."

 

-Hayvancılık sektörü daha da büyüyecek-

 

Konya'nın sığır sayısında Türkiye birincisi, koyun varlığında Van'dan sonra Türkiye ikincisi olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:

"Bu çok önemlidir. Yani hayvancılığımızı burada koruyarak devam ettirmemiz gerekiyor. İnşallah ileride sulama yatırımları bittiğinde yem bitkilerinin de artmasıyla beraber burada hayvancılık sektörü daha da büyüyecek. Ancak bugünlerde özellikle gündeme getirdiğimiz süt hayvancılığında önemli problemler yaşıyoruz.

Sayın Bakanımızla da geçen görüştük. Burada bir tedbir alınması lazımdır. Dedim ki bu sektörün bir sıkıntısı şu; plansız büyüyoruz. Plansız büyüme hangi sektörde gelişmişse o sektörde arz ve talep dengesizliği olacaktır. Bu dengenin sağlanması noktasında bir müdahale kurumunuz yoksa o zaman sizin üretimi korumanız, kollamanız mümkün değildir. Üretimi sürdürülebilir noktada tutmanız mümkün değildir. Netice de serbest piyasa koşulları bu sektörde oluşmadı. Oluşması da mümkün değil. Bunun oluşmasına büyük katkı vermemiz lazım. O zaman ne oluyor? Plansız büyüme sonucunda üreten üreticimizin malı para etmiyor. Bizim 1 liraya ürettiğimizi tüketici 5 liraya tüketiyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Bununla alakalı bakanlıklarımızda oluşturulan komisyon çalışma yapıyor.

Üretici birliklerimiz şuan istediğimiz seviyede değil. Bazıları diyor ki bu üretici birlikleri kapatılmalı. Yanlış. Üretici birlikleri ekonomik kuruluşlar, biz anayasal meslek kuruşuyuz. Bu birliklere ihtiyaç var. Piyasada sanayici ve üreticiyi buluşturacak hatta piyasadan mal alacak, stoklayacak. Piyasayı düzenleyen kuruluşlar tarımı gelişen bütün ülkelerde mükemmel görev yapıyorlar. Bizde niye yapmasınlar? Bizim üretici birliklerini bu konuma getirmemiz lazım. Üretici birlikleri şuan yeterli olmadığına göre süte müdahale edemediklerine göre süt konusunda bir müdahaleye ihtiyaç var mı? Tarım Bakanımız açıklama yaptı, 'Et ve Süt Kurumu olarak süte müdahale edeceğiz' dedi. Biz Ziraat Odaları Birliği olarak bu tehlikeyi 3 sene evvel gördük. Dönemin Başbakanına Yönetim Kurulu üyelerimizle gittik. Dedik ki 'sütte müthiş yatırımlar var. Üretim hızlı bir şekilde artıyor. Bu başımıza sıkıntı yaratacak. Süt patlayacak. 2008 krizi bize 3,7 milyar dolara patladı. Bu krizi önleme noktasında şuan üretici birlikleri yeterli olmadığına göre bir müdahale kurumuna ihtiyaç var. Lütfen bu kurumu oluşturun' dedik. Sayın Başbakanın talimatıyla Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu haline getirildi. Bugün bu kurumun müdahalesine ihtiyaç var. Çiğ süt fiyatları 70 kuruşa kadar indi. Sürdürülebilir noktada değil. Hayvan kesimleri de başladı. Et ve Süt Kurumu müdahale ettiği takdirde bu hayvanlarımızı kurtaracağız.

Bu hayvanlarımız kurtaramazsak ne olur? Ana varsa dana vardır. Süt hayvanınız varsa besi hayvanınız vardır. Beside ithalatçı oluruz. Kıymayı 50 liraya bulamayız. Bugün kıyma fiyatlarından şikâyet ediyoruz. Süt hayvancılığı çok önemlidir. Besi hayvancığında da hükümetimizin ithalata sıcak bakmamasına fevkalade önemsiyoruz. İthalat hiçbir zaman çözüm değildir. Burada önemli olan üretici maliyetlerini aşağıya çekmektir. Hükümetimizden hem gübrede hem yemde destek istedik. Hükümetimiz de iyi niyetle KDV desteği sağladı. Gübrede yüzde 18'den, yemde yüzde 8'den yüzde 1'e düşürdü.

Ben KDV desteğinin başladığının ertesi günü Tarım Bakanımıza götürdüm fiyatları verdim. Dedim ki 'bu desteğin yüzde 70'i gitmiş. Hem yeme zam var hem de gübreye zam var' dedim. 'Biz bu desteklerin üretici için verildiğini biliyoruz. Bu desteklerin direkt, üreticiye doğrudan verilmesini istiyoruz' dedim. Geçen Maliye Bakanımızı da ziyaret ettim. Kendilerine arz ettim. Bu desteğin acilen üreticilerimize verilmesini istiyoruz. Yani 2 milyar liralık bir kaynak henüz üreticimize maalesef intikal etmedi. İthalatın çözüm olmadığını her zaman söylüyoruz. İthalat olan dönemlerde maalesef üretim yok olurken tüketici ithalatla ucuz et yiyemez. Bugün 1 milyon ton civarı olan et üretimimizi en kısa zamanda 1,5 milyon tona çıkardığımızda et fiyatlarının da bir miktar daha aşağı düşmesi lazım."

Aile işletmeleri önemli olduğunu bildiren Bayraktar, "büyük işletmelere karşı değiliz ama dünyanın hiçbir yerinde büyük işletmeleri destekleyerek aile işletmelerini ihmal ederek gıda güvencesini sağlanamamıştır. Türkiye de sağlayamaz. Hayvancılık işletmelerimizin yüzde 80'inde 10 başın altında hayvan mevcudu var. Et hayvancığımızda işletmelerimizin yüzde 71'i 10 başın altında. Bunları optimal büyüklüğe kavuşturmamız lazım. Bu işletmeleri optimal büyüklüğe getirdiğimizde bu ülkenin ne et sorunu ne de süt sorunu kalacaktır. Bu konuda yapılan çalışmalara Ziraat Odaları olarak da Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak da destek veriyoruz" dedi.

 

-Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkçi-

 

Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi, Türkiye'nin en büyük, Avrupa'nın üçüncü büyük tarım fuarının açılışına katılmaktan dolayı mutlu olduğunu ifade etti.

Tarımın dünyada 2,5 milyar insanın geçim kaynağı olduğunu bildiren Tüfenkçi, "günümüzde tarımsal verimlilik azalmaya başladı. Dünya Bankası verilerine göre temel tahıllardaki yıllık ortalama verim artışı, gitgide azalmakta ve artan nüfus hızının gerisinde kalıyor. Geleneksel yöntemler önemli ama aynı zamanda teknolojiyi kullanarak dünyanın istediği çapta üretim yaparak, dünya pazarlarının istediği kalitede ürün yetiştirerek pazarlamak gerekiyor" dedi.

Tüfenkçi, çiftçinin, ticaret erbabı ve sanayicinin birbirleriyle ayrıştığı değil bütünleştiği ve yardım ettiği anlayışla hareket etmek gerektiğini belirtti.
24 Mart 2016 Perşembe

Başkan Köse 14. Uluslararası Tarım Fuarına Katıldı

Detay:

​Bozkır Ziraat Odası Yönetimi ve Personelleri Konya'daki 14. Uluslararası Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı açılışına katıldı.

Bozkır Ziraat Odası Başkanı Yönetim Kurulu Başkanı Ali Köse, Meclis Kurulu Başkanı Metin Sögüt, Ziraat Mühendisi Ali Aladağ ve Genel Sekreter Yakup Çetin Konya'da 23 Mart, 27 Mart tarihleri arasında faaliyet gösteren Tarım Fuarının açılışına katıldı.

Konya Karatay Ziraat odasında düzenlenen Konya Ziraat Odaları toplantısında Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı Ş.Şemsi Bayraktar'ın katılımı ile gerçekleştirilen toplantıda Genel Başkan Bayraktar Süt Üreticilerinin sorunlarını açıkladı ve Oda Başkanlarından Süt üreticilerini desteklemeleri yönünde taleplerde bulundu. Karatay Ziraat Odası Başkanı Rıfat Kavuneker'in ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı Ş.Şemsi Bayraktar,  Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur ve Konya'da faaliyet gören ziraat odaları katıldı. 

Karatay Ziraat Odasında gerçekleştirilen toplantı sonrası 14. Uluslararası Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı açılışına geçildi. Başkan Köse ve ekibi Tarım fuarında Tarım sektöründeki yenilikleri yerinde inceleme fırsatı buldu. 




23 Mart 2016 Çarşamba

Bayraktar, Konya’da basın toplantısı düzenledi…

Detay:

​-Bayraktar, Konya'da basın toplantısı düzenledi…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Gerekli önlemleri almazsak süt fiyatları 50 kuruşa kadar düşer ve ahırlarda hayvan kalmaz. 2008'lerde yaşadığımız krizlerin beterini yaşarız"

-"Süt kampanyasına çok önem veriyoruz. Bu kampanya sadece Ziraat Odalarımızla sınırlı kalmamalı, tüm paydaşlarımız, sivil toplum örgütleri de süt kampanyası başlatmalıdır"

-"Halkımızdan, zor günlerinde çiftçinin yanında yer almasını bekliyoruz. Daha fazla süt ve süt ürünleri tüketmeleri, hem üreticimizi destekleyecek hem hayvancılığı ayakta tutacak hem de tüketici olarak eti de pahalı yemek zorunda kalmayacaklar"

-"Ulusal Süt Konseyi, deklare ettiği fiyatın arkasında

duramamıştır. Üreticilerin hak ve menfaatlerini

koruyamamıştır. Süt fiyatlarının düşmesine seyirci kalmıştır"

-"Böyle bir kurumda bizim bulunmamızın da bir anlamı yoktur"

-"Desteklere rağmen, 1 lira 15 kuruşluk fiyatın arkasında

durmayan sanayiciye, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız

verdiği desteklerin hesabını sormalıdır"

-"Halen 1 milyon 150 bin ton dolaylarında olan kırmızı et

üretimimizi, 1,5 milyon tona çıkarmamız gerekiyor"

-"İthalatı önlediğimizde, üreticimize gerekli destekleri, besi

işletmesi yatırımı için yeterli desteği verdiğimizde

1,5 milyon tonluk üretimi kısa zamanda sağlarız"

-"Konya Ovası Projesi bir an önce bitirilmeli, Konya topraklarının susuzluğu dindirilmelidir"

-"Konya'nın suya kavuşturulması sadece Konya'yı,

sadece İç Anadolu Bölgesi'ni değil, bütün Türkiye'yi tarım

cennetine çevirir"

-"Patates üreticisi rahatlatacak tedbirler konusunda çalışmalar sürüyor. Hükümetimizin bu tedbirleri acil olarak almasını bekliyoruz"

-"Toplulaştırma çalışmaları hızla tamamlanmalı verimli

işletme büyüklüklerine ulaşılmalıdır"

-"Biz ülkemizin gelişmesi ve kalkınması için tarımsektörünü bir fırsat olarak düşünüyoruz. Ancak bunu fırsata çevirmek de ıskalamak da bizim elimizde"

 

Konya – 23.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Nisan ve Mayıs aylarıyla hayvanların doğum yapmalarının ardından süt üretiminde yüzde 20 civarında bir artış beklediklerini bildirerek, "Allah korusun gerekli önlemleri almazsak süt fiyatları 50 kuruşa kadar düşer ve ahırlarda hayvan kalmaz. 2008'lerde yaşadığımız krizlerin beterini yaşarız" dedi.

Bayraktar, Konya'da Karatay Ziraat Odası'nda düzenlediği basın toplantısında, tarım ve hayvancılıktaki son gelişmeleri değerlendirdi.

Basın toplantısına, gazeteciler ve Ziraat Odası başkanlarıyla birlikte süt içerek başlayan Bayraktar, başlattıkları süt kampanyasına çok önem verdiklerini bildirdi.

Süt fiyatlarının 70 kuruşa kadar düştüğünü, özellikle Nisan ve Mayıs aylarıyla hayvanların doğum yapmalarının ardından süt üretiminde yüzde 20 civarında bir artış beklediklerini, bu üretimin tüketimle desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Bundan dolayı kampanya sadece Ziraat Odalarımızla sınırlı kalmamalıdır. Tüm paydaşlarımızın, sivil toplum örgütlerinin de süt kampanyası başlatmasını arzu ediyoruz.

Süt dağıtımı tüm yurda yayılmalıdır.

Okullardaki süt dağıtımı sadece ikinci dönemi değil, birinci dönemi de kapsamalıdır.

Ortaokullar ve liseler de program kapsamına alınmalıdır.

Süt dağıtım programı peynir, yoğurt gibi ürünlerle çeşitlendirilmelidir.

Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında süt ve süt ürünleri tüketimi artırılmalıdır.

Belediyeler, düşük gelirli vatandaşlarımıza süt dağıtmalıdır.

Yine ülkemizdeki sığınmacılara yönelik süt ve süt ürünleri dağıtımı yapılmalıdır.

Tüm halkımız da eti pahalı yemek istemiyorlarsa bu kampanyaya destek vermelidir. Halkımızdan, zor günlerinde çiftçinin yanında yer almasını bekliyoruz. Daha fazla süt ve süt ürünleri tüketmeleri, hem üreticimizi destekleyecek hem hayvancılığı ayakta tutacak hem de tüketici olarak eti de pahalı yemek zorunda kalmayacaklar."

 

-TZOB'un Ulusal Süt Konseyi'nden ayrılması-

 

Bugünlerde gündemde olan bir konunun da Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin Ulusal Süt Konseyi'nden ayrılması olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

"Daha önce Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik de bu konuda açıklamalarda bulundu ve Ulusal Süt Konseyi'ni eleştirdi.

Ulusal Süt Konseyi, 1 lira 15 kuruş süt fiyatı açıkladı. Bu konseyin başkanı da sanayicidir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Çelik de süt fiyatının arkasında durmayan konseyi eleştirmiş ve süt fiyatlarının düşmesinden duyduğu rahatsızlığı bildirmiştir.

Biz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Çelik'ten daha da ileri giderek Ulusal Süt Konseyi'nde çekildiğimizi ifade ettik. Çünkü Ulusal Süt Konseyi, deklare ettiği fiyatın arkasında duramamıştır. Üreticilerin hak ve menfaatlerini koruyamamıştır. Süt fiyatlarının düşmesine seyirci kalmıştır. Dolayısıyla böyle bir kurumda bizim bulunmamızın da bir anlamı yoktur. Ziraat Odalarımızla birlikte Ulusal Süt Konseyi'nden çekildiğimizi ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak da Ulusal Süt Konseyi yönetiminden ayrıldığımızı ifade ettik. Tabii bu tasarrufumuz da hem süt üreticilerimiz hem sektörde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri hem de süt üretici örgütlerinin takdirini aldı. Sektör için hayırlı olmasını diliyorum.

Aslında bizim deklare edilen 1 lira 15 kuruşluk fiyatı da kerhen kabul ettiğimiz herkes tarafından bilinmektedir. Çünkü, ortalama 1 lira civarında olan maliyete karşılık 1 lira 15 kuruş üreticiyi kurtaracak bir fiyat değildi ama sanayici bizden daha çok ağlıyor. Battık, öldük, bittik diyorlar. Süt sanayicilerinin bu sızlanmaları karşısında 1 lira 15 kuruşluk fiyatı kabul ettik ama bizi kurtaran fiyat, pariteyi dikkate aldığımızda 1,5 lira civarındaki bir fiyattır. Biz bu fedakarlığı göstererek, 1 lira 15 kuruş gibi maliyetimize yakın bir rakamı kabul etmemize rağmen, sanayici bu fiyatın arkasında duramamıştır.

Üstelik bu fiyatın arkasında durmaları için devlet süttozuna destek vermiştir. Ayrıca, peynir, yoğurt ihracatında kullanılan çiğ süte, çikolata, bisküvi

gibi ürünler ile süt ve süt ürünlerinde süttozu kullanımına ihracat desteği vermektedir. Okul sütü programıyla süt tüketimi artırılarak sanayiciye destek yapılmaktadır. Bütün bunlara rağmen, 1 lira 15 kuruşluk fiyatın arkasında durmayan sanayiciye, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız verdiği bu desteklerin hesabını sormalıdır. Bu destekler üreticimize verilse sütteki krizi önlemek için önemli bir aşama kaydedilirdi. Gübre ve yemdeki KDV indiriminde olduğu gibi üreticimiz, devletin verdiği bu desteklerden de faydalanmamıştır."

 

-Zarar eden firmaların yatırım maliyetleri yüksek,

fizibilite hataları var-

 

Bir de zarar ettiği söylenen sanayi kuruluşları konusu olduğunu bildiren Bayraktar, "zarar ettiği ifade edilen sanayi kuruluşlarını da incelediğimizde, bunların, yatırım maliyetleri yüksek olan ve fizibilite hataları olan firmalar olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu hataları yapmayan ve maliyeti yüksek olmayan firmalar sağlıklı bir şekilde süt alımını artırarak faaliyetlerine devam etmektedirler" dedi.

 

-"2008'den beterini yaşarız"-

 

Önümüzdeki aylar için sütte yüzde 20'lere varan bir üretim artışı beklendiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:

"Allah korusun gerekli önlemleri almazsak süt fiyatları 50 kuruşa kadar düşer ve ahırlarda hayvan kalmaz. 2008'lerde yaşadığımız krizlerin beterini yaşarız. Bu ülkeye, 2008 krizinin faturası 3,7 milyar dolara mal olmuştur. Bu fatura daha da artar, yani 4 milyar doların üzerinde bir et ve canlı hayvan ithalatına sebebiyet verilir. Et fiyatları yükselir, tüketicimiz kıymayı ucuza alamaz, 50 liradan alır hale gelir.

Halen 1 milyon 150 bin ton dolaylarında olan kırmızı et üretimimizi, 1,5 milyon tona çıkarmamız gerekiyor. Üretimdeki bu artışın önündeki en büyük engel ithalat olacaktır. Bu hedefe ulaşmak için küçük aile işletmelerinin desteklenmesi çok önemlidir. Destekleyemezsek sadece bitkisel üretimde değil, hayvancılıkta da gıda güvencemizi sağlayamayız. İthalatı önlediğimizde, üreticimize gerekli destekleri, besi işletmesi yatırımı için yeterli desteği verdiğimizde 1,5 milyon tonluk üretimi kısa zamanda sağlarız.

Süt fiyatlarındaki düşüşü önlemek istiyorsak sektörü taşeron belasından da kurtarmamız lazım. Sanayici süt almadığı zaman, taşeronların piyasaya girerek süt fiyatlarını düşürmelerini engellemek için yasal müeyyideler uygulanmalı, sanayicimiz de taşeron kullanmaktan vazgeçmelidir.

Bütün kurumları konunun önemine binaen bu kampanyaya katılmaya davet ediyorum. Et ve Süt Kurumu'nun acilen süt alımına girmesi gerekiyor. Bir iki aylık bir gecikme, laktasyon döneminin de başına denk geldiği için, süt üretiminin de arttığını dikkate aldığımızda bir işe yaramaz.

Biz bu sıkıntının olacağını 3 sene evvel gördük. Arzın artması karşısında hükümetimizden bir müdahale kurumu talep ettik. Bizim talebimiz üzerine Et ve Süt Kurumu oluşturuldu. Ama şu an atıl durumda olan, kurulmasına sebep olduğumuz Et ve Süt Kurumu'nun hızlı bir şekilde piyasaya müdahalesini talep ediyoruz."

Şu an sütte arz fazlası olduğunu bildiren Bayraktar, "Sütte arz talep dengesi sağlanıncaya kadar damızlık düve ithalatı ve bu amaçla kullandırılan sıfır faizli kredilerin durdurulmasını istiyoruz" dedi.

Ayrıca maliyetlerin düşürülmesi açısından gübre ve yemde indirim talepleri üzerine, hükümetin gübre ve yemde KDV indirimi yaptığını belirten Bayraktar, "Ama 2 milyar liranın üzerindeki bu destek, maalesef üreticimizin cebine girmedi. Üreticimize yansımadı. Gübre ve yem fiyatlarını takip ettiğimizde biz bunu görüyoruz. 2 milyar liranın üzerindeki bu desteğin de üreticimize doğrudan, direkt olarak ödenmesini talep ediyoruz" diye konuştu.

Sanayicilere de seslenen Bayraktar, "Yaşatmadan yaşamak mümkün değildir. Üreticimizi yaşatmazsanız siz de yaşayamazsınız" şeklinde konuştu.

Bayraktar, halen 18,7 milyon ton olan süt üretiminin 7 yıl sonra 25 milyon tona yükseleceği göz önünde bulundurularak tüketimin ve ihracatın bu üretimi desteklemesi gerektiğini belirtti.

 

-Konya, tarımın başkenti, ülkenin tahıl ambarı-

 

Konya'nın, tarımın başkenti, ülkenin tahıl ambarı olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle konuştu:

"Konya'nın 1,9 milyon hektar tarım alanı var. İsrail'in yüzölçümünün tamamına yakın bir alan. Belçika'nın, Hollanda'nın bu kadar tarım alanı yok. Peki Hollanda 80,7 milyar avro gıda ve tarım ihracatı yaparken Konya niye yapamasın? Hollanda; 8,1 milyar avroluk süs bitkileri, 8 milyar avroluk et, 7,7 milyar avroluk süt, 6,1 milyar avroluk sebze, 4,9 milyar avroluk sıvı ve katı yağ ihraç ediyor.

Konya'nın neyi eksik? Daha fazla tarım alanı var.

Yeterince yağış alamıyor.

'Konya Ovası' diye adlandırılan geniş alanlarda yağışın 400 milimetrenin (mm), hatta bazı lokal bölgelerde 300 mm'nin altında seyretmesi kuru ziraat sistemini mecbur kılıyor. Sulu tarım olmayınca da verim yüksek değil. 'Hububat-nadas' münavebesi uygulanıyor.

 

-Buğdayın yüzde 11,3'ünü, arpanın yüzde 12,1'ini karşılıyor-

 

Bütün bunlara rağmen, Konya; Türkiye buğday üretiminin yüzde 11,3'ünü, arpa üretiminin yüzde 12,1'ini tek başına karşılıyor ve iller arasında birinci sırada. Diğer birinci olduğu ürün olan şeker pancarının yüzde 32'si Konya'da üretiliyor. Dane mısırda Adana, Mardin ve Şanlıurfa'nın ardından dördüncü, silajlık mısırda İzmir'in ardından ikinci, yağlık ayçiçeğinde Tekirdağ ve Edirne'nin ardından üçüncü, yoncada Muş ve Aksaray'ın ardından üçüncü, kirazda İzmir'in ardından ikinci, vişnede Afyonkarahisar'ın ardından ikinci, elmada onuncu sırada. Türkiye'nin toplam havuç üretiminin yüzde 58'i Konya'da üretiliyor ve açık farkla birinciliği alıyor. Kavun üretiminde Ankara ve Adana'nın ardından üçüncü, patateste Niğde'nin ardından ikinci sırada.

 

-Patatesteki sorun-

 

Patatesten bahsetmişken, soruna da değinmeden geçemeyeceğim. Üretim planlaması olmaması çiftçimizi zorluyor. Bunun en iyi örneklerinden biri patates. Ülkenin belli bir patates tüketimi var. İhracat da aşağı yukarı bellidir. Buna uygun üretim yapmak zorundayız. Üretim düşük kaldığında, fiyat yükseliyor, çiftçi iyi para kazanıyor. Ertesi yıl herkes patates ekmeye başlıyor. Üretim artıyor. Fiyat dibe vuruyor. Çiftçinin patatesi tarlada, depoda kalıyor. Çiftçi batıyor. Olan da budur. Bu sene de üretim fazlalığı var. Depoda 700 bin ton dolayında patates olduğu söyleniyor. Edindiğimiz bilgiye göre, patates üreticisi rahatlatacak tedbirler konusunda çalışmalar sürüyor. Bu ihracat iadesi şeklinde de olabilir. Toplu tüketim yerlerinde alımların artırılması olabilir.

Bütün bunlar patateste üreticiyi rahatlatacaktır. Hükümetimizin bu tedbirleri acil olarak almasını da bekliyoruz.

Konya, 740 bin büyükbaş, 1 milyon 800 bin küçükbaş, 12 milyon 387 bin kanatlı hayvanı ile hayvancılıkta da ilk sıralarda yer alıyor. Toplam sığır sayısında birinci, koyun sayısında Van'ın ardından ikinci sırada. 930 bin 703 ton inek ve manda, 82 bin 249 ton koyun ve keçi sütü üretiyor. Süt üretiminde de birinci sırada bulunuyor."

 

-Konya'nın sorunu su-

 

Tarımda Konya'nın sorununun su olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

"Konya Ovası Projesi (KOP) bir an önce bitirilmeli, Konya topraklarının susuzluğu dindirilmelidir. Konya'nın suya kavuşturulması sadece Konya'yı, sadece İç Anadolu Bölgesi'ni değil, bütün Türkiye'yi tarım cennetine çevirir.

KOP bitince, 1,1 milyon hektar alan da sulamaya açılmış olacak. Bölgenin mevcut sulanan alanlarında kullanılan suyun yüzde 55,7'si yeraltı suyundan karşılanıyor.

Ülkemiz su zengini değil. Suyu tasarruflu kullanmayı öğrenmek zorundayız. Sulamada yüzde 60'lara varan oranlarda tasarruf sağlayan modern, basınçlı sulama sistemleri acilen yaygınlaştırılmalıyız.

Resmi rakamlara baktığımızda Konya'da 80 bin 749 adet traktör, 1840 biçerdöver bulunmaktadır. Konya, mekanizasyon açısından da gelişme gösterse de tarım alanları göz önünde bulundurulduğun da mekanizasyonu çok daha fazla geliştirmemiz gerektiği de açıktır. Ülkemizde tarımsal işletmelerin çok büyük bir bölümünü küçük işletmeler oluşturmaktadır. Küçük işletmelerin yeterli işletme büyüklüğüne sahip olmamaları, ayrıca işletmelerin dağınık ve parçalı olması, tarımsal mekanizasyondan beklenen faydanın elde edilmesini engellemektedir.

 

-Konya'da işletmelerin yüzde 52'si 100 dekarın altında-

 

Konya'da işletmelerin; yüzde 6,92'si 10 dekarın altında, yüzde 52'si 100 dekarın altında tarım alanına sahip durumdadır. Verimli tarım yapmaya uygun 500 dekarlık işletme büyüklüğünü, Konya'da işletmelerin sadece yüzde 2,36'sı geçebilmektedir. Bu şekildeki bir işletme yapısı, kuru tarım için son derece yetersizdir.

Türkiye'den çok daha küçük alana yayılmış, İngiltere'de işletme başına ortalama tarım alanı 538, Fransa'da 521, Almanya'da 457, İspanya'da 240 dekarken, ülkemizde 61 dekarı ancak bulmaktadır. ABD'de bu alan 1818 dekardır. Büyük tarımsal alanları bulunan Konya ilimizde bile ortalama işletme büyüklüğü 132 dekarda kalmaktadır.

 

-Toplulaştırma-

 

Ne yapmak lazım? Toplulaştırma yapmak lazım. Ülkemizde 14 milyon hektar toplulaştırma yapılacak alan var. Bunun yaklaşık 5 milyon hektarında toplulaştırma işlemleri tamamlandı. Bu kapsamda Konya'da halen 115 bin hektar alanda toplulaştırma tamamlanmış. Toplulaştırma çalışmaları 500 bin hektarda sürüyor. 2021 yılına kadar toplulaştırmanın 1 milyon 200 bin hektara ulaştırılacağı yönünde hedef var. Toplulaştırma çalışmaları hızla tamamlanmalı verimli işletme büyüklüklerine ulaşılmalıdır."

 

-Verimli tarım alanları ve meralar imara açılmamalıdır-

 

Bayraktar, imar konusu da çok dikkat edilmesi gereken bir konu olduğunu vurgulayarak, "Konya'nın verimli tarım alanları ve meraları imara açılmamalıdır. Toprak Koruma Kurulları'nda buna azami hassasiyet gösterilmelidir. Gelecek nesillerin gıda güvencesi tehlikeye atılmamalıdır" diye konuştu.

Dünyada tarım ve enerji sektörünün çok büyük önem kazandığına dikkati çeken Bayraktar, "Biz ülkemizin gelişmesi ve kalkınması için tarım sektörünü bir fırsat olarak düşünüyoruz. Bu sorunları çözdüğümüzde gayri safi milli hasılaya 150 milyar dolar civarında bir tarımsal hasıla kazandırmak, 45-50 milyar dolarlık bir tarımsal ihracat yapan bir ülke olmak istiyoruz. Ancak bunu fırsata çevirmek de ıskalamak da bizim elimizde. Bunu fırsata çevirmek için bu tedbirlerin alınmasının hem Konya için hem ülkemiz tarımı çok önemli olduğunu düşünüyorum" dedi.

 

-250 kilogramlık bir karkastan üretici 498,

market 2 bin 576 lira kazanıyor-

 

Bir basın mensubunun et, süt, patates gibi ürünler başta olmak üzere üretici fiyatları bu kadar düşükken, markette fiyatların bu kadar yüksek olmasını ve üretici market fiyatları arasındaki farkı sorması üzerine Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üretici ve market fiyatları arasında ciddi farklar var. 4-5 kata kadar çıkıyor. Örneğin 250 kilogram ağırlığındaki bir karkastan, üretici 7 ayda ve bin bir emek sarf ederek sadece 498 lira kazanırken, market 2 bin 576 lira kazanıyor. Üretici ile market fiyatları arasındaki bu farkın azaltılması için üretici örgütleri desteklenmelidir. Bu örgütler, fonksiyonel hale getirilmeli, idari ve mali yönden güçlendirilmelidir. Üretici ile tüketici arasındaki zincir kısaltılmalı, aracılar kaldırılmalıdır."

Toplantıya,Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur ve Karatay Ziraat Odası Başkanı Rıfat Kavuneker de katıldı.

22 Mart 2016 Salı

TZOB’dan süt kampanyası…

Detay:


​-TZOB'dan süt kampanyası…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Ziraat Odaları olarak, süt tüketiminin artırılması için bir kampanya başlatıyoruz. Bu kampanyamızın bütün kurum ve kuruluşlarına da örnek olmasını istiyoruz"

-"Ulusal Süt Konseyi, açıkladığı fiyatı koruyamayacaksa, fonksiyonunu yerine getiremeyecekse, verdiği kararın arkasında duramayacaksa lağvedilmeli, kapatılmalıdır"

-"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak Ziraat Odalarımızla birlikte Ulusal Süt Konseyi'nden çekiliyoruz. Yönetiminden de ayrılıyoruz"

-"Konseyde temsil edildik de ne oldu? Sonuç odaklı olmamız lazım. Bu konsey ne yapıyor? Bu konsey sektöre hangi katkıları sağlıyor? Süt üreticilerini korumaya yönelik veya süt sektörünü korumaya yönelik hiçbir fonksiyon icra edemiyor. Veya işlevsel değil"

-"Böyle bir konseye ihtiyaç olmadığı kanaatindeyiz. Lağvedilsin dediğimiz budur. Bizim de böyle bir konseyde yerimiz yok"

-"Sütte arz talep dengesi sağlanana kadar damızlık gebe düve ithalatı ve bu amaçla kullandırılan sıfır faizli kredi durdurulmalıdır"

-"Biz bugünleri 3 yıl önce öngördük, plansız üretim artışının süt hayvanlarını birkaç yıl içinde kesime göndereceğini dönemin Başbakanı'na anlattık"

-"Talebimiz üzerine Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu'na çevrildi. Yalnız, Et ve Süt Kurumu'nun etkin bir şekilde devreye giremediğini görüyoruz"

-"Bir-iki ay sonra piyasaya girerse, Et ve Süt Kurumu sütteki krizi önleyemez. Uygulamada geç kalınırsa bunun faydası olmaz"

-"Biz sanayiciye süt tozu desteğinin yeterli olmayacağını ve süt fiyatlarını yükseltmeyeceğini ifade etmiştik. Geldiğimiz noktada yanılmadığımız, doğru tespitte bulunduğumuz anlaşılıyor"

-"İki ay sonra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik'in bizim söylediğimiz noktaya gelmesini, Et ve Süt Kurumu'na süt piyasasına müdahale talimatı vermesini, çiğ süt alıp süt tozuna dönüştürme kararını önemsiyor ve destekliyoruz"

-"Et ve Süt Kurumu'nun günde 4-5 bin ton civarında süt alması gerekir. 1 lira 15 kuruş fiyatı şuan ki fiyatlara baktığımızda kabul edilebilir bir fiyat olmamakla beraber razı olabileceğimiz bir fiyattır"

-"Müdahale olmazsa sektör ciddi bir krize girecektir. Böyle giderse, 70 kuruşluk fiyat 50 kuruşa düşer, süt 50 kuruş olduğunda ahırlarda bir tane hayvan kalmaz. Bu da süt hayvancılığının sonu olur"

-"Süt hayvanları kesime giderse, 2008 yılından daha kötü bir durumla karşı karşıya kalırız, o yılları arar hale geliriz"

-"Süt sektörünün krize girmesi, ette ithalatçı olmamıza yol açar. İthalat sadece üreticiyi vurur. Fiyatlar hızla yükselir. Böyle olursa, halkımız, kıymayı kilogramı 50 liradan bile bulamaz"

-"Üretici örgütleri kapansın diyenler var. Yanlış. Doğru değil. Ekonomik örgütlere ihtiyaç var"

-"Bugün için kullanabileceğimiz tek enstrüman budur. Et ve Süt Kurumu'dur. Toprak Mahsulleri Ofisi'dir. Bunları devre dışı bıraktığınızda şuan ki tekelleşme daha fazla büyür"

 Ankara – 18.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Nisan ayından itibaren doğumların başlamasıyla birlikte süt üretiminin yüzde 20'lere varan oranlarda artacağını, eğer bu arzın tüketimle desteklenmemesi halinde, süt krizi çıkmasının sürpriz olmayacağını bildirerek, "Ziraat Odaları olarak, süt tüketiminin artırılması için bir kampanya başlatıyoruz. Bu kampanyamızın bütün kurum ve kuruluşlarına da örnek olmasını istiyoruz" dedi.

Bayraktar, TZOB Genel Merkezi'nde düzenlediği ve süt içerek başladığı basın toplantısında, hayvancılığın mevcut durumunu ve sektördeki son gelişmeleri değerlendirdi. Ülke hayvancılığının sıkıntılı bir dönem yaşadığını belirten Bayraktar, hayvancılıkta üretim maliyetlerinin üreticiyi zorladığına, ette üretici ucuza üretememenin sıkıntısını yaşarken, tüketicinin de eti pahalı tüketerek bundan olumsuz etkilendiğine dikkati çekti. Sütte, yaklaşık 20 aydır üretici fiyatlarının artmadığını, hatta son 3-4 aydır artmak bir yana, Ulusal Süt Konseyi'nin tavsiye fiyatı olan 1 lira 15 kuruşun çok altına indiğini ve 70 kuruşlara kadar gerilediğini bildiren Bayraktar, bu paranın da üreticiye 3 ay sonra ödendiğini belirtti.

 -TZOB ve Ziraat Odaları Ulusal Süt Konseyi'nden çekiliyor-

 Yönetim Kurulu'nda üreticinin ağırlıkta olmadığı, 3 bakanlık, 3 üniversite, 3 sanayici, 3 üretici temsilcisinden oluşan, başkanı da sanayicilerden seçilen Ulusal Süt Konseyi, açıkladığı fiyatı koruyamadığını vurgulayan Bayraktar, "Ulusal Süt Konseyi, açıkladığı fiyatı koruyamayacaksa, fonksiyonunu yerine getiremeyecekse, verdiği kararın arkasında duramayacaksa lağvedilmeli, kapatılmalıdır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak Ziraat Odalarımızla birlikte Ulusal Süt Konseyi'nden çekiliyoruz. Yönetiminden de ayrılıyoruz" dedi.

 -Çiğ sütte üretici fiyatı 70 kuruş, maliyet 98,4 kuruş-

 Üretici fiyatının 70 kuruşa indiği çiğ sütte buna karşın litre başına maliyetin, Ulusal Süt Konseyi'ne göre, Şubat ayı sonu itibarıyla Marmara, Ege, İç Anadolu ve Akdeniz bölgeleri ortalamasında 98,4 kuruş olduğu bilgisini veren Bayraktar, şunları söyledi:

"Bu maliyet, Marmara Bölgesi'nde 1 lira 6 kuruşa kadar çıkmaktadır. Bunun içinde kar yoktur. Kimse üreticiden kar etmeden 98,4 kuruşa mal ettiği bir ürünü, 70 kuruşa satmasını beklemesin. Üreticinin her bir litre sütte 28,4 kuruş zarar etmesi, daha ne kadar sürecek? Üreticinin tahammülü kalmadı.

Maliyetler, iğneden ipliğe her şeyin fiyatı artarken, çiğ süt fiyatlarının artmaması üreticiyi mağdur etmekte,  et ve süt üretiminin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır.

Demin de ifade ettiğim gibi çiğ süt fiyatları 16-17 ay boyunca artmamış, son 3-4 aydır da düşürülmüştür. Buna karşın süt ve süt ürünleri market fiyatları bu dönemde yüzde 0,6 ile yüzde 25,4 arasında değişen oranlarda artmıştır.

Sanayici süt ve süt ürünleri satışlarında sorun olduğu gerekçesini öne sürmektedir. Bu gerekçeyi öne süren sanayici, üretime son sürat devam etmekte, süt alımını azaltmamaktadır. Hatta, 2015 yılında sanayici süt alımını yüzde 3,6 artırmış ve 8,6 milyon tondan 8,9 milyon tona çıkarmıştır.

Yine sanayici süt ve süt ürünleri üretimini, 2015 yılında yüzde 2 ile yüzde 37,4 arasında değişen oranlarda artırmıştır.

İç piyasa satışlarında ve ihracatta sıkıntı yaşandığı sanayicilerimiz tarafından sık sık ifade edilmektedir. İhracatta bir sıkıntı yaşandığı malumdur. Peynir, yoğurt ve dondurma hariç süt ve süt ürünleri ihracatı gerilemektedir.

Yalnız, devletimiz sanayicilere;

süttozuna,

peynir, yoğurt ihracatından kullanılan çiğ süte,

çikolata, bisküvi gibi ürünler ile süt ve süt ürünlerinde süttozu kullanımına ihracat desteği vermektedir.

Ayrıca, okul sütü programıyla süt tüketimi artırılarak sanayiciye destek yapılmaktadır.

Hem dış pazarda rekabet edebilsinler hem de ürünlerini iç ve dış pazarlarda satabilsinler diye verilen bunca desteğe rağmen, sanayiciler yine de çiğ süt fiyatlarını düşürmektedirler.

Talebi artıran bu kadar desteğe rağmen bazı yerlerde fiyatları düşürmek için çiğ süt bırakılmasını, çiğ süt fiyatlarının litrede 70 kuruşa kadar düşürülmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Buna karşı en şiddetli tepkiyi koymaya kararlıyız.

Hiç kimse de binbir zorlukla üretim yapan üreticimizin sırtından para kazanmaya çalışmasın. Karşılarında bizi bulur.

Sanayicilere buradan seslenmek istiyorum;

'dünyanın hangi ülkesinde sanayiciye böylesine çeşit çeşit destek verilmektedir ki siz hala süt fiyatlarını düşürüyorsunuz?

Gelin uzun vadeli düşünün.

Kısa vadeye saplanıp kalmayın, ceplerinizin derdine düşmeyi bırakın, üretimin sürdürülebilirliğinin önemini idrak edin, bindiğiniz dalı kesmeyin, ayağınıza kurşun sıkmayın."

 

-Sütte market fiyatları artıyor-

 

Çiğ sütte fiyat 70 kuruşlara kadar gerilemişken, 20 aylık sürede market fiyatlarının yüzde 25,4'lere varan oranlarda zam görmesinin izahının mümkün olmadığına dikkati çeken Bayraktar, "Bu dönemde markette fiyatlar, sütte yüzde 11,5, yoğurtta yüzde 1,5, tereyağında yüzde 15,8, ayranda yüzde 19,8, dondurmada yüzde 15,4, peynirde ise yüzde 0,6 ile yüzde 25,4 arasında değişen oranlarda arttı. Sanayiciler, ürün satışlarından memnun olmadıklarını,  stoklarının dolu olduğunu bildiriyorlar. Buna karşın hem üretim hem de market fiyatları artırıyor. Aklın yolu bir; satılamayan bir ürünün üretimi de market fiyatı da artmaz. Hesap ortada. Birileri halkımızı kandırmasın" dedi.

"Sanayiciyi destekliyoruz. Karşı değiliz. Ama onlar fabrika üzerine fabrika yaparken, ben ahırlarımı boşaltıyorsam bunda bir haksızlık var" diyen Bayraktar, zarar eden az sayıdaki süt firmasının da süt üretiminden, süt satışlarından zarar etmediğini, plansız yatırımları, fizibilite hatalarından dolayı zarar ettiğini vurguladı.

 

-"Üreticinin başına bir de taşeron belasının musallat oldu"-

 

Üreticinin başına bir de taşeron belasının musallat olduğunu bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

"Sanayiciler belli günlerde süt almıyorlar. Bu esnada taşeronlar devreye giriyor. Fiyatları düşürüyor. Komisyonlarını alıp taşeronluğunu yaptıkları süt firmalarına sütü satıyorlar. Düşük fiyat algısı oluşturuyorlar. Bu kirli bir oyundur. Bu kirli oyunu bozmak zorundayız. Devlet gücünü kullanmalıdır. Güç burada lazımdır. Sanayicilerin bu taşeronlarla işbirliği yaparak fiyatları düşürmesi etik değildir. Kendilerine sesleniyorum. Üreticiyi yaşatmadan yaşamanız mümkün değildir. Yaşatın ki siz de yaşayabilesiniz.

 

-Diğer bir mağduriyet, sanayicinin zorla yem satması-

           

Sektörle ilgili diğer bir mağduriyet, süt sanayicisinin hem üreticinin süt parasını ödemeyi 3-4 ay ertelemesi hem de paranın bir bölümünü zorla yem satarak ödemesidir.

Üretici piyasadan daha ucuza alabileceği yemi zorlama nedeniyle süt sanayicisinden pahalıya almak zorunda kalmaktadır.

Bazı süt sanayicileri ise yem üretmemesine rağmen bu karlı durumu fark etmiş, yem ürettirmeye ve üreticilere satmaya ve borcunun bir kısmını böyle kapatmaya başlamıştır.

Sanayiciler hem sütten hem yemden para kazanıyorlar. Üretici yok olmuş umurlarında bile değil. Hükümetimizi bu adaletsiz düzeni değiştirmeye, bu oyunu bozmaya davet ediyorum. Devletin burada gücünü göstermesini, bu fırsatçılığa son verecek tedbirleri almasını bekliyoruz.

Bir diğer sorun yem maliyetleri ve yemde KDV indiriminin üreticiye yansıtılmamasıdır.

Türkiye'de Yem Sanayicileri Birliği verilerine göre 2015 yılında 20,1 milyon ton fabrika yemi üretilmiştir.

Bunun 4,7 milyon tonunu et tavuğu yemi,

3,4 milyon tonunu yumurta tavuğu yemi,

9,1 milyon tonunu büyükbaş ve küçükbaş hayvan yemi,

2,8 milyon tonunu da balık yemi oluşturmaktadır.

Bakanlar Kurulu, üretim maliyetlerini düşürmek 2016 yılı Ocak ayından itibaren yemde KDV'yi yüzde 8'den yüzde 1'e indirdi.

Fakat, bu indirim üreticiye tam olarak yansıtılmadığı için üretim maliyetlerini düşürmedi. Bu tutar üreticiye yansıtılmalıdır.

 

-Üretici sattığı bir kilogram sütle sadece 710 gram yem alabiliyor-

 

Bugün süt yeminin kilogram fiyatı 98 kuruştur. Çiğ süt fiyatı 70 kuruşlara kadar inmiştir. Bilim adamlarımız, üreticinin para kazanabilmesi için, 1 litre süt sattığında en az 1,5 kilogram yem alabilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bunun sağlanabilmesi için çiğ süt fiyatının litrede 1 lira 47 kuruş olması gerekir. 70 kuruşla parite bırakın 1,5'i, 0,71'e kadar düşmüştür. Yani üretici sattığı bir kilogram sütle sadece 710 gram yem alabilmektedir. Bunun sürdürülebilmesinin mümkünü yoktur.

TZOB olarak daha önce de söyledik, yine söylüyoruz;

KDV indirimi, üreticilerimizin maliyetlerini düşürerek uluslararası piyasada rekabetçi bir yapı kazanması için yapıldı. Bu indirim üreticilerimize yansıyacak şekilde düzenlenmeli ve kontrol edilmelidir. Hükümetimiz bu fırsatçılığa izin vermemeli, gerekli önlemleri en kısa zamanda almalıdır.

Bütün bunlar yaşanırken, yemciye, veteriner hekime, bankaya borcu bulunan, ailesinin geçimini sağlamak için nakde ihtiyacı olan üreticimiz ise ne yazık ki her gün ürettiği fakat bekletemediği sütü mecburen yok pahasına satmak zorunda kalmaktadır."

 

-Tarım sektöründe serbest piyasa koşulları oluşmadı-

 

Tarım sektöründe serbest piyasa koşullarının oluşmadığını, hayvancılık sektörünün sıkıntısının da bu olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:

"Satıcısı çok, alıcısı az olan bir piyasa vardır. Devletin müdahale etmesi şarttır.

Şu an üreticimiz, devletin güçlü elini masaya vurmasını bekliyor.

Biz bugünleri 3 yıl önce öngördük, plansız üretim artışının süt hayvanlarını birkaç yıl içinde kesime göndereceğini dönemin Başbakanı'na anlattık. Biz bugünleri düşünerek müdahale kurumuna ihtiyaç olduğunu ifade ettik. Bu olmazsa 3-4 yılda bir hayvanları kesime götürürüz, canlı hayvan ve karkas ithalatçısı oluruz, yabancı ülkelerin üreticilerini destekleriz dedik.

Talebimiz üzerine Et ve Balık Kurumu, Et ve Süt Kurumu'na çevrildi. Yalnız, Et ve Süt Kurumu'nun etkin bir şekilde devreye giremediğini görüyoruz. 1-2 sene süren, büyük mücadele vererek kurulmasını sağladığımız bu kurumun acilen, zaman kaybetmeden piyasaya girmesini istiyoruz. Bir-iki ay sonra piyasaya girerse, Et ve Süt Kurumu sütteki krizi önleyemez. Uygulamada geç kalınırsa bunun faydası olmaz.

Biz, iki ay evvel, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik'ten krizi önlemek üzere Et ve Süt Kurumu'nun piyasaya girmesini talep etmiştik.

Biz sanayiciye süt tozu desteğinin yeterli olmayacağını ve süt fiyatlarını yükseltmeyeceğini ifade etmiştik. 'Sanayiciye bir takım destekler vererek bunu sağlayamazsınız' dedik. Geldiğimiz noktada yanılmadığımız, doğru tespitte bulunduğumuz anlaşılıyor.

İki ay sonra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik'in bizim söylediğimiz noktaya gelmesini, Et ve Süt Kurumu'na süt piyasasına müdahale talimatı vermesini, çiğ süt alıp süt tozuna dönüştürme kararını önemsiyor ve destekliyoruz.

Bu müdahale olmazsa sektör ciddi bir krize girecektir.

Böyle giderse, 70 kuruşluk fiyat 50 kuruşa düşer, süt 50 kuruş olduğunda ahırlarda bir tane hayvan kalmaz. Bu da süt hayvancılığının sonu olur.

 

-"2008'den daha kötü bir durumla karşı karşıya kalırız"-

 

Süt hayvanları kesime giderse, 2008 yılından daha kötü bir durumla karşı karşıya kalırız, o yılları arar hale geliriz. İthalatın fiyatları düşürmediğini, 2008 krizinde gördük.

Süt sektörünün krize girmesi, ette ithalatçı olmamıza yol açar. İthalat sadece üreticiyi vurur. Fiyatlar hızla yükselir. Böyle olursa, halkımız, kıymayı kilogramı 50 liradan bile bulamaz. İthalat çözüm değildir. Dünyada hayvan ve et üretimi yapan ülkeler, Türkiye'nin et ve hayvan ithalatı yapacağını duyduklarında büyük sevinç çığlıkları atıyorlar, et ve hayvan fiyatları pik yapıyor. Bunu geçmişte yaşadık. 2010 yılında ithalata rağmen fiyatların arttığını unutmayalım.

Bu ülkenin 2010 sonrasında olduğu gibi 3,7 milyar doları yabancı ülkelerin çiftçilerine döviz olarak aktarma lüksü yoktur.

İçinde bulunduğumuz bu sıkıntılı dönemde, sektördeki bütün paydaşların bu sorumluluk duygusuyla hareket etmesi, sadece kendisini değil, sektörün tamamını, çiftçimizi ve ülkemizi düşünerek adım atması bir zorunluluktur."

 

-Sığır sayısındaki azalma-

 

Sektör için önemli sorunlardan birinin de 2014 ve 2015 yılında hayvan sayısındaki azalma olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:

"2010-2013 döneminde hızla artarak 11,4 milyon baştan 14,4 milyon başa çıkan toplam sığır sayısı, 2014 yılında 14,2 milyon başa gerilemiştir. 

2015 yılında ise sığır sayısı bir önceki yıla göre 229 bin baş azalarak 14,2 milyon baştan 14 milyon başın altına inmiştir.

Potansiyel süt hayvanı olan 12-24 aylık düve sayısındaki değişim, bize sektörde sıkıntı olup olmadığını gösteren en önemli verilerden birisidir.

Çünkü üreticilerimiz tohumlama sonrası döl tutmaması, hasta olması ve benzeri nedenler dışında mecbur kalmadıkça düvelerini kestirmezler. Bu düveler, geleceğin sağılan süt hayvanları olacak, besiye konulacak materyalleri doğuracaktır. Bunlar et ve süt üretiminin kaynağıdır. Kaynak kesilmez.

Fakat 2015 yılına bakıldığında; potansiyel sağılacak hayvan tabir edilen düve sayısı bir önceki yıla göre 126 bin baş azalmış ve 2 milyon 332 bin baştan 1 milyon 936 bin başa gerilemiştir. Bunun anlamı sütteki sıkıntıdır. Başka bir açıklaması yoktur.

24 ay üzeri süt üretiminin gerçekleştirildiği sağılan hayvan olarak tabir edilen inek sayısına bakıldığında da benzer bir durum görülmektedir.

2015 yılında inek sayısı 81 bin baş azalarak 6 milyon 461 bin baştan 6 milyon 380 bin başa gerilemiştir.

Düvelerin doğum yaparak sağıma gelmesine rağmen, toplam inek sayısındaki azalma, süt hayvanlarının kesime gittiğini göstermektedir.

Süt hayvanı sayısındaki azalış besilik potansiyelini de etkilemiştir. 2015 yılında bir önceki yıla göre 12 aydan küçük erkek hayvan sayısı 17 bin baş azalmayla 1 milyon 726 bin baştan, 1 milyon 708 bin başa düşmüştür.

Bunun içinde ithal edilen hayvanların da olduğunu düşünürsek durumun vahameti daha net anlaşılır. Çünkü,  2015 yılında, 154 bin baş 12 ay altı erkek besilik hayvan ithalatı yapılmış ve bunun için 164,4 milyon dolar döviz ödenmiştir. 

Şu anda sütte üretim fazlası vardır. Buna rağmen özellikle büyük işletmeler sıfır faizli krediyi bedava para gibi değerlendirerek gebe düve ithal etmektedir. Sütte arz talep dengesi sağlanana kadar damızlık gebe düve ithalatı ve bu amaçla kullandırılan sıfır faizli kredi durdurulmalıdır.

Hayvancılık işletmeleri de büyük fizibilite hataları yapıyorlar. Sonra sektörden çekiliyorlar.

Buzağı ve dana sayısında da 2015'de 41 bin başlık bir azalma görülmektedir. Toplam buzağı ve dana sayısı 1 milyon 752 binden 1 milyon 711 bine inmiştir.

Bugün süt fiyatlarında yaşanan durum devam edecek olursa hem elimizdeki damızlıkları hem doğacak potansiyel damızlık geleceğimizi hem de besiye konacak besilik hayvan kaynaklarımızı kaybetmiş olacağız. O yüzden öncelikle eldeki damızlıkların kesilmesini durduracak tedbirler alınmalıdır.

Bunlar, piyasada istikrarı ve sürdürülebilir üretimi sağlayacak fiyatların oluşmasına yönelik tedbirleri kapsamalıdır.

Hiç bir üretici ineğini kesmek istemez ama zarar ediyorsa başka da çaresi kalmaz. Ne yapar eder o hayvanını kestirir."

Damızlık hayvan ithalatını önlemede Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün (TİGEM) çok önemli bir işlevi olacağına inandıklarını bildiren Bayraktar, "TİGEM, tohum üretiminde olduğu gibi damızlık üretimi açısından de etkin bir şekilde kullanılmalı, ülke damızlık ihtiyacını karşılar hale getirilmelidir" dedi.

 

-Süt kampanyası-

 

Nisan ayından itibaren doğumların başlamasıyla birlikte süt üretiminin yüzde 20'lere varan oranlarda artacağını, eğer bu arzın tüketimle desteklenmezse, süt krizi çıkmasının sürpriz olmayacağını vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:

"Ziraat Odaları olarak, süt tüketiminin artırılması için bir kampanya başlatıyoruz. Bu kampanyamızın bütün kurum ve kuruluşlara da örnek olmasını istiyoruz.

Ülke geneline yayılmış 764 Ziraat Odamıza genelgeyle de talimat verdik.

Bundan böyle Ziraat Odalarımız;

Merkezlerinde,

Ürün satış mağazalarında,

Ürün işleme tesislerinde,

Laboratuvarlarında misafirlerine süt ve süt ürünleri ikram edecek.

Düzenleyeceği etkinliklerde katılımcılara süt dağıtacaktır.

Sağlık açısından son derece değerli bir ürün olan sütün, tüm yaş gruplarında tüketimin artırılması için kampanyalar düzenlenmelidir.

Süt tüketimini artırmak için önemli bir enstrüman olan okul sütü programı;

Tüm yıla yayılmalı, okulların açılmasından kapanmasına kadar sürdürülmelidir.

Ortaokullara, liselere de yaygınlaştırılmalıdır.

Peynir ve yoğurt gibi süt ürünleriyle çeşitlendirilmelidir.

Bütün kamu kurum ve kuruluşları süt ve süt ürünleri tüketimi artırmalıdır.

Üniversite yurtlarında, askeri birliklerde, cezaevlerinde, çocuk esirgeme kurumlarında süt ve süt ürünleri tüketimi özendirilmelidir.

Belediyeler eliyle süte ulaşması zor olan düşük gelirlilere yönelik süt kampanyaları düzenlenmelidir.

Ayrıca, belediyeler, halka makul fiyatlı süt ve süt ürünleri sağlamalıdır.

Kamplarda kalan sığınmacılara süt ve süt ürünleri dağıtımı artırılmalıdır.  

Halen 18,7 milyon ton olan süt üretiminin 7 yıl sonra 25 milyon tonlara yükseleceği göz önünde bulundurularak tüketimin ve ihracatın bu üretimi desteklemesi sağlanmalıdır.

Sütün sağlığa olan faydaları da dikkate alınarak, kişi başına düşen süt tüketiminin gelişmiş ülkelerin seviyelerine çıkarılması için toplumsal bilinci artıracak eğitim çalışmalarına da ağırlık verilmelidir."

 

-Sorulara yanıtlar-

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bayraktar, "Ulusal Süt Konseyi'nden çekilme gerekçelerinizi çok net bir şekilde açıkladınız. Sizin çekilmenizden sonra üreticinin temsil edilmeyeceği bir konsey olmayacak mı? Şimdi Türk çiftçisi, üreticisi hiç temsil edilmeyecek" şeklindeki bir soru üzerine şunları söyledi:

"Temsil edildik de ne oldu? Sonuç odaklı olmamız lazım. Bu konsey ne yapıyor? Bu konsey sektöre hangi katkıları sağlıyor? 3 tane bakanlık temsilcisi, 3 tane üniversite temsilcisi, 3 tane sanayici temsilcisi, 3 tane üretici temsilcisi var. Başkan da sanayicidir. Süt fiyatlarını deklare ediyor. Fiyatlar 1 lira 15 kuruş. Süt fiyatlarının arkasında duramadı. Süt fiyatları 70 kuruşa kadar düştü müdahale edemiyor. Süt üreticilerini korumaya yönelik veya süt sektörünü korumaya yönelik hiçbir fonksiyon icra edemiyor. Veya işlevsel değil. O zaman böyle bir konseye ihtiyaç var mı acaba? Böyle bir konseye ihtiyaç olmadığı kanaatindeyiz. Lağvedilsin dediğimiz budur. Bizim de böyle bir konseyde yerimiz yok."

 

-"1 lira 15 kuruş razı olacağımız bir fiyattır"-

 

Bayraktar, "Önümüzdeki haftalarda Et ve Süt Kurumu'nun 1 lira 15 kuruştan Ege ve İç Anadolu'da süt alacağı bekleniyor. 1 lira 15 kuruştan fiyattan alması yeterli mi? İki noktadan alması yeterli mi? Ve ne zaman müdahale etmeli?" şeklindeki soru üzerine, "bir iki hafta içinde devreye girmesi fevkalade önemli. '300 bin tonun üzerinde süt alacağız' diyor. Bu rakamı yukarılara çıkarmak lazımdır. Günde 4-5 bin ton civarında süt alması gerekir. 1 lira 15 kuruş fiyatı şuan ki fiyatlara baktığımızda kabul edilebilir bir fiyat olmamakla beraber razı olabileceğimiz bir fiyattır. Çünkü piyasa 70 kuruşa düşmüş. Et ve Süt Kurumu'nun bu alımı piyasayı da bir miktar yukarı çekebilir diye düşünüyoruz" dedi.

"Acaba süt fiyatlarındaki bu artış marketlere gittiğimizde market kaynaklı olabilir mi" şeklindeki bir soru üzerine Bayraktar, şunları söyledi:

"Burada sanayicinin de her şeye rağmen ürüne zam yaptığını görüyoruz. Bizim fiyatlarımız geri giderken sanayicinin ürettiği ürünlerdeki fiyatları geri çekmediğini görüyoruz. Gerekli zamları yapıyor, 'maliyetim artıyor' diyerek. Bizim de maliyetlerimiz artıyor. Burada kazan kazan politikası olmalı. Ben de kazanmalıyım, sanayici de kazanmalı. Biz süt sektöründe sanayinin gelişmesini arzu eden ve destek veren kurumuz. Bu sektörün gelişmesi için üretici ve sanayi entegrasyonunu da kurmamız gerekiyor. Biz bunun gayreti içindeyiz. Ama biz buna çalışırken, biz sanayicimizin yatırım yapmasını desteklerken, sanayicimiz bizi desteklemezse fiyatları düşürmek suretiyle hatta taşeronlara süt aldırmak suretiyle fiyatları düşürmeye kalkarsa, orada burada birileri kazanırken birileri kaybediyor. Ben Sayın Başbakan'a bunu anlattım. Dedim ki 'burada bir sömürü düzeni' var. 'Buna son verin' dedim. Buna son verecek olan da bir müdahale kurumuydu. Bunun da kurulmasını sağladık. Bunun bir an evvel devreye girmesi lazım.

 

-Üretici örgütlerinin fonksiyonel olmasını istiyoruz-

 

Bu sektörde şunun çok iyi bilinmesi lazımdır. Bu sektörde piyasa koşulları oluşmadı. Bu sektörde rekabet koşulları oluşmadı. Alıcının az satıcının çok olduğu bir sektörde üreticimiz üretim yapmıyor. Mağdur oluyor. Burada iki tane enstrüman var kullanacağımız. Bir tanesi üretici örgütlerinin fonksiyonel olmasını istiyoruz. 'Üretici örgütleri kapansın' diyenler var. Yanlış. Doğru değil. Ekonomik örgütlere ihtiyaç var. Ekonomik örgüt olarak, üretici örgütlerinin muhakkak surette piyasaya girmesini biz arzu ediyoruz. Onların da süt almasını soğuk hava zincirine atmasını arz talep dengesini sağlama yönünde piyasadaki fiyat oluşumunu sağlama yönünde katkı vermesini istiyoruz. Onları daha fonksiyonel olmaya davet ediyoruz. Hatta daha da idari ve mali yönden güçlenmelerini arzu ediyoruz.

 

-Bugün için kullanabileceğimiz tek enstrüman ESK ve TMO'dur-

 

İkinci enstrüman ve bugün için kullanabileceğimiz tek enstrüman budur. Et ve Süt Kurumu'dur. Toprak Mahsulleri Ofisi'dir. Bunları devre dışı bıraktığınızda şuan ki tekelleşme daha fazla büyür. Üretici mağdur olur. Bu ülke üretemez hale gelir. Sadece hayvancılık sektöründe değil, diğer tarım ürünlerinde de ithalatçı oluruz. Büyük göçler başlar. Bu göçler yüzünden yaşanamaz durumda. Buna engel olmamız lazım. Bunun için Et ve Süt Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, tekelleşmenin, oligopol yapının olduğu serbest piyasa koşullarının oluşmadığı tarım sektöründe zaman zaman müdahale etmek zorundadır. Aksi takdirde bu ülkenin gıda güvencesini sağlayamayız. Net söylüyorum. Üreticimiz üretemez. Tüketicimiz pahalı yer. Bu kurumlara ihtiyaç var.

 

-Üretici örgütlerine ihtiyaç var-

 

Bu sektörde üretici örgütleriyle başka alanda üretimle ilgili alanlarda bir şey yaparken etki analizleri çok önemlidir. Etki analizlerinin yapılması lazım. Ne getirir ne götürür. Ben her zaman şunu savunuyorum. Üretici örgütlerine ihtiyaç var. Ben Anayasal meslek kuruluşuyum. Ben ekonomik örgüt değilim. Buna rağmen ekonomik örgütler zayıf olduğu için piyasada benim oda başkanlarım girdi mağazaları açıyorlar. Ürün işleme tesisleri açıyorlar. Mecbur kaldığım için giriyorum.

Üretici örgütleri tarımı gelişen bütün ülkelerde hasat zamanı piyasaya girer malı alır, işler paketler, ambalajlar ve satar. Ve üretim planlaması da yapar. Bizde bu örgütler bu manada fonksiyonel değil. Bu işleri yapamıyorlar. Bu manada görev tanımları da yapılarak, idari ve mali yönden güçlü hale getirilerek, bunlar piyasaya sokulmalı, piyasaya girmeli, üreticiyi korumalı, piyasa fiyatlarının oluşmasında etkili olmalı.

 

-ESK ve TMO devre dışı kaldığında, serbest piyasa koşulları üreticinin

ve tüketicinin aleyhine oluşur-

 

Bugün için bu kurumlar etkili olmadığı için biz diyoruz ki tek bir enstrüman kalıyor elimizde. Yani hem üreticiyi hem tüketiciyi koruyacak bir enstrüman var. O da nedir? Et ve Süt Kurumu ile Toprak Mahsulleri Ofisi. Bu kurumları devre dışı bıraktığımızda, bu kurumların depolarını kullanmadığımız takdirde veya başka yerlere devrettiğimiz takdirde serbest piyasa koşulları üreticinin ve tüketicinin aleyhine oluşacaktır. Üretici para kazanamayacaktır. Üretici pahalı yiyecektir.

 

-"Hadi TMO buğday almasın göreyim bakayım, güvenlik stoklarını

nasıl oluşturacaksınız-

 

Hadi şu an TMO buğday almasın göreyim bakayım. Bu ülkede güvenlik stoklarınızı nasıl oluşturacaksınız? Her ülkenin bir buğday güvenlik stoğu olur. Oluşturamazsınız. Buğday üreten üretici de bulamazsınız bu ülkede. Serbest piyasa koşulları oluşmuş, arz talep dengesi sağlanmış, üretici birlikleri çok güçlü bir şekilde fonksiyonel olarak görev almışsa, o zaman TMO'nun işlevi azalabilir. Çok fazla ihtiyaç olmayabilir. Et ve Süt Kurumu'na da ihtiyaç olmayabilir. Bugün maalesef böyle bir durum yok."

Bayraktar, basın toplantısının başında, hafta sonunda Ankara Kızılay'da meydana gelen ve çok sayıda insanımızın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına neden olan alçak saldırıyı bir kez daha lanetlediğini bildirerek, bebek, genç, yaşlı, kadın, erkek gözetmeden gözünü kan bürümüş hainlerin bu saldırılarının millet olarak birliğimizi ve dirliğimizi asla bozamayacağına vurgu yaptı.

"Ayrıca bugün, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi'nin 101'nci yılını idrak ediyoruz. Bu önemli yıldönümü dolayısıyla da bu toprakları vatan yapmak uğruna gerektiğinde gözünü kırpmadan canını feda ederek Hakk'a yürüyen bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum" diyen Bayraktar, ecdadımızın 'Çanakkale geçilmez' kararlılığının bugün de bu milletin, gerektiğinde vatan için yapabileceklerinin rehberi ve güvencesi olduğunun asla unutulmaması gerektiğini belirtti.