28 Ekim 2014 Salı

Cumhuriyetin 91. Kuruluş Yıl Dönümü Kutlu Olsun

Detay:

​Türkiye Cumhuriyeti'nin 91. kuruluş  yıldönümünü gururla ve kıvançla kutlamaktayız. Cumhuriyet, yeniden varoluş ve bir milletin ulusal bağımsızlığını kazanabilmek için giriştiği milli mücadelenin sonucunda elde ettiği büyük bir zaferin ve Anadolu'yu yeniden yurt edinişimizin adıdır.

Büyük Türk Milleti, kendine emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti'ni, huzur ve refah dolu yarınlara ulaştırmak, Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesiyle hiç şüphesiz ki el birliği ile çalışılacak ve bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü sağlayacaktır. Cumhuriyetimizin 91. yılını kutladığımız bu günlerde, geleceğe büyük bir ümit, inanç ve gayretle yürümek azmi ve de kararlılığı içindeyiz. Her zaman olduğu gibi, bu günlerde barış ve huzurumuzun korunmasına, vatanımızın bölünmez bütünlüğüne ve ulusumuzun birliğine daima ehemmiyet vermeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını, canından aziz bildiği vatanı için kanlarını bu toprağa dökmüş şehitlerimizi rahmet ve minnetle bir kez daha yad ediyor, Cumhuriyet Bayramınızı yürekten en kalbi duygularımızla kutluyoruz ve komşu ilimiz Karaman Ereğli ilçesinde göçük altında kurtarılmayı bekleyen tüm hemşerilerimize Cenabı Allah'tan yardım diliyoruz. 

___________________________________________________________________
Yakup Çetin - www.yakupcetin.com - iletisim@yakupcetin.com - 0 544 343 86 28 

            
12 Ekim 2014 Pazar

Meralar korunmalı…

Detay:


​        -Meralar korunmalı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Hayvancılıkta kaba yem ihtiyacının karşılanması ve et-süt maliyetlerinin düşürülmesi bakımından çayır ve meraların önemi büyük"

-"1935 yılında 44 milyon hektar olan çayır mera arazisi, yüzde 66,8 azalmayla 2001 yılında 14,61 milyon hektara geriledi"

-"Ülkemiz, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Yeni Zelanda gibi mera zengini değil. Tespiti yapılan çayır mera varlığımız  sadece 10,14 milyon hektar ve bu alanın 5,76 milyon hektarı tahdit edilmiş durumda"

-"Islah edilerek, çiftçinin hizmetine sunulan çayır mera alanı ise 4,71 milyon hektara tekabül ediyor"

-"Bu da meraları ve tarım topraklarımızı gözümüz gibi korumamız gerektiğini bize gösteriyor"

-"Meraların korunmasında, tarım alanlarında olduğu gibi artık büyükşehir belediye başkanlarına ve şehir plancılarına büyük görev düşüyor"

-"Ülkemizin yıllık kaba yem ihtiyacı 52 milyon ton, kaliteli kaba yem açığı yaklaşık 16 milyon ton. Hayvancılığımızın gelişmesi için daha fazla ota ihtiyacımız var"

-"Yapılan araştırmalar uygun ıslah ve amenajman yöntemleri kullanılarak çayır ve meraların üretim  kapasitelerinin 4-5 yılda en az 3 kat artırılabileceğini göstermiştir"

 

Ankara – 12.10.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, hayvancılıkta kaba yem ihtiyacının karşılanması ve et-süt maliyetlerinin düşürülmesi bakımından çayır ve meraların öneminin büyük olduğuna vurgu yaparak, "mera alanlarımız sürekli azalıyor. 1935 yılında 44 milyon hektar olan çayır mera arazisi, yüzde 66,8 azalmayla 2001 yılında 14,61 milyon hektara geriledi. Türkiye, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Yeni Zelanda gibi mera zengini değil. Tespiti yapılan çayır mera varlığımız sadece 10,14 milyon hektar ve bu alanın 5,76 milyon hektarı tahdit edilmiş durumda" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, çayır mera alanlarının başta tarıma açılmak suretiyle geçmişte sürekli olarak azaldığına dikkat çekti. Meralardaki tespit, tahdit ve tahsis işlemlerine hız verilmesi gerektiğini belirten Bayraktar, şu ana kadar tespiti yapılan çayır mera varlığının 10,14 milyon hektarı bulduğunu bildirdi. Bayraktar, bu alanın 5,76 milyon hektarının tahdit çalışmalarının bittiğini, ıslah edilerek, çiftçinin hizmetine sunulan çayır mera alanının ise 4,71 milyon hektara tekabül ettiğini belirtti.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, şunları kaydetti:

"Mera alanlarımız sürekli azalıyor. 1935 yılında 44 milyon hektar olan çayır mera arazisi, yüzde 66,8 azalmayla 2001 yılında 14,61 milyon hektara geriledi. Ülkemiz, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Yeni Zelanda gibi mera zengini değil. Tespiti yapılan çayır mera varlığımız sadece 10,14 milyon hektar ve bu alanın 5,76 milyon hektarı tahdit edilmiş durumda. Islah edilerek, çiftçinin hizmetine sunulan çayır mera alanı ise 4,71 milyon hektara tekabül ediyor. Bu da meraları ve tarım topraklarımızı gözümüz gibi korumamız gerektiğini bize gösteriyor.

Meraların korunmasında, tarım alanlarında olduğu gibi artık büyükşehir belediye başkanlarına ve şehir plancılarına büyük görev düşüyor. Ülkemizde 30 büyükşehir var. Ülke tarımsal üretiminin büyük bölümünü üreten bu illerdeki bütün kırsal alanlar da büyükşehir belediyelerinin sınırları içinde. Tarımın geleceği açısından öncelikle büyükşehir belediyelerinin tarım topraklarını, mera ve çayır alanlarını ve ormanları, su kaynaklarını, doğal hayatı koruması gerekir. Şehir plancılarına da büyük görev düşüyor. Sürekli genişleyen şehirler, tarım arazileri ve meralar üzerine baskı yapıyor. Bu alanlar, şehir içinde kaldığı zaman, bitkisel ya da hayvansal üretimde kullanılması zorlaşıyor ve zamanla üretkenliklerini kaybediyor."

 

-"Meralara bakışın değişmesi lazım"-

 

Dünyanın her yerinde hayvancılık için ucuz ve kaliteli yem girdisi sağlayan kaynağın meralar olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

"Ülkemizde ne yazık ki bu alanlara farklı bakılıyor. Meralar, özellikle tarım dışı sektörlerde yatırım yapılacak alan olarak görülüyor. Bu bakışın değişmesi lazım. Aksi halde hayvancılıkta sürdürülebilirlikten söz edilemez.

Gelişmiş bütün ülkelerde, yapılan şehir planlarında, doğal ortamlar ve tarım arazileri korunmakta, çevreye zararları minimize edilerek bu alanların sürdürülebilirlikleri garanti altına alınmaktadır. Ülkemizde ise bilinçsiz bir şehirleşme, dolayısıyla bu şehirleşme içinde kalan hayvancılık işletmelerinin ve tarım alanlarının yok olmasıyla neticelenen bir süreç yaşanmaktadır. Türkiye'de ne yeterince hayvancılık işletmesi kurulabilecek alan ne de bunlara ucuz yem kaynağı sağlayabilecek mera alanı ya da tarım arazisi vardır. Bunun bilincine varılmalı, bunları yok etmek yerine korumak için çaba gösterilmelidir. Et ve süt başta olmak üzere, dünyada gıda fiyatlarının hızla arttığı dikkate alındığında, bu durum ülkemiz açısından daha da büyük önem arz etmektedir."

 

-Kaba yem ihtiyacı-

 

Ülkemizin yıllık kaba yem ihtiyacının 52 milyon ton olduğunun bilgisini veren Bayraktar, "Kaliteli kaba yem açığı yaklaşık 16 milyon ton civarında. Hayvancılığımızın gelişmesi için daha fazla ota ihtiyacımız var. Bunun karşılanabilmesi ve hayvancılıkta maliyetlerin düşürülmesi için meraların amaç dışında kullanılmasının önüne geçilmeli ve meralar ıslah edilmelidir" dedi.

Meraların amacı dışında kullanılmasının önlenmesi kadar önemli olan diğer bir husus ise mevcut meralardan en yüksek düzeyde faydalanmak olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"Otlama kapasitesi, kuru ot üretimi gibi meranın ne kadar verimli olduğu gösteren niceliklerini iyileştirmek gerekmektedir. Mera ıslah ve amenajman çalışmalarıyla yem verimi ve kalitesi artacak, erozyonun olumsuz etkileri azaltılacak, zehirli bitkiler kontrollü şekilde yok edileceği hayvan ölümleri azaltılmış olacaktır. Islahı yapılmış bir merada yem bitkisinin verim ve kalitesinin artması, orada otlayan hayvanların et ve süt verimlerinin artmasında da önemli katkılarda bulunacaktır. Yapılan araştırmalar uygun ıslah ve amenajman yöntemleri kullanılarak çayır ve meraların üretim kapasitelerinin 4-5 yılda en az 3 kat artırılabileceğini göstermiştir.

 

-Çayır meralar sadece hayvancılığa hizmet etmiyor-

 

Çayır ve mera alanları, aşırı baskı olmadan münavebeli otlatılarak kullanıldığı takdirde zaman içinde bitkilerin kendi kendini yenileyebildiği doğal kaynaklardır. Mera ve çayırların doğal dengeye de önemli bir katısı var.

Toprak yüzeyinde bitkiden bir kapak oluşturan ve geniş kök sistemleriyle büyük toprak kitlelerini muhafaza eden çayır ve mera bitkilerinin özellikle eğimli arazilerde erozyonu önlemede büyük rolü bulunuyor. Yapılan araştırmalarda yüzde 16 eğimli, milli ve tınlı bir arazide 18 santimetre kalınlığındaki toprak, nadasa bırakıldığında 7 yılda, sadece mısır ekildiğinde 11 yılda, mısır-arpa-yonca münavebe sisteminde 40 yılda erozyonla yok olurken, bu süre toprak üzerinde sürekli çayır bitkilerinin bulunmasıyla 33 bin 600 yıla ulaşıyor.

Bununla birlikte sahip olduğu doğal zenginlikler ve koşulları ile temiz hava üreten çayır ve mera alanları, doğal gen kaynağı olarak biyolojik çeşitlilik sağlamaktadır. Ayrıca, su toplama havzası olarak görev yaparak taban suyunu zenginleştirir, akarsuları besler, yağan yağmurun tamamının yüzeysel akışa geçmesini önleyerek sel kontrolünü sağlar, turizm açısından potansiyel alanlar oluşturur. Kırsal kesimde ucuz yem kaynağı olarak hayvancılığı destekleyerek üreticinin gelir düzeyini yükseltir, ekonomik nedenlerle meydana gelen göçü önlemede etkili olur."

3 Ekim 2014 Cuma

Bayraktar'dan Kurban Bayramı mesajı…

Detay:

​-Kurban Bayramı mesajı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "İçinde bulunduğumuz bölgenin büyük bir kargaşa yaşadığı bu ortamda, birliğimizin ve beraberliğimizin simgesi olan bayram günleri, tüm İslam alemine barış ve huzurun geldiği günler olsun"

-"Ülkemizde yeterince kurbanlık var. Kurbanlıkta en ufak bir sıkıntı yoktur"

-"Kurbanlık kesimi mutlaka tecrübeli kişilerce yapılmalı"

-"Etler henüz kesim sıcaklığında iken poşetlerde buzdolabına veya hava alamayacak durumda büyük parçalar halinde üst üste konulmamalıdır"

 

Ankara – 03.10.2014 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgenin büyük bir kargaşa yaşadığını bildirerek, "birliğimizin ve beraberliğimizin simgesi olan bayram günleri, tüm İslam alemine barış ve huzurun geldiği günler olsun" dileğinde bulundu.

Bayraktar, Kurban Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda, bayrama tatil olarak bakmanın, bayramın ruhuna aykırı bir durum olduğunu, bayramları büyükleri ve küçükleri sevindirme, küskünleri barıştırma, hataları affetme, muhtaçlara el uzatma, yardımda bulunma günleri olarak görmenin Kurban Bayramı gibi paylaşmanın simgesi olan günlerde, daha da bir anlam kazanacağını vurguladı.

 

-Kurbanlıkta sıkıntı yok-

 

TZOB'un iller bazında yaptığı araştırmalara göre, bu yıl kurbanlık fiyatlarının genel olarak geçen bayrama yakın seyrettiği bilgisini veren Bayraktar, "Bilindiği üzere bu yıl da kurbanlık ithal edilmemiştir. Üreticilerimizin elinde yeterince hatta ihtiyacın üzerinde kurbanlık vardır. Henüz kurbanlık almamış vatandaşlarımız, 'hayvan bulamayacağız' diye endişe etmesin, kurbanlıkta en ufak bir sıkıntı yoktur" değerlendirmesini yaptı.

Bayraktar, kesim işleminin mutlaka tecrübeli kişilerce yapılması gerektiğini de vurgulayarak, bu yolla, hem kesim hatalarının hem hayvanların strese sokulması sonucu et kalitesinin düşmesi gibi olumsuzlukların hem de acemi kasapların kendilerine ve yardımcılarına vereceği zararın önlenebileceğini bildirdi.

            Hayvan kesimi yapılan alanlarda oluşacak atıkların yol açacağı çevre kirliliğine yönelik tedbirlerin mutlaka sıkı şekilde alınması gerektiğini de kaydeden Bayraktar, halk sağlığına yönelik olası risklerin ancak böylelikle bertaraf edilebileceğini anımsattı.

            Bayraktar, kurban etlerinin muhafazası konusunda da uyarılarda bulunarak,  "Etler, parçalar halinde temiz kaplara konulmalı ve önce güneş görmeyen serin bir yerde hava alması sağlanarak kesim sıcaklığının oda ısısına düşmesi beklenmeli, 5-6 saat sonra da buzdolabına kaldırılmalıdır. Etler henüz kesim sıcaklığında iken buzdolabına poşetler içinde veya hava alamayacak bir durumda büyük parçalar halinde üst üste konulmamalıdır" dedi.

Şemsi Bayraktar, tüm vatandaşların Kurban Bayramı'nı kutlayarak, bayramın milletimize, İslam alemine ve bütün insanlığa huzur, barış ve mutluluk getirmesi dileğinde bulundu.
2 Ekim 2014 Perşembe
25 Eylül 2014 Perşembe

Tzob İsrafa Karşı Kamu Spot'u Hazırladı

Detay:


​TZOB, israfa karşı başlattığı kampanya çerçevesinde hazırladığı 2. kamu spotunu medyayla paylaştı


Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), tarladan sofraya kadar olan süreçte yaşanan israfa dikkati çekmek amacıyla başlattığı israfa karşı kampanya çerçevesinde hazırladığı kamu spotunun ikincisini bugün (25.9.2014) medyayla paylaştı.


 TZOB'un medya spotu, doğal afetler nedeniyle bu yıl çok zor bir üretim sezonu geçirilmekte olduğuna vurgu yapıyor; çiftçimizin ürettiği her dilim, her salkım ve her danenin geçtiğimiz yıllardan çok daha fazla önemli hale geldiğine dikkati çekiyor, bu nedenle her türlü israftan kaçınılması gerektiği mesajını veriyor.


Radyo ve televizyonlar için ayrı ayrı hazırlanan; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun "kamu yararına yönelik spot film" onayından da geçen 45'er saniyelik spotlar hem üreticileri hem tüketicileri hem de aracı kişi ve kuruluşları, israf konusunda uyarmak ve toplumsal farkındalık ve bilinç geliştirilmesini sağlamak amacı taşıyor.


Tzob'un hazırlamış olduğu söz konusu video'yu buradan izleyebilirsiniz. 


Bozkır Ziraat, YouTube'da sizinle bir video paylaştı
İsraf Etmeyelim - TZOB Kamu Spotu - İsraf Konulu Kamu Spotu
yükleyen: Bozkır Ziraat
İsraf Etmeyelim - TZOB Kamu Spotu - İsraf Konulu Kamu Spotu
http://www.tzob.org.tr http://www.bzob.org.tr


18 Eylül 2014 Perşembe

Bayraktar, Altınekin’de tohum eleme tesisi açtı

Detay:

​-Bayraktar, Altınekin'de tohum eleme tesisi açtı

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Türkiye'nin her tarafında kadın çiftçilerimizi eğitmeye başladık. Hızlı bir şekilde göç veriyoruz. Tarım, kadınlara kalmaya başladı"

-"Eğer kadın çiftçilerimize tarımı öğretemezsek, tarımda verimliliği yakalayamayız"
-"Ziraat Odaları teknik elemanlar istihdam ederek, hızlı şekilde bilgiyi çiftçiye ulaştırmaya başladı"
-"Sadece KOP değil, sulamaya yönelik diğer bütün projelerin bir an evvel bitirilmesini önemsiyoruz"

Konya – 18.09.2014 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye'nin her tarafında kadın çiftçilerimizi eğitmeye başladıklarını bildirerek, "Hızlı bir şekilde göç veriyoruz. Tarım, kadınlara kalmaya başladı. Eğer kadın çiftçilerimize tarımı öğretemezsek, tarımda verimliliği yakalayamayız" dedi.
Ayçiçeği hasadı için Konya'nın Altınekin ilçesine gelen Bayraktar, Ziraat Odası Tohum Eleme Tesisi'nin açılışını yaptı, Ezme-Yem Ünitesi'nin de temel atma törenine katıldı.
Bayraktar, açılış töreninde yaptığı konuşmada, tarımda verimliliğin çok önemli olduğunu söyledi.
Tarımda ilerlemenin sağlanabilmesi için başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere, kendilerine de büyük görevler düştüğünü aktaran Bayraktar, "Çiftçiye bilgiyi veremez ve yeni gelişmelerden haberdar edemezseniz, tarım teknolojisi ve tekniğine dair bilgi veremezseniz, verimliliği yakalamanız mümkün değildir" diye konuştu.

-Tarımda eğitim dönemi-

Bayraktar, Ziraat Odalarının teknik elemanlar istihdam ederek, hızlı şekilde bilgiyi çiftçiye ulaştırmaya başladığını ifade etti.
TZOB, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı işbirliğiyle proje geliştirdiklerini ifade eden Bayraktar, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin her tarafında kadın çiftçilerimizi eğitmeye başladık. Hızlı bir şekilde göç veriyoruz. Tarım, kadınlara kalmaya başladı. Eğer kadın çiftçilerimize tarımı öğretemezsek, tarımda verimliliği yakalayamayız. Bunun bilinci içinde eğitimleri veriyoruz. Her iki bakanımızla da gidip, kadın çiftçilerimize sertifikalarını veriyoruz. Genç çiftçilerimize yönelik eğitim programını da başlattık. Türkiye'nin her tarafında genç çiftçilerimizi eğiteceğiz. Bunu fevkalade önemsiyorum. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile yaptığımız proje kapsamında araştırma enstitülerini eğitim merkezi haline getirdik. Buralarda uzmanlarımızca çiftçilerimize eğitim verilmeye başlandı."

-Sulama yatırımları ürün çeşitliliğini artırır-

Konya Ovası'nda basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaşmasından memnun olduğunu vurgulayan Bayraktar, bölgedeki sulama faaliyetlerinin verimliliği ve ürün çeşitliliğini artıracağına dikkati çekti. 
Bayraktar, bu kapsamda Konya Ovası Projesi'ne (KOP) önem verdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Sulama kanallarıyla beraber bir an evvel bitirilerek, devreye girmesi, üreticilerimizin elektrik maliyetlerini de aşağıya çekecektir. Bu bölgenin üreticileri, kullandıkları yer altı sularının her yıl bir miktar aşağıya inmesi nedeniyle yüksek bir maliyetle karşı karşıya. Bu enerji maliyetinden de bu üreticilerimizi kurtarmamız lazım. Sadece KOP değil, sulamaya yönelik diğer bütün projelerin de bir an evvel bitirilmesini önemsiyoruz."
Programa, TZOB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Seyfettin Baydar, oda başkanları ve yöneticileri ile vatandaşlar katıldı.

15 Eylül 2014 Pazartesi

Çiftçi enflasyonun mağduru

Detay:


​-Çiftçi enflasyonun mağduru

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:"Tarımda üretici fiyatları, Haziran ve Temmuz'un ardından Ağustos ayında da geriledi"

-"Haziran'da yüzde 0,18, Temmuz'da yüzde 0,73 gerileyen tarımda üretici fiyatları, Ağustos ayında da yüzde 0,55 düştü"

-"Tüketicide gıda ve alkolsüz içeceklerde Ağustos ayı  itibarıyla son bir yılda fiyat artışı yüzde 14,44'ü bulurken, tarımın genelinde yüzde 10,54'de, on iki aylık ortalamalara

göre yüzde 7,88'de kaldı"

-"Balıkçılıkta fiyatlar bir yıllık dönemde yüzde 17,17 geriledi"

-"Üretici-market arasındaki makasa dikkat edilmeli. Ürünün üreticinin elinden çıkış fiyatı ile tüketicilerimizin aldıkları fiyatlar arasında 4-5 katına ulaşabilen farklar oluşmaktadır.

Bu sorunu halledemezsek, gıdada enflasyon sorununu çözemeyiz"

-"Rakamlardan görüldüğü gibi gıda fiyatlarındaki artışın kaynağı üretici değildir. Aksine üretici de, toplumun büyük bir kesimi gibi enflasyondan zarar görmüştür"

-"Enflasyonu kontrol altına almak için ithalatı cazip hale getirecek gümrük vergisi indirimleri, zaten zor durumdaki çiftçimizi daha da büyük sıkıntıya sokacaktır"

-"Tarım sektörünün ayakta tutulması gerekirken, ihtiyaç dışı ithalatın tam anlamıyla yıkıcı sonuçlar doğuracağını bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur"

-"Gıda fiyatlarını kontrol etmek için ithalatı cazip hale getirmek, ülke içi üretim varken, ürün ithal etmek tarım sektörünü baltalamaktan başka bir işe yaramaz"

-"Tarımda en temel öncelik, yapısal sorunları çözerek, sürdürülebilir üretimi sağlamak, üreticiyi tarlada tutmak, ülke içi üretimi artırmak, üretim fazlasını ihraç etmek

olmalıdır"

-"Haziran ayında yüzde 11,1 olan işsizliği 2 puan düşürerek yüzde 9,1'e çeken tarım, 5,9 milyondan fazla kişiye istihdam sağladı" 

 

Ankara – 15.09.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin enflasyonun sorumlusu değil, açıkça mağduru olduğunu bildirerek, "tarımda üretici fiyatları, Haziran ve Temmuz'un ardından Ağustos ayında da geriledi. Haziran'da yüzde 0,18, Temmuz'da yüzde 0,73 gerileyen tarımda üretici fiyatları, Ağustos ayında yüzde 0,55 düştü. Gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyatlar, Haziran ayında yüzde 0,36, Temmuz ayında yüzde 0,30, Ağustos ayında yüzde 0,89 artmıştı" dedi.

Bayraktar yaptığı açıklamada, Ağustos ayında tarımın genelinde üretici fiyatlarının (ÜFE) yüzde 0,55, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 0,41, ormancılık ürünlerinde yüzde 2,41, balıkçılıkta yüzde 3,98 gerilediğini bildirdi.

Üretici fiyatlarının, Ağustos ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde tarımın genelinde yüzde 10,54, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,88 arttığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"Ağustos ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 10,81, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 6,95, ormancılık ürünlerinde 31,82, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 9,47 artış oldu. Balıkçılıkta Temmuz ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde fiyatlar yüzde 4,16 geriledi. On iki aylık ortalamalara göre, balıkçılıkta fiyatlar yüzde 6,96 arttı.

Gıda ve alkolsüz içeceklerde, Temmuz ayında enflasyon yüzde 0,30, Temmuz itibarıyla son bir yıllık enflasyon yüzde 12,56, on iki aylık ortalamalara göre enflasyon ise yüzde 11,11 olmuştu.

Tüketicide gıda ve alkolsüz içeceklerde Temmuz itibarıyla son bir yılda fiyat artışı yüzde 14,44'ü bulurken, tarımın genelinde yüzde 10,54, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,88'de kaldı. Balıkçılıkta fiyatlar bir yıllık dönemde yüzde 17,17 geriledi."

 

-İthalatın gıda fiyatlarını düşüreceği varsayımı…-

 

Son dönemlerde enflasyonda görülen artışın sorumlusunun gıda fiyatlarındaki yükseliş olduğu yönünde açıklamaların çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yapıldığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

"Hatta, çeşitli kesimler tarafından, gıda fiyatlarının kontrol altına alınması gerektiği, gıdada enflasyonun belli rakamlara çekilmeden genel enflasyonun düşmeyeceği öne sürülmekte ve gümrük vergileriyle oynanmasının bir önlem olacağını dile getirilmektedir. 2007'de yaşanan kuraklık da hatırlatılarak, gümrük vergilerinin aşağı çekilmesi suretiyle, fiyatların kontrol edilebileceğinden bahsedilmektedir. Bu gümrük vergilerini düşürerek ithalat yapılmasının yolunun açılmasını istemek demektir. Sonuç olarak, bu söylemler, ithalatın gıda fiyatlarını kontrol altına alacağı ve düşüreceği varsayımına dayanmaktadır.

Öncelikle gıda enflasyonuna iki açıdan, üretici ve tüketici yönünden bakmak gerekir. Şunu belirtmekte fayda var. Gıda ve alkolsüz içeceklerde 2011 yılında tüketici fiyatları endeksindeki artış yüzde 12,21 olmuştur. Buna karşılık, tarımda üretici fiyatları endeksindeki artış ise yüzde 7,58'de kalmıştır.

2012 yılına gediğimizde ise, tarımın genelinde üretici fiyatları endeksinde yüzde 4,17 düzeyinde azalma olurken, gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyatları endeksi yüzde 3,9 oranında artmıştır.

2013 yılında, gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyatları endeksi yüzde 9,67 oranında artmışken, tarımda üretici fiyatlarındaki artış yüzde 7,58'de kalmıştır.

2014 yılında da göstergeler diğer yıllara benzer bir seyir izlemiş, tarımda üretici fiyatlarındaki artış, gıdadaki tüketici fiyatlarındaki artışın altında kalmıştır. Bu yılın Haziran ayında tarımda üretici fiyatları yüzde 1,18, Temmuz ayında yüzde 0,73, en son Ağustos ayında yüzde 0,55 oranında düşmüştür. Buna karşın gıda ve alkolsüz içeceklerde Haziran ayında yüzde 0,36, Temmuz ayında yüzde 0,30, Ağustos ayında yüzde 0,89 oranında artış yaşanmıştır.

Üretici fiyatları, Ağustos ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde tarımın genelinde yüzde 10,54, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,88 artmışken, gıda ve alkolsüz içeceklerdeki fiyat artışı, Ağustos itibarıyla son bir yıllık enflasyon yüzde 14,44'ü, on iki aylık ortalamalara yüzde 11,45'i bulmuştur.

Rakamlardan görüldüğü gibi gıda fiyatlarındaki artışın kaynağı üretici değildir. Aksine üretici de, toplumun büyük bir kesimi gibi enflasyondan zarar görmüştür."

 

-Çiftçi afetlerin ve enflasyonun mağduru-

 

Üreticilerin, 2013-2014 üretim sezonunun başından itibaren kuraklık, Mart ayı sonunda görülen don zararı başta olmak üzere, dolu, fırtına, aşırı yağış, sel, su baskını gibi hemen hemen bütün doğal afetlerle uğraştığına dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti:

"Normalin dışındaki iklim koşulları yüzünden oluşan hastalıklarla mücadele etmiştir. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf üreticisi kuraklıktan, fındık, kayısı, elma, ceviz başta olmak üzere birçok meyve ve bazı sebze yetiştiricileri ise don kaynaklı büyük kayıpları göğüslemek zorunda kalmıştır. Üreticimiz borç yükü altındadır. Bankalara, elektrik şirketlerine, Sosyal Güvenlik Kurumu'na borçları bulunmaktadır. Mazot, gübre, ilaç ve elektrik girdi fiyatlarının yüksekliği maliyetleri artırmakta, zaten aşırı derecede parçalanmış arazi yapısı nedeniyle verimli işletme olanağını yitirmiş tarım topraklarında karlı üretim yapılmasını neredeyse imkansız hale getirmektedir.

Buna rağmen, çiftçi enflasyonun sorumlusu değil, açıkça mağdurudur.

Bu şartlar altında, çift hanelere yaklaşmış enflasyonu kontrol altına almak için ithalatı cazip hale getirecek gümrük vergisi indirimleri, zaten zor durumdaki çiftçimizi daha da büyük sıkıntıya sokacaktır. Yaklaşık 77 milyon nüfusu, 37 milyon turisti doyuran, 6 milyona yakın istihdam yaratan, tarım ve gıdada 17 milyar dolarlık ihracata imkan sağlayan tarım sektörünün ayakta tutulması gerekirken, ihtiyaç dışı ithalatın tam anlamıyla yıkıcı sonuçlar doğuracağını bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Zaten ülkemizde 11,2 milyar doları aşkın gıda ve tarım ürünleri ithalatı yapılmaktadır. Ayçiçeği, soya gibi yağlı tohumlarda ülke içi üretim tüketimi karşılamaktan uzaktır. 3,6 milyar dolarlık bir yağlı tohum ithalatı yapılmaktadır. Bu alandaki ihracatın da 1,2 milyar doları bulduğunu söylemek gerekir. Yağlı tohumlardan üretilen yağda ülke ihtiyacının yüzde 70'i ithalatla karşılanmaktadır. Soyanın yüzde 84'ü ithal edilmektedir. Yine ülkemiz önemli bir pamuk tüketicisidir. Üretimde 6'ıncı olmasına karşın, pamuk ithalatında Çin'in ardından ikinci sırada bulunmaktadır. 1,5 milyon tonluk pamuk ihtiyacının 800-900 bin tonu ülke içinden, kalanı yurtdışından karşılanmaktadır. Ülkemiz kaliteli buğday ithal etmektedir. Un ve makarna üretimi için bunu yapmak bir zorunluluktur. Türkiye, un ve makarna ihracatında dünyanın iki büyük ülkesinden biridir. Türkiye, muz ithalatçısıdır. Muzda son yıllarda üretim hızla artsa da tüketimin yine de yarısı ithalatla karşılanmaktadır. Görüldüğü gibi tarım ürünlerinde ithalat vardır. Zaten bu ithalata karşı çıkmak da mümkün değildir. Önünde sonunda ülke ihtiyacı için ithalat yapmaktan başka çıkar yol da yoktur.

 

-İthalatı cazip hale getirmek sektörü baltalar-

 

Fakat, gıda fiyatlarını kontrol etmek için ithalatı cazip hale getirmek, ülke içi üretim varken, ürün ithal etmek tarım sektörünü baltalamaktan başka bir işe yaramaz. Tarımda en temel öncelik, yapısal sorunları çözerek, sürdürülebilir üretimi sağlamak, üreticiyi tarlada tutmak, ülke içi üretimi artırmak, üretim fazlasını ihraç etmek olmalıdır. Bunlar yapılmazsa ortaya çıkacak sorunun büyüklüğüyle baş etmek mümkün olamayacaktır. Aksi takdirde, tarımdan kopacak milyonlarca nüfus, hangi alanlarda istihdam edilecek ve doyurulacaktır? Bunun cevabının verilmesi gerekir."

Ayrıca gümrük indirimleriyle ithalatın önünün açılmasının doğrudan fiyatları indirip indirmeyeceği de muğlak bir konu olduğuna dikkati çeken Bayraktar, "Geçmişte, bunun tersi örnekleri görülmüştür. 2008 sonrası sütte yaşanan kriz sonucu besilik, kasaplık canlı hayvan ve et ithalatı yapılması, et fiyatlarını düşürmemiş, tüketici fiyatlarında önemli bir değişiklik olmamıştır. Parayı, ithalatçılar, aracılar kazanmış ama ülke çiftçisi kaybetmiştir. Tüketici de ithalattan daha ucuz ürün tüketerek faydalanamamıştır. Olan ülkenin 3 milyar doları aşkın dövizine olmuştur" dedi.

 

-Gıda fiyatlarını kontrol altına almanın ithalattan başka yolları da var-

 

Gıda fiyatlarını kontrol altına almanın ithalatı gümrük indirimleriyle teşvik etmekten başka yolları da bulunduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

"Ürünün üreticinin elinden çıkış fiyatı ile tüketicilerimizin aldıkları fiyatlar arasında 4-5 katına ulaşabilen farklar oluşmaktadır. Üretici-market arasındaki makasa dikkat edilmeli. Bu sorunu halledemezsek, gıdada enflasyon sorununu çözemeyiz.

Ürün tarladan sonra çeşitli kanallardan geçerek tüketiciye ulaşır. Pazarlama kanalları olarak tarif edilen bu yolda devlet alımlarının yanı sıra, kooperatif alımları ile çok sayıda aracı tüccar, komisyoncu, dağıtıcı, toptancı, perakendeci, simsar gibi değişik isimler altında faaliyet gösteren aracılar bulunmaktadır. Bunların tarladan markete olan zincirdeki sayıları arttıkça pazarlama kanalları uzamakta, ürün fiyatları artmaktadır.

Tarladan markete fiyat artışın en aza indirilmesi için, kısa vadede, nakliye maliyetlerini azaltacak formüller üzerinde çalışmak gerekir. Yüksek akaryakıt fiyatları nedeniyle ulaşım giderleri perakende ürün fiyatlarını artırmaktadır. Tarım ürünleri taşıyan nakliye araçlarına ucuz mazot sağlanması, vergi oranlarının indirilmesi gibi çeşitli önlemler alınabilir.

Orta ve uzun vadede demiryolu ağının yaygınlaştırılması, soğuk hava depoları bulunan vagonların devreye alınması nakliye giderlerini en aza indirecektir. Çiftçi ekonomik örgütlülüğünün ve gücünün artırılarak aracı sayısının azaltılması, ambalajlama, depolama ve nakliye maliyetlerinin en aza indirilmesi, üreticiden tüketiciye kadar geçen süreçte kar marjlarının makul seviyelere düşürülmesi için rekabet koşullarının oluşturulması gerekir."

Bütün bunların, tarladan markete oluşan fiyat farkını en aza indireceğini, fiyat istikrarını sağlayacağını bildiren Bayraktar, "Çiftçi düzenli ve yeterli bir gelire kavuşacak, tüketici de makul bir fiyatla gıda tüketebilecektir. Ülkemizin gıda ve tarımda, sosyal ve ekonomik istikrarını bunda görüyoruz" dedi.   

 

-Tarım, Haziran ayında 5,9 milyondan fazla istihdam sağladı-

 

Bayraktar, tarımda istihdamın Haziran ayında 5,9 milyonu aştığını bildirerek, "Tarım, yüzde 11,1 olan işsizliği 2 puan düşürerek yüzde 9,1'e çekti" dedi.

Şemsi Bayraktar, Haziran ayında tarımda çalışan sayısının, Mayıs ayına göre 117 bin kişi artarak 5 milyon 820 bin kişiden 5 milyon 937 bin kişiye çıktığını belirtti.

TZOB Genel Başkanı, Mart ayının ikinci yarısından sonra tarımda istihdamın yoğun olduğu döneme girildiğini bildirerek, "özellikle bu dönemde çapalama, sulama gibi kültürel işlemlerin artması ve birçok üründe hasat yapılması nedeniyle istihdam 6 milyona yaklaştı. Tarım, Haziran ayında istihdamda sanayiye 605 bin fark arttı" dedi.

Bayraktar, 26 milyon 586 bin olan istihdam edilenlerin 13 milyon 360 bininin hizmetler, 5 milyon 332 bininin sanayi, 1 milyon 958 bininin inşaat, 5 milyon 937 bininin ise tarımda çalıştığını vurguladı.

Tarımın işsizliği sürekli düşürdüğünü bildiren Bayraktar, "tarım işsizliği, Nisan ayında 1,8, Mayıs ayında 1,9, Haziran ayında ise 2 puan düşürdü ve işsizliğin tek hanede kalmasını sağladı. Tarım erkeklerde işsizliği 1,2 puan düşürerek yüzde 9,5'den yüzde 8,3'e, kadınlarda 4,8 puan indirerek yüzde 15,7'den yüzde 10,9'a çekti" dedi.

Haziran ayında, tarımın istihdamda yüzde 22,3 pay aldığını, buna karşın sanayinin payının yüzde 20,1, inşaatın payının yüzde 7,4'de kaldığını belirten Bayraktar, istihdamda aslan payının yüzde 50,3 ile hizmetler sektöründe olduğunu vurguladı. Bayraktar, Haziran ayında tarımda 3 milyon 132 bin erkek, 2 milyon 805 bin kadının istihdam edildiğine dikkati çekti.