4 Şubat 2015 Çarşamba

Doğal afetler çiftçinin belini büküyor…

Detay:


​-Doğal afetler çiftçinin belini büküyor…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-"31 Ocak-2 Şubat tarihleri arasında meydana gelen lodos fırtınası ve aşırı yağışlar nedeniyle çiftçimiz bir kez daha mağdur oldu"

-"Hafta sonu meydana gelen lodos fırtınası ve aşırı yağışlar, büyük zarara yol açtı. Şiddetli fırtınanın yol açtığı hasarlar nedeniyle de can kayıpları da yaşandı"

-"Yaşanan doğal afetler, içinde bulunduğu sıkıntılara rağmen üretimi bırakmayan çiftçimizin belini büküyor"

-"Fırtına nedeniyle ahırlar, küçükbaş hayvan barınakları, kümesler, seralar zarar gördü. Yer yer ağaçlar kökünden söküldü. Bazı yerler de ise dallarda kırılmalar meydana geldi"

-"31 Aralık'tan sonraki doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin kredi borçları da ertelenmelidir"

 

Ankara – 04.02.2015 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklık ve don başta olmak üzere 2013-2014 üretim döneminde hemen hemen bütün afetleri yaşayan üreticilerin, 2015 yılına da afetlerle başladığını bildirerek, "Ocak ayında meydana gelen aşırı yağmur ve kar yağışı ve su baskınlarının ardından, 31 Ocak-2 Şubat tarihleri arasında meydana gelen lodos fırtınası ve aşırı yağışlar nedeniyle çiftçimiz bir kez daha mağdur oldu" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımın üstü açık bir fabrika olduğunu, çiftçinin, iklim koşullarında meydana gelen olumsuzluklardan en fazla etkilenen kesim olduğunu belirtti.  Yaşanan doğal afetlerin, içinde bulunduğu sıkıntılara rağmen üretimi bırakmayan çiftçinin belini büktüğünü vurgulayan Bayraktar, hafta sonu meydana gelen lodos fırtınası ve aşırı yağışların büyük zarara yol açtığına dikkati çekti.

 

-Yalova, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Muğla, Bilecik, Kocaeli, Sakarya,

İzmir, Edirne ve Tekirdağ'da hasar var-

 

Fırtına nedeniyle ahırların, küçükbaş hayvan barınaklarının, kümeslerin, seraların zarar gördüğünü, yer yer ağaçların kökünden söküldüğünü, bazı yerler de ise dallarda kırılmalar meydana geldiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"Şiddetli fırtınanın yol açtığı hasarlar nedeniyle de can kayıpları da yaşandı.

İllerde ilk tespitlere göre meydana gelen hasar durumuna baktığımızda,

Yalova'da etkili olan kuvvetli lodos, ildeki seraların yüzde 80'inde zarara yol açtı.  Örtü altı sebze ve kesme çiçek büyük maddi zarar gördü. Meyve bahçelerinde ise ağaç sökülmeleri, dal kırılmaları oldu.

Bursa'da özellikle şehir merkezinde maddi hasar meydana geldi. Ağaçlar söküldü. Bir vincin devrilmesi sonucu bir kişi hayatı kaybetti.

Bursa'nın Mustafakemalpaşa İlçesi'nde samanlığın çatısının uçmasını engellemeye çalışan üreticimiz hayatını kaybetti. Daha çok ahırlarda çatıların uçması, toprak yapıların yıkılması nedeniyle maddi kayıp yaşandı.

Balıkesir'de lodos fırtınası, seralar, ahırlar, küçükbaş hayvan barınakları ve tavuk kümeslerinde hasara yol açtı. Fırtına nedeniyle çatısı çöken ahırlarda hayvanlar zarar görürken, pek çok ağaç da kökünden söküldü. Sökülen ağacın saplandığı bir kişi yoğun bakımda bulunuyor.

Balıkesir'in Burhaniye İlçesi'nde bir çiftçi, içinde bulunduğu ahırın çatısı çökünce yaşamını yitirdi.

Yine Balıkesir'in Edremit İlçesi'nde ise ağaçlarda kırılmalar, daha çok sebzelerde hasar meydana geldi.

Çanakkale'de daha çok ahır çatılarının zarar görmesi nedeniyle maddi kayıp yaşandı. Zeytinliklerde dal kırılmaları meydana geldi. Biga'da çatıya çıkan bir kişi hayatını kaybetti.

Muğla'da soğuk esen fırtına seralarda ve turunçgillerde zararlara neden oldu. Özellikle Dalaman ve Ortaca'da tarımsal alanlarda oluşan zararlar, çiftçilerimizi mağdur etti.

Muğla Dalaman'da ilçenin denizden gelen rüzgarlara açık olması soğuk ezen fırtınanın büyük oranda zarar vermesine neden oldu. Fırtınanın kesilmiş olmasına rağmen, 2 gündür yağış devam ediyor. Fırtına seraların uçmasına, yıkılmasına, portakal bahçelerinde dal kırılmalarına, portakal dökümlerine neden oldu.

Yine Muğla Ortaca'da seralarda zarar yok denecek kadar azken, portakal bahçelerinde dal kırılmalarına, büyük oranda portakal dökümlerine neden oldu. İlçede yıllık üretimi 10 bin ton olan portakalda yaklaşık yüzde 50 zarar meydana geldi. Hasar Tespit Komisyonu oluşturuldu ve çalışmalara başlandı.

Bilecik'te de ahırların, samanlıkların çatıları uçtu, sebze alanları zarar gördü.

Kocaeli'nde daha önce kar yağışından zarar gören seraları, bu sefer de fırtına vurdu.  Daha yeni seralarının naylonlarını yenileyen üreticiler, büyük maddi kayba uğradı. İldeki seraların ancak yüzde 10'unun sigortalı olduğu dikkate alındığında, kaybın faturası daha da ağır hissedildi. Seraların yanı sıra bazı ahırların çatıları uçtu.

Sakarya'da bazı ahırların çatıları uçarken, seraların yüzde 90'ı hasar gördü. Seraların büyük çoğunluğunda sigorta yok.

İzmir Tire'de çok ciddi bir kayıp yaşanmamakla birlikte henüz hasat edilmeyen toplam ürünün yüzde 20'si kadar zeytin, fırtına nedeniyle döküldü, ağaçlarda dal kırılmaları yaşandı.

Edirne'de hafta sonu meydana gelen aşırı yağış nedeniyle çok büyük bir kayıp bekleniyor. Her taraf sular altında kalmış durumda. Nehirlerin toplam debisi saniyede 3 bin metre küpe ulaştı. Şehirdeki tüm yönetim birimleri seferber olmuş durumda. 2 köy için boşaltma emri verildi.

Tekirdağ'da seralar rüzgardan zarar gördü. Yer yer sel basınları meydana geldi. Çatılar rüzgârdan uçtu. Aşırı yağış alan ekili tarlalarda yüzde 20 ile yüzde 30 çürüme meydana geldi."

 

-"Hasar tespit çalışmaları devam ediyor"-

 

Hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini bildiren Bayraktar, "çalışmalar tamamlandıktan sonra kayıplar net bir şekilde ortaya çıkacak. Bununla birlikte hali hazırdaki verilere göre, üreticilerin büyük kaybı olduğu görülüyor" dedi.

Bu yaranın sarılması gerektiğini, doğal afetlerin devam ettiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"13 Mayıs 2014 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla 23 Ağustos 2013-31 Aralık 2014 tarihleri arasında meydana gelen afetlerden zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kullandıkları düşük faizli kredi borçları, yüzde 3 faizle bir yıl süreyle ertelenmişti. 31 Aralık'tan sonraki doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin kredi borçları da ertelenmelidir." 

Bayraktar, yaşanan afetlerin son olması dileğiyle ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diledi. 

3 Şubat 2015 Salı

Tarımda ihracat 18 milyar doları aştı

Detay:

​Tarımda ihracat 18 milyar doları aştı

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarım ve gıdada ihracat da ithalat da arttı"

-"2014 yılında genel ihracattaki artış yüzde 3,9'da kalırken, gıda ve tarımda ihracat yüzde 6,1 artarak 18 milyar doları geçti"
-"Genel ithalattaki yüzde 3,7 azalmaya karşın, gıda ve tarımda ithalat yüzde 10,9 artarak 12,4 milyar doları aştı"

-"Aralık ayında gıda ve tarımda yüzde 7,5 artışla 1 milyar 894 milyon dolarlık ihracat, yüzde 23,5 artışla 1 milyar 315 milyon dolarlık ithalat yapıldı"

-"Tarım ve gıda 5 milyar 590 milyon dolarlık dış ticaret fazlası vererek ülke dış ticaret dengesine çok büyük katkı yaptı"

Ankara – 30.01.2015 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım ve gıdada ihracatın da ithalatın da arttığını bildirerek, "2014 yılında genel ihracattaki artış yüzde 3,9'da kalırken, gıda ve tarımda ihracat yüzde 6,1 artarak 18 milyar doları geçti" dedi.
Bayraktar, genel ithalattaki yüzde 3,7 azalmaya karşın, gıda ve tarımda ithalatın yüzde 10,9 artarak 12,4 milyar doları aştığını belirtti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarım ve gıdada 2014 yılında ihracatın yüzde 6,06 artışla 16 milyar 977 milyon 197 bin dolardan 18 milyar 6 milyon 539 bin dolara, ithalatın ise yüzde 10,86 artışla 11 milyar 200 milyon 161 bin dolardan 12 milyar 417 milyon 14 bin dolara yükseldiğini vurguladı.

-Gıda ve tarımda Aralık ayı ihracatı-

Bayraktar, Aralık ayında ihracatın, 2013 yılının Aralık ayına göre yüzde 7,48 artışla 1 milyar 761,8 milyon dolardan 1 milyar 893,8 milyon dolara yükseldiğini, ithalatın yüzde 23,48 artışla 1 milyar 64,6 milyon dolardan 1 milyar 314,6 milyon dolara çıktığını bildirdi.

-2014 yılında 5 milyar 590 milyon dolarlık dış ticaret fazlası-

2014 yılında tarım ve gıda ihracatının 18 milyar doları aştığını, ithalatın ise 12,4 milyar doları geçtiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
"Tarım ve gıda dış ticaretinde, sadece Aralık ayında 579 milyon dolarlık, 2014 yılının tamamında ise 5 milyar 590 milyon dolar dış ticaret fazlası verildi. Tarım ve gıda dış ticareti 5 milyar 590 milyon dolarlık fazla vererek, 84 milyar 509 milyon dolar dış ticaret açığı veren ülke ekonomisine çok büyük katkı yaptı."

-En fazla ihracat meyvede-

2014 yılında en fazla ihracatın 4 milyar 330,9 milyon dolarla yenilen meyveler ve sert kabuklu meyvelerde görüldüğünü, bunu 2 milyar 91,3 milyon dolarla sebze, meyvelerden elde edilen ürünlerin takip ettiğini bildiren Bayraktar, geçen yıl hububat, un, nişasta, pastacılık ürünlerinde 1 milyar 656,9 milyon, hayvansal ve bitkisel yağlarda 1 milyar 177,6 milyon, değirmencilik ürünleri, malt, nişasta, inülin, buğday glüteninde 1 milyar 127,9 milyon, yenilen sebzeler ve azı kök ve yumrularda 1 milyar 83,3 milyon, tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddelerde 1 milyar 72,1 milyon dolarlık ihracat yapıldığına dikkati çekti.

-En fazla ithalat hububatta-

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 2014 yılında en fazla ithalatın, 2 milyar 338,4 milyon dolarla hububatta, 2 milyar 261,8 milyon dolarla yağlı tohum ve meyveler, muhtelif tane, tohum ve meyveler, sanayide ve tıpta kullanılan bitkiler, kaba yemlerde, 2 milyar 133,5 milyon dolarla hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar, yemeklik katı yağlar, hayvansal ve bitkisel mumlarda, 1 milyar 329,4 milyon dolarla gıda sanayinin kalıntı ve döküntüleri, hayvanlar için hazırlanmış kaba yemlerde yapıldığını belirtti.

-"18 milyar dolarlık ihracat çiftimizin başarısı"-

Türk çiftçisinin, yağmur, çamur demeden gece gündüz çalışan, başta doğal afetler olmak üzere her türlü zorlukla mücadele eden, büyük gayretle ürettiği ürünlerin dünya pazarlarında yaşanan rekabete rağmen yer bulduğunu bildiren Bayraktar, "Çiftçimiz, elinden geleni fazlasıyla yapıyor. Yaşanan doğal afetlere rağmen üretmeyi sürdürüyor. Bu da gösteriyor ki yapısal sorunların çözümü halinde çiftçimiz, 2023 yılı hedefi olan 40 milyar dolarlık ihracata rahatlıkla zemin hazırlayacaktır" dedi.

2 Şubat 2015 Pazartesi

Üretici market fiyatlarında makas bir türlü kapanmıyor…

Detay:


​-Üretici market fiyatlarında makas bir türlü kapanmıyor…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Üretici ve market arasındaki fiyat farkı maydanozda yüzde 443,79, portakalda yüzde 350, kuru incirde yüzde 332,67, mandalinada yüzde 331,22'yi buluyor"

-"Tarlada 17 kuruş olan bir demet maydanozun fiyatı markette 92 kuruşa çıkıyor"

-"Yine bahçede kilogramı 50 kuruş olan portakal, markette 2 lira 25 kuruş, üreticide 5 lira 50 kuruş olan incir, markette

23 lira 80 kuruş oluyor"

-"Çiftçimiz, yağmur çamur, kar kış demeden gece gündüz çalışsa da üretimin her türlü eziyetini çekse de parayı kazanan yine aracı"

-"Bu durum, çiftçinin ekonomik örgütlenmesi güçlendirilmeden çözülemez"

-"Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Gelişmiş ülkelerde üretici birlikleri ve kooperatifler, tarımda fiyat istikrarını sağlıyor, üreticiyi koruyor, planlı üretim sonucu pazarlama sıkıntısını en aza indiriyor. Böylece çiftçi de kazanıyor, tüketici de uygun fiyatla ürün alabiliyor"

-"Fiyatı en fazla artan mandalinadaki fiyat artışında, yavaş yavaş sezonun sonuna yaklaşılması sonucu arzdaki

daralma etkili oldu"

-"Sivri biber, patlıcan, kabak, salatalık, domates gibi ürünlerde özellikle Antalya'da seraların selden zarar görmesi sonucu arzda meydana gelen daralma, ürün fiyatlarına yansıdı"

-"Yeşil soğan, marul ve maydanoz gibi ürünlerde de arzdaki daralmaya bağlı olarak fiyatlarda artış görüldü"

-"Talepte görülen daralma, elma fiyatlarını düşürdü"

 

Ankara – 01.02.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretici ve market fiyatlarında makasın bir türlü kapanmadığını bildirerek, "üretici ve market arasındaki fiyat farkı maydanozda yüzde 443,79, portakalda yüzde 350, kuru incirde yüzde 332,67, mandalinada yüzde 331,22'yi buluyor. Tarlada 17 kuruş olan bir demet maydanozun fiyatı markette 92 kuruşa çıkıyor. Yine bahçede kilogramı 50 kuruş olan portakal, markette 2 lira 25 kuruş, üreticide 5 lira 50 kuruş olan incir, markette 23 lira 80 kuruş oluyor" dedi.

Bayraktar, çiftçinin, yağmur çamur, kar kış demeden gece gündüz çalışsa da üretimin her türlü eziyetini çekse de parayı kazananın yine aracı olduğunu vurguladı.

Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklamalara devam ediyoruz.

 

-Fiyat farkı-

 

Ocak ayı üretici ve market fiyatları arasındaki fark incelendiğinde, üretici ve market arasındaki fiyat farkının maydanozda yüzde 443,79, portakalda yüzde 350, kuru incirde yüzde 332,67, lahanada yüzde 257,14'ü bulduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"Maydanoz, portakal, kuru incir ve lahanayı, yüzde 241,31 ile limon, yüzde 237,06 ile kuru üzüm, yüzde 206,27 ile pırasa, yüzde 202,32 ile nohut, yüzde 201,30 ile ıspanak, yüzde 200,88 ile karnabahar izliyor.

Mandalinada yüzde 198,80, elmada yüzde 197,98, kuru fasulyede yüzde 193,92, marulda yüzde 193,41, kuru kayısıda yüzde 190, sütte yüzde 173,91 üretici market fiyat farkı var.

Bu fark, havuçta yüzde 157,67, yeşil soğanda yüzde 156,13, kırmızı mercimekte yüzde 146,62, pirinçte yüzde 142,85, kabakta yüzde 140,62, patateste yüzde 136,84, salatalıkta yüzde 134,22, kuru soğanda yüzde 123,91, domateste yüzde 120,93, sivri biberde yüzde 101,17 oldu.  

Üretici market fiyat farkı, patlıcanda yüzde 98,03, yeşil mercimekte yüzde 91,98, yumurtada yüzde 86,05, kuzu etinde yüzde 79,52, zeytinyağında yüzde 78,03,  iç fındıkta yüzde 67,79, dana etinde yüzde 54,90, Antep fıstığında yüzde 51,46 ile yüzde 100'ün altında kaldı."

 

-Üreticiden tüketiciye fiyatlar-

 

Üretici ve market fiyatlarında makasın bir türlü kapanmadığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

"Tarlada 17 kuruş olan bir demet maydanozun fiyatı markette 92 kuruşa çıkıyor. Yine bahçede kilogramı 50 kuruş olan portakal, markette 2 lira 25 kuruş, üreticide 5 lira 50 kuruş olan incir, markette 23 lira 80 kuruş oluyor.

Üreticide kilogramı 42 kuruş olan lahana, markette 1 lira 50 kuruşa, kilogramı 82 kuruş olan limon 2 lira 78 kuruş, kilogramı 3 lira 35 kuruş olan kuru üzüm 11 lira 29 kuruş, kilogramı 77 kuruş olan pırasa 2 lira 35 kuruş, kilogramı 2 lira 26 kuruş kuruş olan nohut 6 lira 83 kuruş, kilogramı 85 kuruş olan ıspanak 2 lira 57 kuruşa, kilogramı 91 kuruş olan karnabahar 2 lira 75 kuruşa satılıyor.

Görüldüğü gibi çiftçimiz, yağmur çamur, kar kış demeden gece gündüz çalışsa da üretimin her türlü eziyetini çekse de parayı kazanan yine aracı. Bu durum, çiftçinin ekonomik örgütlenmesi güçlendirilmeden çözülemez. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Gelişmiş ülkelerde üretici birlikleri ve kooperatifler, tarımda fiyat istikrarını sağlıyor, üreticiyi koruyor, planlı üretim sonucu pazarlama sıkıntısını en aza indiriyor. Böylece çiftçi de kazanıyor, tüketici de uygun fiyatla ürün alabiliyor."

Hem üreticinin hem de tüketicinin zarar görmemesi için acilen üretici ve tüketici fiyatları arasındaki makasın daraltılması gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, bu konuda yapılacak çalışmalara Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) olarak katkı sağlamaya hazır olduklarını bildirdi.

 

-Markette elma ve pirincin fiyatı düştü, fiyat artışında yeşil soğan birinci-

 

Bayraktar, Ocak ayında market fiyatlarında lahana, portakal, yeşil mercimek, kuru kayısı, kuru incir, süt, mısırözü yağı ve toz şeker fiyatlarında değişim olmazken, fiyat düşüşü yüzde 10,06 oran ile en fazla elmada görüldüğünü, elmadaki fiyat düşüşünü yüzde 9,14 ile pirincin izlediğini belirtti.

Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 46,88 oran ile yeşil soğanda meydana geldiğini belirten Bayraktar, "yeşil soğandaki fiyat artışını yüzde 46,64 ile patlıcan, yüzde 36,93 ile mandalina, yüzde 35,39 ile kabak, yüzde 29,17 ile kuru üzüm, yüzde 25,51 ile kuru soğan, yüzde 21,96 ile salatalık, yüzde 20,84 ile marul, yüzde 20,19 ile sivri biber, yüzde 20,06 ile maydanoz, yüzde 18,14 ile karnabahar, yüzde 10,80 ile limon, yüzde 9,78 ile pırasa, yüzde 9,52 ile domates, yüzde 8,76 ile patates, yüzde 8,70 ile fındık izledi. Fiyat artışı yumurtada yüzde 6,51, Antep fıstığında yüzde 3,61, nohutta yüzde 3,41, kuzu etinde yüzde 2,79, zeytinyağında yüzde 2,71, ıspanakta yüzde 2,43, havuçta yüzde 2,33, kuru fasulyede yüzde 2,29, tavuk etinde yüzde 1,34, dana etinde yüzde 1,22, kırmızı mercimekte yüzde 1,11, ayçiçeği yağında yüzde 1,03 oldu" dedi.

 

-Üreticide elmanın fiyatı düştü, fiyat artışında mandalina birinci-

 

Ocak ayında üretici fiyatlarında lahana, karnabahar, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru incir, yumurta, süt ve zeytinyağı fiyatlarında değişim olmadığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"Fiyatı düşen ürün elma oldu. Elma fiyatları yüzde 9,19 geriledi. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 97,62 ile mandalinada meydana geldi. Mandalinadaki fiyat artışını yüzde 71,43 ile sivri biber, yüzde 70,91 ile patlıcan, yüzde 60 ile yeşil soğan, yüzde 47,83 ile maydanoz, yüzde 43,10 ile marul, yüzde 42,43 ile kabak, yüzde 39,63 ile salatalık, yüzde 34,22 ile domates, yüzde 24,43 ile havuç, yüzde 19,05 ile portakal, yüzde 15,32 ile ıspanak, yüzde 14,92 ile patates, yüzde 14,36 ile fındık izledi. Fiyat artışı kuru soğanda yüzde 5,50, dana etinde yüzde 4,13, kuzu etinde yüzde 3,88, limonda yüzde 3,16, Antep fıstığında yüzde 3,08, pırasada yüzde 2,68, kuru üzümde yüzde 1,52 oldu."

 

-Fiyat değişimlerinin nedenleri-

 

Üreticilerde fiyatı artan ürünlere baktıklarında, fiyatı en fazla artan mandalinadaki fiyat artışında, yavaş yavaş sezonun sonuna yaklaşılması sonucu arzdaki daralmanın etkili olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

"Sivri biber, patlıcan, kabak, salatalık, domates gibi ürünlerde arz örtü altından sağlanıyor. Mevsimsel olarak hasat edilen ürün miktarındaki azalmanın yanı sıra özellikle Antalya'da seraların selden zarar görmesi sonucu arzda meydana gelen daralma, ürün fiyatlarına yansıdı. Yeşil soğan, marul ve maydanoz gibi ürünlerde de arzdaki daralmaya bağlı olarak fiyatlarda artış görüldü.

Üreticilerde fiyatı düşen tek ürün elma oldu. Talepte görülen daralma, elma fiyatlarını düşürdü." 

Bayraktar, genel olarak değerlendirdiklerinde arz ve talepteki değişime bağlı olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiğinin görüldüğünü bildirdi.

29 Ocak 2015 Perşembe

Büyükşehir belediyelerindeki kırsal nüfus belirlenmeli

Detay:

​-Büyükşehir belediyelerindeki kırsal nüfus belirlenmeli

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Yasayla sayıları 30'a çıkarılan büyükşehir belediyelerindeki tüm köy ve beldelerin mahalle haline getirilmesiyle, köy ve

beldelerde yaşayanlar, il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor gibi gösteriliyor"

-"O köy ve beldelerdeki yaşam koşullarında bir değişiklik olmamıştır. Hala kırsaldır. Hala tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Nüfus, kentli nüfus değildir"

-"TÜİK, bu illerdeki kırsal nüfus rakamlarını tespit etmeli ve açıklamalıdır"

-"Aksi takdirde 2012 yılında 17 milyon 178 bin 953 olan belde ve köy nüfusunun, 2013'de 6 milyon 633 bin 451'e düşmesini, 2014'de 6 milyon 409 bin 722 olmasını açıklayamayız"

-"Uygulanacak politikaların doğru tespiti ve yürütülebilmesi için istatistiklerin gerçekçi olması gerekir"

-"Belde ve köy nüfusunun toplam nüfusa oranı azalmaya devam ediyor. Nüfusu kırsalda tutmak zorundayız. Kırsala tarım dışı yatırımlar da yaparak, nüfusu kırsalda tutabiliriz"

Ankara – 29.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yasayla sayıları 30'a çıkarılan büyükşehir belediyelerindeki tüm köy ve beldelerin mahalle haline getirilmesiyle, o köy ve beldelerde yaşayanların, il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor gibi gösterildiğini bildirerek, "O köy ve beldelerdeki yaşam koşullarında bir değişiklik olmamıştır. Hala kırsaldır. Hala tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Nüfus, kentli nüfus değildir" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, 12 Kasım 2012'de TBMM'de kabul edilen ve 6 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan, 13 ilde büyükşehir kurulmasını öngören 6360 sayılı Büyükşehir Belediye Yasası ile 14 Mart 2013 tarihinde TBMM'de kabul edilen ve 22 Mart 2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan Ordu ilinde büyükşehir kurulmasını öngören 6447 sayılı Büyükşehir Belediye Yasalarının, 16 olan büyükşehir belediye sayısını 30'a yükselttiğini bildirdi.

-30 büyükşehir belediyesi-

Şemsi Bayraktar, Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde köy ve beldelerin tamamının mahalle haline dönüştürüldüğünü, büyükşehir belediye alanının tüm il topraklarını kapsar hale getirildiğini vurguladı.

Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK), büyükşehir belediyesi olan illerdeki kırsal nüfus rakamlarını tespit etmesi ve açıklaması gerektiğini bildirdi. Kırsala yönelik politikalar için bunun bir gerekli olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Aksi takdirde 2012 yılında 17 milyon 178 bin 953 olan belde ve köy nüfusunun, 2013'de 6 milyon 633 bin 451'e düşmesini, 2014'de 6 milyon 409 bin 722 olmasını açıklayamayız. Bir anda belde ve köy nüfusu 10 milyon 545 bin 502 kişi azalır mı? Uygulanacak politikaların doğru tespiti ve yürütülebilmesi için istatistiklerin gerçekçi olması gerekir.

Belde ve köyler kaldırılmış olabilir. Bunlar mahalle haline dönüştürülmüş olabilir ama kırsal olarak gösterilmelidir. İl ve ilçe merkezlerinde gösterilmesi yanlıştır."

2014 yılında ülke geneli nüfusunun binde 13,3, belde ve köy nüfusunun binde 12 arttığını bildiren Bayraktar, "belde ve köy nüfusunun toplam nüfusa oranı azalmaya devam ediyor. 2013'te il ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus yüzde 91,3 iken, 2014'te yüzde 91,8'e çıktı. Belde ve köy nüfusu ise yüzde 8,7'den yüzde 8,2'e indi. Büyükşehir Belediye Yasası'ndan önce il ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfusun toplam nüfusa oranı, 2011 yılında yüzde 76,8, 2012 yılında yüzde 77,3, belde ve köylerde yaşayan nüfusun oranı ise 2011 yılında yüzde 23,2, 2012 yılında yüzde 22,7 idi. Nüfusu kırsalda tutmak zorundayız. Kırsala tarım dışı yatırımlar da yaparak, nüfusu kırsalda tutabiliriz" dedi.
26 Ocak 2015 Pazartesi

Tarımın finansman sıkıntısı çözülmeli

Detay:

​-Tarımın finansman sıkıntısı çözülmeli

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımın kullandığı kredilerin yüzde 35,5'i yüksek faizli"
-"Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli"
-"Çiftçimizin finansman sıkıntısı çözülmeli ki üretime devam edebilsin"
-"BDDK verilerine göre, tarımda takibe dönüşüm oranı yüzde 3,18. Bu da her şeye rağmen çiftçimizin borcuna sadık olduğunu gösteriyor"
-"Geçen üretim sezonunda olduğu gibi, 2014-2015 üretim sezonuna da afetlerle başladık"
-"Zarar büyük. Bu yaraların sarılması lazım"
-"Doğal afetlerden zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi kooperatifleri'ne olan borçları ertelendi ama süre 31 Aralık 2014'de sona erdi"
-"Yılbaşından sonra da birçok doğal afet yaşadık. Zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara borçları var. Bu borçların da ertelenmesi gerekiyor"
-"SGK ve elektrik borçları da yeniden yapılandırılmalı"

Ankara – 25.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın genel olarak bir finansman sıkıntısı çektiğini, bundan dolayı, özel bankalara ve yüksek faizli kredilere yönlendiğini bildirerek, "Tarımın kullandığı kredilerin yüzde 35,5'i yüksek faizli. Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli" dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarım ve balıkçılık sektöründe, 2014 Ekim ayı itibarıyla kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi miktarının, 2013 Ekim ayına göre yüzde 19,95 artışla 44,9 milyar liraya ulaştığını belirtti. 2014 Ekim ayı itibariyle kredilerin yüzde 35,5'inın yüksek faiz oranlı kredilerden oluştuğu bilgisini veren Bayraktar, tarımın genel olarak bir finansman sıkıntısı çektiğini, bundan dolayı bu ihtiyacını karşılamak için özel bankalara ve yüksek faizli kredilere yönlendiğini vurguladı.

-"Düşük faizli krediler ile yüksek faizli krediler arasında uçurum var"-

Tarıma kullandırılan düşük faizli krediler ile yüksek faizli krediler arasında bir uçurum olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
"Düşük faizli krediler Hazine sübvansiyonu nedeniyle faizde piyasanın çok altında kalıyor. Çiftçimizin doğal afetler yüzünden başı dertten kurtulmuyor. Zaten yapısal sorunlar da çözülmüş değil. Ürettiği ürünlerdeki fiyat artışı, enflasyonun altında seyrettiği için alım gücünde kayıp meydana geliyor. Bütün bunlar yüzünden çiftçimizin uygun faizli finansmana ihtiyacı var.
Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli. Çiftçimizin finansman sıkıntısı çözülmeli ki üretime devam edebilsin. Aksi takdirde çiftçimizi tarlada, bağda, bahçede tutmamız zorlaşır."

-Toplam kredilerde tarımın payı yüzde 3,35-

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, tüm krediler içinde tarımın payının yüzde 3,35'de kaldığını bildiren Bayraktar, "bu rakam toptan ticaret ve komisyonculukta yüzde 7,04, inşaatta yüzde 6,97'yi buluyor. BDDK verilerine göre, tarımda takibe dönüşüm oranı yüzde 3,18. Bu da her şeye rağmen çiftçimizin borcuna sadık olduğunu gösteriyor" dedi.

-Zarar büyük-

Geçen üretim sezonunda olduğu gibi, 2014-2015 üretim sezonuna da afetlerle başladıklarını vurgulayan, Trakya'dan Mersin'e birçok yerde kar, yağmur yağışları yüzünden seralara sel, su baskınları, nehir taşkınları, aşırı kar yağışı sonucu ağaç dal kırılmaları, fırtına nedeniyle sera çatılarının uçması olaylarının yaşandığını, çoğu yerde don zararı görüldüğünü belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
"Zarar büyük. Bu yaraların sarılması lazım. Doğal afetlerden zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri'ne olan borçları ertelendi ama süre 31 Aralık 2014'de sona erdi. Yılbaşından sonra da birçok doğal afet yaşadık. Zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara borçları var. Bu borçların da ertelenmesi gerekiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve elektrik borçları da yeniden yapılandırılmalı.
Sadece Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan sübvansiyonlu krediler, diğer kamu bankaları tarafından da verilmelidir. 
Alınacak bir erteleme kararı, doğal afete maruz kalan veya ödeme güçlüğü çeken bütün üreticilerimizin kullandıkları kredilerin tümüne uygulanmalı, bu uygulama tarımsal kredi kullandıran diğer bankaları kapsamalıdır. 
Finansman açısından rahatlaması için doğal afetlerden zarar gören çiftçimize yeni kredi açılmalıdır. 
Bu yıl borcunu ödeyemeyecek çiftçimizin elektrik ve SGK ödemeleri de ertelenmelidir."
23 Ocak 2015 Cuma

Bayraktar, Kumluca ve Finike’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

Detay:

​-Bayraktar, Kumluca ve Finike'de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Kumluca'da yaklaşık 2 bin dekar sera sel suları altında kalmış. Buradan bir ürün elde etmek mümkün değil"
-"80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış, kaymak tabakası oluşmuş, bu kökler çürüyecek"
-"Finike'de 7-8 Ocak'taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre'de 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik"
-"Domates, salatalık, biber, patlıcan gibi ürünler zarar gördü. Kaş'ta seralarda, buğday, arpa, fiğ üretiminde zarar var"
-"Devlet Su İşleri'ne, TARSİM'e büyük görev düşüyor"
-"Yılbaşından sonra yeni doğal afetlerle karşı karşıya kaldık. Üreticilerimiz Ziraat Bankası'na, Tarım Kredi Kooperatifleri'ne ve özel bankalara ayni ve nakdi borçları, Sosyal Güvenlik Kurumu, elektrik borçları var. Bunların bir an evvel ertelenmesini istiyoruz"
-"Bu seralar tarımsal üretim yapıyor. Tarımsal üretim yapılan alanlarda ticarethane tarifesinden elektrik bedeli ödüyorlar. Bunlar ticarethane değil ki?"
-"Hem domateste hem narenciyede fiyatların düşük olduğu bir zamanda üreticimiz bir darbe yedi. Hükümetimizden, bunu dikkate almak suretiyle bir rehabilitasyon çalışması, bir can suyu paketi açıklamasını da bekliyoruz"

Kumluca-Finike – 21.01.2015 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kumluca'da yaklaşık 2 bin dekar seranın su suları altında kaldığını, buradan bir ürün elde etmenin mümkün olmadığını bildirerek, "80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış, kaymak tabakası oluşmuş, bu kökler çürüyecek. Finike'de 7-8 Ocak'taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre'de 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik" dedi.
Bayraktar, Antalya'da geçtiğimiz günlerde yaşanan fırtına, aşırı yağış sonucu meydana gelen sel baskınlarından zarar gören sera alanlarını incelemek üzere Kumluca, Finike ve Demre'yi kapsayan gezi programı çerçevesinde Kumluca ve Finike'de sera alanlarını gezdi.
Antalya'nın 4 milyon ton sebze üretimi yaptığını ve Türkiye üretiminin yüzde 14'ünü karşıladığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
"İlde yaklaşık 1,3 milyon ton da meyve üretimi var. Meyvede Türkiye üretiminin yüzde 6,6'sını karşılıyor. Seraların yüzde 40'ı Antalya'da. Cam seraların yüzde 82'si, plastik seraların yüzde 54'ü bu bölgede. Yaş meyve sebzede başta Rusya olmak üzere 3,5 milyon ton civarında bir ihracatımız var. 2,3 milyar dolar da döviz kazanılmış. Meyve sebze üretimi için iklim koşulları aslında uygun. Ancak zaman zaman bugün olduğu gibi uygun olmayan koşulları da yaşıyoruz. Bazen sel, bazen don felaketiyle karşı karşıya kalıyoruz. Fırtına, hortum görüyoruz. Bunların tarım sektörüne büyük zarar veriyor. 
Kumluca'da yaklaşık 2 bin dekar sera sel suları altında kalmış. Buradan bir ürün elde etmek mümkün değil. Dere ıslah edilmediği müddetçe bu bölgede her yıl sel felaketi olabilir. 

-"Drenaj çalışmalarının yapılması gerekir"-

Drenaj çalışmalarının yapılmadığını gördüm. Bu çalışmaların yapılması gerekir. Burada Devlet Su İşleri'ne büyük görev düşüyor. Burada bir ihmal varsa bunun müsebbibi üretici değildir. Görev yapmayan kamu kurumlarının da kendini bakması ve sorgulaması gerekir. TARSİM'e de büyük görev düştüğünü görüyorum. TARSİM olayın çok farkında değil gibi geliyor bana. Bu seralar su altında kalmış. 80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış ve bir kaymak tabakası oluşmuş. Bu kökler çürüyecek demektir. Dalında sebzeyi, yeşilliği görüyor. 'Burada kurumuş bir şey yok, dallar da kurumamış' diyorlar. Bu kurumayacağını göstermez. Birkaç gün sonra hep beraber izleyeceğiz. Buradan ürün almak mümkün değil. TARSİM'in daha hassas, daha üretici menfaatini düşünerek hareket etmesi lazım. Aksi takdirde eksperler yanlış karar verirlerse… üreticilerimizi zaten TARSİM'e dahil etmekte, ürünlerini sigortalatmakta zorluklarla karşılaşıyoruz. TARSİM'e giren üretici sayısı, Türkiye'deki üreticilerin yüzde 9'u. Bunları bizim yüzde 20-30'lara çıkarmamız lazım. Ama siz üreticiyi korumazsanız, kollamazsanız bu yayılır. Bu herkes tarafından bilinir, kimse TARSİM'e girmez. Bu manada TARSİM'i de uyaracağız."

-"Üreticimizin rahatlatılması lazım"-

Bu seraların TARSİM tarafından sigortalanması konusunda da biraz daha hassas davranılması gerektiğini belirten Bayraktar, şöyle dedi:
"Bu işletmeler biraz ufak. Buralarda ileri teknoloji bekleyemeyiz. Bu seraların, çatı örtülerinin yenilenmesi lazım. Bunun için bir sermaye gerekiyor. Üretici sermaye bakımından güçlü olmadığı için bu seraları yenileyemiyor. Bu seraların çoğu da zaten TARSİM'in dışında. Burada devletimize de düşen bir görev var. 2014 yılındaki doğal afetlerle alakalı erteleme müracaatları, 31 Aralık 2014'de bitti. Yılbaşından sonra yeni doğal afetlerle karşı karşıya kaldık. Ocak başında kar başladı. 7-8-9 Ocak'ta don, sel felaketiyle karşı karşıya kaldık. Tabii bu yeni doğal afetler üreticimizi fevkalade üzdü. Bu üreticilerimiz Ziraat Bankası'na, Tarım Kredi Kooperatifleri'ne ve özel bankalara ayni ve nakdi borçları var. Bunların bir an evvel ertelenmesini istiyoruz. Üreticimizin rahatlatılması lazım. Bu çok önemli. Bunun dışında Sosyal Güvenlik Kurumu, elektrik borçları var. Elektrik yükü de çok fazla. Hükümetimizden bunların bir an evvel ertelenmesini talep edeceğiz. Bunları yapmazsak üreticimizi üretimden koparırız. Önümüzdeki yıl üreticimizi bahçeyle, tarlayla, serayla tanıştırmamış oluruz. Uzaklaşır. Hatta Allah korusun göçler de başlar diye korkuyorum. Üreticimizin önümüzdeki yıl sürdürülebilir üretim noktasında olması, bahçesinde, tarlasında, çoluk çoğuyla beraber kalması için bu yardımlara ihtiyaç var. Bunun dışında özellikle üreticilerimizin bizden talebi şu; bu seralar tarımsal üretim yapıyor. Tarımsal üretim yapılan alanlarda ticarethane tarifesinden elektrik bedeli ödüyorlar. Bunlar ticarethane değil ki. Tarım işletmesi. Dolayısıyla bunlarda bir indirim yapılması lazım. Bunu da hükümetimizden talep ettik ama bu talebimizi yenileyeceğiz.
Finike'de 7-8 Ocak'taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre'de Çevreli, Bayraklı, Köşkerler, Kapaklı köylerinde 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik. Domates, salatalık, biber, patlıcan gibi ürünlerin zarar gördü. Kaş'ta yine sera, buğday, arpa, fiğ üretiminde zarar var. Seraların yenilenmesi için de üreticilerimize düşük faizli kredi verilmesi lazım. Bu seraların muhakkak surette bir rehabilitasyona ihtiyacı var. Girişimlerimiz devam edecek. 
Ayrıca bu bölgede Hazine ve 2B arazileri var. Bunların hala mülkiyet sorunu bulunuyor. Bunların satışıyla ilgili bir mevzuat çıktı ama hala halledemedik. Üreticilerimize bu konuda fiyatlar da pahalı geliyor. Ödeme planlarına üreticimiz uyamıyor. Bu mülkiyet sorununun da burada bir şekilde çözülmesi lazım. Bedellerin, ödeme planlarının tekrar bir gözden geçirilmesi gerekir. Bunlarla alakalı girişimlerimiz devam edecek."

-"Aracılar para kazanıyor. Mağdur olan üretici, tüketici, halkımız"-

Bayraktar, basın mensuplarının doğal afetlerin fiyatlara nasıl yansıyacağını sormaları üzerine şunları söyledi:
"Her ay yaptığımız açıklamalarda üretici ve tüketici fiyatlarını veriyoruz. Üreticinin 1 liraya sattığı ürünü tüketici 5 liraya yiyor. Arada makas çok açık. Aracılar para kazanıyor. Mağdur olan üreticiler, tüketiciler, halkımız oluyor. Bu makasın daraltılması lazım. Bu makası daraltmadığımız takdirde doğal afet olsun olmasın üreticinin sürdürülebilir üretim yapması mümkün değil, çünkü malını çok ucuza kaptırıyor. Tüketicinin de buna dayanması mümkün değil. Türkiye'nin refah seviyesinin çok yüksek olması lazım. Avrupalı insan dahi buna dayanamaz. Zaten işletmeler ufak. Yüksek maliyetle üretim yapılıyor. Malını iyi pazarlayamadığı takdirde mağdur oluyor. Bununla ilgili tabii üretici örgütlerinin güçlendirilmesi fevkalade önemli. Biz bununla ilgili hükümetimizden talepte bulunduk. Bunlar artık piyasaya girmeli, müdahale alımı yapmalı, pazarlama konusunda üreticimize yardımcı olmalı, planlama yapmalı. Artık bu noktaya gelmeleri lazım. Aksi takdirde bizim bu şekilde üretimi sürdürmemiz mümkün değil. Doğal afetler olduğu zaman şu oluyor, bunları kimse bahane etmesin. Bunları bahane ederek fiyat manipülasyonuna gidenler olabilir. Burada da gerekli tedbirlerin alınması lazım. Yani 'vay doğal afet oldu, kar yağdı, don oldu, efendim ürün arzında yavaşlama var' deyip üreticiden bunu ucuza kapatmaya çalışabilirler. Bu konuda da Ziraat Odası başkanlarımıza da büyük görev düşüyor. Üreticiyi uyaralım. Zaten şöyle bir şanssızlığımız da var. Domatesin ve turunçgillerin para etmediği bir zamana geldi bu doğal afet. Biliyorsunuz Rusya ekonomisinin kötü olması, tabii özellikle bizden talebi azalttı. Dolayısıyla hem domateste hem narenciyede fiyatların düşük olduğu bir zamanda üreticimiz bir darbe yedi. Hükümetimizin de bunu dikkate almak suretiyle bir rehabilitasyon çalışması, bir can suyu paketi açıklamasını da bekliyoruz."

22 Ocak 2015 Perşembe

Bayraktar, Demre’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

Detay:


​-Bayraktar, Demre'de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Demre'de 4 bin dekar sera su altında. Toprakta kaymak tabakası oluşmuş. Kökler çürüyecek"

-"Afet Fonu'ndan hasar gören seralar için destek isteyeceğiz"

-"Bölgede çok yağmur yağdığında suyun denize boşaltılması için tünel açılması lazım. Drenaj sorunu da var. Dere ıslahları çok önemli. DSİ bir an önce bu problemi çözsün"

-"Elektrik borçlarının yapılandırılmasını isteyeceğiz"

 

Demre – 21.01.2015 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Demre'de yaklaşık 4 bin dekar seranın sel suları altında kaldığını, toprakta kaymak tabakası oluştuğunu, canlı görünmesine rağmen sebze köklerinin  çürüyeceğini bildirdi.

Bayraktar, Antalya'da Kumluca, Finike ve Demre'de geçtiğimiz günlerde yaşanan fırtına ile aşırı yağış sonucu meydana gelen sel baskınlarından zarar gören sera alanlarını inceledi. Kumluca, Finike'nin ardından Demre'ye geçen Bayraktar, Çevreli Köyü'nde çiftçilere hitap etti, çiftçilerle birlikte seralarda incelemelerde bulundu. Basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Sel sularının seraları bastığını, bitkiler canlı göründüğünü bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

"TARSİM bitkiye bakıyor, 'henüz canlı, sen ürün alırsın' diyor. Halbuki bu bitkinin kökü çürüyecek. Çünkü toprakta kaymak tabakası oluşmuş. Kök zaten çürüyecek. TARSİM'in de bazı şartlarını esnek tutması lazım. Tarımdaki sigortalı oranını yüzde 10'dan en az yüzde 30'lara çıkarmamız gerekiyor. Bu işletmeler küçük işletmeler, son teknolojiye uygun, tam modernize edilmiş tesisler beklemek yanlış olur. Seraların modernize edilmesi için devletimizin düşük faizli kredi vermesi gerekir.

Burada alan çanak şeklinde. Bölgede çok yağmur yağdığında suyun denize boşaltılması için tünel açılması lazım. Çevreli Köyü'nü selden kurtaracak tek çözüm tünel açmak. Dere ıslahları çok önemli, özellikle bu bölgede bizden 500-600 metre civarında tünel isteniyor. Bununla alakalı girişimlerde bulunacağız ama dere ıslahı çok önemli. Bursa'da gördüm kalıcı bir drenaj çalışması yapılması lazım. Drenaj sorunu da var. Önümüzde yıllarda doğal afetlerden çiftçilerimizin zarar görmemesi için bu girişimlerde bulunacağız.

Devlet Su İşleri (DSİ) bir an önce bu problemi çözsün. Köyün iklimi ve coğrafi konumu gereği örtü altı tarıma uygun bir yer. Bu bereketli ve verimli topraklarda daha güvenli ve huzurlu tarım yapabilmek için önce sel sorununu çözmek gerekiyor. Afet Fonu'ndan hasar gören seralar için destek isteyeceğiz."

Borçların ertelenmesini istediklerini ama bunun yetmeyeceğini üretimin sürdürülebilmesi için destek olunması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, "Seralarda elektrik bedeli ticarethane tarifesinden alınıyor. Oysa seralar ticarethane değil. Tarımsal üretim yapılan işletmeler. Bunlara uygun bir elektrik bedeli tarifesi yapılmalı. Elektrik borçlarının yapılandırılmasını isteyeceğiz" dedi.

Şemsi Bayraktar, üretici ve market fiyatları arasındaki makasın kapatılması gerektiğini bildirerek, "aracılar ortadan kaldırılsın. Bunun için çalışalım" diye konuştu.

Bayraktar, çiftçilere geçmiş olsun dileklerinde de bulundu.

21 Ocak 2015 Çarşamba

Sözleşmeli üretimde doğal afet riski…

Detay:


​-Sözleşmeli üretimde doğal afet riski…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk

her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır"

-"Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez"

-"Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır"

-"Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır"

-"Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde, alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez"

-"Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız"

-"Sanayici, alıcımız, çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalı, tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalı"

 

Ankara – 18.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin ürününü kolayca pazarlamasını, sanayicinin yeterince hammadde bulmasını ve tüketicinin de güvenilir gıdaya ulaşmasını sağlayan sözleşmeli üretim modelinin bazı riskleri de beraberinde taşıdığını bildirerek, "Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımda doğal afetlerin üretim miktarlarında büyük düşüşlere sebep olabildiğini, çiftçinin bütün gayretine rağmen taahhüdünü yerine getiremediği durumların meydana gelebildiğini, üretim düşüşleri nedeniyle birim maliyetler artmasına rağmen sözleşmeli tarımda alım fiyatlarının değişmemesi, üründe standart ve kalitenin düşmesi nedeniyle üreticinin sıkıntılar yaşayabildiğini belirtti.

 

-"Sözleşmeler çiftçi aleyhine olmamalı"-

 

Üretici ile alıcının karşılıklı menfaatleri doğrultusunda yapılan sözleşmeli üretimin çiftçi aleyhine olmaması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

"Üretici de alıcı da sözleşme koşullarını tarımsal üretimin doğasına ve ticaretine uygun tespit etmelidir. Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez. Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve  kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır. Çünkü iki tarafta aynı gemidedir. Birbirlerini kollamak, korumak zorundadırlar. Çünkü sözleşme, üreticiye ürününü satmada garanti sağlaması, alıcıya da zamanında ve istediği miktarda mal temininde önemli kazanç sağlamaktadır. Sözleşmelerde fiyat yanında fiyatlandırma yöntemi de olmalıdır. Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır. Üretim düştüğünde, birim maliyetler artarken, piyasa fiyatından düşük kalan sözleşme fiyatı, maliyet açısından üreticiyi zorlamaktadır. İki fiyat arasında üretici aleyhine doğan bu farkın, bir kısmı da alıcı tarafından karşılanmalı ve bu oran olarak sözleşmeye yazılmalıdır."

Üreticiye fiyat ve satış garantisi sağlayan sözleşmeli üretimin üretim planlamasına da yardımcı olduğunu belirten Bayraktar, üretici ne kadar üreteceğini, kime satacağını, hatta hangi fiyattan satacağını bilerek üretim yaptığını ve sanayici veya alıcı ise kimden, ne kadar ve ne zaman ürün alacağını bilmesinin ister istemez süreci üretim planlamasına götürdüğünü vurguladı. Bayraktar, "Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız" dedi.

 

-"Sözleşme fiyatından kesintiye gidilmesi kabul edilemez"-

 

Bayraktar, şunları kaydetti:

"Tarımsal fiyatlarda arz talep dengesizliği yüzünden keskin düşüş ve yükselmeler yaşanabiliyor. Bu dengesizlik yüzünden piyasada fiyatlar, sözleşmeye esas fiyattan yüksek olduğunda üretici zarar ediyor.

Sözleşmeli tarım ayrıca, sözleşmede öngörülen standart ve kalitede üretimin gerçekleşememesi dolayısıyla ve fire ileri sürülerek alıcılarca sözleşme fiyatından kesinti yapılması, ürün bedellerinin zamanında ödenmeyerek üreticilerin finansman yönünden güçsüz kalmaları gibi sorunları da bünyesinde taşıyor. Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez."

 

-"Çiftçimiz alıcının karşısına örgütüyle çıkmalı"-

 

Sözleşmeli tarımın önemli avantajları yanında çiftçi açısından dezavantajlara da sahip olduğunu bildiren Bayraktar, "sözleşmeler alıcının hakkını koruyacak biçimde yapılıyor. Sermaye açısından yetersiz, doğa koşullarına bağlı küçük çiftçimiz, alıcının dikte ettiği sözleşmeye imza atıyor. Bu nedenle çiftçimizin tek olarak değil de, örgütünün sermaye sahibi alıcıların karşısına çıkması gerekiyor. Bunun için de sözleşmeli üretim yapan örgüte bağlı çiftçiye destekleme verilmesi gerekiyor" dedi.

Bayraktar, Türkiye'de şekerpancarı üretimiyle başlayan sözleşmeli tarım uygulamasının günümüzde gelişerek devam ettiğini belirterek, hayvansal üretim de dahil bitkisel üretimin her dalında bugün sözleşmeli üretim yapıldığını ve her geçen gün sözleşmeli çiftçi, firma ve hipermarket sayısının arttığını bildirdi. Üreticilerin sözleşmeli tarımı benimsediğini vurgulayan Bayraktar, süreçte rol alan her kesimin diğerine anlayış göstererek, birlikte bu uygulamaya katkıda bulunması gerektiğini belirtti.

Üreticinin alım ve fiyat garantisi dışında sözleşmeli tarımla, sözleşme yaptığı firmadan her üretim aşamasında teknik destek ve eğitim alabildiğini vurgulayan Bayraktar, "Sözleşmeli üretim, nitelikli girdi kullanımı, kaliteyi artırmaktadır. Firma üretim aşamasında sabit masraflardan kurtulmaktadır. Sanayi düzenli ve kaliteli hammadde tedarik etmektedir. Küçük çiftçiler için sürekli bir gelir kaynağı oluşmaktadır. Üretim ve sanayi boyutundaki bütünleşmeyle üretim ve pazarlama kayıpları en az inmektedir. Yalnız, sanayicilerimiz, alıcılarımız çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalılar. Bundan dolayı tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalılar" dedi.