31 Ağustos 2022 Çarşamba

Balıkçılıkta av sezonu başlıyor

Detay:

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-"Balıkçılar 'Vira Bismillah' diyerek 1 Eylül'de denize açılacak" 

-"2016 yılında 588 bin 715 ton olan su ürünleri üretimimiz, 2021 yılında yüzde 35,9 artarak 799 bin 851 ton olarak gerçekleşti"
-"Son 10 yıllık dönemde avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimiz yüzde 36,2 azalırken yetiştiricilik yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimizde yüzde 149,8 oranında arttı"
-"Su ürünleri ihracatımız 2021 yılında 1 milyar 376 milyon 291 bin 922 dolara çıktı"
-"Su ürünleri ticaretinde ülkemiz net ihracatçı bir ülkedir"
-"Son yıllarda avcılık üretim miktarları azalıyor. Sektörün geleceği açısından sürdürülebilir avcılığın sağlanması şarttır"
-"Sürdürülebilir su ürünleri üretimi için gerekli stratejilerle kısa, orta, uzun vadeli eylem planları ve hedefler belirlenmelidir"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 1 Eylül'de başlayacak av sezonuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
"Balıkçılar 1 Eylül'de 'Vira Bismillah' diyerek denize açılacaklar" diyen Bayraktar, av sezonunun bereketli olmasını diledi.
Su ürünlerinin insan sağlığı ve dengeli beslenmede önemli hayvansal protein kaynaklarından biri olduğunu belirten Bayraktar, balık avcılığının önemli bir gıda temin yöntemi olmakla birlikte ülkelerin ekonomisinde de ciddi bir yere sahip olduğunu söyledi.

Bayraktar, "Balıkçılarımız yeni av sezonuna umutla bakıyor. Yeni sezonun hem balıkçılarımız hem de vatandaşlarımız açısından verimli geçmesini bekliyoruz" temennisinde bulundu.

Su ürünleri üretimi

Ülkemizin uzun sahil şeridi, yaygın iç suları ve nehirleriyle önemli balıkçılık kaynaklarına sahip olmasının yanında su ürünleri yetiştiriciliğinde de ön plana çıktığını vurgulayan Bayraktar, "2021 yılında toplam su ürünleri üretimimizin yüzde 41'i avcılık, yüzde 59'u ise yetiştiricilik yoluyla elde edildi. Su ürünleri avcılığımızın toplam üretimdeki payı yetiştiriciliğin artmasıyla birlikte yıllar içinde azaldı" dedi.

Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
"TÜİK verilerine göre, 2016 yılında 588 bin 715 ton olan su ürünleri üretimimiz, 2021 yılında yüzde 35,9 artarak 799 bin 851 ton olarak gerçekleşti. 

Son 10 yıllık dönemde (2011-2021) avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimiz yüzde 36,2 azalırken yetiştiricilik yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimiz yüzde 149,8 oranında arttı.

Su ürünleri ticaretinde ülkemiz net ihracatçı bir ülkedir. Yıllar itibarıyla ihracat miktarımızda önemli artışlar oldu. Son 5 yıllık rakamlara baktığımızda; 2016 yılında 790 milyon 303 bin 664 dolar olan su ürünleri ihracatı yüzde 74,1'lik bir artışla 2021 yılında 1 milyar 376 milyon 291 bin 922 dolara çıktı.

Artan üretim ve ihracata karşın su ürünleri tüketimimiz ne yazık ki çok düşük seviyelerde seyretmektedir. FAO 2019 yılı verilerine göre kişi başına tüketimimiz 6,3 kilogramla, 20,5 kilogram olan dünya ortalamasının oldukça altındadır."

"Su ürünleri avcılığımız son 10 yılda yüzde 36,2 azaldı"

2011 yılında 514 bin 755 ton olan toplam su ürünleri avcılığımızın 2021 yılında yüzde 36,2 azalarak 328 bin 158 tona gerilediğinin altını çizen Bayraktar, "Su ürünleri avcılığımız ise 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 9,9 azaldı" diyerek açıklamasını devam ettirdi:
"Deniz ürünleri avcılığı bir önceki yıla göre yüzde 11 azalırken iç su ürünleri avcılığında değişiklik yaşanmadı. Avcılıkta Karadeniz bölgesi yüzde 77'lik payla ilk sırada yer aldı. Denizlerimizde avlanan en önemli balık türü hamsidir. 2021 yılında hamsi balığı 151 bin 598 ton ve yüzde 46,2 payla en yüksek miktarda avlanan balık oldu. Hamsi balığını 28 bin 41 ton ile çaça, 19 bin 590 ton ile istavrit takip etti. Denizlerde balık harici en fazla avlanan su ürünü de kum midyesi oldu. Ülkemizde, dünyada olduğu gibi avcılıkta stok büyüklüğüne ulaşıldı. Avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretiminin artması pek mümkün görülmüyor. Avcılığın korunması için denizlerimizin korunması gerekiyor." 

Hayvansal protein temininde önemli yeri olan balık avcılığının çevreye olumsuz etkilerinin en düşük seviyelerde tutulmasının önemine değinen Bayraktar, "Nitekim ekosistemdeki tahribatlar gelecek nesillerin refahını tehlikeye sokuyor. Ülkemizdeki su ürünleri avcılığı kıyı balıkçılığına dayanıyor. Yeterli altyapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı yapılamıyor. Bu nedenle de av baskısı kıyı sularımızda yoğunlaşıyor" diyerek yapılması gerekenleri açıkladı:
"Son yıllarda avcılık üretim miktarları azalıyor. Sektörün geleceği açısından sürdürülebilir avcılığın sağlanması şarttır. Bu amaçla stokların korunmasını ve geliştirilmesini sağlayacak çalışmaların ve araştırmaların yapılması gerekiyor. Koruma kontrol çalışmalarına öncelik verilmesi de ayrıca önemlidir.

Denizlerde ve iç sularda yapılacak ticari ve amatör amaçlı su ürünleri avcılığına yönelik düzenlemeleri içeren tebliğlerle Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda önemli çalışmalar yaptı. Su ürünleri avcılığında yer, zaman, tür, boy, ışık kullanımı ve avlanma mesafesi gibi konularda getirilen yasaklar ve kontroller su ürünleri üretiminin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyor.

Balıkçılarımızın av yasaklarına ve tebliğ ile getirilen düzenlemelere titizlikle uyması sağlanmalıdır. Sürdürülebilir su ürünleri üretimi için gerekli stratejilerle kısa, orta, uzun vadeli eylem planları ve hedefler belirlenmelidir. 

Kaynakların verimli kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurulmalı, yetiştiricilik, avcılık ve Ar-Ge çalışmaları daha fazla desteklenmeli, sektörde örgütlenme yapısı mutlaka güçlendirilmelidir.

Balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturularak, sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması gerekir. Ülkemizde kişi başı su ürünleri tüketimi dünya ortalamasının altındadır. Bunun artırılması için fiyat istikrarı sağlanmalı, eğitim ve tanıtım çalışmaları yayınlaştırılmalıdır.

Balıkçılık sektöründe ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve, paketleme ve işleme tesislerinin sayılarının artırılması sektöre ekonomik katkı sağlayacaktır. Yeni av sezonu döneminin balıkçılarımıza bereketli kazançlar getirmesini diliyorum."
10 Ağustos 2022 Çarşamba

Süt sektörü çok zor dönemden geçiyor

Detay:

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-"Üreticimiz bir kilogram süt satarak ancak bir kilogram yem alabilmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir"

-"Sanayiciler çiğ süt bulmakta, marketler ise süt ve süt ürünlerini satmakta sıkıntı yaşıyor"

-"Sektörün üretim ayağında çok ciddi kayıplar yaşanmaya başladı. Dengesiz besleme sonucu damızlık hayvanları erken elden çıkarma, buzağı alamama gibi durumlar hem süt hem de et sektörünün geleceğini tehdit ediyor"

-"Son dönemde yem fiyatları o kadar arttı ki, üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları (düve) ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladı. Sahada damızlık hayvan kesimlerinin hala devam ettiğini artık kabul etmemiz gerekiyor"

-"Bu sektörü ayakta tutan aile işletmeleridir. Üreticilerimiz para kazanamadıkları anda üretimi bırakıp şehirlere göç ediyor, geri dönüşleri de mümkün olmuyor. En büyük kayıp da işi bilen kalifiye elemanların kaybedilmesi oluyor. Ülke tarımının geleceği aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlıdır. Bunu unutmayalım"
-"Gıda enflasyonu ile mücadelede üretim artışına daha fazla önem vermek gerekiyor. Süt fiyatlarını baskılayarak enflasyonu önlemeye çalışmak üretimin azalmasıyla birlikte daha yüksek enflasyon olarak bize geri dönecektir"
-"İlerleyen zamanlarda 'et ve süt ürünlerinde fahiş fiyatlar' tartışılırsa bilin ki bu bir anda gelişmiş bir sorun olmadığı gibi bir anda da giderilebilmesi mümkün bir sorun değildir"

ANKARA- 11.08.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, süt sektöründe yaşanan sorunları yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi. Ulusal Süt Konseyi (USK)'nin, 15 Mayıs 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatını litrede brüt 7,50 lira olarak belirlediğini hatırlatan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Konsey yaptığı açıklamada; 'çiğ süt üretim maliyetinde önemli bir değişiklik olduğunda önümüzdeki süreçte piyasa şartlarına göre tekrar değerlendirme yapılacaktır' dedi. Bugün itibarıyla üreticilerimizin eline kesintiler çıktıktan sonra ortalama 7 lira geçiyor. Bazı yerlerde ise bu fiyatın da altında çiğ süt satılıyor.

Gerek üretici örgütleriyle birlikte gerekse Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) olarak yaptığımız açıklamalarla 'üretim maliyetlerinde önemli artışlar olduğunu' kamuoyuna duyurduk ve süt fiyatlarının revize edilmesinin önemine dikkat çektik.
Bugün parite, beklentimiz olan 1,5 seviyelerinden çok uzakta, 1 civarındadır. Üreticimiz bir kilogram süt satarak ancak bir kilogram yem alabilmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir.

Yeni sezonda yonca ve mısır silajı gibi kaba yem maliyetleri de yükseldi. Öte yandan üreticilerimizin tek maliyeti yem de değildir. Son günlerde bir miktar düşüş yaşansa da mazota, elektriğe, işçiye, nakliyeye, ilaca zam geliyor.

Üreticilerimiz artık ne önünü görebiliyor ne de geleceğini planlayabiliyor. Yetkililerin 'süt fiyatları artırıldığında yem fiyatları da artıyor, bu yüzden süt fiyatlarında artışa gitmeyeceğiz' şeklinde söylemleri bulunuyor. Bu gerekçeyle nereye kadar süt fiyatları artırılmayacaktır? Krize giren süt işletmeleri nasıl ayağa kaldırılacaktır? Azalan üretim nasıl artırılacaktır?
Sektörde işlerin iyi gitmediğini sadece biz söylemiyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri de bizi destekliyor. TÜİK'e göre son beş ayda geçen yılın aynı dönemine göre toplanan inek sütü miktarı yüzde 2,8, içme sütü üretimi yüzde 6,5, peynir üretimi ise yüzde 5,2 oranında azaldı.


Sanayiciler çiğ süt bulmakta, marketler ise süt ve süt ürünlerini satmakta sıkıntı yaşıyor. Hem üretim hem de talep ayağındaki daralma, sektördeki ciddi sorunu gözler önüne seriyor. Asıl sorun talep ayağındaki daralma ortadan kalkınca yaşanacaktır. İşte o zaman artan talebi karşılayacak yeterli ürün bulunamayacak, tüketiciler çok yüksek fiyatlardan süt ve süt ürünleri tüketmek zorunda kalacaktır. Buna yönelik hazırlıklı olmak zorundayız."
Sütün üretimden pazarlamasına kadar ki tüm sürecin, doğrudan döviz kuruyla ilişkili olduğuna dikkat çeken Bayraktar, "dövizdeki yukarı yönlü en ufak bir hareketlenmede zincirin her halkası ciddi maliyet artışlarıyla karşılaşıyor" diyerek, açıklamasına şöyle devam etti;
"Bu artışların üretime ve tüketime olası yıkıcı etkilerini azaltmaya yönelik her türlü tedbir hayata geçirilmelidir. Son dönemde yem fiyatları o kadar arttı ki, üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları (düve) ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladı. Sahada damızlık hayvan kesimlerinin hala devam ettiğini artık kabul etmemiz gerekiyor.
Üreticilerimiz, ellerinde tuttukları hayvanlarına ise 'daha az yem, daha az süt' diyerek verdikleri fabrika yemini azalttılar, hayvanlarını dengeli beslemekten vazgeçtiler. Asıl tehlike de işte burada başladı. Dengesiz beslenmeye bağlı olarak damızlık hayvanlarda besleme hastalıkları ve üremeye yönelik sorunlar artmaya başladı. Yani damızlıklar bir bir elden gidiyor, elde kalanlar ise damızlık vasfını kaybediyor.

Özetle sektörün üretim ayağında çok ciddi kayıplar yaşanmaya başladı. Dengesiz besleme sonucu damızlık hayvanları erken elden çıkarma, buzağı alamama gibi durumlar hem süt hem de et sektörünün geleceğini tehdit ediyor. İlerleyen zamanlarda üreticinin damızlık hayvan ihtiyacı ülke içerisinden yeterli hayvan bulunamadığı ve yurt dışından ise çok pahalı olduğu için karşılanamayabilir. Maalesef yılların emeği olan damızlık hayvanları elde tutup, geliştirme noktasından kopma noktasına geldik.
Kamuoyunun şunu çok iyi bilmesini istiyoruz. Eğer ilerleyen zamanlarda 'et ve süt ürünlerinde fahiş fiyatlar' tartışılırsa bilin ki bu bir anda gelişmiş bir sorun olmadığı gibi bir anda da giderilebilmesi mümkün bir sorun değildir. Biz uzun süredir bu konuyu dile getiriyoruz ama maalesef politikalar sadece geçici oluyor.

Artık üreticilerimiz, 'sürdürülemez çiğ süt fiyatları ve artan maliyetler nedeniyle sürekli fiyat talep eden' konumda olmaktan yoruldu. Yüksek süt fiyatlarına ulaşmakta zorlanan, sağlıklı ve dengeli beslenememe riskiyle karşı karşıya kalan tüketicilerimiz de durumlarından memnun değildir.
Sonuç itibarıyla;
Önceliğimiz damızlık hayvan kesimlerinin durdurulması, yem başta olmak üzere girdilerdeki fiyat artışlarına yönelik etkili tedbirlerin hayata geçirilmesi, üreticilere sürdürülebilir gelir sağlanması, tüketiciye ise ulaşılabilir fiyattan gıda sağlayacak politikaları hayata geçirmek olmalıdır.
Hep söylediğimizi bir kez daha tekrar etmek istiyoruz. Üretimin devam etmesi için ya çiğ süt fiyatları artırılmalı ya da yem fiyatlarını düşürmeye ve kontrol etmeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Gıda Komitesi'nin yem fiyatlarındaki artışların olası etkilerini önlemeye yönelik bir yol haritası belirlemiş olmasını da olumlu buluyoruz. Her ne kadar detayları sektör paydaşlarıyla paylaşılmamış da olsa bizce üreticilerin elindeki sağmal hayvan sayısı bellidir. Üreticinin ne kadar süt ürettiği de, hayvan başına tüketilen kesif yem miktarı da bellidir. Dolayısıyla bu veriler ışığında çapraz kontroller de yapılarak üreticiye yem desteği verilebilir ve olası suistimaller önlenebilir. 

Burada önemli iki nokta vardır; Birincisi desteğin üreticiyi tatmin edecek miktarda verilmesi, ikincisi ödemelerin her ayın sonunda üreticinin hesabına geçmesidir. Verilecek bu destekle süt/yem paritesinin ideal parite olan 1,5 seviyelerinde olması sağlanmalıdır."

Süt teşvik prim ödemelerinin 4 ay geriden geldiğini belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üreticilerin en son Mart ayına ait desteği aldığını açıkladı. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Böylesi çok geriden gelen bir desteğin etkisi de sınırlı olacaktır. Kaldı ki 20 kuruşluk destek ne üreticiyi teşvik etmekte ne de sektörü kayıt altına almakta etkili olmaktadır. Destek artırılmalı, ödemeler erkene çekilmelidir.

Çiftçiler ürünlerini maliyetlerinin üzerinde satamadıkları takdirde, piyasa istikrarından ve üretimde sürdürülebilirlikten bahsedemeyiz. 

Süt üretiminde hiç kimse bir mucize beklemesin. Türkiye'de sütün büyük bir kısmı, çiftçilerimizi kırsalda tutan, küçük aile işletmeleri tarafından üretilmektedir. Bu sektörü ayakta tutan aile işletmeleridir. Üreticilerimiz para kazanamadıkları anda üretimi bırakıp şehirlere göç ediyor, geri dönüşleri de mümkün olmuyor. En büyük kayıp da işi bilen kalifiye elemanların kaybedilmesi oluyor. Ülke tarımının geleceği aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlıdır. Bunu unutmayalım. 
Gıda enflasyonu ile mücadelede üretim artışına daha fazla önem vermek gerekiyor. Süt fiyatlarını baskılayarak enflasyonu önlemeye çalışmak üretimin azalmasıyla birlikte daha yüksek enflasyon olarak bize geri dönecektir.

İthalatla ülkeyi doyurma imkanı yoktur. Bunu görmezden gelemeyiz. Tarım sektörü dünyada en stratejik sektör haline geldi. Elimizde ne var ne yoksa vererek üreticiyi desteklemekten, üretimi artırmaktan başka çare yoktur. Bunu başaramazsak gıdayı tüketicilerimize ulaştıramayacağız."
2 Ağustos 2022 Salı

Temmuz ayı üretici market fiyatları ve girdi fiyatları.

Detay:
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-"Temmuz ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 766,5 ile elmada görüldü"
-"Üretici ile market arasındaki fiyat farkı 9 kata yaklaştı"
-"Temmuz ayında fiyatı en fazla artan ürün markette limon, üreticide kuru soğan, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ıspanak, üreticide kuru kayısı oldu"
-"Girdi fiyatlarındaki artışlar raflarda fiyatları yükseltiyor"
-"Üretici maliyetlerini düşürmeden tüketicilerin de ucuz gıdaya ulaşması zorlaşıyor"
-"Girdi fiyatları üretim sezonu boyunca var olan yüksek seviyesini sürdürüyor. Yüksek fiyatlar yeni üretim sezonuna hazırlanacak çiftçilerimizi düşündürüyor"
-"Üreticilerimize verilecek destek, aynı zamanda tüketiciye verilecek destektir. Üreticilerimizi destekleyerek, moralini yüksek tutalım. Üretimden kopmasına izin vermeyelim"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, temmuz ayında üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını ve girdi fiyatlarını yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi.
Bayraktar, temmuz ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 766,5 ile elmada görüldüğünü belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Elmadaki fiyat farkını yüzde 325,5 ile marul, yüzde 304,8 ile kuru fasulye, yüzde 274,8 ile maydanoz, yüzde 267,4 ile yeşil mercimek, yüzde 243,8 ile kuru incir ve yüzde 238,6 ile nohut takip etti. 
Elma 8,7 kat, marul 4,2 kat, kuru fasulye 4 kat, maydanoz 3,8 kat, yeşil mercimek yüzde 3,7, kuru incir ve nohut 3,4 kat ve kuru üzüm 3 kat fazlaya tüketiciye satıldı. 
Üreticide 2 lira olan elma 17 lira 38 kuruşa, 2 lira 8 kuruş olan marul 8 lira 85 kuruşa, 7 lira 90 kuruş olan kuru fasulye 31 lira 98 kuruşa, 1 lira 7 kuruş olan maydanoz 4 lira 1 kuruşa, 8 lira 20 kuruş olan yeşil mercimek 30 lira 13 kuruşa, 32 lira olan kuru incir 110 lira 1 kuruşa, 8 lira 40 kuruş olan nohut 28 lira 44 kuruşa, 14 lira 50 kuruş olan kuru üzüm 43 lira 32 kuruşa markette satıldı."

-Market Fiyatları
"Temmuz ayında markette 36 ürünün 25'inde fiyat artışı, 11'inde ise fiyat azalışı görüldü.
Temmuz ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 72,7 ile limon oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 69,6 ile domates, yüzde 38,1 ile yumurta, yüzde 35,5 ile sivri biber, yüzde 33,8 ile kırmızı mercimek ve yüzde 28,5 ile marul takip etti.
Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 16,8 ile ıspanak oldu. Ispanaktaki fiyat düşüşünü yüzde 15,6 ile yeşil soğan, yüzde 10,2 ile patlıcan, yüzde 8,1 ile Antep fıstığı, yüzde 5,4 ile toz şeker, yüzde 5,3 ile ayçiçek yağı izledi."

-Üretici Fiyatları
"Temmuz ayında üreticide fiyatı en fazla düşen ürün yüzde 16,7 ile kuru kayısı oldu. Kuru kayısıdaki fiyat düşüşünü yüzde 2,5 ile yeşil soğan, yüzde 2,4 ile Antep fıstığı izledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 89,7 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğandaki fiyat artışını yüzde 80 ile limon, yüzde 54,2 ile sivri biber, yüzde 45 ile yumurta, yüzde 44,4 ile patates, yüzde 40 ile domates, yüzde 38,1 ile salatalık, yüzde 37,5 ile ıspanak takip etti.
Temmuz ayında üreticide 29 ürünün 17'sinde fiyat artışı olurken, 6'sında fiyat düşüşü görüldü. 6 üründe ise fiyat değişimi olmadı.
Üretici fiyatlarında elma, nohut, fındık, pirinç, kuru üzüm ve kuru incirde fiyat değişimi olmadı."

-Fiyat Değişimlerinin Sebepleri
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici ile marketteki fiyat değişimlerinin sebeplerini ise şöyle açıkladı;
"Temmuz ayında fiyatı en fazla artan ürün markette limon, üreticide kuru soğan, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ıspanak, üreticide kuru kayısı oldu. 
Üreticide, kuru soğan ve patates arzının yetersizliği fiyatları yükseltti. 
Sivri biber, salatalık, domates fiyatlarındaki artış, artan talep baskısı nedeniyle gerçekleşti.
Depolardan piyasaya yatak limon arzının devam etmesi ve depo masraflarının artması limonda fiyatların yükselmesine yol açtı.
Ispanakta havaların ısınması nedeniyle hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyata yansıdı. 
Yumurtadaki fiyat artışı ise yem fiyatlarının yüksekliğinden kaynaklandı."

"Tüketici fiyatlarındaki artışların düşürülmesi için üretici maliyetlerinin aşağı çekilmesi gerekiyor"
"En son yayınlanan TÜİK Mayıs ayı girdi fiyat endeksi rakamları, mazot, gübre, elektrik, tohum, ilaç ve yem endeksindeki anormal artışları gösteriyor. Bu durum, üretici fiyat artışlarının nedenine işaret ediyor. Çünkü üretici fiyatları endeksi yüzde 155 artarken, TÜİK verilerinde yer alan gübre endeksindeki artış yüzde 237'yi, mazot endeksindeki artış yüzde 184'ü buluyor. Girdi fiyatlarındaki artış ise raflarda fiyatları yükseltiyor. Üreticilerimizin maliyetlerini düşürmeden tüketicilerin de ucuz gıdaya ulaşması mümkün değildir.
Ürünlerdeki fiyat artışlarına rağmen üreticilerimiz zor durumdadır. Çünkü girdi fiyat endeksindeki artışlar ile tarımsal üretici fiyat endeksi arasında ki artışlar, üretici aleyhine giderek artan büyük farklar oluşturuyor. Üreticilerimiz maliyet artışlarını fiyatlara yansıtamıyor.
Üreticilerimize verilecek destek, aynı zamanda tüketiciye verilecek destektir. Üreticilerimizi destekleyerek, moralini yüksek tutalım. Üretimden kopmasına izin vermeyelim."

-Temmuz Ayı Aylık ve Yıllık Girdi Fiyatlarındaki Değişim
"Temmuz ayında, haziran ayına göre gübre fiyatları amonyum sülfatta yüzde 5,2 ve kalsiyum amonyum nitratta yüzde 2,7 azalırken, DAP gübresinde yüzde 6,8, 20.20.0 kompoze gübresinde yüzde 3,2, üre gübresinde yüzde 2,3 artış gösterdi. 
Geçen yılın temmuz ayına göre ise son bir yılda, üre gübresi yüzde 229, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 217, DAP gübresi yüzde 194, amonyum sülfat ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 190 oranında arttı. 
Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 10,8 azalırken, son bir yıla göre ise yüzde 235 oranında arttı.
Besi yemi temmuz ayında haziran ayına göre yüzde 4,3, süt yemi ise yüzde 2,4 azalırken, son bir yılda ise besi yemi yüzde 116,6, süt yemi ise yüzde 125,2 oranında arttı.
Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 129,4 oranında arttı. Zirai ilaç fiyatları ise yüzde 300'e varan oranlarda artış gösterdi.
Girdi fiyatları üretim sezonu boyunca var olan yüksek seviyesini sürdürüyor. Yüksek fiyatlar yeni üretim sezonuna hazırlanacak çiftçilerimizi düşündürüyor. 
Üreticilerimizin geleceği görmelerini, üretimde kalmalarını sağlamak için girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, girdi destekleri artırılmalı, ekimden önce destekler açıklanmalı ve en kısa sürede üreticilerimize verilmelidir."