26 Ağustos 2015 Çarşamba

Hamzalar Bölgesınde Organık Tarım Pazarlama Projesi Uygulandı

Detay:

​Mevlana Kalkınma Ajansı tarafından Teknik Destek Programı kapsamında finanse edilen proje İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünce Hamzalar üreticileri ile birlikte gerçekleştirildi.

Bozkır Hamzalar Mahallesinde organik üzüm üretimiyle uğraşan kayıtlı 26 çiftçi ve organik üzüm üretimine geçme potansiyeli bulunan 14 çiftçiden oluşan toplam 40 üretici ile 3 gün pazarlama, girişimcilik, ürün geliştirme ve pazarlama planı gibi konularda pazarlama altyapısını geliştirmek amaçlı eğitimler verilmiştir. Eğitimler sırasında uzman eğitici Yard.Doç.Dr. Mithat DİREK ile birlikte kursiyerler Hamzalar organik üzümünün pazarlama planını, Hamzalar organik üzümünün SWOT analizini çıkartmışlardır. Hazırlanan pazarlama planı ve analizler organik üzüm için pazar olabilecek alanlarda çalışan, Konya ve civar illerdeki pazarlama aktörlerinin davet edildiği Hilton Otelde gerçekleştirilen Üretici Pazar Aktörleri buluşmasında katılımcılarla paylaşılmıştır. Üretici ve pazar aktörleri buluşmasında çiftçilerin eğitimlerde öğrendikleri bilgileri pratiğe dökmelerine imkan sağlanmıştır.

Gerçekleştirilen faaliyetler ile bölgede organik üzüm üretiminin güçlendirilmesi, üreticilerin daha bilinçli pazarlama yapması ve ürünlerini satabilecekleri pazar ağı ile buluşturulmaları amaçlanmıştır.

 

Proje kapsamında gerçekleştirilen eğitim konuları:

Pazarlama, girişimcilik ve ürün geliştirme
Girişimcilik özelliklerinin sınanması, iş fikri geliştirme ve yaratıcılık
Pazar araştırmasında yapılması gerekenler
Üretim planı, yönetim planı, finansal plan hazırlanması ve pazarlama stratejisi
Markalaşma ve Tanıtım
Tüketici odaklı ürün yönetimi ve ürün geliştirme
Pazarlama planı hazırlanması ve swot
Organik üzümde pazarlama planı hazırlanması
Organik üzüm swot analizi çalışması
Pazarlama Planı Değerlendirmesi ve Pazar Aktörleri ile istişare uygulamaları

Bütün faaliyetleri Mevlana Kalkınma Ajansı, KONDES Danışmanlık (yüklenici firma) ve İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğümüz işbirliği ile gerçekleştirilen projemiz tamamlanmış olup, nihai rapor sürecindedir.

Haberin Videosu İçin Buraya Tıklayınız
25 Ağustos 2015 Salı

Çiftçiye toprak analizi uyarısı

Detay:


​-Çiftçiye toprak analizi uyarısı

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Destekten yararlanacak çiftçilerimiz için toprak analizi yaptırmak şart"

-"Toprak analizi için verilen süre 1 Eylül'de sona erecek"

-"Üreticilerimizin mağdur olmamaları ve sıkışıklığa meydan vermemeleri için analizlerini ay sonuna kadar yaptırmaları önem taşıyor"

 

Ankara – 24.08.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toprak analiz desteğinden yararlanmak için son tarihin 1 Eylül 2015 olduğunu belirterek, destekten yararlanacak çiftçilerin analizleri bu tarihe kadar mutlaka yaptırmaları gerektiğini bildirdi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, bu üretim sezonu için toprak analizi yaptırılması gereken tarihin 1 Kasım 2014'te başladığına dikkati çekerek, "Toprak analizi desteği ödemesinden faydalanmak isteyen çiftçilerimizin toprak analizlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yetkilendirilmiş laboratuvarlarda, 1 Eylül Salı gününe kadar yaptırmaları zorunludur. Aksi halde bu desteklemeden yararlanmaları mümkün değildir" dedi.

Her toprak analizine en fazla 50 dekar için ödeme yapılacağının altını çizen Bayraktar, "Her analiz, en fazla 50 dekarlık bir tarım arazisini temsil eder. Toprak analizlerini yaptıran çiftçilerimizin, yetkilendirilmiş laboratuvarca onaylanmış Toprak Analiz Formlarını, Gıda, Tarım ve Hayvancılık il ve ilçe müdürlüklerine teslim etmeleri gerekmektedir" bilgisini verdi.

 

-ÇKS'ye kayıtlı olmak şart-

 

 Bayraktar, şöyle devam etti

 "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın mazot, gübre ve toprak analizi desteklemelerine ilişkin tebliğine göre, arazi miktarı en az 1 dekar olan Çiftçi Kayıt sistemi ÇKS'ye kayıtlı üreticilerimize toprak analizi destekleme ödemesi yapılacak. Bu destek çerçevesinde çiftçilerimize dekar başına 2,5 lira ödeme yapılacak.

ÇKS'ye kayıtlı olup, üretim alanı 50 dekar ve üzerinde olan her bir tarım arazisinin gübre destekleme ödemesinden yararlanabilmesi için yetkilendirilmiş laboratuvarlarda 1 Eylül'e kadar toprak analizi yaptırması zorunludur. 50 dekarın altındaki tarım arazisi için bu şart aranmamaktadır.

Desteklerden yararlanacak çiftçilerimizin olası sıkışıklıklara meydan vermemek için son günü beklemeden toprak analizi yaptırmaları önemlidir."

 

-Toprak analizinin önemi-

 

Yüksek verim ve kaliteli üretim için gerekli unsurların başında dengeli ve düzenli gübrelemenin geldiğine işaret eden TZOB Genel Başkanı Bayraktar, şunları kaydetti:

"Dengeli ve düzenli gübrelemenin yolu da toprak analizinden geçmektedir. Bitkinin düzgün bir şekilde büyümesi ve gelişebilmesi için ihtiyaç duyduğu bitki besin maddelerinin düzeyinin tespiti ise ancak toprak analiziyle mümkündür. Toprak analizi sonucuna göre hangi gübreden ne kadar, ne zaman ve nasıl verileceği tespit edilir. Doğru gübre kullanımıyla üreticilerimiz gereğinden fazla gübreleme yapmayacağından maddi kayba uğramadığı gibi, bitki de optimum fayda elde etmiş olmaktadır. Ayrıca yanlış gübre kullanımından kaynaklan üründe meydana gelebilecek olası zararlar da engellenmiş olur.

Bu nedenlerle üreticilerimizin gübre kullanmadan önce mutlaka toprak analizini yaptırması ve alacağı analiz raporuna göre gübre kullanması gerekmektedir."

13 Ağustos 2015 Perşembe

İl Sosyal GüvenlikMüdürlüğünden Ziyaret Odası Ziyareti

Detay:

​Konya Sosyal Güvenlik İl Müdürü Murat Mustafa Yavuz ve Müdür Yardımcısı Mevlüt Dindar İlçemiz Ziraat Odası Başkanı Ali Köse'yi makamında ziyaret etti.

Sıcak samimi bir ortamda gerçekleşen ziyarette Tarım Bağkuru hakkında fikir alış verişinde bulundular Bozkır Ziraat Odası Başkanı Ali Köse Konya Sosyal Güvenlik İl Müdür ve Müdür yardımcısının gerçekleştirmiş oldukları ziyaretlerinden dolayı teşekkürlerini iletti.



4 Ağustos 2015 Salı

Başkan Ali Köse; Terör Olaylarını Nefretle Kınadı

Detay:

​BOZKIR ZİRAAT ODASI BAŞKANI ALİ KÖSE TERÖRÜR NEFRETLE KINADI

Köse bu günlerde yaşanan terör olaylarından dolayı asker ve polislerimiz şehit düşmektedir.

Gözleri dönmüş PKK canilerinin mutlak ve mutlak bin mislisi ile altında kalacakladır. Türk milleti asil bir millet olup bir çok savaşlar yapıp hep kazanmışlardır. Binlerce şehit vermiştir, değ ilki dört çapulcu PKK terörünün hakkından gelemeyecek tüm vatandaşlarımızın şehit kanıyla meydana gelen Türk bayrağını asmaya ve terörü lanetlemeye davet ediyorum. Rabbim ölen asker ve polislerimize şehitlik mertebesini nasip etsin diyor ölen şehitlerimize

Allah tan rahmet ateş düşen ailelerine ve Türk milletine baş sağlığı diliyorum. Cenabı hak her türlü bela ve törerü karşı Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun dedi.

ALİ KÖSE
BOZKIR ZİRAAT ODASI BAŞKANI
24 Temmuz 2015 Cuma

Tzob'dan Otomasyonda eğitim atağı

Detay:

​-Otomasyonda eğitim atağı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Otomasyonun daha verimli kullanılması ve işlevselliğinin artırılması için 29 pilot ilde yapılan eğitimler tamamlandı"

-"680 Ziraat Odasından 1114 personele verilen eğitim, hedeflendiği gibi kısa bir zamanda bitirildi"
-"Bu sayede kullanıcıların, otomasyonu yanlış kullanımları giderilip, programa entegrasyon maksimuma çıkarıldı"

Ankara - 24.07.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, faaliyete geçen otomasyon sisteminin daha verimli kullanılması ve işlevselliğinin artırılması için 29 pilot ilde yapılan eğitimlerin tamamlandığını bildirerek, "680 Ziraat Odasından 1114 personele verilen eğitim, hedeflendiği gibi kısa bir zamanda bitirildi" dedi.
Bayraktar yaptığı açıklamada, eğitimlerle, çiftçi işlemlerinin daha hızlı girilmesinin sağlandığını, Ziraat Odalarının idari işlemleri ile ilgili modüllerin kullanıcılara aktarıldığını belirtti.
Eğitimlerde sık sık üye ve veri giriş işlemlerinin örneklendirildiğinin altını çizen Bayraktar, "bu sayede kullanıcıların, otomasyonu yanlış kullanımları giderilip, programa entegrasyon maksimuma çıkarıldı" dedi.

-Otomasyon Sistemi-

Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği'nin iş ve işlemlerinde profesyonelliğin sağlanması için otomasyonun önemine vurgu yapan Bayraktar, şunları kaydetti:
"Sisteminin çok geniş uygulama sahası bulunuyor. Çiftçi kütük bilgileri, arazi ve tarımsal bilgiler, üretim deseni ve miktarları, bina ve tesis varlığı, alet ve makine varlığı, hayvan ve su ürünleri varlığı sistemde görülebiliyor. Çiftçilerin Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) kayıtları çevrimiçi olarak yapılabiliyor. E-devlet kapsamında kamu ve diğer kuruluşlarla web servisleri üzerinden bilgi paylaşımında bulunulabiliyor. Çiftçiler için gerekli belgeler anında hazırlanabiliyor."
Otomasyon sisteminde, çiftçilere ilişkin üye kayıt defterleri başta olmak üzere üyeliğe dair tüm ayrıntıların yer alacağını vurgulayan Bayraktar, "İçişleri Bakanlığı aracılığıyla kimlik ve adres bilgileri, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü aracılığıyla tapu kayıtları, SGK ile sosyal güvenlik bilgileri sorgulanabiliyor." 
Sistem ilerleyen zamanlarda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) ile entegre çalışabilecek."

21 Temmuz 2015 Salı

Antep fıstığında fiyata dikkat…

Detay:

​-Antep fıstığında fiyata dikkat…

-TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar:
-"Üretim artışı beklenen Antep fıstığında fiyatların çok fazla düşmesinin önüne geçmek için ihracat kanalları zorlanmalı"
-"Dünyanın üçüncü büyük üreticisi Türkiye, Antep fıstığında yeterince ihracat yapamıyor"
-"Antep fıstığı üretiminde geleneksel metotlar bırakılmalı, kalite ve verimi artıran sulamaya önem verilmelidir"
-"Diğer ülkelerle rekabet edebilmek için sulamanın yanında teknik, hasat ve hasat sonrası işlemlerin modern bir şekilde yapılması gerekiyor"
-"Kaçak fıstık girişi önlenmelidir. Yeni kurulacak kapama fıstık bahçelerine tesis desteği verilmeli, alan bazlı desteğe geçmeliyiz"
-"Depolama süresi uzun olan Antep fıstığında, piyasada kaliteli ürünün her an bulunabilmesi, fiyat istikrarı sağlanması ve üreticimizin yeterli gelir elde edebilmesi 
için lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsaları kurulması bir zorunluluktur"
-"Lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsalarının hayata geçirilmesi üreticimizin ürününü değerine pazarlamasını sağlayacak, fiyat istikrarında sürdürülebilirlik ile kaliteli ürünün her an piyasada bulunabilirliği mümkün olacak"

Ankara – ...07.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretim artışı beklenen Antep fıstığında fiyatların çok fazla düşmesinin önüne geçmek için ihracat kanallarının zorlanması gerektiğini bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2013 ve 2014 yıllarında Antep fıstığında olumsuz hava koşuları ve Antep fıstığının periyodisite göstermesi sebebiyle rekoltede düşüş yaşandığını, üretimin 2014'de 80 bin tonda kaldığını, bu yıl ise 150-160 bin tonluk bir üretim beklendiğini vurguladı. Üretimdeki büyük oynamaların fiyatlarda istikrarsızlığa yol açtığını, bunun ise bazen üretici bazen de tüketici açısından olumsuzluk taşıdığını belirten Bayraktar, "bu yıl üretimde önemli miktarda artış olacağı tahmin ediliyor. Antep fıstığında fiyatların çok fazla düşmesinin önüne geçmek için ihracat kanallarının zorlanması gerekir" dedi.
Şemsi Bayraktar, bazı ülkelerin ticari ve teknik avantajlar sağlayabilmek için bilgi saklamaları, bazı tüccarların ticari teknik engelleri aşmak için satışları başka ülkeler adına yapmaları, bazı üreticilerin vergi ve benzeri olası cezalardan kaçınmak için yanlış bilgi vermeleri, çok çeşitli kullanımı olan bir ürün olması nedenleriyle dünyada ve Türkiye'de Antep fıstığının gerek üretim gerek ticaretine yönelik sağlıklı istatistiki verilere ulaşmanın oldukça zor olduğunun altını çizdi. 

-Üretimin yüzde 83,4'ü İran, ABD ve Türkiye'den-

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, şunları kaydetti:
"Antep fıstığı, periyodisite gösteren bir meyve türü olduğundan üretim yıllara ve ülkelere göre değişimler göstermektedir. Dünya Antep fıstığı üretiminde ilk üç sırayı İran, ABD ve Türkiye almaktadır. Dünya toplam Antep fıstığı üretiminin ortalama yüzde 83,4'ü İran, ABD ve Türkiye tarafından üretilmektedir. Türkiye 2006 yılında üretimde dünya ikincisi iken 2007'den itibaren ikinciliği ABD'ye kaptırmıştır. İran ve ABD, Antep fıstığı üretimini ovalarda, sulu koşullarda, büyük arazilerde, birim alana sık ağaç dikimiyle yapmakta ve dekara yüksek verim almaktadır. Türkiye'de ise Antep fıstığı tarımı daha ziyade kıraç koşullarda yapılmaktadır. Ayrıca Türkiye'de yetiştirilen Antep fıstığı genellikle aroması yoğun ve lezzetli, ayıklanması nispeten zor olduğundan kabuksuz tüketime uygun uzun çeşitlerdir. İran ve ABD'nin ürünleri ise daha verimli ancak nispeten daha lezzetsiz, iri ve çıtlaklık oranı yüksek yuvarlak çeşitlerdir.
Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) 2012 yılı verilerine göre, dünyada üretilen 1 milyon 5 bin ton Antep fıstığının 472 bin tonunu İran, 235 bin tonunu ABD, 150 bin tonunu Türkiye, 74 bin tonunu Çin, 57 bin tonunu Suriye, 10 bin tonunu Yunanistan üretmektedir. Afganistan'ın 3, Tunus ve İtalya'nın 2'şer bin tonluk üretimi bulunuyor. Diğer ülkeler de 22 bin ton Antep fıstığı üretiyor."

-İller arasında Şanlıurfa birinci-

Türkiye'de 41 ilde Antep fıstığı yetiştirildiğini, üretimin çok büyük bir bölümünü Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinin sağladığını belirten Bayraktar, "TÜİK'in 2014 verilerine göre, Şanlıurfa 21 bin 494 tonluk üretimle birinci. Bu ilimizi, Antep fıstığı ağaç sayısında birinci olan Gaziantep 17 bin 231 tonla, Siirt 15 bin 228 tonla takip etti. Adıyaman 9 bin 704, Kahramanmaraş 2 bin 438, Kilis 2 bin 349, Manisa 2 bin 45, Diyarbakır 1511, İzmir 1281, Mersin 1232, Mardin 1213, Çanakkale 769, Batman 692, diğer iller 2 bin 813 ton Antep fıstığı üretti" dedi.

-Üretimi ve ihracatı artırma potansiyelimiz var-

Ülkemizde Antep fıstığı sulanmayan koşullarda yetiştirildiğine işaret eden Bayraktar, Antep fıstığı üretiminde ileri olan ülkelerden gerek İran, gerekse ABD'nin Kaliforniya eyaletinde yetiştiriciliğin sulu koşullarda yapıldığını vurguladı. 
Bayraktar şunları kaydetti:
"Ülkemizde halk arasında Antep fıstığının sulanmadan yetiştirileceği şeklinde yanlış bir kanı yaygın olmasının yanında sulama imkanlarının da yetersiz olması sebebiyle Antep fıstığı üretimimiz düşüktür. Antep fıstığı sulamadan değil taban suyu seviyesinin yüksek olmasından hoşlanmaz. Antep fıstığı üretiminde geleneksel metotlar bırakılmalı, kalite ve verimi artıran sulamaya önem verilmelidir. Dünyada üretim bakımından ilk sırada yer alan İran'da yetiştiricilik sulanan koşullarda, sık dikim ya da yoğun dikim şartlarında yetiştirilmektedir. Bakım işlemleri ve hasat yine diğer ülkelerdeki gibidir. ABD'de ise yine sulanan koşullarda yetiştiricilik gerçekleştirilirken hasat ve hasat sonrası tüm işlemler mekanizasyonla yapılmaktadır. Ülkemizde ise hasat elle ve hasat sonrası işlemler de yaygın olarak geleneksel yöntemlere göre yapılmaktadır. Diğer ülkelerle rekabet edebilmek için sulamanın yanında teknik, hasat ve hasat sonrası işlemlerin modern bir şekilde yapılması gerekiyor. Dünyanın üçüncü büyük üreticisi Türkiye, Antep fıstığında yeterince ihracat yapamıyor."

-Yapılması gerekenler-

Bayraktar, Antep fıstığı sektöründe görülen sorunları ve yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
"Serbest bölgenin yakın olmasından dolayı, İran'dan kaçak bavul ticaretiyle İran fıstığının üreticimizin satış fiyatının yarısına gelmesi, çiftçilerimizi zor durumda bırakmaktadır. Tedbir alınarak kaçak fıstık girişi önlenmelidir.
Yeni kurulacak kapama fıstık bahçelerine tesis desteği verilmeli, alan bazlı desteğe geçmeliyiz.
Diğer taraftan depolama süresi uzun olan Antep fıstığında, piyasada kaliteli ürünün her an bulunabilmesi, fiyat istikrarı sağlanması ve üreticimizin yeterli gelir elde edebilmesi için lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsaları kurulması bir zorunluluktur. Lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsalarının hayata geçirilmesi üreticimizin ürününü değerine pazarlamasını sağlayacak, fiyat istikrarında sürdürülebilirlik ile kaliteli ürünün her an piyasada bulunabilirliği mümkün olacaktır."

Saldırıyı lanetliyoruz...

Detay:

​-Saldırıyı lanetliyoruz…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Ülkemizin huzurunu, birlik ve bütünlüğünü hedef alan bu terör saldırısını lanetliyoruz"

-"Devletimizin perde önündeki ve arkasındaki canileri mutlaka ortaya çıkarıp adalete teslim edeceğine olan inancımız tamdır"


Ankara – 20.07.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Şanlıurfa Suruç'ta meydana gelen ve ilk belirlemelere göre 28 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 100'e yakın vatandaşımızın da yaralandığı terör saldırısını lanetlediğini bildirdi. 
Bayraktar, Suruç'taki patlamayla ilgili yayımladığı mesajda, ilk belirlemelere göre saldırıda 28 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, can kaybının artmasından endişe edildiğini belirtti. 
Şemsi Bayraktar, şunları kaybetti:
"Ülkemizin huzurunu, birlik ve bütünlüğünü hedef alan bu terör saldırısını lanetliyoruz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Bu saldırıyı gerçekleştirenler, adalet önünde bunun hesabını mutlaka vereceklerdir. Devletimizin perde önündeki ve arkasındaki canileri mutlaka ortaya çıkarıp adalete teslim edeceğine olan inancımız tamdır. 
Milletimizin birlik ve bütünlüğüne yönelik bu tür alçak saldırılar, bu ülkeyi asla bölemeyecek, hainler kirli amaçlarına asla ulaşamayacaklardır."

5 Haziran 2015 Cuma

Dünya Çevre Günü…

Detay:


​-Dünya Çevre Günü…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Çevre sorunları geleceğimiz için büyük tehdit"

-"Hava, toprak, su kaynaklarının kirlenmesi, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının giderek azalması, erozyon, toprağın bozulması, biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya başlaması başlıca çevre sorunlarını oluşturmaktadır"

-"Toprak ve su kaynaklarını iyi yönetemezsek, tarımda verimliliği artıramayız, ülke nüfusunun gıda güvencesini, ekonomik kalkınmayı sağlayamayız"

-"Ülkemizde gelecek kuşakların gıda ihtiyacının garanti altına alınması için tarımda sürdürülebilirlik şarttır"

-"Sulamada etkinliğin sağlanması, yüzey ve yeraltı sularının en uygun şekilde depolanması,  toprak ve su kaynaklarında kirliliğin ve israfın önlenmesi, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi, erozyonun ve çoraklaşmanın önüne geçecek önlemlerin alınmasıyla toprak su kaynaklarını koruyabiliriz"

-"Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının etkinliği artırılmalı, kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir. Aksi takdirde ülkemiz ve dünyamız yaşanmaz hale gelecektir"

-"Küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliğinin, 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorun olacağı aşikardır"

-"Ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde yaşanan doğal afetler ve dengesizliklerin küresel ısınmayla yakından bağlantılı olduğu bilim adamları tarafından ifade edilmektedir"

-"İklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmaları salt bir çevre sorunu olarak algılanmamalıdır"

 

Ankara – 05.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çevre sorunlarının tüm canlı yaşamın geleceği için büyük tehdit halini aldığını bildirerek, "hava, toprak, su kaynaklarının kirlenmesi, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının giderek azalması, erozyon, toprağın bozulması, biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya başlaması başlıca çevre sorunlarını oluşturmaktadır" dedi.

Bayraktar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 1970'li yıllardan itibaren hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme, sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek yaygınlaşmasının çevre kirliliğine ve sorunlarına neden olduğunu belirtti. Şemsi Bayraktar, gerekli çevresel önlemler alınmadan, arıtma tesisleri kurulmadan, geri dönüşüm alanları hazırlanmadan üretime geçen sanayi tesisleri veya sanayi bölgelerinin, ormanların tahribinin, yangınların, arazilerin yanlış kullanımının, erozyonun, aşırı otlatma sonucu doğal bitki örtüsünün tahribinin, maden, kireç, taş ve kum ocaklarının faaliyetlerinin de çevreyi kirleten faktörler arasında sayıldığını bildirdi.

 

-"Kirlenme artık canlıların yaşamını tehdit eder boyutlara ulaştı"-

 

Sonuç olarak kirlenen hava, su ve toprak kaynaklarının günümüzde artık canlıların yaşamını tehdit eder boyutlara ulaştığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

"Ülkemizde de çevre sorunları, bölgelere göre değişmekle beraber özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerimizde insan sağlığını tehdit eder noktalara ulaşmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, illerde su kirliliği, hava kirliliği, atıklar, gürültü kirliliği, erozyon öncelikli sorunlardır. Erozyon, ülkemizin çok büyük bölümünde görülen, Türkiye'nin her yıl zengin toprak yüzeyinin yok olmasına yol açan başta gelen sorunlarımızdan biridir. Yine atık sorunu önem taşımaktadır. Su kaynaklarımız hızla kirlenmektedir. Yanlış sulama özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde toprakta tuzlanmaya, çoraklaşmaya neden olmaktadır.

Özellikle nehir ve akarsulara kentsel kanalizasyon sularının arıtılmadan veya kısmen arıtılarak yüzey sularına deşarj edilmesi, kanalizasyon sistemlerinden ve açıktaki katı atık yığınlarından kaynaklanan sızıntıların yer altı sularına karışması kirliliğe neden olmaktadır. Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan zirai mücadele ilaçlarının ve gübrelerin aşırı ve bilinçsiz kullanımı özellikle akarsulardaki su kirliliğini hızla artırmaktadır. Sanayi faaliyetleri sonucu meydana gelen atıklar, akarsuları ve yer altı sularını kirletmektedir. Anız yakma ve kaçak avlanma da biyolojik çeşitlilik üzerinde tehdit oluşturmaktadır.

Kocaeli'nin Körfez bölgesi ve çevresi sanayi atıklarından büyük oranda kirlenmiştir. Ergene Havzası, sanayi ve tarım kökenli kirlilik ve evsel atıklardan ciddi biçimde etkilenmektedir.

Ege Bölgesi'nde özelikle Büyük Menderes Nehri kirlenmiştir. Büyük Menderes nehrinde evsel atıklar, sanayi kuruluşlarında oluşan endüstriyel atıklar, gübre ve pestisit kullanımından dolayı içinde çeşitli kimyasal maddeler bulunan, sulamadan dönen sular ile jeotermal enerji santrali atık suları kirlilik kaynaklarıdır."

 

-"Gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimiyle yetiştirilmesi sağlanmalı"-

 

Ülkemizde tarımda verimliliğin artması ve gelecek kuşakların gıda ihtiyacının garanti altına alınması için tarımda sürdürülebilirliği sağlamanın şart olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:

"Toprak ve su kaynaklarını iyi yönetemezsek, tarımda verimliliği artıramayız, ülke nüfusunun gıda güvencesini, ekonomik kalkınmayı sağlayamayız. Sulamada etkinliğin sağlanması, yüzey ve yeraltı sularının en uygun şekilde depolanması,  toprak ve su kaynaklarında kirliliğin ve israfın önlenmesi, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi, erozyonun ve çoraklaşmanın önüne geçecek önlemlerin alınmasıyla toprak su kaynaklarını koruyabiliriz.

Çevre sorunlarının önüne geçebilmek için gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimiyle yetiştirilmesinin sağlanması gerekir.

Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının etkinliği artırılmalı, kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir. Aksi takdirde ülkemiz ve dünyamız yaşanmaz hale gelecektir.

Plansız kentleşmenin önüne geçilmelidir.

Ormanlık alanların artırılması ve korunması sağlanmalıdır.

Kaliteli yakıtlar kullanılmalıdır.

Çevre konusunda yapılacak yatırımlar teşvik edilmelidir.

Ülkemiz tarım politikalarında çevre boyutunun ayrıca ele alınması önemlidir."

 

-"Küresel ısınma büyük tehdit"-

 

"Küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliğinin, 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorun olacağının aşikardır" diyen Bayraktar, şunları kaydetti:

"Dünyada küresel ısınmanın etkileri ve bitki örtüsünün zayıflamasıyla birlikte, ani ve şiddetli yağışlarla sellerin meydana geliyor ve doğal felaketler yaşanıyor. Küresel ısınma sonucu akarsu havzalarında yıllık akımlarda meydana gelecek azalma sonucunda tarımsal su gereksinimi artıracaktır. Su azalması, tarımsal üretim üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Bu nedenle Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde 3-14 Haziran 1992 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda dünyadaki en önemli çevre sorunlarından olan iklim değişikliği ve çölleşme konuları da gündeme getirilmiştir. Bu konferansta küresel ısınmayı durdurmak amacıyla, insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan sera gazı miktarının sınırlandırılmasını hedefleyen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi imzaya açılmış ve 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Ülkemiz de atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önlemek ve belli bir seviyede durdurmak için akdedilen "İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi "ne 24 Mayıs 2004 tarihinde 189'ncu taraf olarak resmen katılmıştır. 16 Şubat 2005'te fiilen yürürlüğe giren Kyoto Protokolü'ne Türkiye 26 Ağustos 2009 tarihinde taraf olmuştur.

İnsan sağlığı, ekosistemler, hatta insan neslinin sürdürülmesi bakımından tehdit oluşturabilecek olumsuz etkileri nedeniyle çok ciddi sosyo-ekonomik sonuçlara yol açabilecek bir sorun olarak değerlendirilen iklim değişikliği, özellikle son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştır.

 Sera gazı salınımlarının şimdiki hızında artmaya devam etmesi ve salınımların sanayi öncesi, 1850'li yıllar düzeyinin iki katına çıkması durumunda dünyamızın, bu yüzyıl içinde yaklaşık 3-6 santigrat derecelik ortalama sıcaklık artışı ve bunun küresel düzeyde yol açacağı doğal afetlerle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemeldir.

İçinde bulunduğumuz dönemde, yüzyıllardır dünyada tescil edilebilen en sıcak değerlere rastlanmaktadır. Ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde yaşanan doğal afetler ve dengesizliklerin küresel ısınmayla yakından bağlantılı olduğu bilim adamları tarafından ifade edilmektedir.

 

-"Akdeniz Havzası iklim değişikliğinden ciddi boyutlarda etkilenecek"-

 

Türkiye'nin de yer aldığı Akdeniz Havzası'nda bulunan ülkelerin iklim değişikliğinden ciddi boyutlarda etkilenecek olmaları artık bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Türkiye, küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının azalması ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz yönlerinden etkilenmeye başlamıştır. Ülkemizde de son dönemde birçok sel ve doğa felaketi yaşanmıştır."

 

-"Düşük karbonlu ekonomiye geçilmesi…"-

 

İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, düşük karbonlu ekonomiye küresel düzeyde geçilmesi hususunun, insanların yaşam biçimlerini, üretim ve imalat yöntemlerini değiştirecek köklü bir dönüşüm öngördüğünü vurgulayan Bayraktar, "Bu nedenle iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmaları salt bir çevre sorunu olarak algılanmamalıdır. Gerçekte, bu mücadele gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin izleyeceği büyüme stratejilerini, enerji politikalarını, sağlık ve tarımla ilgili programlarını, su kaynaklarının kullanımını, gıda güvenliğini, düşük karbonlu ekonomiye geçiş ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini doğrudan etkileyebilecek ve bunların geliştirilmesinde belirleyici olabilecektir" dedi.   

4 Haziran 2015 Perşembe

Yeni dünya tezgahları doldurdu…

Detay:


​-Yeni dünya tezgahları doldurdu…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Üretimi 12 bin tonlarda seyreden yeni dünyada Türkiye gerekli tüm üretim koşullarına sahip"

-"2014 yılında üretim, yüzde 6,6 artışla 12 bin 900 tona ulaştı"

-"Yeni dünyada üretimin yüzde 88,3'ünün yapıldığı Antalya ve Mersin'i oldukça geriden Hatay, Muğla, Adana takip ediyor"

 

Ankara – 04.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, hasatla birlikte tezgahları dolduran yeni dünyada üretimin 12 bin tonlarda seyrettiğini, Türkiye'nin gerekli tüm üretim koşullarına sahip olduğunu bildirdi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, anavatanı Çin ve Japonya olan yeni dünyanın bin yılı aşkın bir süredir Japonya'da yetiştirildiğinin bilindiğini belirtti. Yeni dünyanın 1700'lü yıllarda Avrupa'ya, 1800'lü yıllarda ise Cezayir ve Lübnan üzerinden Türkiye'ye geldiği bilgisini veren Bayraktar, özellikle Akdeniz Bölgesi'nin yeni dünya için uygun ekolojik koşullara sahip olduğunu vurguladı.

Dünyada Çin, İspanya ve Pakistan gibi ılıman iklime sahip ülkelerin yeni dünya üretimi ve ihracatında başta geldiğini belirten Bayraktar, Türkiye'nin üretim ve ihracatta bu ülkeleri izlediğini bildirdi.

Türkiye'de yeni dünya üretiminin yüzde 95,2'sinin Akdeniz Bölgesi'nde yapıldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"1995 yılında 12 bin 500, 1996 yılında 12 bin 600 ton olan yeni dünya üretimi, 1997 yılında 10 bin tona indikten sonra 1999 yılında yeniden 12 bin tona çıktı. 2004 yılında 9 bin 250 tona inen üretim, 2005 yılında 12 bin, 2009 yılında 12 bin 986 tona yükseldi. 2011 yılında 12 bin 93 tona inen üretim, 2012 yılında yeniden 12 bin 902 tona çıktı. 2013 yılında 12 bin 105 tona gerileyen yeni dünya üretimi, 2014 yılında yüzde 6,6 artışla 12 bin 900 tona ulaştı. Yeni dünyada Türkiye, gerekli tüm üretim koşullarına sahip bulunuyor. Buna rağmen, üretim 12 bin tonlarda seyrediyor.

Yeni dünyada üretimin yüzde 88,3'ünün yapıldığı Antalya ve Mersin'i oldukça geriden Hatay, Muğla, Adana takip ediyor. Antalya 5 bin 746 ton, Mersin 5 bin 647 ton üretimle iller arasında ilk iki sırayı alırken, bu illeri 638 tonla Hatay, 315 tonla Muğla, 200 tonla Adana, 122 tonla Aydın takip ediyor. Az da olsa Rize, Osmaniye, Düzce, Trabzon, Artvin, Bursa, Mardin, Isparta, Çanakkale, Kocaeli, Kütahya ve Ordu illerinde de yeni dünya üretimi yapılıyor."

 

-"Üretimin artması, iç piyasadan çok ihracata bağlı"-

 

Üretimin az olmasına karşın az da olsa ihracat yapıldığı belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

"Yeni dünya üretiminin artırılması mümkündür. Ancak üretimin artması, iç piyasadan çok ihracata bağlıdır. Halen çok büyük bölümü Irak'a olmak üzere, 538 bin dolarlık 1562 ton yeni dünya ihracatı var. Özellikle yeni pazarlar üretimin artmasını sağlayacaktır. Yeni dünya üretiminin en fazla yapıldığı ilçe olan Alanya'da, örtü altı üretim de başladı. Örtü altı yetiştiriciliğinin yaygınlaşması üretimi ve kaliteyi artıracaktır. Yeni dünya üretimi, özellikle erken dönemde yüksek fiyatla pazarlanabilmesinden dolayı yaygınlaştırılabilir. Önceleri tohumla üretim yaygın iken, son dönemlerde standart çeşitlerle aşılı üretime geçilmiştir. Yeni dünyanın en büyük avantajlarından biri, pazarda meyve çeşitliliği ve miktarının az olduğu ilkbahar döneminde pazara arz edilmesidir. Bu dönemde yeni dünya için iyi bir pazarlama fırsatı doğmaktadır. Yeni dünya yetiştiriciliği önemini artırarak sürdürecektir. Üretim artışı için hem ağaç sayısı hem de ağaç başına 46 kilogramlarda seyreden ortalama verim artırılmalıdır."

 

-"Vitaminler yönünden son derece zengin"-

 

Yeni dünyanın baharın geldiğini müjdeleyen koyu sarı, sulu, iri çekirdekli bir meyve olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"A vitamini yönünden çok zengin olan, göz ve cilt sağlığına iyi geldiği söylenen yeni dünya da üretim artırılmalıdır. Diyet lifleri ve pektin yönünden de iyi bir kaynak olan yeni dünya, sindirim sisteminin de dostudur. İçeriğinde bulunan antioksidan etkilere sahip flavonoidlerin, hücre hasarını önlediği, kalp hastalıklarına karşı koruduğu ve enzim aktivitelerini düzenlediği öne sürülmektedir. Yeni dünya ayrıca, antioksidanların etkilerini artıran malik asit ve B grubu vitaminler yönünden de son derece zengin bir meyvedir."

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Çiftçilerimiz Devletimizden yardım bekliyor

Detay:

​Bozkır Ziraat Odası Başkanı Ali Köse, Dondan etkilenen çiftçilere Devletimizin yardım elini uzatmasını istedi.

İlçemizde Nisan ayında meydana gelen don olayında çiftçi-lerimizin ürünlerinin büyük bir bölümü zarar görmüştü.

Konu ile ilgili olarak Bozkır Ziraat Odası Başkanı Ali Köse, gazetemize kısa bir açıklama yaptı. Başkan Köse; İlçemizdeki bitki deseninin de mevcut olan yumuşak çekirdekliler (elma, armut), taş çekirdekliler (kiraz, erik, şeftali) ve üzüm bağlarında yaklaşık % 30 ile % 70'i zarar gören üreticilerimizin zararlarının karşılanması için devletimizden acil yardım bekliyor dedi.