11 Eylül 2013 Çarşamba

TZOB Kadın çiftçi eğitimi sertifika töreni yapıldı

Detay:

Satır içi resim 1

-Kadın çiftçi eğitimi sertifika töreni…

-TZOB’un ev sahipliğinde Sakarya’da yapılan törene

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Aile ve

Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile TZOB Genel

Başkanı Şemsi Bayraktar katıldı

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, Kadın Çiftçi Eğitimi

Protokolü kapsamında, eğitimlere katılan kadın

çiftçilerimize zirai kredilerde, devlet desteklerinde,

projelerde öncelik ve ayrıcalık tanınmasını istiyoruz”

-“Eğitim gören kadın çiftçilerimiz arasından ihtiyaç sahibi,

muhtaç kadın çiftçilerimize, mevcut Kırsal Alanda Sosyal

Destek projelerinden faydalanma imkânının sağlanmasını da

talep ediyoruz”

-“Unutulmamalıdır ki, kadınlar ekonomik ve sosyal alanda

güçlendirildiğinde, ekonomik büyümeyi, sosyal gelişmeyi

ve sürdürebilir kalkınmayı sağlarlar, liderlik ve değişimin

temsilcisi olurlar”

-“Kadınlarımıza en az erkekler kadar hatta onlardan daha

fazla eğitim verilmesi, tarımımıza da çağ atlatır”

-“81 ilde en az 1 milyon kadın çiftçimize ulaşmak hedefimiz

olsun. Gelin 1 milyon kadın çiftçimize ulaşalım, onlara

eğitim ve destek verelim. Hem onların hayatını, hem de

ülkemizin kaderini değiştirelim”

-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin:

-“Eğitimli bir kadın, dalga dalga bütün toplumunu aydınlatıyor.

O yüzden biz Başbakanımızın önderliğinde bu işi çok

önemsiyoruz"

-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker:

-“Kadınların eğitimi, ailenin ve toplumun eğitimi anlamına

geliyor. Toplumun geleceğine yatırım yapacaksak, eğitim

düzeyi yüksek nesiller yetiştireceksek, kadın eğitimine

her alanda mutlaka daha fazla emek sarf etmeli, daha fazla

dikkat göstermeliyiz" 

Sakarya – 09.09.2013 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, Kadın Çiftçi Eğitimi Protokolü kapsamında, eğitimlere katılan kadın çiftçilere zirai kredilerde, devlet desteklerinde, projelerde öncelik ve ayrıcalık tanınmasını istediklerini bildirerek, “Eğitim gören kadın çiftçilerimiz arasından ihtiyaç sahibi, muhtaç kadın çiftçilerimize, mevcut Kırsal Alanda Sosyal Destek projelerinden faydalanma imkânının sağlanmasını da talep ediyoruz” dedi.

Bayraktar, kadınlarımıza en az erkekler kadar hatta onlardan daha fazla eğitim verilmesinin, tarıma çağ atlatacağını vurgulayarak, “81 ilde en az 1 milyon kadın çiftçimize ulaşmak hedefimiz olsun. Gelin 1 milyon kadın çiftçimize ulaşalım, onlara eğitim ve destek verelim. Hem onların hayatını, hem de ülkemizin kaderini değiştirelim” diye konuştu.

TZOB’un ev sahipliğinde Sakarya’da, Elmas Garden Inn Oteli’nde yapılan  “Kadın Çiftçi Eğitimi Sertifika Töreni”ne, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar katıldı.

Törende, Sakarya ilinde Kadın Çiftçi Eğitimi’ne katılan 322 kadına sertifikaları verildi.

Bayraktar, törende yaptığı konuşmada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Türkiye Ziraat Odaları Birliği arasında, 14 Mayıs 2012 Dünya Çiftçiler Gününde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın huzurunda kadın çiftçilerin eğitimi konusunda protokol imzaladıklarını hatırlattı.

Protokol çerçevesinde, 5 pilot ilde kadın çiftçi eğitimlerinin tamamlandığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Bugün, Sakarya il ve ilçelerinden, eğitimlere katılan 322 kadın çiftçimize sertifikalarını vermek üzere bu etkinliği gerçekleştirmekteyiz. Kadın Çiftçi Eğitimi protokolünde, temsilcisi olmaktan onur ve gurur duyduğumuz kadın çiftçilerimiz adına yer aldık. Dünyada ve ülkemizde önemli rollere sahip olan kadınlarımız, tarım sektörünü de sırtında taşıyorlar. Ülkemizde değişik platformlarda kadın çiftçilerin güçlendirilmesiyle ilgili organizasyonlara Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak iştirak ettik ve destek verdik, vermeye de devam ediyoruz.”

-Eğitim çalışmaları çok hızlı tamamlandı-

İmzaladıkları, bu protokol kapsamında yapılan eğitim çalışmalarının çok hızlı bir şekilde tamamlandığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

“İlki İzmir’de gerçekleşen kadın çiftçi eğitime 104, Kayseri'de 105, Diyarbakır'da 102, Gaziantep'de 138 ve Sakarya'da ise 322 kadın çiftçimiz katıldı. Eğitimlere, ilçeler arasında en çok katılım 93 kadın çiftçiyle Sakarya’nın Akyazı ilçemizde olmuştur. Kadın çiftçilere yönelik eğitimlere başlamadan önce, Ankara'da bakanlıkların 185 uzmanına eğitici eğitimi verildi. Ana eğitim konuları olarak; İklim Değişikliği ve Kadın, Kooperatifçilik ve Kadın, Girişimcilik, Liderlik ve Kadın, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Haklarımız, Sosyal Güvenlik belirlendi.

Bu eğitim konularının yanı sıra Sakarya’daki kadın çiftçilerimize, ilden gelen talep üzerine; Çilek yetiştiriciliği, Kivi yetiştiriciliği ve budama yöntemleri, Gıda hijyeni ve gıda muhafazası, Tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği, Karışık sebze yetiştiriciliği, Sebzelerde gübreleme, Örtü altı ve açık arazide sebze yetiştiriciliği, Zirai mücadele ilaçlarının kullanımında dikkat edilecek noktalar, bilinçsiz ilaç kullanımının çevreye, ürüne ve insan sağlığına etkileri, Hayvan bakımı ve beslemesi, süt sığırcılığı yetiştiriciliği, hastalık ve sağım yöntemleri konularında eğitimler gerçekleştirildi.” 

-50’inci yılında TZOB-

TZOB’un 50’inci yılında, Türkiye genelinde il ve ilçelerin yüzde 86'sında oda kuruluşunu tamamladığını bildiren Bayraktar, “757 ziraat odamızın yüzde 65’i kendi binasına sahip ve odalarımızın 75'inde toprak tahlil laboratuvarı var. Yine odalarımızın yüzde 44’ünün tarımsal araç ve makine parkı bulunuyor. Çiftçimize hizmet için bu imkanların daha da artırılması için çalışıyoruz” dedi.

Ziraat Odalarının talepleri doğrultusunda çeşitli projeler hazırlandığını ve uygulandığını belirten Bayraktar, ziraat odaları ve TZOB’un kırsal kalkınmayla ilgili 200 projesinin 108’i onaylandığını ve bu suretle Avrupa Birliği hibelerinden çiftçilerin daha fazla faydalanmasının sağlandığını vurguladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 13 Mayıs 2013'te Genel Merkezimizin yeni hizmet binasının açılışını gerçekleştirdiklerini hatırlatan Bayraktar, TZOB olarak otomasyon sistemi ihalesi yaptıklarını, 2014 yılında tamamlamayı planladıkları otomasyon sistemiyle çiftçilere daha iyi hizmet sunacaklarını söyledi.

Bakanlıklarla eğitim konusunda çeşitli protokoller imzaladıklarına dikkati çeken Bayraktar, şöyle dedi:

“Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, eğitime fevkalade önem veriyor, her şeyin üzerinde tutuyoruz. Geçtiğimiz ay Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Faruk Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanımız Erdoğan Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker ile birlikte, eğitim merkezi ve sosyal tesisimizin temelini attık. TZOB Eğitim Merkezi ve Sosyal Tesisimizi çok amaçlı hizmet verecek şekilde projelendirdik.

Eğitim Merkezi ve Sosyal Tesisimizi tamamladığımızda, kadın çiftçi eğitimlerini ve etkinliklerini tesislerimizde gerçekleştirebileceğiz.

Sizlere de buradan birşeyin daha müjdesini vermek istiyorum. Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve ziraat odalarımız olarak, 81 ilimizde ziraat odaları kadın kurulları ve gençlik kurulları oluşturacağız. Konuya ilişkin mevzuat çalışmamızın son aşamasına geldik.”

-“Tarım teknolojisindeki yenilikleri kadınlara doğrudan ulaştırabildik”- 

Verdikleri eğitimlerle, tarım teknolojisindeki yenilikleri kadınlara doğrudan ulaştırabildiklerini vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:

“Kadın çiftçilerimizin eğitimlerde öğrendiklerini, çocuklarına, yani geleceğin çiftçilerine ve diğer kadın çiftçilere de aktarmalarını umut ediyoruz.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, Kadın Çiftçi Eğitimi Protokolü kapsamında, eğitimlere katılan kadın çiftçilerimize zirai kredilerde, devlet desteklerinde, projelerde öncelik ve ayrıcalık tanınmasını istiyoruz. Böylelikle vereceğimiz sertifikaların kadın çiftçilerimiz için bir anlam ve değer ifade edeceğini düşünüyoruz.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Şahin ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker de kabul ederlerse, eğitim gören kadın çiftçilerimiz arasından ihtiyaç sahibi, muhtaç kadın çiftçilerimize, mevcut Kırsal Alanda Sosyal Destek projelerinden faydalanma imkânının sağlanmasını talep ediyoruz.

Sosyal Destek programı ile kırsal alanda ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelere en uygun organizasyonla, gelir seviyesini yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede, istihdamı artırma, üretilen ürünleri mahallinde değerlendirme ve pazarlama alanlarında gerekli maddi ve teknik desteği zamanında ulaştırarak, onların üretime katılmaları ve üretimde sürekliliklerinin sağlanması hedeflenmektedir.

İşte tam da bu noktada 3 kurumun imzalamış olduğu bu protokolle birlikte, eğitim alan kadın çiftçilerimizin, kırsal alanda sosyal destek projesiyle entegre edilmesinin çok yerinde olacağına inanıyorum.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, bakanlıklarımıza konuyla ilgili talebimizi sözlü olarak ilettik ve toplantı talebinde de bulunduk. Sayın bakanlarımız da talimatlandırır ise daha hızlı sonuca ulaşacağız.”

-Sosyal güvenlikte en mağdur kesim kırsaldaki kadınlar-

Türkiye’de tarımsal istihdamda en fazla ihmal edilen konulardan birinin de herkesin malumu olduğu üzere sosyal güvenlik olduğunu belirten Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu sektördeki en mağdur kesimi de kırsal alandaki kadınlarımız oluşturmaktadır.

Kadın çiftçilerimizin Sosyal Güvenlik sistemine katılımının desteklemesi yönünde teşvik edici önlemlere acil ihtiyaç duyulmaktadır.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği adına Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi olmam sıfatıyla kadın çiftçilerimizin sorunlarını Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu gündemine her zaman taşımaya ve onların sesi olmaya çalıştım.

2011 yılında, 1994 yılından prim kesintisi olan çiftçilerimize geriye yönelik borçlanma hakkı getirildi. Ancak kanun gereği, 1994-2003 yılları arası dönem için, aile reisi olmayan kadın çiftçilerimiz borçlanamadılar. Çabalarımızla, 26 Ocak 2012 tarihinde 6270 Sayılı Kanun ile 2 Ağustos 2003 öncesi kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçiler için getirdiği farklı uygulama tümüyle kaldırıldı ve kadın çiftçilerimizin mağduriyeti giderildi. İlgili bakanlarımıza ve bu konuda emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.

27 Haziran 2012 tarihli genelgeyle 6270 Sayılı Kanunla getirilen düzenlemeye istinaden tescil tarihlerindeki değişiklik nedeniyle sigortalılık durumları değişen kadın çiftçilerimiz, yine, Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde yaptığımız girişimler sonucunda, hak kazandıkları dönem için gecikme cezası ve gecikme zammı ödemediler.

Tarım Bağ-Kur’una tabi, kendi hesabına çalışan ve Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altına girmemiş olan yaklaşık 2 milyon çiftçimize, sigortalı hale gelmesi için 2008 yılında, her ay için 30 gün yerine, 15 gün üzerinden prim ödeme kolaylığı getirilmişti. 15 günlük süre her yıl 1 gün artırıldı ve günümüzde 20 güne çıkarıldı. Çiftçilerimiz, bu primleri ödemekte zorlanmaktadır. Sigorta primlerinde indirime gidilmesi ya da sigorta primi desteği verilmesi gerekmektedir.”

-“Sigorta primlerinde tarımda çalışan kadınlara pozitif

ayrımcılık yapılmalı”-

Tarımda çalışan kadın çiftçilerin ödemesi gereken sigorta primleri için de pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, “prim miktarının yüzde 60’ı devlet tarafından karşılanmalıdır. Böylelikle ülkemizde tarımda çalışan kadınların üretim alanındaki gelir düşüklükleri, sosyal güvenliğini olumsuz yönde etkilemeyecek, kadınları, eşlerinin sosyal güvenliğine bağımlı kalmaktan kurtaracaktır” dedi.

Kadın çiftçilerin diğer sigortalı kadınlarda olduğu gibi doğum borçlanması kapsamında, hamilelikte geçen süreleri borçlanabilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması fevkalade önemli olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Bu konuyla ilgili mevzuat değişikliği önerimizi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ilettik. Üretimin her aşamasına aktif bir biçimde katılan kadın çiftçilerimiz için bunları yapmak zorundayız. Bunu boynumuzun borcu olarak görmeliyiz” diye konuştu.

-“Eğitimlerde kadın çiftçilerimizden çok olumlu yansımalar aldık”-

Kadınların yatırım yapma ve risk alma yeteneklerini kısıtlayan ve küreselleşme karşısında dezavantajlı bir konumda olmalarına neden olan sorunlara çözüm bulmanın ve öneriler geliştirerek uygulamaya geçmenin büyük önem taşıdığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

“Gelir açısından eşine bağımlı olan kadın çiftçilerimiz, sermayeye sahibi değiller. Bundan dolayı yatırım desteklerinde devletin yüzde 70 destekte bulunması sorunu çözmekte yetersiz kalmaktadır. Yatırım harcamasının başlangıçta tümünü yapmak, kredi için teminat göstermek kadınlarımız için imkansızdır.       Unutulmamalıdır ki, kadınlar ekonomik ve sosyal alanda güçlendirildiğinde, ekonomik büyümeyi, sosyal gelişmeyi ve sürdürebilir kalkınmayı sağlarlar, liderlik ve değişimin temsilcisi olurlar.

Sonuç olarak, kadın çiftçilerimize doğrudan eğitim vermeyi çok önemli buluyoruz. Kadınlarımıza en az erkekler kadar hatta onlardan daha fazla eğitim verilmesi, tarımımıza da çağ atlatır.

Düzenlediğimiz eğitimlere katılan kadın çiftçilerimizden de çok olumlu yansımalar aldık.

Sayın Bakanlarımız uygun görürler ise Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı olarak, kadın çiftçi eğitimlerinde yola devam diyorum. 81 ilde en az 1 milyon kadın çiftçimize ulaşmak hedefimiz olsun. Gelin 1 milyon kadın çiftçimize ulaşalım, onlara eğitim ve destek verelim. Hem onların hayatını, hem de ülkemizin kaderini değiştirelim.”

-Bakan Fatma Şahin-

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, tarımda kadın çiftçilerin eğitimini önemsediklerini belirterek, "Eğitimli bir kadın, dalga dalga bütün toplumunu aydınlatıyor. O yüzden biz Başbakanımızın önderliğinde bu işi çok önemsiyoruz" dedi.

Kadın Çiftçi Eğitimi Sertifika Töreni'nde konuşan Şahin, bir yandan kişi başına düşen milli geliri artırmaya, diğer yandan kalkınmayı ve insanların yaşam kalitesini yükseltmeye çalıştıklarını söyledi.

"Küreselleşme, çevre, göç ve kentleşme" dedikleri birçok sorunu çözme gücüne ulaşmak için çalıştıklarını kaydeden Şahin, "Küresel sorunları nasıl çözeceğiz' diye baktığımızda 3 temel konu üzerinde çok yüksek bir emele ulaşacağımıza inanıyoruz. Toprak, su ve üçüncüsü enerji. Dolayısıyla toprağını ve suyunu, ekmeğini iyi kullanan, verimliliği esas gören ülkeler, geleceğe dair bütün hedeflerine ulaşmada başarılı olacaklar" diye konuştu.

-"Kalkınmanın özü bireydir"-

"Ne kadar iyi hukuk devleti olursak olalım, ne kadar iyi yasa çıkartırsak çıkaralım, sonuçta ne kadar mali destek verirsek verelim, kalkınmanın özü bireydir" diyen Şahin, "insanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışıyla çalıştıklarını vurguladı.

İnsanları her alanda birinci sınıf vatandaş yapabilmenin yolunun kalkınmadan geçtiğini ifade eden Şahin, şunları söyledi:

"İşte tam burada da toprak en büyük ilaç, en büyük derman. Toprak, alın teri, emek, tevazu, alçak gönüllük. Toprağı bu kadar güçlü kılan şey, kadınlarımız, çiftçilerimiz. Kadınlarımızın bu alanda bilgili olması bizim geleceğe dair aslında duygusal bir talebimiz değil, akıllı bir ekonominin temel felsefesidir. Dolayısıyla bugün Sakarya'da yaptığımız, Türkiye'nin genelinde imzaladığımız protokolün gereğini yapmak en büyük görevimiz. Biz 10 yıl önce bu eksikliği gördüğümüz için medeniyet yolculuğumuzda kadının ve erkeği kalkınmanın bir parçası yapmamız gerektiğini inandık.”

- “Tarımda kadın çiftçilerimizin eğitimli olmasını çok önemsiyoruz"-              

İstihdam, sağlık ve eğitim alanında çok önemli gelişmeler yaşandığına işaret eden Şahin, kız çocuklarının eğitiminde pozitif ayrımcılık yaparak, kızları ve erkekleri eşit eğitim imkanına kavuşturduklarını dile getirdi.

"Benim ülkemde artık her çocuk sigortalı doğuyor, anası-babası, sosyal güvencesi ne olursa olsun, 18 yaşına kadar sağlık güvencelerinden ücretsiz faydalanıyor" diyen Şahin, bundan dolayı anne ve bebek ölüm oranlarını Avrupa Birliği (AB) ortalamalarına getirdiklerini belirtti.

Söz konusu gelişmeyi Türkiye'den milli geliri 10 kat fazla olan İskandinavya ülkelerinde anlattıklarında, "bunu nasıl başardınız" şeklinde sorularla karşılaştıklarını aktaran Şahin, şöyle devam etti:

"Mesela para değil. Mesele bu parayı nasıl kullanacağın? Bu parayı öncelikle nereye harcayacağın önemli. Bugün yoksullukla mücadele ediyorsak, kadının statüsünün yükseltmeye çalışıyorsak, bu temel felsefeye öncelik veriyoruz. Tarımda kadın çiftçilerimizin eğitimli olmasını çok önemsiyoruz. Her zaman eğitimli kadınlarımızın iş bulması, beraberinde çocuğunu yetiştirmesi, ailenin değişimini, dönüşümünü, toplumun değişimini, dönüşümünü etkiliyor. Eğitimli bir kadın, dalga dalga bütün toplumunu aydınlatıyor. O yüzden Başbakanımızın önderliğinde bu işi çok önemsiyoruz. Her alanda... Yalnızca çiftçilik alanında değil, sanayide, hizmet sektöründe, kadınımızın ne ihtiyacı varsa, onu yukarıya taşımak, ihtiyaçlarını gidermeyi büyük bir görev gördük."

Şahin, çözüm makamı olduklarını, sorunları çok hızlı çözdüklerini, sosyal güvenliğin ve kadınların kendilerini güvende hissetmelerinin çok önemli olduğunu vurguladı.

Kadınları pozitif ayrımcılıkla desteklediklerini dile getiren Şahin, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü bünyesinde kadınların güçlenmesiyle ilgili projeleri hayata geçirdiklerini, kadınları güçlendiren bütün projeleri desteklediklerini sözlerine ekledi.

-Bakan Mehdi Eker-

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, kadınların eğitiminin, ailenin ve toplumun eğitimi anlamına geldiğini belirterek,"Toplumun geleceğine yatırım yapacaksak, eğitim düzeyi yüksek nesiller yetiştireceksek, kadın eğitimine her alanda mutlaka daha fazla emek sarf etmeli, daha fazla dikkat göstermeliyiz" dedi.

Eker, kadınların birçok alanda olduğu gibi tarım alanında da donanımlarının artmasını önemsediklerini, o nedenle projeyi hayata geçirdiklerini söyledi.

Mehdi Eker, 5 pilot ilde kadın çiftçilerinin eğitildiğini kaydederek, kadın çiftçilere teşekkür etti.

Başbakan Erdoğan'ın önderliğinde Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal ve iktisadi sorunlarını çözdüklerini vurgulayan Eker, şunları anlattı:

"En önemli reformlardan bir tanesi 2010 tarihinde milletimizin önüne koyduğumuz reform paketi, anayasa değişikliğiydi. Eksiden Türkiye'de negatif ayrımcılık vardı. Bunu pozitif ayrımcılığa dönüştürecek referandumla anayasa değişikliği yaptık. Kadınlarla ilgili atılacak adımlar, yapılacak çalışmalar, projeler Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılık iddiasıyla daha önce yapılamıyordu.

Bu adımların Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olmayacağına dair hüküm koyduk.  Bu, Türkiye'de kadına verilen önemin, kadının toplumsal hayatımızdaki rolünü bütün etkinliğiyle hissetmesini sağlayacak bir dizi gelişmenin temel adımıdır. Bugün bu çalışmalar da aslında bunun bir uzantısıdır."

- "Kadının eğitimi, ailenin eğitimidir"- 

Eker, kadın çiftçilerin eğitimine destek verdiklerini dile getirerek, veteriner hekimler ve mühendisliğin çeşitli branşlarında çalışan 10 bin kişiyi köylere gönderdiklerini kaydetti.

"Eskiden çiftçiler, il ve ilçe merkezlerindeki tarım müdürlüklerine gider, bir şey öğrenmeye çalışırlar" diyen Eker, şöyle konuştu:

"Mühendis ve veteriner hekim köylere gidecek, çiftçiyle birlikte yaşayacak. Mesaisini bulunduğu köyde geçirecek 10 bin personeli görevlendirdik. Bunun şu anda yüzde 30'u bayanlardan oluşmakta. Buna da özellikle biz dikkat ediyoruz. Kadının eğitimi, ailenin eğitimidir. Ailenin eğitimi de toplumun eğitimidir. Bunun esas sırrı budur. Toplumun geleceğine yatırım yapacaksak, eğitim düzeyi yüksek nesiller yetiştireceksek, kadın eğitimine her alanda mutlaka daha fazla emek sarf etmeli, daha fazla dikkat göstermeliyiz."

Eker, girişimcilik, organik tarım, zirai mücadele, sağlıklı beslenme, liderlik ve işletmecilik gibi birçok alanda kadınlar için kurs açtıklarını, kadın çiftçilerden faydalandığını vurguladı.

Kadın çiftçilere yönelik projelere de değinen Eker, tarımsal eğitim gibi çeşitli konularda düzenlenen toplantılardan bugüne kadar 1 milyon 600 bin kadın çiftçinin istifade ettiğini aktardı.

Eker, 43 kadın kooperatifi üyelerini bir araya getirecekleri bir çalıştay düzenleyeceklerini söyledi.

-Sakarya Valisi Mustafa Büyük- 

Sakarya Valisi Mustafa Büyük, konuşmasında, Sakarya ile ilgili bilgiler verdi. Sakarya’nın 145 bin hektar tarım alanına sahip olduğunu bildiren Mustafa Büyük, il hasılasının yüzde 20’sinin tarımdan sağlandığını, ilde tarımda istihdam edilen nüfusun ise ildeki toplam istihdamın yüzde 50’sini oluşturduğunu söyledi.

-Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu-

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu da Sakarya başarılı bir kadın çiftçi eğitimi yapıldığını bildirdi. 5 pilot ilden birinin Sakarya olmasından dolayı memnun olduklarını belirten Toçoğlu, “En fazla katılım da Sakarya’da olmuş. Bundan çok memnun kaldık. Büyükşehir belediyesi olarak burada böyle bir toplantı düzenlendiği için teşekkür ediyorum. İki bakanımızı ilimizde ağırlamaktan dolayı mutluyuz” dedi.

-AK Parti Sakarya Milletvekili Ayşenur İslam-

AK Parti Sakarya Milletvekili Ayşenur İslam da ekonomik gelişmede kadının önemli bir yeri bulunduğunu söyledi. Okuduğu bir makalade kadının tarımda istihdamının artırılmasının ekonomik kalkınmaya katkıda bulunacağına değinildiğini aktaran Ayşenur İslam, kadın çiftçi eğitimin bu açıdan çok önem taşıdığına vurgu yaptı.

-Sakarya Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı

Şener Bayraktar-

Sakarya Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Şener Bayraktar, konuşmasında Sakarya’daki eğitim çalışmaları hakkında bilgi verdi. En yoğun kadın çiftçi eğitimi programını 93 kişiyle Akyazı ilçesinde ve genel olarak 322 kişiyle Sakarya ilinde gerçekleştirildiğini belirten Bayraktar, iyi planlanmış ve hedefi iyi tespit edilmiş eğitim çalışmalarının başarılı bir şekilde tamamlandığını bildirdi. Şener Bayraktar, “eğitim çalışması yerinde bir eğitim çalışması olmuştur. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Eğitim çalışmaları devam etmelidir” dedi.

-Kadın çiftçi Sibel Baykal-

Kadın çiftçiler adına konuşan Sapanca İlçesi’nden Sibel Baykal, “devletimiz kurumsal olarak kadına ayrımcılık ve şiddeti görmüş, tedbir almaya başlamıştır. Eğitim çalışmaları ve verilen teşvikler için teşekkür ederim. Bakanlarımız Mehdi Eker ve Fatma Şahin ile Genel Başkanımız Şemsi Bayraktar’a desteklerinin devamı inancıyla tüm  kadın çiftçilerimiz adına saygılarımı sunarım” dedi

Konuşmaların ardından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Sakarya Valisi Mustafa Büyük, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, AK Parti Sakarya milletvekilleri Ali İhsan Yavuz, Ayhan Sefer Üstün, Hasan Ali Çelik ve Ayşenur İslam, eğitim programını başarıyla tamamlayan kadın çiftçilere sertifika verdi.

Eker, Şahin ve Bayraktar, kadın çiftçilerle bir süre sohbet etti ve fotoğraf çektirdi.

8 Eylül 2013 Pazar

İLLERİN TARIM ZENGİNLİĞİ

Detay:
Satır içi resim 1

-TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar:

-“İller içinde Konya, toplam bitkisel üretim alanı, ekilen
alan ve nadas alanında, Antalya, sebze bahçeleri alanında,
Ordu, meyvelik alanında, Sakarya, süs bitkileri alanında
birinci”
-“Toplam bitkisel üretim alanlarının yüzde 8’i Konya’da,
yüzde 4,85’i Ankara’da, yüzde 4,51’i Şanlıurfa’da,
yüzde 3,24’ü ise Sivas’ta bulunuyor”
-“Sulama yatırımları bir an önce bitirilmeli. Gıda ve tarımın
bu kadar önemli hale geldiği bir ortamda Türkiye’nin 42,9
milyon dekar, Hollanda’dan daha büyük bir alanını nadasa
bırakmasının kabul edilebilir bir yanı yok”
-“GAP’ın yanı sıra çok büyük tarım alanlarını barındıran
İç Anadolu Bölgemizin de sulama yatırımları tamamlanmalı”
-“Meyveler, içecek ve baharat bitkileri alanında birinci olan
Ordu’yu, Aydın, Gaziantep, Manisa, İzmir izliyor”
-“En fazla sebze alanı, 471 bin 602 dekarla Antalya’da.  Bu ili
468 bin 336 dekarla Bursa, 463 bin 936 dekarla Ankara,
430 bin 944 dekarla İzmir izliyor”
-“Süs bitkilerinde Sakarya 11 bin 356 dekarla birinci sırada.
Sakarya’yı, İzmir, Yalova, Antalya, Bursa, Edirne izliyor”

Ankara – 09.09.2013 - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, iller içinde Konya’nın toplam bitkisel üretim alanı, ekilen alan ve nadas alanında, Antalya’nın, sebze bahçeleri alanında, Ordu’nun, meyvelik alanında, Sakarya’nın, süs bitkileri alanında birinci olduğunu bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin 237 milyon 949 bin 637 dekar olan toplam bitkisel üretim alanlarının 154 milyon 644 bin 523 dekarının tahıllar ve diğer bitkisel ürün ekili, 42 milyon 861 bin 366 dekarının nadas, 32 milyon 129 bin 886 dekarının meyveler, içecek ve baharat bitkileri, 8 milyon 265 bin 966 dekarının sebze bahçeleri, 47 bin 895 dekarının ise süs bitkileri alanlarından oluştuğunu belirtti.

Konya’nın toplam bitkisel üretim alanı İsrail’in alanına yakın

Toplam bitkisel üretim alanlarının yüzde 8’i Konya’da, yüzde 4,85’i Ankara’da, yüzde 4,51’i Şanlıurfa’da, yüzde 3,24’ü ise Sivas’ta bulunduğunu vurgulayan Bayraktar, Konya’nın 19 milyon 44 bin 386 dekar bitkisel alanla açık farkla birinci durumda olduğunu, ilin toplam bitkisel üretim alanının İsrail’in toplam alanına (20,7 milyon dekar) yakın bir alanı kapladığını bildirdi.
Konya’yı 11 milyon 535 bin 471 dekarla Ankara’nın, 10 milyon 720 bin 597 dekarla Şanlıurfa’nın, 7 milyon 702 bin 930 dekarla Sivas’ın, 6 milyon 977 bin 176 dekarla Yozgat’ın, 6 milyon 227 bin 252 dekarla Kayseri’nin, 5 milyon 706 bin 810 dekarla Diyarbakır’ın, 5 milyon 641 bin 764 dekarla Çorum’un, 4 milyon 899 bin 147 dekarla Manisa’nın, 4 milyon 809 bin 968 dekarla Adana’nın izlediği bilgisini verdi. Bayraktar, en az bitkisel üretim alanının ise 394 bin 276 dekarla Hakkari, 389 bin 204 dekarla Artvin, 350 bin 516 dekarla Bingöl ve 127 bin 972 dekarla Yalova illerinde olduğunu belirtti.

Ekilen alanda Konya birinci, Şanlıurfa ikinci, Ankara üçüncü

Ekilen alanda sulamanın yetersiz olduğu İç Anadolu illerinin, büyük bitkisel üretim alanlarına rağmen nadas oranının yüksek olması nedeniyle geride kaldığını bildiren Bayraktar, “11 milyon 692 bin 425 dekarla Konya yine birinci oldu ama 6 milyon 768 bin 596 dekar alanını nadasa bırakarak. Daha fazla nadas bırakılan 7 milyon 513 bin 920 dekarla Ankara üçüncülüğe düşerken, Şanlıurfa 7 milyon 861 bin 857 dekarla ikinci, Diyarbakır 5 milyon 165 bin 718 dekarla dördüncü, Yozgat 4 milyon 595 bin 815 dekarla beşinci, Sivas 4 milyon 584 bin 199 dekarla altıncı, Adana 3 milyon 786 bin 339 dekarla yedinci, Afyonkarahisar 3 milyon 661 bin 614 dekarla sekizinci, Kayseri 3 milyon 563 bin 566 dekarla dokuzuncu, Çorum 3 milyon 464 bin 284 dekarla onuncu sırada bulunuyor” dedi.

“Sulama yetersizliği nedeniyle çok büyük alan nadasa bırakılıyor”

Türkiye’nin sulama yetersizliği nedeniyle çok büyük bitkisel üretim alanlarını nadasa bıraktığını ve değerlendiremediğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Toplam bitkisel üretim alanının yüzde 18,01’ini, sebze bahçeleri, meyveler, içecek ve baharat bitkileri, süs bitkileri alanlarını dışarıda bıraktığımızda yüzde 21,7’sini nadasa bırakıyor. Nadasa bırakılan alanların yüzde 15,79’u (6 milyon 768 bin 596 dekar) Konya, yüzde 7,58’i (3 milyon 250 bin 485 dekar) Ankara, yüzde 7,19’u (3 milyon 82 bin 787 dekar) Sivas, yüzde 5,34’ü (2 milyon 288 bin 115 dekar) Yozgat, yüzde 5,23’ü (2 milyon 240 bin 907 dekar) Kayseri’de. En fazla nadasa tarla bırakan ilk 5 il de İç Anadolu Bölgemizde. Yine toplam nadas alanlarının yüzde 4,59’unun bulunduğu Çorum’un büyük bölümü de İç Anadolu’da. Nadas alanlarında dokuzuncu olan Eskişehir (toplam nadas alanlarının yüzde 3,14’ü var), onuncu olan Kırşehir (toplam nadas alanlarının yüzde 3,01’i var), onbirinci olan Aksaray da (toplam nadas alanlarının yüzde 2,85’i var) İç Anadolu Bölgemizde bulunuyor. İlk 10 il içinde İç Anadolu Bölgemizde olmayan iki il var. Biri toplam nadas alanlarının yüzde 3,51’i barındıran Şanlıurfa, diğeri ise toplam nadas alanlarının yüzde 3,19’unun bulunduğu Kars.  En az nadas alanı ise 1905 dekarla Osmaniye, 1546 dekarla Edirne, 700 dekarla Tekirdağ, 221 dekarla Düzce illeriyle, nadasa tarla bırakılmayan Trabzon ve Rize illerinde.

Nadasa bırakılan alanların 5’te 3’ü İç Anadolu’da

İç Anadolu Bölgemiz, 25 milyon 270 bin 509 dekar alanla, toplam nadasa bırakılan alanların yüzde 58,96’sını, 5’te 3’üne sahip durumda. Sulama yatırımları bir an önce bitirilmeli. Gıda ve tarımın bu kadar önemli hale geldiği bir ortamda, Türkiye’nin 42 milyon 861 bin 366 dekar alanı, Hollanda’nın yüzölçümünden daha büyük bir alanını nadasa bırakmasının kabul edilebilir bir yanı yok. Ülkemizin böyle bir lüksü olmamalı. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) yanı sıra çok büyük tarım alanlarını barındıran İç Anadolu Bölgemizin de sulama yatırımları tamamlanmalı. Devletimiz, bütün olanaklarını bu alana kaydırarak, Konya Ovası Projesi (KOP) gibi projeleri ve sulama yatırımlarını tamamlamalı. Ülkemiz su zengini olmadığı için sulamada modern sulama metotlarına öncelik verilmeli.”

Meyveler, içecek ve baharat bitkileri alanları

Türkiye’nin 32 milyon 129 bin 886 dekar meyveler, içecek ve baharat bitkileri alanı bulunduğunu belirten Bayraktar, bu alanlarda büyük fındık alanlarına sahip Ordu’nun 2 milyon 309 bin 93 dekar alanla birinci sırayı aldığını, Ordu’yu, 2 milyon 155 bin 207 dekarla Aydın’ın, 2 milyon 34 bin 32 dekarla Gaziantep’in, 1 milyon 857 bin 213 dekarla Manisa’nın, 1 milyon 425 bin 424 dekarla İzmir’in izlediğini bildirdi. Bayraktar, bu illeri 1 milyon 270 bin 319 dekarla Giresun, 1 milyon 201 bin 107 dekarla Mersin, 1 milyon 162 bin 633 dekarla Muğla, 1 milyon 146 bin 664 dekarla Şanlıurfa, 937 bin 157 dekarla Samsun, 932 bin 310 dekarla Balıkesir illerinin takip ettiği bilgisini verdi. Bu illeri, Denizli, Bursa, Malatya, Hatay, Sakarya, Trabzon, Antalya, Kahramanmaraş, Düzce ve Adana’nın izlediğini bildiren Bayraktar, 8 bin 277 dekarla Muş, 6 bin 854 dekarla Kars, 5 bin 870 dekarla Karabük, 1218 dekarla Ağrı, 639 dekarla Ardahan ve 517 dekarla Bayburt illerinin ise son sıraları paylaştığı bilgisini verdi.

Sebze bahçeleri alanında Antalya birinci, Kars’ın sebze bahçesi yok

Sebze bahçeleri alanının Türkiye toplamında 8 milyon 265 bin 966 dekarı bulduğunu, en fazla sebze alanının, 471 bin 602 dekarla Antalya’da olduğunu, Antalya’nın ardından 468 bin 336 dekarla Bursa, 463 bin 936 dekarla Ankara, 430 bin 944 dekarla İzmir illerinin geldiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Hatay, sebze bahçeleri alanında 348 bin 468 dekarla beşinci, Samsun 343 bin 932 dekarla altıncı, Manisa, 337 bin 838 dekarla yedinci, Adana 311 bin 510 dekarla sekizinci, Mersin 310 bin 362 dekarla dokuzuncu, Balıkesir 310 bin 62 dekarla onuncu, Kayseri 270 bin 121 dekarla onbirinci sırada. Bu illeri Tokat, Çanakkale, Muğla, Şanlıurfa, Konya, Diyarbakır, Amasya, Nevşehir, Denizli izliyor. Sebze alanı bulunmayan Kars’ın yanı sıra Tunceli 4 bin 425 dekarla, Rize 3 bin 516 dekarla, Bayburt 1474 dekarla, Ardahan 140 dekarla sebze bahçeleri alanında sonlarda yer alıyorlar.

Süs bitkileri alanının dörtte bire yakını Sakarya’da

2011 yılında istatistikleri tutulmaya başlanan süs bitkilerinde Sakarya 11 bin 356 dekarla birinci sırada. Türkiye’nin toplam 47 bin 895 dekar olan süs bitkileri alanının dörtte birine yakını (yüzde 23,71) Sakarya’da. Sıralamada Sakarya’yı 9 bin 688 dekarla İzmir, 9 bin 661 dekarla Yalova, 5 bin 201 dekarla Antalya, 3 bin 173 dekarla Bursa, 2 bin 500 dekarla Edirne izliyor. Toplam 42 ilde süs bitkileri alanı bulunurken, bu alanın yüzde 86,81’i Sakarya, İzmir, Yalova, Antalya, Bursa ve Edirne’den oluşan ilk 6 ilde yer alıyor. İlk 6 ili 808 dekarla Konya, 741 dekarla Manisa, 623 dekarla Samsun, 595 dekarla İstanbul, 454 dekarla Isparta, 428 dekarla Tokat izliyor.  Süs bitkileri alanı bulunan 42 il içinde son sıraları 8 dekarla Adıyaman, 6’şar dekarla Afyonkarahisar, Kütahya ve Malatya, 5 dekarla Ordu, 3 dekarla Karaman, 2 dekarla Bartın, 1’er dekarla Giresun ve Erzurum oluşturuyor.”
5 Eylül 2013 Perşembe

ÇELTİKTE HASAT BAŞLADI.

Detay:

Satır içi resim 1


-TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar:

-“Geçen yıla göre yüzde 2,3 artışla 900 bin ton 
çeltik üretimi bekliyoruz”
-“Çeltikte son 10 yılda, ekim alanında yüzde 83, 
verimde yüzde 28,5 artış oldu”
-“Bu dönemde, üretim, yüzde 136 artsa da hala yüzde 
27 oranında bir açığımız var”
-“2012 yılında 263 bin 546 ton çeltik, pirinç ve kahverengi
pirinç ithalatı yaptık”
-“Dünya fiyatlarının düşük olması üreticilerimizin 
rekabet etmesini zorlaştırıyor”
-“Ek koruma tedbirleri alınmadığı sürece çeltik üretiminde
istikrarlı bir artış sağlamak mümkün değil”
-“Hasat döneminde ithalat kesinlikle yapılmamalıdır”

Ankara – 05.09.2013 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Marmara Bölgesinde erkenci çeşitlerde çeltik hasadının başladığını bildirerek, “üretimin 880 bin ton olduğu geçen yıla göre, yüzde 2,3 artışla 900 bin ton çeltik üretimi bekliyoruz” dedi.
Bayraktar, çeltikte son 10 yılda, ekim alanında yüzde 83, verimde yüzde 28,5 artış olduğunu, bu dönemde, üretim, yüzde 136 artsa da hala yüzde 27 oranında bir açık bulunduğunu vurguladı.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2013 yılı Ağustos ayı itibariyle, bu üretim sezonunda dünyada toplam 712 milyon 800 bin ton çeltik karşılığı 477 milyon 900 bin ton pirinç üretimi beklendiğini belirtti. Şemsi Bayraktar, 2012 yılında 699 milyon 100 bin ton olan dünya toplam çeltik üretiminin, bu yıl yüzde 1,96 oranında artarak 712 milyon 800 bin tona ulaşacağını bildirdi. 
Dünya pirinç üretiminin yüzde 52,6’sının Çin ve Hindistan tarafından gerçekleştirildiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“En fazla ekim alanına sahip olan Hindistan, çeltik verimindeki düşüklük sebebiyle üretim bakımından ikinci sırada yer alıyor. Çin, çeltik verimi Hindistan’a göre daha yüksek olduğu için çeltik üretiminde birinci sırada bulunuyor. Dünyada pirinç üreticisi diğer önemli ülkeler ise Endonezya, Bangladeş, Vietnam, Tayland’dır. Türkiye’nin kahverengi pirinç ithalatının en fazla yapıldığı ABD’de ise 5 milyon 779 bin ton üretim yapılıyor.
Dünyada ortalama çeltik verimi dekar başına 439 kilogram. Çeltik üretiminin gerçekleştirildiği önemli üretici ülkeler arasında en fazla verim alan ülkeler, Mısır ve ABD. Çeltik verimi Mısır’da 970 kilogram, ABD’de 834 kilogram. Ülkemizde 735 kilogram olan çeltik verimi, dünya ortalamasının üzerinde bulunuyor. Önemli üretici ülkelerden Çin’de verim ortalama 674 kilogram, Hindistan’da 359 kilogram, Endonezya’da 513 kilogram, Bangladeş’te 292 kilogram düzeyinde.”

Kişi başına pirinç tüketimi dünyada 53, Türkiye’de 8 kilogram

Dünyada kişi başı pirinç tüketiminin yıllık 53 kilogram olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Dünyada kişi başına pirinç tüketimi en fazla 173 kilogramla Bangladeş’te yapılıyor. Çeltik üretiminde ilk sırada olan Çin’de, kişi başı tüketim 76 kilogram,  Hindistan’da 68 kilogram. Kişi başına pirinç tüketimi, Vietnam’da 141 kilogram, Endonezya’da 127 kilogram, Tayland’da 133 kilogramı buluyor. ABD ve Türkiye’de ise kişi başına pirinç tüketimi 8 kilogram düzeyinde.
Dünyada üretimi gerçekleştirilen toplam 477 milyon 900 ton pirincin 38 milyon 657 bin tonu dış ticarete konu oluyor. Dünyada pirinç ithalatı gerçekleştiren ülkelerin başında dünya üretiminde ilk sırada olan Çin geliyor. Bu ülkeyi Nijerya, Endonezya, İran, Irak ve Suudi Arabistan izliyor. 
Çeltik üretiminde ikinci sırada olan Hindistan, pirinç ithalatında birinciliği alıyor.
Dünya pirinç ihracatında ikinci sırada olan Tayland, 21 milyon 100 ton olan üretiminin yüzde 38’ini ihraç ediyor. Bu ülkeyi Vietnam, ABD, Pakistan izliyor.”
Bu yıl ülkemizde de iklim koşullarının iyi olmasının çeltik veriminde artışa neden olduğunu bildiren Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ilk tahmin sonuçlarına göre, Türkiye çeltik üretiminin geçen yıla göre yüzde 2,3 oranında artarak 880 bin tondan 900 bin tona ulaşmasının beklendiği bilgisini verdi.

Çeltik üretiminin yüzde 71,6’sı Marmara Bölgesi’nde

Son yıllarda verim miktarındaki artışın yanında ekim alanlarının çoğalmasının çeltik üretiminin önemli düzeyde artmasına neden olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Son 10 yılda ekim alanları yüzde 83 oranında artarken, çeltik verimi yaklaşık yüzde 28,5 oranında artış göstermiştir. Ekim alanları ve verimdeki artışla birlikte son 10 yılda çeltik üretimi yüzde 136 oranında arttı.
Çeltik, ülkemizde başta üç tarım bölgesinde yoğunlaşmıştır. Türkiye çeltik üretiminin yüzde 71,6’sı Marmara Bölgesinde, yüzde 17,1’i Karadeniz Bölgesinde yüzde 8,7’si Orta Kuzey Anadolu Bölgesinde yetiştirilmektedir. Edirne, Samsun, Balıkesir, Çanakkale, Çorum ve Çankırı’dan oluşan 6 ilin üretimleri, toplam üretimin yüzde 84’ünü oluşturmaktadır. Bu illerden Edirne, tek başına yaklaşık toplam üretimin yüzde 42’sine sahipken, Samsun yüzde 13, Balıkesir yüzde 12, Çanakkale yüzde 9, Çorum yüzde 6 ve Çankırı yüzde 2’lik bir üretim oranına sahiptir. Kalan yüzde 16’lık kısmını ise Kırklareli, Tekirdağ, Sinop, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kırıkkale, Mersin ve Iğdır gibi diğer iller üretmektedir.
Üretim artışına paralel olarak çeltik tüketiminin de hızlı artmasıyla ülkemizde çeltik üretiminde halen yaklaşık yüzde 27 oranında üretim açığı bulunmaktadır. Bu açığın giderilmesi için ithalat devam etmektedir. 
2012 yılında çeltik ve çeltik ürünleri olarak toplam 263 bin 528 ton çeltik ithalatı gerçekleştirilmiştir. Toplam ithalatın 227 bin 539 tonu çeltik, 25 bin 110 tonu pirinç, 10 bin 879 tonunu kahverengi pirinç oluşturmaktadır. Türkiye toplam 22 ülkeden çeltik ve ürünleri ithal etmektedir. Çeltik ithalatının yüzde 77’si ABD ve Rusya’dan, pirinç ithalatının yüzde 60’ı İtalya, Hindistan ve Rusya, kahverengi pirinç ithalatının ise yüzde 91’i ABD’den yapıldı.”

“Gümrük vergi oranları üreticiyi korumaya imkan vermiyor”

İç piyasaya göre dünyada çeltik ve pirinç fiyatlarının düşük seyrettiğini belirten Bayraktar, dünya fiyatlarının düşük olmasının üreticilerin rekabet etmesini zorlaştırdığına dikkati çekti. Çeltik ve ürünlerinde uygulanan gümrük vergi oranlarının ülke üreticilerinin korunmasına imkan vermediğini bildiren Bayraktar, “Ek korunma tedbirleri alınmadığı sürece çeltik üretiminde istikrarlı bir artış sağlamak mümkün değil. Ülke ihtiyacını karşılayacak seviyeye gelinceye kadar ihtiyaç duyulan ithalatın yapılması kaçınılmazdır. Ancak, özellikle hasat döneminde ithalat kesinlikle yapılmamalı” dedi. 
Çeltiğin sulu koşullarda üretimi gerçekleştirilen bir ürün olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Sulama ücretleri, çeltik maliyetinde önemli bir kalemi oluşturmaktadır. Sulama maliyetlerinin düşürülmesi için sulama ücretleri azaltılmalıdır. 
Uygulanan destekler olumlu olmakla birlikte, girdi masrafları için verilen destek miktarı yeterli olmamaktadır. Bu sebeple verilen destekler, üretim maliyetleri dikkate alınarak belirlenmelidir.
Sertifikalı tohumluk kullanımının yaygınlaştırılması için prim ödemelerinde sertifikalı tohumluk kullananlara yapılan destek artırılarak devam etmelidir.
Tarımsal üretimde kullanılan gübre, motorin, tarımsal sulamada kullanılan elektrik gibi girdilerde KDV’lerin kaldırılarak birim fiyatlarının düşürülmesi sağlanmalıdır.” 
Bu yıl çeltik hasadının eylül ayı itibariyle Marmara Bölgesinde erkenci çeşitlerde başladığını bildiren Bayraktar, “Hasat önümüzdeki günlerde yoğunlaşacaktır. Üretimin geçen yıla göre fazla olması, bu yıl ithalata çok fazla gerek duyulmayacağını göstermektedir. Üreticimize bereketli ve kazançlı bir hasat dilerim” dedi.
4 Eylül 2013 Çarşamba

Fwd: Bayraktar; Üzüm Çeşitliliğimiz Azalıyor

Detay:

Satır içi resim 1


-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Geçmişte 1200 çeşit üzümün yetiştiği Anadolu’da,

günümüzde ekonomik üretimi yapılan çeşit sayısı

50’lere indi”

-“Türkiye, bağ alanlarının büyüklüğünde 5’inci,

üretimde 6’ıncı ama üzümün anavatanı Anadolu.

Türkiye’nin üzümde çok daha büyük bir potansiyeli

barındırdığı tartışılmaz bir gerçektir”

-“1970’li yılların başında bağ alanlarının büyüklüğü

860 bin hektardı. O tarihten bu yana bağ alanları

yüzde 45 azaldı. Bu alanlar korunsaydı Türkiye bağ alanı

büyüklüğünde İspanya’nın ardından dünya ikincisi olurdu”

-“Üzümde çeşit sayısı korunmalı, geçmişte sökülmüş

bağ alanları yeniden kurulmalıdır”

-“Bu sene üzüm üretimin, geçen yıla göre yüzde 2,4

azalmayla 4 milyon 185 bin 126 tondan 4 milyon 85 bin

tona inmesi bekleniyor”

-“Manisa gibi bazı üzüm üretim bölgelerinde kışın don,

ilkbaharda dolu olması, hasat zamanı da yağmur yağması

rekolteyi önemli ölçüde düşürdü”

-“Üreticimiz üzümü emanete vermez, ihtiyacı kadar olan

malı satışa çıkarıp geri kalanını depoları veya ziraat odaları

depolarında tutarsa fiyat düşmez”

-“Üzümde kayıp da çok fazla. Üretim ve piyasada 373 bin

29 ton üzüm çöpe gidiyor. Oldukça büyük miktarlarda

üzümün de tüketim aşamasında çöpe gittiği düşünülürse

kaybın büyüklüğü ortaya çıkar” 

Ankara – 25.08.2013 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Şemsi Bayraktar, kültüre alınması 7500 yıl öncesine dayanan, anavatanı Anadolu olan üzümün 15 bini bulan çeşidinin 1200’ünün geçmişte Anadolu’da yetişirken, günümüzde ekonomik üretimi yapılan çeşit sayısının 50’lere indiğini, çeşit sayısında büyük azalma meydana geldiğini bildirdi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Karadeniz sahilleri ve Doğu Anadolu’nun kuzey bölümleri dışında Anadolu ve Trakya’nın hemen her yerinde yetiştirilen üzümde Türkiye’nin, bağ alanlarının büyüklüğünde 5’inci, üretimde 6’ıncı sırada belirterek, “ama üzümün anavatanı Anadolu. Türkiye’nin üzümde çok daha büyük bir potansiyeli barındırdığı tartışılmaz bir gerçektir. Üzümde çeşit sayısı korunmalı, geçmişte sökülmüş bağ alanları yeniden kurulmalıdır” dedi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2011 yılı verilerine göre, üzüm üretiminde 9 milyon 67 bin tonla Çin’in ilk sırayı aldığını, bu ülkeyi 7 milyon 115 bin 500 tonla İtalya, 6 milyon 756 bin 449 tonla ABD, 6 milyon 588 bin 904 tonla Fransa, 5 milyon 809 bin 315 tonla İspanya’nın izlediğini bildiren Bayraktar, Türkiye’nin 2011 yılında 4 milyon 296 bin 351 tonla altıncı, Şili’nin 3 milyon 149 bin 380 tonla yedinci, Arjantin’in 2 milyon 750 bin tonla sekizinci, İran’ın 2 milyon 240 bin tonla dokuzuncu, Avustralya’nın 1 milyon 715 bin 717 tonla onuncu sırada bulunduğunu belirtti.

Türkiye’nin 472 bin 545 hektar olan bağ alanıyla 963 bin 95 hektar bağ alanı olan İspanya’nın, 764 bin 124 hektar bağ alanı olan Fransa’nın, 725 bin 353 hektar bağ alanı olan İtalya’nın ve 596 bin 900 hektar bağ alanı olan Çin’in ardından beşinci sırayı aldığı bilgisini veren Bayraktar, dünya nüfusunun yüzde 1,1’ini barındıran Türkiye’nin dünya üzüm üretiminin yüzde 6,22’sini karşıladığını vurguladı.

-Rekoltede azalma bekleniyor-

Bu sene üzüm üretimin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) birinci tahminlerine göre, geçen yıla oranla yüzde 2,4 azalmayla 4 milyon 185 bin 126 tondan 4 milyon 85 bin tona inmesinin beklendiğini belirten Bayraktar, “toplam meyve üretiminin yüzde 22,5’i üzümden oluşuyor. Manisa gibi bazı üzüm üretim bölgelerinde kışın don, ilkbaharda dolu olması, hasat zamanı da yağmur yağması rekolteyi önemli ölçüde düşürdü” dedi. 

-En fazla bağ alanları hangi ilde- 

Dünyada bağcılık için en elverişli iklim kuşağında yer alan Türkiye’nin en fazla bağ alanlarının Manisa, Denizli, Kahramanmaraş , Mersin, Gaziantep, Diyarbakır, Nevşehir, Mardin, Şanlıurfa, Karaman, Kilis, Elazığ, İzmir, Adıyaman, Bursa, Konya, Çorum, Kayseri, Malatya, Isparta, Ankara, Tokat, Adana, Çanakkale, Uşak, Batman, Hatay, Yozgat, Niğde, Antalya, Tekirdağ, Sakarya, Aksaray, Burdur ve Balıkesir’de  bulunduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Özellikle 1980 sonrası gerileme yaşayan bağcılık, son yıllarda modern üretim tekniklerinin uygulanması ve yatırımların artmasıyla gelişmeye başladı. 1970’li yılların başında bağ alanlarının büyüklüğü 860 bin hektardı. O tarihten bu yana bağ alanları yüzde 45 azaldı. Bu alanlar korunsaydı Türkiye bağ alanı büyüklüğünde İspanya’nın ardından dünya ikincisi olurdu.

2011 yılında üretilen üzümün yüzde 48’i sofralık, yüzde 33’ü kurutmalık, yüzde 10’u pekmez, pestil, sucuk, şıra ve yüzde 9’u da şaraplık üzümdür.

Ülkemiz nüfusu sürekli artış göstermesine rağmen kişi başına üzüm tüketimimiz artmamış, aksine azalmıştır. 1990’ların başında yaklaşık 45 kilogram olan kişi başı üzüm tüketimi günümüzde 34,8 kilograma inmiştir. Çekirdeksiz kuru üzümde ise iç tüketim toplam 20-25 bin tondur.”

-“Virüs ve bakteriyel hastalıklara karşı en etkin yöntem

temiz ve sağlıklı fidan”- 

Bağlarda özellikle bakteriyel hastalıklar, virüs hastalıkları ve floksera zararlısına karşı ilaçlı mücadelenin yapılamadığını, bu nedenle virüs ve bakteriyel hastalıklara karşı en etkin yöntemin temiz ve sağlıklı fidan kullanımı olduğunu belirten Bayraktar, “Floksera ve nematodlar için ise dayanıklı anaçları ile bağların tesis edilmesi gerekmektedir. Aşılı asma fidan üretiminde en büyük sorun yetersizliktir. Aşılı fidan talebi yılda 8-10 milyon adettir ancak üretim talebi karşılayamamaktadır” dedi.

-“Bağcılık, ürünün iç ve dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlı”-

Türkiye bağcılığının geliştirilmesinin her şeyden önce elde edilen ürünün taze ya da işlenmiş olarak iç ve dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlı olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:

“Bu nedenle üretim hedefleri iç ve dış pazarlarda rekabet edecek şekilde belirlenmelidir. Sofralık üzüm pazarlaması çok sayıda alıcı ve satıcının olduğu ve ürünün tüketiciye ulaşıncaya kadar çok sayıda el değiştirdiği bir pazarlama yapısı bulunmaktadır. Diğer yaş sebze ve meyvelerde olduğu gibi sofralık üzüm pazarlaması da 552 sayılı Hal Kanununa göre yapılmaktadır.

Sumalık üzümler TEKEL’in Alkol ve Alkollü içecekler bölümü özelleşmesinden sonra tamamen serbest piyasaya kalmıştır. Sumalık üzümler özelleşen içki fabrikaları tarafından alınmaktadır.

Çekirdeksiz üzüm Ege Bölgesi üreticilerinin en büyük geçim kaynaklarından birisi olmasının yanında adı ve kalitesiyle dünyada tanınmış olan bir ürünümüzdür.

-“Türkiye, çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında dünya birincisi”-

Ülkemiz, dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında ilk sıralarda yer almaktadır. Dolayısıyla ihraç fiyatımız aynı zamanda dünya kuru üzüm fiyatını da belirlemektedir. Kuru üzümde rekolteyi artıran sebeplerden birisi de taze olarak pazarlanamayan üzümün kurutmaya ayrılmasından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple sofralık üzüm ihracat iadesi önem arz etmektedir.”

-Bayraktar; “emanete üzüm vermeyin, depolarda tutun”- 

Arz fazlası ürünün, fiyatın düşmesine dolayısıyla döviz kaybına, üreticinin ve ülkenin zarar etmesine neden olduğunu bildiren Bayraktar, “Çekirdeksiz üzümdeki rekolteye bağlı olarak arz talep dengesinin bozulması, üreticilerimiz aleyhine işlemekte ve bir yıllık emeklerinin sonucunda maliyetin altında ürün satmak zorunda kalmakta veya ürün toplanmadan bağda kalmaktadır. Üreticimiz üzümü emanete vermez, ihtiyacı kadar olan malı satışa çıkarıp geri kalanını depoları veya ziraat odaları depolarında tutarsa fiyat düşmez” dedi.

-Yapılması gerekenler-

Kuru üzüm pazarlamasında ve ihracatında en büyük problem temizliktir. Çoğunlukla yerde veya örtü üzerinde kurutulan üzümlerde ihracat esnasında temizlik problemi çıktığını, üzümlerin beton veya tel sergi üzerinde kurutulması gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ambalajlamada özellikle en büyük pazarımız olan Avrupa Birliği (AB) standartlarına uyum göstermek için çalışmalar yapılmalıdır.

Çekirdeksiz kuru üzümde AB benzeri bir depolama kuruluşunun oluşturulması ve depolama maliyetinin desteklenmesi gerekmektedir.

Ürün pazarlamasında ve serbest piyasada oluşan fiyatı kaçak yollarla gelen üzümler olumsuz etkilemektedir. Kuru üzümde sınır ticareti adı altında ülkemize giren ve sınır illerinde kalmayıp, ihraç edilen kuru üzümün içine karıştırılarak kalitemizi tehdit eden kaçak girişlerin daha sıkı kontrollerle önlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Şaraplık üzümdeki en büyük sıkıntı, şaraptaki ÖTV’nin yüksekliğinden dolayı ürün bedellerinin düşmesidir. Şarapta ÖTV oranları makul bir seviyeye getirilmelidir.

Üzümde alternatif değerlendirme şekillerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Ürünün serbest piyasada fiyatının oluşabilmesi için çok fazla alıcı ve satıcının bir arada bulunması gereklidir. Bunun için ürün ihtisas borsaları oluşturulmalı ya da mevcut borsalara işlerlik kazandırılmalı, ticaret borsaları tescil kurumu olmaktan çıkarılmalıdır.

Üzümde kayıp da çok fazla. 2011-2012 üretim sezonunda üretim ve piyasada 373 bin 29 ton üzüm çöpe gidiyor. Oldukça büyük miktarlarda üzümün de tüketim aşamasında çöpe gittiği düşünülürse kaybın büyüklüğü ortaya çıkar. Üretim, piyasa ve tüketimde kayıplar doğru ambalajlama ve saklamayla en aza indirilmelidir.”

-Kayıp miktarı 66 ülkenin üzüm üretiminden fazla- 

Bayraktar, yeterlilik derecesi yüzde 134,3 olan üzümde, 2011-2012 sezonunda 4 milyon 296 bin 351 ton üzüm üretiminin 124 bin 594 tonunun üretimde, 248 bin 435 ton üzümün piyasada kaybedildiğini, 15 bin 465 ton ithalat, 786 bin 930 tonu Avrupa Birliği’ne olmak üzere 1 milyon 123 bin 355 ton ihracat yapıldığını, yurtiçinde 2 milyon 597 bin 730 ton tüketildiğini, üzümde 259 bin 274 ton da endüstriyel kullanım bulunduğunu belirtti. Tüketim aşaması hariç kaybedilen 373 bin 29 ton üzümün Rusya’nın 412 bin 380 ton, bağcılık ülkeleri Cezayir’in 402 bin 592 tonluk, Avusturya’nın 375 bin 301 tonluk üzüm üretimlerine yakın bir rakam olduğunu vurgulayan Bayraktar, dünyada 93 ülke 7 milyon 60 bin 245 hektar bağ alanında, 69 milyon 93 bin 293 ton üzüm üretiyor. Türkiye’de üretim ve piyasa aşamasındaki kayıplar, içlerinde Suriye, Sırbistan, Meksika, Bulgaristan, Ermenistan, Irak, Japonya, Gürcistan gibi ülkelerin de olduğu 66 ülkenin toplam üretimlerinden fazla bir miktar ediyor.

Şemsi Bayraktar, Türkiye’de erkenci çeşitlerle başlamış olan üzüm sezonunda hasat yoğunluğunun arttığını, üreticilerin bağ bozumunda emeklerinin karşılığını almalarını ve bol kazançlı yeni bir hasat dönemi geçirmelerinin en büyük temennileri olduğunu bildirdi.


Çiftçiye Verilen Desteklemelerden Vergi Kesilmemeli

Detay:

Satır içi resim 1-TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar:

-“Çiftçiye verilen desteklerden vergi kesintisi yapılmamalı.

Destek, gelir değildir”

-“Destekten yüzde 4 vergi kesintisi yapılması ve Ziraat

Bankası’nın destekleme ödemelerinden vergi dışında da

ücret alınması çiftçiye ağır yük getiriyor”

-“Dekonttan bile para istendiğini öğreniyoruz. Bunun kabul

edilebilir bir yanı yoktur”

-“Yasa konusu olan destekten yüzde 4 vergi kesintisi

yapılmamasına yönelik talebimizi, TZOB’nun bina açılışını

yapıp, Yönetim Kurulu toplantımıza katılan

Başbakan Erdoğan’a ilettik”

-“Birçok ürünü yılda bir satılan, buna karşılık bütün bir yıl

masraf yapılan tarım sektöründe sermaye birikimi

yapılamamakta, kullanılabilir sermaye miktarı çoğu zaman

yetersiz kalmaktadır”

-“Tarımsal politikaların en önemli bölümünü oluşturan

tarımsal kredilerin, faiz oranlarının düşük olması, zamanında

ve yeterli miktarda kolaylıkla kullanılması, sektörün

gelişmesi açısından büyük önemi vardır”

-“Konuyla ilgili olarak Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü ile

görüşülmüş, Ziraat Bankası Şubeleri tarafından vergi

dışında herhangi bir ücret alınmadığı, alınan ücretlerin

tespit edilmesi durumunda çiftçilerimizin hesaplarına

aktarılacağı ifade edilmiştir”

Ankara – 27.08.2013 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, destekten yüzde 4 kesinti yapılması ve Ziraat Bankası’nın destek ödemelerinden vergi dışında da ücret almasının çiftçiye ağır yük getirdiğini bildirerek, “çiftçiye verilen desteklerden kesinti yapılmamalı. Destek, gelir değildir. Dekonttan bile para istendiğini öğreniyoruz. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, yasa konusu olan destekten yüzde 4 vergi kesintisi yapılmamasına yönelik taleplerini, 13 Mayıs 2013 tarihinde TZOB’nun bina açılışını yapıp, Yönetim Kurulu toplantısına katılan Başbakan Erdoğan’a ilettiklerini, konuyu müteakip defalar ilgili bakanlarla paylaştıklarını, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan da bu konuda talepte bulunduklarını belirtti.

Şemsi Bayraktar, ülkelerin gelişmişlik düzeyi hangi aşamada bulunursa bulunsun tarımın ülkelerin hemen hepsinde en fazla önem arz eden sektörlerden biri olduğunu belirtti. Ülkelerin tarım politikalarının oluşturulmasında, kırsalda yaşayanların gelir seviyelerinin artırılarak hayat standartlarının yükseltilmesi ana hedef olarak kabul edildiğini vurgulayan Bayraktar, bu hedefin gerçekleştirilmesi için, tarımsal üretimin ana materyali olan toprak ve su potansiyelinin üretime dönüştürülmesi, üretim faaliyetlerinin düzenli, sürekli ve etkin olarak yürütülmesi, gerekli tarımsal yatırımların yapılmasına bağlı bulunduğuna dikkati çekti. 

-“Bütün yıl masraf yapılıyor, ürün yılda bir satılıyor”- 

Bu bakımdan tarım sektöründe sermaye gereksiniminin büyük önemi olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ancak, birçok ürünü yılda bir satılan, buna karşılık bütün bir yıl masraf yapılan tarım sektöründe sermaye birikimi yapılamamakta, kullanılabilir sermaye miktarı çoğu zaman yetersiz kalmaktadır.

Bu durumda öz sermayesi yetersiz olan işletmelerin, üretim faaliyetlerini devam ettirebilmeleri, işletmelerini büyütebilme ve yeni yatırımlar gerçekleştirebilmeleri için dış kaynaklara ihtiyaçları bulunmaktadır. Bundan dolayı tarımsal politikaların en önemli bölümünü oluşturan tarımsal kredilerin, faiz oranlarının düşük olması, zamanında ve yeterli miktarda kolaylıkla kullanılmasının sektörün gelişmesi açısından büyük önemi vardır.” 

-“Ziraat Bankası alınan ücretlerin çiftçilerimizin hesaplarına

aktarılacağını ifade etti”-

Üreticilerin kredi ihtiyaçlarının karşılanması bakımından Ziraat Bankası’nın önemli bir rol üstlendiğini belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

“Son yıllarda özel bankalar tarafından da kredi kullandırılmasına karşın Ziraat Bankası hala en önde yer almaktadır. Üreticilerimizin önemli bir kısmı Ziraat Bankası’ndan kredi kullanmaktadır. Kredi kullanımı ile ilgili iş ve işlemlerde zaman zaman sorunlar yaşanmakta karşılıklı görüşmeler ile sorunlar halledilmeye çalışılmaktadır. Ziraat Bankası ile yaşanan en son sorunlardan biri de Ziraat Bankası şubeleri tarafından çiftçilerimizin hesaplarına yatan destekleme ödemelerinden vergi dışında çeşitli adlar altında kesinti yapılmasıdır. Konuyla ilgili olarak Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü ile görüşülmüş, Ziraat Bankası Şubeleri tarafından vergi dışında herhangi bir ücret alınmadığı, alınan ücretlerin tespit edilmesi durumunda çiftçilerimizin hesaplarına aktarılacağı ifade edilmiştir.

Ziraat Bankası’nca yapılan açıklamaya rağmen basına yansıyan haberlere göre çiftçilerimizce istenen dekontlar için ücret talep edilmiştir. Sorunun devam ettiği görülmektedir. Çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi, hak ettikleri desteklerin her ne ad altında olursa olsun kesintiye uğramaması bakımından gereğinin yapılması önem arz etmektedir.”

Bayraktar, Ziraat Bankası’nın, bu güne kadar çiftçilerin kredi kullandığı en önemli kuruluş olduğunu ve olmaya devam edeceğini, konunun yetkililerce çözüleceğine inandıklarını bildirdi.