29 Ocak 2015 Perşembe

Büyükşehir belediyelerindeki kırsal nüfus belirlenmeli

Detay:

​-Büyükşehir belediyelerindeki kırsal nüfus belirlenmeli

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Yasayla sayıları 30'a çıkarılan büyükşehir belediyelerindeki tüm köy ve beldelerin mahalle haline getirilmesiyle, köy ve

beldelerde yaşayanlar, il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor gibi gösteriliyor"

-"O köy ve beldelerdeki yaşam koşullarında bir değişiklik olmamıştır. Hala kırsaldır. Hala tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Nüfus, kentli nüfus değildir"

-"TÜİK, bu illerdeki kırsal nüfus rakamlarını tespit etmeli ve açıklamalıdır"

-"Aksi takdirde 2012 yılında 17 milyon 178 bin 953 olan belde ve köy nüfusunun, 2013'de 6 milyon 633 bin 451'e düşmesini, 2014'de 6 milyon 409 bin 722 olmasını açıklayamayız"

-"Uygulanacak politikaların doğru tespiti ve yürütülebilmesi için istatistiklerin gerçekçi olması gerekir"

-"Belde ve köy nüfusunun toplam nüfusa oranı azalmaya devam ediyor. Nüfusu kırsalda tutmak zorundayız. Kırsala tarım dışı yatırımlar da yaparak, nüfusu kırsalda tutabiliriz"

Ankara – 29.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yasayla sayıları 30'a çıkarılan büyükşehir belediyelerindeki tüm köy ve beldelerin mahalle haline getirilmesiyle, o köy ve beldelerde yaşayanların, il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor gibi gösterildiğini bildirerek, "O köy ve beldelerdeki yaşam koşullarında bir değişiklik olmamıştır. Hala kırsaldır. Hala tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Nüfus, kentli nüfus değildir" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, 12 Kasım 2012'de TBMM'de kabul edilen ve 6 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan, 13 ilde büyükşehir kurulmasını öngören 6360 sayılı Büyükşehir Belediye Yasası ile 14 Mart 2013 tarihinde TBMM'de kabul edilen ve 22 Mart 2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan Ordu ilinde büyükşehir kurulmasını öngören 6447 sayılı Büyükşehir Belediye Yasalarının, 16 olan büyükşehir belediye sayısını 30'a yükselttiğini bildirdi.

-30 büyükşehir belediyesi-

Şemsi Bayraktar, Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde köy ve beldelerin tamamının mahalle haline dönüştürüldüğünü, büyükşehir belediye alanının tüm il topraklarını kapsar hale getirildiğini vurguladı.

Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK), büyükşehir belediyesi olan illerdeki kırsal nüfus rakamlarını tespit etmesi ve açıklaması gerektiğini bildirdi. Kırsala yönelik politikalar için bunun bir gerekli olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Aksi takdirde 2012 yılında 17 milyon 178 bin 953 olan belde ve köy nüfusunun, 2013'de 6 milyon 633 bin 451'e düşmesini, 2014'de 6 milyon 409 bin 722 olmasını açıklayamayız. Bir anda belde ve köy nüfusu 10 milyon 545 bin 502 kişi azalır mı? Uygulanacak politikaların doğru tespiti ve yürütülebilmesi için istatistiklerin gerçekçi olması gerekir.

Belde ve köyler kaldırılmış olabilir. Bunlar mahalle haline dönüştürülmüş olabilir ama kırsal olarak gösterilmelidir. İl ve ilçe merkezlerinde gösterilmesi yanlıştır."

2014 yılında ülke geneli nüfusunun binde 13,3, belde ve köy nüfusunun binde 12 arttığını bildiren Bayraktar, "belde ve köy nüfusunun toplam nüfusa oranı azalmaya devam ediyor. 2013'te il ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus yüzde 91,3 iken, 2014'te yüzde 91,8'e çıktı. Belde ve köy nüfusu ise yüzde 8,7'den yüzde 8,2'e indi. Büyükşehir Belediye Yasası'ndan önce il ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfusun toplam nüfusa oranı, 2011 yılında yüzde 76,8, 2012 yılında yüzde 77,3, belde ve köylerde yaşayan nüfusun oranı ise 2011 yılında yüzde 23,2, 2012 yılında yüzde 22,7 idi. Nüfusu kırsalda tutmak zorundayız. Kırsala tarım dışı yatırımlar da yaparak, nüfusu kırsalda tutabiliriz" dedi.
26 Ocak 2015 Pazartesi

Tarımın finansman sıkıntısı çözülmeli

Detay:

​-Tarımın finansman sıkıntısı çözülmeli

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımın kullandığı kredilerin yüzde 35,5'i yüksek faizli"
-"Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli"
-"Çiftçimizin finansman sıkıntısı çözülmeli ki üretime devam edebilsin"
-"BDDK verilerine göre, tarımda takibe dönüşüm oranı yüzde 3,18. Bu da her şeye rağmen çiftçimizin borcuna sadık olduğunu gösteriyor"
-"Geçen üretim sezonunda olduğu gibi, 2014-2015 üretim sezonuna da afetlerle başladık"
-"Zarar büyük. Bu yaraların sarılması lazım"
-"Doğal afetlerden zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi kooperatifleri'ne olan borçları ertelendi ama süre 31 Aralık 2014'de sona erdi"
-"Yılbaşından sonra da birçok doğal afet yaşadık. Zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara borçları var. Bu borçların da ertelenmesi gerekiyor"
-"SGK ve elektrik borçları da yeniden yapılandırılmalı"

Ankara – 25.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın genel olarak bir finansman sıkıntısı çektiğini, bundan dolayı, özel bankalara ve yüksek faizli kredilere yönlendiğini bildirerek, "Tarımın kullandığı kredilerin yüzde 35,5'i yüksek faizli. Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli" dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarım ve balıkçılık sektöründe, 2014 Ekim ayı itibarıyla kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi miktarının, 2013 Ekim ayına göre yüzde 19,95 artışla 44,9 milyar liraya ulaştığını belirtti. 2014 Ekim ayı itibariyle kredilerin yüzde 35,5'inın yüksek faiz oranlı kredilerden oluştuğu bilgisini veren Bayraktar, tarımın genel olarak bir finansman sıkıntısı çektiğini, bundan dolayı bu ihtiyacını karşılamak için özel bankalara ve yüksek faizli kredilere yönlendiğini vurguladı.

-"Düşük faizli krediler ile yüksek faizli krediler arasında uçurum var"-

Tarıma kullandırılan düşük faizli krediler ile yüksek faizli krediler arasında bir uçurum olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
"Düşük faizli krediler Hazine sübvansiyonu nedeniyle faizde piyasanın çok altında kalıyor. Çiftçimizin doğal afetler yüzünden başı dertten kurtulmuyor. Zaten yapısal sorunlar da çözülmüş değil. Ürettiği ürünlerdeki fiyat artışı, enflasyonun altında seyrettiği için alım gücünde kayıp meydana geliyor. Bütün bunlar yüzünden çiftçimizin uygun faizli finansmana ihtiyacı var.
Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli. Çiftçimizin finansman sıkıntısı çözülmeli ki üretime devam edebilsin. Aksi takdirde çiftçimizi tarlada, bağda, bahçede tutmamız zorlaşır."

-Toplam kredilerde tarımın payı yüzde 3,35-

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, tüm krediler içinde tarımın payının yüzde 3,35'de kaldığını bildiren Bayraktar, "bu rakam toptan ticaret ve komisyonculukta yüzde 7,04, inşaatta yüzde 6,97'yi buluyor. BDDK verilerine göre, tarımda takibe dönüşüm oranı yüzde 3,18. Bu da her şeye rağmen çiftçimizin borcuna sadık olduğunu gösteriyor" dedi.

-Zarar büyük-

Geçen üretim sezonunda olduğu gibi, 2014-2015 üretim sezonuna da afetlerle başladıklarını vurgulayan, Trakya'dan Mersin'e birçok yerde kar, yağmur yağışları yüzünden seralara sel, su baskınları, nehir taşkınları, aşırı kar yağışı sonucu ağaç dal kırılmaları, fırtına nedeniyle sera çatılarının uçması olaylarının yaşandığını, çoğu yerde don zararı görüldüğünü belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
"Zarar büyük. Bu yaraların sarılması lazım. Doğal afetlerden zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri'ne olan borçları ertelendi ama süre 31 Aralık 2014'de sona erdi. Yılbaşından sonra da birçok doğal afet yaşadık. Zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara borçları var. Bu borçların da ertelenmesi gerekiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve elektrik borçları da yeniden yapılandırılmalı.
Sadece Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan sübvansiyonlu krediler, diğer kamu bankaları tarafından da verilmelidir. 
Alınacak bir erteleme kararı, doğal afete maruz kalan veya ödeme güçlüğü çeken bütün üreticilerimizin kullandıkları kredilerin tümüne uygulanmalı, bu uygulama tarımsal kredi kullandıran diğer bankaları kapsamalıdır. 
Finansman açısından rahatlaması için doğal afetlerden zarar gören çiftçimize yeni kredi açılmalıdır. 
Bu yıl borcunu ödeyemeyecek çiftçimizin elektrik ve SGK ödemeleri de ertelenmelidir."
23 Ocak 2015 Cuma

Bayraktar, Kumluca ve Finike’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

Detay:

​-Bayraktar, Kumluca ve Finike'de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Kumluca'da yaklaşık 2 bin dekar sera sel suları altında kalmış. Buradan bir ürün elde etmek mümkün değil"
-"80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış, kaymak tabakası oluşmuş, bu kökler çürüyecek"
-"Finike'de 7-8 Ocak'taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre'de 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik"
-"Domates, salatalık, biber, patlıcan gibi ürünler zarar gördü. Kaş'ta seralarda, buğday, arpa, fiğ üretiminde zarar var"
-"Devlet Su İşleri'ne, TARSİM'e büyük görev düşüyor"
-"Yılbaşından sonra yeni doğal afetlerle karşı karşıya kaldık. Üreticilerimiz Ziraat Bankası'na, Tarım Kredi Kooperatifleri'ne ve özel bankalara ayni ve nakdi borçları, Sosyal Güvenlik Kurumu, elektrik borçları var. Bunların bir an evvel ertelenmesini istiyoruz"
-"Bu seralar tarımsal üretim yapıyor. Tarımsal üretim yapılan alanlarda ticarethane tarifesinden elektrik bedeli ödüyorlar. Bunlar ticarethane değil ki?"
-"Hem domateste hem narenciyede fiyatların düşük olduğu bir zamanda üreticimiz bir darbe yedi. Hükümetimizden, bunu dikkate almak suretiyle bir rehabilitasyon çalışması, bir can suyu paketi açıklamasını da bekliyoruz"

Kumluca-Finike – 21.01.2015 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kumluca'da yaklaşık 2 bin dekar seranın su suları altında kaldığını, buradan bir ürün elde etmenin mümkün olmadığını bildirerek, "80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış, kaymak tabakası oluşmuş, bu kökler çürüyecek. Finike'de 7-8 Ocak'taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre'de 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik" dedi.
Bayraktar, Antalya'da geçtiğimiz günlerde yaşanan fırtına, aşırı yağış sonucu meydana gelen sel baskınlarından zarar gören sera alanlarını incelemek üzere Kumluca, Finike ve Demre'yi kapsayan gezi programı çerçevesinde Kumluca ve Finike'de sera alanlarını gezdi.
Antalya'nın 4 milyon ton sebze üretimi yaptığını ve Türkiye üretiminin yüzde 14'ünü karşıladığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
"İlde yaklaşık 1,3 milyon ton da meyve üretimi var. Meyvede Türkiye üretiminin yüzde 6,6'sını karşılıyor. Seraların yüzde 40'ı Antalya'da. Cam seraların yüzde 82'si, plastik seraların yüzde 54'ü bu bölgede. Yaş meyve sebzede başta Rusya olmak üzere 3,5 milyon ton civarında bir ihracatımız var. 2,3 milyar dolar da döviz kazanılmış. Meyve sebze üretimi için iklim koşulları aslında uygun. Ancak zaman zaman bugün olduğu gibi uygun olmayan koşulları da yaşıyoruz. Bazen sel, bazen don felaketiyle karşı karşıya kalıyoruz. Fırtına, hortum görüyoruz. Bunların tarım sektörüne büyük zarar veriyor. 
Kumluca'da yaklaşık 2 bin dekar sera sel suları altında kalmış. Buradan bir ürün elde etmek mümkün değil. Dere ıslah edilmediği müddetçe bu bölgede her yıl sel felaketi olabilir. 

-"Drenaj çalışmalarının yapılması gerekir"-

Drenaj çalışmalarının yapılmadığını gördüm. Bu çalışmaların yapılması gerekir. Burada Devlet Su İşleri'ne büyük görev düşüyor. Burada bir ihmal varsa bunun müsebbibi üretici değildir. Görev yapmayan kamu kurumlarının da kendini bakması ve sorgulaması gerekir. TARSİM'e de büyük görev düştüğünü görüyorum. TARSİM olayın çok farkında değil gibi geliyor bana. Bu seralar su altında kalmış. 80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış ve bir kaymak tabakası oluşmuş. Bu kökler çürüyecek demektir. Dalında sebzeyi, yeşilliği görüyor. 'Burada kurumuş bir şey yok, dallar da kurumamış' diyorlar. Bu kurumayacağını göstermez. Birkaç gün sonra hep beraber izleyeceğiz. Buradan ürün almak mümkün değil. TARSİM'in daha hassas, daha üretici menfaatini düşünerek hareket etmesi lazım. Aksi takdirde eksperler yanlış karar verirlerse… üreticilerimizi zaten TARSİM'e dahil etmekte, ürünlerini sigortalatmakta zorluklarla karşılaşıyoruz. TARSİM'e giren üretici sayısı, Türkiye'deki üreticilerin yüzde 9'u. Bunları bizim yüzde 20-30'lara çıkarmamız lazım. Ama siz üreticiyi korumazsanız, kollamazsanız bu yayılır. Bu herkes tarafından bilinir, kimse TARSİM'e girmez. Bu manada TARSİM'i de uyaracağız."

-"Üreticimizin rahatlatılması lazım"-

Bu seraların TARSİM tarafından sigortalanması konusunda da biraz daha hassas davranılması gerektiğini belirten Bayraktar, şöyle dedi:
"Bu işletmeler biraz ufak. Buralarda ileri teknoloji bekleyemeyiz. Bu seraların, çatı örtülerinin yenilenmesi lazım. Bunun için bir sermaye gerekiyor. Üretici sermaye bakımından güçlü olmadığı için bu seraları yenileyemiyor. Bu seraların çoğu da zaten TARSİM'in dışında. Burada devletimize de düşen bir görev var. 2014 yılındaki doğal afetlerle alakalı erteleme müracaatları, 31 Aralık 2014'de bitti. Yılbaşından sonra yeni doğal afetlerle karşı karşıya kaldık. Ocak başında kar başladı. 7-8-9 Ocak'ta don, sel felaketiyle karşı karşıya kaldık. Tabii bu yeni doğal afetler üreticimizi fevkalade üzdü. Bu üreticilerimiz Ziraat Bankası'na, Tarım Kredi Kooperatifleri'ne ve özel bankalara ayni ve nakdi borçları var. Bunların bir an evvel ertelenmesini istiyoruz. Üreticimizin rahatlatılması lazım. Bu çok önemli. Bunun dışında Sosyal Güvenlik Kurumu, elektrik borçları var. Elektrik yükü de çok fazla. Hükümetimizden bunların bir an evvel ertelenmesini talep edeceğiz. Bunları yapmazsak üreticimizi üretimden koparırız. Önümüzdeki yıl üreticimizi bahçeyle, tarlayla, serayla tanıştırmamış oluruz. Uzaklaşır. Hatta Allah korusun göçler de başlar diye korkuyorum. Üreticimizin önümüzdeki yıl sürdürülebilir üretim noktasında olması, bahçesinde, tarlasında, çoluk çoğuyla beraber kalması için bu yardımlara ihtiyaç var. Bunun dışında özellikle üreticilerimizin bizden talebi şu; bu seralar tarımsal üretim yapıyor. Tarımsal üretim yapılan alanlarda ticarethane tarifesinden elektrik bedeli ödüyorlar. Bunlar ticarethane değil ki. Tarım işletmesi. Dolayısıyla bunlarda bir indirim yapılması lazım. Bunu da hükümetimizden talep ettik ama bu talebimizi yenileyeceğiz.
Finike'de 7-8 Ocak'taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre'de Çevreli, Bayraklı, Köşkerler, Kapaklı köylerinde 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik. Domates, salatalık, biber, patlıcan gibi ürünlerin zarar gördü. Kaş'ta yine sera, buğday, arpa, fiğ üretiminde zarar var. Seraların yenilenmesi için de üreticilerimize düşük faizli kredi verilmesi lazım. Bu seraların muhakkak surette bir rehabilitasyona ihtiyacı var. Girişimlerimiz devam edecek. 
Ayrıca bu bölgede Hazine ve 2B arazileri var. Bunların hala mülkiyet sorunu bulunuyor. Bunların satışıyla ilgili bir mevzuat çıktı ama hala halledemedik. Üreticilerimize bu konuda fiyatlar da pahalı geliyor. Ödeme planlarına üreticimiz uyamıyor. Bu mülkiyet sorununun da burada bir şekilde çözülmesi lazım. Bedellerin, ödeme planlarının tekrar bir gözden geçirilmesi gerekir. Bunlarla alakalı girişimlerimiz devam edecek."

-"Aracılar para kazanıyor. Mağdur olan üretici, tüketici, halkımız"-

Bayraktar, basın mensuplarının doğal afetlerin fiyatlara nasıl yansıyacağını sormaları üzerine şunları söyledi:
"Her ay yaptığımız açıklamalarda üretici ve tüketici fiyatlarını veriyoruz. Üreticinin 1 liraya sattığı ürünü tüketici 5 liraya yiyor. Arada makas çok açık. Aracılar para kazanıyor. Mağdur olan üreticiler, tüketiciler, halkımız oluyor. Bu makasın daraltılması lazım. Bu makası daraltmadığımız takdirde doğal afet olsun olmasın üreticinin sürdürülebilir üretim yapması mümkün değil, çünkü malını çok ucuza kaptırıyor. Tüketicinin de buna dayanması mümkün değil. Türkiye'nin refah seviyesinin çok yüksek olması lazım. Avrupalı insan dahi buna dayanamaz. Zaten işletmeler ufak. Yüksek maliyetle üretim yapılıyor. Malını iyi pazarlayamadığı takdirde mağdur oluyor. Bununla ilgili tabii üretici örgütlerinin güçlendirilmesi fevkalade önemli. Biz bununla ilgili hükümetimizden talepte bulunduk. Bunlar artık piyasaya girmeli, müdahale alımı yapmalı, pazarlama konusunda üreticimize yardımcı olmalı, planlama yapmalı. Artık bu noktaya gelmeleri lazım. Aksi takdirde bizim bu şekilde üretimi sürdürmemiz mümkün değil. Doğal afetler olduğu zaman şu oluyor, bunları kimse bahane etmesin. Bunları bahane ederek fiyat manipülasyonuna gidenler olabilir. Burada da gerekli tedbirlerin alınması lazım. Yani 'vay doğal afet oldu, kar yağdı, don oldu, efendim ürün arzında yavaşlama var' deyip üreticiden bunu ucuza kapatmaya çalışabilirler. Bu konuda da Ziraat Odası başkanlarımıza da büyük görev düşüyor. Üreticiyi uyaralım. Zaten şöyle bir şanssızlığımız da var. Domatesin ve turunçgillerin para etmediği bir zamana geldi bu doğal afet. Biliyorsunuz Rusya ekonomisinin kötü olması, tabii özellikle bizden talebi azalttı. Dolayısıyla hem domateste hem narenciyede fiyatların düşük olduğu bir zamanda üreticimiz bir darbe yedi. Hükümetimizin de bunu dikkate almak suretiyle bir rehabilitasyon çalışması, bir can suyu paketi açıklamasını da bekliyoruz."

22 Ocak 2015 Perşembe

Bayraktar, Demre’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

Detay:


​-Bayraktar, Demre'de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Demre'de 4 bin dekar sera su altında. Toprakta kaymak tabakası oluşmuş. Kökler çürüyecek"

-"Afet Fonu'ndan hasar gören seralar için destek isteyeceğiz"

-"Bölgede çok yağmur yağdığında suyun denize boşaltılması için tünel açılması lazım. Drenaj sorunu da var. Dere ıslahları çok önemli. DSİ bir an önce bu problemi çözsün"

-"Elektrik borçlarının yapılandırılmasını isteyeceğiz"

 

Demre – 21.01.2015 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Demre'de yaklaşık 4 bin dekar seranın sel suları altında kaldığını, toprakta kaymak tabakası oluştuğunu, canlı görünmesine rağmen sebze köklerinin  çürüyeceğini bildirdi.

Bayraktar, Antalya'da Kumluca, Finike ve Demre'de geçtiğimiz günlerde yaşanan fırtına ile aşırı yağış sonucu meydana gelen sel baskınlarından zarar gören sera alanlarını inceledi. Kumluca, Finike'nin ardından Demre'ye geçen Bayraktar, Çevreli Köyü'nde çiftçilere hitap etti, çiftçilerle birlikte seralarda incelemelerde bulundu. Basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Sel sularının seraları bastığını, bitkiler canlı göründüğünü bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

"TARSİM bitkiye bakıyor, 'henüz canlı, sen ürün alırsın' diyor. Halbuki bu bitkinin kökü çürüyecek. Çünkü toprakta kaymak tabakası oluşmuş. Kök zaten çürüyecek. TARSİM'in de bazı şartlarını esnek tutması lazım. Tarımdaki sigortalı oranını yüzde 10'dan en az yüzde 30'lara çıkarmamız gerekiyor. Bu işletmeler küçük işletmeler, son teknolojiye uygun, tam modernize edilmiş tesisler beklemek yanlış olur. Seraların modernize edilmesi için devletimizin düşük faizli kredi vermesi gerekir.

Burada alan çanak şeklinde. Bölgede çok yağmur yağdığında suyun denize boşaltılması için tünel açılması lazım. Çevreli Köyü'nü selden kurtaracak tek çözüm tünel açmak. Dere ıslahları çok önemli, özellikle bu bölgede bizden 500-600 metre civarında tünel isteniyor. Bununla alakalı girişimlerde bulunacağız ama dere ıslahı çok önemli. Bursa'da gördüm kalıcı bir drenaj çalışması yapılması lazım. Drenaj sorunu da var. Önümüzde yıllarda doğal afetlerden çiftçilerimizin zarar görmemesi için bu girişimlerde bulunacağız.

Devlet Su İşleri (DSİ) bir an önce bu problemi çözsün. Köyün iklimi ve coğrafi konumu gereği örtü altı tarıma uygun bir yer. Bu bereketli ve verimli topraklarda daha güvenli ve huzurlu tarım yapabilmek için önce sel sorununu çözmek gerekiyor. Afet Fonu'ndan hasar gören seralar için destek isteyeceğiz."

Borçların ertelenmesini istediklerini ama bunun yetmeyeceğini üretimin sürdürülebilmesi için destek olunması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, "Seralarda elektrik bedeli ticarethane tarifesinden alınıyor. Oysa seralar ticarethane değil. Tarımsal üretim yapılan işletmeler. Bunlara uygun bir elektrik bedeli tarifesi yapılmalı. Elektrik borçlarının yapılandırılmasını isteyeceğiz" dedi.

Şemsi Bayraktar, üretici ve market fiyatları arasındaki makasın kapatılması gerektiğini bildirerek, "aracılar ortadan kaldırılsın. Bunun için çalışalım" diye konuştu.

Bayraktar, çiftçilere geçmiş olsun dileklerinde de bulundu.

21 Ocak 2015 Çarşamba

Sözleşmeli üretimde doğal afet riski…

Detay:


​-Sözleşmeli üretimde doğal afet riski…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk

her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır"

-"Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez"

-"Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır"

-"Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır"

-"Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde, alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez"

-"Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız"

-"Sanayici, alıcımız, çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalı, tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalı"

 

Ankara – 18.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin ürününü kolayca pazarlamasını, sanayicinin yeterince hammadde bulmasını ve tüketicinin de güvenilir gıdaya ulaşmasını sağlayan sözleşmeli üretim modelinin bazı riskleri de beraberinde taşıdığını bildirerek, "Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımda doğal afetlerin üretim miktarlarında büyük düşüşlere sebep olabildiğini, çiftçinin bütün gayretine rağmen taahhüdünü yerine getiremediği durumların meydana gelebildiğini, üretim düşüşleri nedeniyle birim maliyetler artmasına rağmen sözleşmeli tarımda alım fiyatlarının değişmemesi, üründe standart ve kalitenin düşmesi nedeniyle üreticinin sıkıntılar yaşayabildiğini belirtti.

 

-"Sözleşmeler çiftçi aleyhine olmamalı"-

 

Üretici ile alıcının karşılıklı menfaatleri doğrultusunda yapılan sözleşmeli üretimin çiftçi aleyhine olmaması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üretici de alıcı da sözleşme koşullarını tarımsal üretimin doğasına ve ticaretine uygun tespit etmelidir. Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez. Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve  kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır. Çünkü iki tarafta aynı gemidedir. Birbirlerini kollamak, korumak zorundadırlar. Çünkü sözleşme, üreticiye ürününü satmada garanti sağlaması, alıcıya da zamanında ve istediği miktarda mal temininde önemli kazanç sağlamaktadır. Sözleşmelerde fiyat yanında fiyatlandırma yöntemi de olmalıdır. Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır. Üretim düştüğünde, birim maliyetler artarken, piyasa fiyatından düşük kalan sözleşme fiyatı, maliyet açısından üreticiyi zorlamaktadır. İki fiyat arasında üretici aleyhine doğan bu farkın, bir kısmı da alıcı tarafından karşılanmalı ve bu oran olarak sözleşmeye yazılmalıdır."

Üreticiye fiyat ve satış garantisi sağlayan sözleşmeli üretimin üretim planlamasına da yardımcı olduğunu belirten Bayraktar, üretici ne kadar üreteceğini, kime satacağını, hatta hangi fiyattan satacağını bilerek üretim yaptığını ve sanayici veya alıcı ise kimden, ne kadar ve ne zaman ürün alacağını bilmesinin ister istemez süreci üretim planlamasına götürdüğünü vurguladı. Bayraktar, "Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız" dedi.

 

-"Sözleşme fiyatından kesintiye gidilmesi kabul edilemez"-

 

Bayraktar, şunları kaydetti:

"Tarımsal fiyatlarda arz talep dengesizliği yüzünden keskin düşüş ve yükselmeler yaşanabiliyor. Bu dengesizlik yüzünden piyasada fiyatlar, sözleşmeye esas fiyattan yüksek olduğunda üretici zarar ediyor.

Sözleşmeli tarım ayrıca, sözleşmede öngörülen standart ve kalitede üretimin gerçekleşememesi dolayısıyla ve fire ileri sürülerek alıcılarca sözleşme fiyatından kesinti yapılması, ürün bedellerinin zamanında ödenmeyerek üreticilerin finansman yönünden güçsüz kalmaları gibi sorunları da bünyesinde taşıyor. Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez."

 

-"Çiftçimiz alıcının karşısına örgütüyle çıkmalı"-

 

Sözleşmeli tarımın önemli avantajları yanında çiftçi açısından dezavantajlara da sahip olduğunu bildiren Bayraktar, "sözleşmeler alıcının hakkını koruyacak biçimde yapılıyor. Sermaye açısından yetersiz, doğa koşullarına bağlı küçük çiftçimiz, alıcının dikte ettiği sözleşmeye imza atıyor. Bu nedenle çiftçimizin tek olarak değil de, örgütünün sermaye sahibi alıcıların karşısına çıkması gerekiyor. Bunun için de sözleşmeli üretim yapan örgüte bağlı çiftçiye destekleme verilmesi gerekiyor" dedi.

Bayraktar, Türkiye'de şekerpancarı üretimiyle başlayan sözleşmeli tarım uygulamasının günümüzde gelişerek devam ettiğini belirterek, hayvansal üretim de dahil bitkisel üretimin her dalında bugün sözleşmeli üretim yapıldığını ve her geçen gün sözleşmeli çiftçi, firma ve hipermarket sayısının arttığını bildirdi. Üreticilerin sözleşmeli tarımı benimsediğini vurgulayan Bayraktar, süreçte rol alan her kesimin diğerine anlayış göstererek, birlikte bu uygulamaya katkıda bulunması gerektiğini belirtti.

Üreticinin alım ve fiyat garantisi dışında sözleşmeli tarımla, sözleşme yaptığı firmadan her üretim aşamasında teknik destek ve eğitim alabildiğini vurgulayan Bayraktar, "Sözleşmeli üretim, nitelikli girdi kullanımı, kaliteyi artırmaktadır. Firma üretim aşamasında sabit masraflardan kurtulmaktadır. Sanayi düzenli ve kaliteli hammadde tedarik etmektedir. Küçük çiftçiler için sürekli bir gelir kaynağı oluşmaktadır. Üretim ve sanayi boyutundaki bütünleşmeyle üretim ve pazarlama kayıpları en az inmektedir. Yalnız, sanayicilerimiz, alıcılarımız çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalılar. Bundan dolayı tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalılar" dedi.

13 Ocak 2015 Salı

Çiftçimizi 2015 de afetlerle karşıladı…

Detay:


​-Çiftçimizi 2015 de afetlerle karşıladı…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "2013-2014 üretim döneminde kuraklık ve don başta olmak üzere hemen bütün afetleri yaşayan çiftçimiz, bu üretim sezonuna da afetlerle başladı"
-"Doğal afetler devam ediyor. 31 Aralık'tan sonraki doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin kredi borçları da ertelenmelidir" 
-"Ülke genelinde görülen kar yağışı hububat üretim bölgelerinde çiftçilerin yüzünü güldürürken, aşırı yağış, su baskını ve kar, tarlada ürünü olan çiftçilerimizin afet 
yaşamasına neden oldu"
-"Son bir ayda meydana gelen aşırı yağmur ve su baskınları, Muğla Ortaca'da narenciye, Edirne'de çeltik ve mısır, Aydın İncirliova, Germencik ve Söke'de 
buğday, mısır, yem bitkilerinde, Manisa ve Sakarya'da sebzelere zarar verdi. Manisa'da zeytinlikler zarara uğradı"
-"Aşırı kar yağışı, Bilecik ile Eskişehir Mihalgazi, Sarıcakaya Tepebaşı ve İnönü'nde, Kütahya Simav ve Bursa İnegöl'de seralara ve kışlık sebzelerde zarara yol açtı"
-"Manisa ve Aydın'da besi çiftlikleri zarar gördü. Manisa ve Sakarya'da, nehir taşması, kar yağışı yüzünden çatı çökmesi gibi nedenlerle yüzbinlerce kanatlı telef oldu"
-"Hortum, Hatay'da seralara zarar verdi, domates ve biberler zarar gördü. Bursa Mudanya'da aşırı kar yağışı zeytin ve meyve ağaçlarına zarar verdi"
-"İzmir'de aşırı soğuk ve don afeti ağaçta kalan narenciyelere ve zeytinlere zarar verdi. Satsuma mandalina üretiminin yoğun olarak yapıldığı Gümüldür, Ürkmez ve Seferihisar'da mandalinalar hasat edilemez duruma geldi"
-"Üreticilerimiz, tarım sigortalarını mutlaka yaptırmalı. Sigorta son kabul tarihlerini kaçırmadan sigorta şirketlerine başvurmalılar"  
-"Çiftçimizin en fazla zarar gördüğü kuraklık ve tarla ürünlerinde don riski de sigorta kapsamına alınmalıdır"

Ankara – 11.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2013-2014 üretim döneminde kuraklık ve don başta olmak üzere hemen bütün afetleri yaşayan çiftçilerin, bu üretim sezonuna da afetlerle başladığını bildirerek, "çiftçimizi 2015 de afetlerle karşıladı. Ülke genelinde kar yağışı hububat üretim bölgelerinde çiftçilerin yüzünü güldürürken, aşırı yağış, su baskını ve kar tarlada ürünü olan çiftçilerimizin afet yaşamasına neden oldu" dedi.

Doğal afetlerin devam ettiğine dikkati çeken Bayraktar, 31 Aralık 2014 tarihinden sonraki doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin kredi borçlarının da ertelenmesi gerektiğini belirtti.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, ülkemizde son yıllarda kuraklık, aşırı yağış, sel, dolu, don, fırtına, hortum, su baskını gibi ardı arkası kesilmeyen afetlerin çiftçinin peşini bırakmadığını bildirdi. Şemsi Bayraktar, 2013-2014 üretim döneminde kuraklık ve don başta olmak üzere, fırtına, dolu, sel, aşırı yağış, su baskını, hortum gibi hemen bütün doğal afetleri yaşayan çiftçinin, 2014-2015 üretim sezonunda afetten uzak bir yıl beklediğini ama 2015'in de afetle çiftçiyi karşıladığını vurguladı.

Bayraktar, "Ülkemizde son yıllarda iklimde görülen değişimlerden dolayı aşırı yağışlar, sel, dolu, don gibi afetler daha fazla yaşanmakta, tarım ürünleri daha fazla etkilenmektedir. Üreticiler her yıl ekim döneminin başlangıcından itibaren gerçekleşen aşırı yağışlarla, ürünlerin gelişme döneminde oluşan don, dolu, kuraklık gibi hadiselerle karşı karşıya gelmektedir. Geçen yıl kurak geçen kış, bu yıl yerini kara kışa bırakmıştır" dedi.

 

-"Afetler devam ediyor"-

 

Kış yağışlarının yetersiz olduğu geçen yılın ardından bu yıl üretim sezonu yağışlarla başladığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"2014-2015 üretim dönemine girdiğimiz Ekim ayından itibaren gerçekleşen aşırı yağışlar, ülke genelinde görülen kar yağışı hububat üretim bölgelerinde çiftçilerin yüzünü güldürürken, aşırı yağış, su baskını ve kar, tarlada ürünü olan çiftçilerimizin afet yaşamasına neden oldu.

Yeni yıla girdiğimiz bugünlerde mevsim normallerinin altında gerçekleşen hava sıcaklıkları ve ülke genelinde gerçekleşen kar yağışı, kış aylarının sıkıntılarını da beraberinde getirdi.

Son bir ay içinde meydana gelen aşırı yağmur ve su baskınları, Muğla Ortaca'da narenciye, Edirne'de çeltik ve mısır, Aydın İncirliova, Germencik ve Söke'de buğday, mısır, yem bitkilerinde, Manisa Akhisar ve Turgutlu'da, Sakarya'da sebzelere zarar verdi. Aşırı kar yağışı, Bilecik ile Eskişehir Mihalıççık, Tepebaşı ve Sarıcakaya'da seralara ve kışlık sebzelerde zarara yol açtı. Manisa ve Aydın'da besi çiftlikleri zarar gördü. Manisa ve Sakarya'da, nehir taşması, kar yağışı yüzünden çatı çökmesi gibi nedenlerle yüzbinlerce kanatlı telef oldu.

13 Mayıs 2014 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla 23 Ağustos 2013-31 Aralık 2014 tarihleri arasında meydana gelen afetlerden zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kullandıkları düşük faizli kredi borçları, yüzde 3 faizle bir yıl süreyle ertelenmişti. Doğal afetler devam ediyor. 31 Aralık'tan sonraki doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin kredi borçları da ertelenmelidir."

 

-Son bir ay içinde görülen doğal afetler-

 

Bayraktar, Aralık ve Ocak ayının ilk haftasında yaşanan afetlerle ilgili olarak şu bilgileri verdi:

"9 Aralık 2014 tarihinde aşırı yağışlar ve Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması ile yaşanan su baskınından etkilenen yerler:

 

Edirne: Bulgaristan ve Trakya'da gerçekleşen aşırı yağışlar, tarım arazilerini sular altında bıraktı. Gerçekleşen aşırı yağışlar nedeniyle Bulgaristan'ın Meriç nehri üzerindeki baraj kapaklarını açması, Edirne'de tarım arazilerinin su altında kalmasına neden oldu. Aşırı yağışlar ilde hasadı yapılmamış az miktardaki çeltik ve mısır ürünlerine zarar verdi.

 

19 Aralık 2014 tarihinde yaşanan aşırı yağışlardan etkilenen yerler:

 

Muğla Ortaca: İlçede gerçekleşen aşırı yağışlar, hasadı henüz yapılmamış narenciye bahçelerine zarar verdi. Aşırı yağışlardan dolayı bahçelerde gerçekleşen su birikimleri, yere düşen meyveleri çürütürken, hasadın yapılamamasına ve ürün kaybına neden olmaktadır.

 

30-31 Aralık 2014 tarihinde aşırı yağışlardan ve Büyük Menderes'in taşmasından etkilenen yerler:

 

Aydın İncirliova, Germencik, Söke: Bu ilçelerde geçen ve son günlerde hiç kesilmeyen yağmur nedeniyle, Büyük Menderes nehri iki ayrı noktada taştı. Tarım arazileri ve bazı besi çiftlikleri sular altında kaldı. Buğday, mısır ve yem bitkisi gibi pek çok ürünün ekili olduğu binlerce dönüm tarım arazisi su altında kaldı.

 

31 Aralık 2014 tarihinde yaşanan yoğun kar yağışından etkilenen yerler:

 

Bilecik: İlde yaşanan yoğun kar yağışı, 5 bin dekar alanda yer alan seraların zarar görmesine ve yıkılmasına neden oldu. Seralarda yetiştirilen marul ve soğan gibi ürünler zarar gördü. Tarım İl Müdürlüğü hasar tespit çalışmalarına başladı. Zarar gören seraların genelinin eski olması nedeniyle tarım sigortası yaptırılamamış. İlde üreticiler büyük zarar gördü.

 

Eskişehir Mihalgazi, Sarıcakaya, Tepebaşı ve İnönü: Bu ilçelerde gerçekleşen yoğun kar seralara ve ürünlere zarar verdi. İlde yapılan hasar tespit çalışmaları sonucu ön tespitler yapıldı. Yapılan tespitlere göre; Sarıcakaya, Mihalgazi, İnönü ve Tepebaşı'nda 445 çiftçiye ait 872 dekar örtü altı tarım alanında zarar tespit edildi. Mihalgazi 'de 6 mahallede 316 çiftçiye ait serada 510 dekar alan, Sarıcakaya'da 7 mahallede 103 çiftçiye ait serada 281 dekar alan, Tepebaşı'da 10 mahallede 25 çiftçiye ait serada 80 dekar alan ve İnönü'de 1 çiftçiye ait 1,5 dekarlık serada zarar gerçekleşti. Seralarda mevsim itibariyle yetiştirilen roka, soğan, kıvırcık marul, maydanoz ürünleri zarar gördü.

Afet yaşayan Bilecik ve Eskişehir illerinde zarar gören seralar için başvuru yapılmasına rağmen, çoğu serada ön tespit çalışmaları sonucunda tarım sigortası poliçesi düzenlenmediği saptanmıştır. Seraların sigortaya kabul şartları yeniden gözden geçirilmelidir. Üretim şartlarının zorlaştığı kış aylarında üretime devam etmekte olan üreticilerin seralarında ve tarlalarında oluşan zararların karşılanması için ek destek verilmelidir.

 

1-2 Ocak 2015 tarihinde aşırı yağışlardan, Gediz ve Sakarya nehirlerinin taşmasından etkilenen yerler:

 

Manisa, Akhisar, Turgutlu, Kırkağaç: Manisa'nın Akhisar ve Turgutlu ilçeleri başta olmak üzere il genelinde gerçekleşen kar yağışı, 120 bin dekarda dikili zeytinliklere ve 860 dekar alanda kurulu seralara ve ürünlere zarar verdi. Ayrıca Gediz nehrinin taşması sonucu tarım arazileri sular altında kalırken, toplam 22 bine yakın kanatlı telef oldu. Manisa'nın Kırkağaç'ın da içinde bulunduğu çeşitli ilçelerinde on binlerce kanatlının, kar yağışı sonucu çatı çökmeleri yüzünden telef olduğu görüldü. Bölgedeki 70'in üzerinde besi çiftliği su baskınlarına maruz kaldı. İlde tarım arazilerinde ekili olan karnabahar, brokoli ve lahana ürünleri zarar gördü. Üzüm bağları da su altında kaldı ancak, suların çabuk çekilmesi nedeniyle zararın boyutu artmadı.

 

Sakarya: İlde kar sularının erimesi sonucu ekili tarım arazilerini su bastı. Sakarya Nehri boyunca uzanan vadide marul dikili olan seralar zarar gördü. Zarar gören seralarda büyük maddi kayıp oluşurken, marul ve taze soğan gibi kış sebzeleri zayi oldu. Sakarya Gevye'de kar yağışı yüzünden çöken çatı nedeniyle 50 bin kümes hayvanı telef oldu."

 

2 Ocak 2015 tarihinde aşırı kar yağışından etkilenen yerler:

 

Kütahya Simav: İlçede gerçekleşen aşırı kar yağışı, seraların yıkılmasına, ürünlerin donmasına neden oldu. İlçede seracılığın yoğun yapıldığı merkez, Eynal, Çitgöl ve Naşa beldelerinde 200 dekar alanda yer alan seralarda marul, fasulye, domates gibi ürünleri zarar gördü.

 

2 Ocak 2015 tarihinde hortumdan etkilenen yerler:

 

Hatay: İlde gerçekleşen hortum seralara zarar verdi. Hortum afeti bazı seraların yıkılmasına neden olurken, çoğu seranın direkleri yerinden söküldü. Seralarda ekili bulunan domates ve biberlerde zarar meydana geldi.

 

4 Ocak 2015 tarihinde aşırı kar yağışından etkilenen yerler:

 

Bursa İnegöl: İlçede aşırı kar yağışı seralara ve ürünlere zarar verdi. İlçede oluşan kar yükü naylon seraların yıkılmasına neden olurken, ürünler zarar gördü.

 

7 Ocak 2015 tarihinde aşırı kar yağışı ve dondan etkilenen yerler:

 

Bursa Mudanya: İlçede aşırı kar yağışı zeytin ve meyve ağaçları zarar gördü. Aşırı kar yüküne dayanamayan ağaç dallarında kırılmalar oluştu.

 

İzmir Gümüldür, Ürkmez ve Seferihisar: İlde aşırı soğuk ve don afeti ağaçta kalan narenciyelere ve zeytinlere zarar verdi. Satsuma mandalina üretiminin yoğun olarak yapıldığı Gümüldür, Ürkmez ve Seferihisar'da çiftçilerin önemli geçim kaynağı olan mandalinalar hasat edilemez duruma geldi. İlde zeytin hasadının henüz yapılmadığı dağlık kesimlerde ürünler aşırı soğuktan zarar gördü. Bazı zeytin ağaçlarında dallarda kırılmalar meydana geldi."

 

-"Riskten korunmanın yolu sigortadan geçiyor"-

 

Tarımın her zaman risklere açık bir üretim şekli olduğunu, her an afet yaşamasının ihtimal dahilinde bulunduğunu bildiren Bayraktar, "tarlasını eken çiftçimiz, ürününü hasat edene kadar diken üstündedir. Hasadı yapmadan doğal afetleri atlattım diyemez. Risk sürekli ve büyük olunca, riskten korunmanın yolu sigortadan geçiyor. Çiftçilerimizin yaşayabilecekleri afetlerin yarattığı risklere karşı korunabilmesi için tarım sigortalarını yaptırmaları gerekiyor" dedi.

 

-"Sigorta kapsamına alınan riskler"-

 

Yaşanan afetlere karşı üreticileri koruyan en önemli enstrümanın tarım sigortaları olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üreticilerin karşılaştıkları riskler karşısında mağduriyetlerinin giderilmesi ve risklere karşı çözüm üretilebilmesi için devlet destekli Tarım Sigortası uygulanıyor.

Geçen yıl tarım sigortaları kapsamında yer alan risklere, bu yıl ilave olarak, meyve bahçeleri ile bağlarda dolu ağı ve örtü sistemleri için dolu paketindeki riskler ve dolu ağırlığı riski eklendi.

Denizlerde ve iç sularda yetiştirilen su ürünlerinin ölüm riski ile kafes ve ağlar için kazalar, predatör saldırısı, fırtına, hortum ve deprem riskleri, arıcılıkta vahşi hayvan saldırı riski de kapsama alındı.

2015 Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında yer alan risklere karşı ürününü tarım sigortası yaptırmak isteyen üreticilerin Tarım Sigortası yapmaya yetkili sigorta şirketlerinden herhangi birinin acentesine ürünlerin sigorta son kabul tarihlerini kaçırmadan (ürünlerin son kabul tarihlerine 'www.tzob.org.tr' adresinden ulaşılabilirler) başvuruda bulunmaları gerekmektedir." 

Çiftçinin en fazla zarar gördüğü kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin de sigorta kapsamına alınması gerektiğini bildiren Bayraktar, "teknik ayrıntılar nedeniyle ürününü sigorta yaptıran üreticiler, çoğu zaman tazminat alamıyor. Bu gibi sigorta kapsamı dışında kalan durumlarda, üretici zararları destekle karşılanmalıdır" dedi.