9 Ağustos 2024 Cuma

“Çiftçilerimiz bin bir emekle ürettiği ürününü pazarlayamıyor”

Detay:
ANKARA- 10.08.2024- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri ve pazarlama sorunları hakkında görüntülü basın açıklaması yaptı.

"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak kuruluşumuzdan bu yana ülkemiz genelinde 755 Ziraat Odası aracılığıyla çiftçilerimizin yaşadığı sorunları gündeme getiriyor, çiftçilerimizin sorunlarına çözüm olmak için onların sesi olmaya çalışıyoruz." diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Çiftçilerimiz, her geçen gün artmaya devam eden girdi, lojistik, işçilik gibi üretim maliyetlerine ek olarak değişen iklim koşulları nedeniyle aşırı sıcaklık, şiddetli yağış, dolu, fırtına, don gibi doğal afetlere artık çok daha fazla maruz kalıyor. 
Ancak fedakâr çiftçilerimiz, tüm bu olumsuz koşullara rağmen bu yıl da üzerine düşeni yaptı ve üretmeye devam etti.
 Ağustos ayı itibarıyla birçok tarımsal üründe hasat devam ediyor. Ancak görüyoruz ki çiftçilerimiz bin bir emekle ürettiği ürününü pazarlayamıyor. Düşük kalan üretici fiyatları üreticilerimizin belini büküyor. Bugün birçok tarımsal üründe üretilen ürün ya maliyetine ya da daha düşük fiyata tarladan çıkarken pazarda ve markette katlanmış bir fiyatla karşımıza çıkıyor." 

"Biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri üreticimizi mağdur ediyor, üreticimize de tüketicimize de yazık olacak"
"Üreticilerimiz, üretimden pazarlamaya, fiyat oluşumuna kadar pek çok sorunla karşı karşıya kalıyor. Bu sezon biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri de üreticimizi mağdur ediyor.
Bu durum hayra alamet değildir. Fiyatı düşen ürünler yüzünden üreticilerimiz üretimden vazgeçecek. Önümüzdeki sezon tüketicilerimiz bu ürünleri pahalı yiyecektir.
Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Aklımızı başımıza alıp bu ülkede üretimi sürdürülebilir hale getiremezsek üreticimize de tüketicimize de yazık olacaktır.

Ülkemizde geçen yıl 3 milyon ton biber üretildi. Üretilen biberin yüzde 52'sini kapya biber, yüzde 30'unu sivri biber, yüzde 13'ünü dolmalık biber ve yüzde 5'ini çarliston biber oluşturdu. Ülkemizin biber üretimi yıllar itibarıyla artmaya devam ediyor. 2010 yılında 1,9 milyon ton olan biber üretimi 2023 yılında yüzde 55 oranında artarak 3 milyon tona çıktı. Fakat üretimde böylesine bir artış yaşanırken tüketimde aynı oranda artış görülmüyor. Ortaya çıkan bu arz fazlalığı ve talebin artmaması biberde üretici fiyatının düşmesine sebep oldu. 

Silifke'nin yayla bölgelerindeki köylerde üretilen sakız kabak geçmiş yıllarda ihraç edilirken, bölgede yaşanan savaş nedeniyle ihracat durdu ve üretilen kabaklar çiftçilerimizin elinde kaldı. 

İhraç edilemeyen kabak iç piyasaya da pazarlanamıyor. Nakliye maliyetlerinin yüksek olması ve kabakta kar marjının düşük olmasından dolayı tüccarlar kabak alımına yanaşmıyor. Kabak, olgunlaştıktan sonra 1 hafta içinde kesilmediği takdirde özelliğini kaybettiğinden üreticilerimiz kabaklarını hayvanlara yem olarak vermek zorunda kalıyor. 

Karpuzda arzın yüksek talebin ise düşük seyretmesi fiyatları düşürdü. Diğer taraftan tüketimin yeteri kadar olmaması tüccarın alım yapmak istememesine neden oluyor. Benzer durum kavun fiyatlarında da görülmekte olup kavun fiyatları 6 ila 8 lira, karpuz fiyatları Antalya bölgesinde 4 ila 7 lira arasında seyrediyor. Ancak diğer bölgelerde yukarıda bahsedilen nedenlerden dolayı karpuz fiyatı 3 liraya kadar düştü. 

Antep fıstığında bu yıl yüksek rekolteye bağlı arzdaki artışla birlikte fiyatlar geriledi. Hali hazırda piyasada alıcılar, ucuz fiyatla aldıkları Antep fıstığını stok yapıyor. Ürün arzının bitmesiyle birlikte yaptıkları bu stoku yüksek fiyatla piyasaya sürerek haksız kazanç sağlamanın peşindeler. Fiyatların daha fazla düşmesinin önüne geçmek için Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girmeli, ihracat kanalları zorlanmalıdır.

Üretici geçen yıl 16 kuruş seviyelerinde olan badem randıman fiyatının bu sezon 30 kuruştan işlem görmesini istiyor. Üreticilerimiz üretim aşamasında bankalardan kredi kullandı, girdileri vadeli almak zorunda kaldı. Hasatla birlikte bu borçların ödeme zamanı geldi. Ancak bademe düşük fiyat verilmesi halinde, üreticilerimiz borcunu ödemekte zorlanacaktır. Zaten geçtiğimiz yıl yeterli gelir elde edemeyen kimi üreticilerimiz bahçesini söktü. Sadece Kâhta ilçesinde 2 bin dekar badem bahçesi söküldü. Pazarlama sorunu çözülmediği sürece bahçe sökümü hızlanacaktır. Tarım Kredi Kooperatifi badem alım fiyatını belirlerken artan girdi fiyatlarını göz önünde bulundurmalıdır.

Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre salçalık domateste üretim alanları arttı, bu durum üretici fiyatlarının gerilemesine sebep oldu. Buna ek olarak geçtiğimiz sezonlarda salça ihracatına getirilen kısıtlamalar nedeniyle salça fabrikalarıyla sorun yaşayan çiftçilerimizin mağduriyeti, bu sezon yasak kaldırılmış olmasına rağmen devam ediyor. Fabrikalar bir yandan daha az sayıda üreticiyle sözleşme yaparken diğer yandan sözleşme yaptığı üreticilere yüksek fire oranları çıkararak üreticilerimizi mağdur ediyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı, sözleşmeli üretim için tip sözleşmeler oluşturdu ve sözleşmeli üretimi düzenleyici tedbirler aldı. Ancak fabrikalar, hem alıcının hem de satıcının hakkını gözeten bu sözleşmeleri kullanmaktan kaçınıyor. Bunun yerine kendi hazırlamış oldukları ve kendi lehlerine olan sözleşmeleri üreticiye dayatıyor. Bu durum fabrikalara sözleşmeden cayma fırsatını veriyor. İlgili Bakanlıklar bu konuda gereğini yaparak çiftçi mağduriyetlerini önlemelidir."

"Ülkemizde tarım sektörü için etkin bir pazarlama sistemi kurulmalıdır"
"Tarım sektöründe özelikle son dönemde yaş sebze ve meyvede yaşanan sıkıntıların ana nedeni hala güncel bir hal yasasının olmayışıdır.

Ülkemiz tüm bölgelerinde uygun iklim ve ekolojik koşulların yanı sıra geniş tarım arazilerine sahiptir. Topraklarımız hemen hemen tüm tarımsal ürünlerin üretimine imkân vermesine rağmen, yaşanan ekonomik sıkıntılar üretimi sekteye uğratıyor. Tarlada 5-10 liraya satılan ürünün markette 4-5 kat fazlaya satılması kabul edilemez.

Ülkemizde tarım sektörü için etkin bir pazarlama sistemi ve organizasyonun kurulamamış olması, mevcut sistemin ise aracılar tarafından kontrol ediliyor olması, ürün kayıplarına neden oluyor. Diğer taraftan bu durum üretici-tüketici niteliğindeki geniş toplum kesimlerinin çıkarlarını olumsuz etkiliyor. 
Üretimde meydana gelen dalgalanmalar ürün fiyatlarını doğrudan etkilerken, ihracatta yaşanan sorunlar da üreticilerimize yansıyor. Hasat döneminde çok miktarda ürünün pazara çıkması, depolama olanaklarının yetersizliği, üreticilerimizin içinde bulunduğu finansman olanaklarının yetersizliği, hasat döneminde fiyatların düşmesine ve üreticilerimizin önemli miktarlarda gelir kaybına uğramasına neden oluyor.
Ülkemiz gündeminde olan planlı üretimin etkin bir şekilde uygulamaya konulması ve hal yasasının bir an önce çıkarılmasının ne kadar elzem olduğu ortadadır.

Ülkemizin içinde bulunduğu yüksek enflasyon ve faiz sarmalının sebebi üreticilerimiz değildir. Her defasında hedef tahtası olarak gösterilen üreticilerimiz üretmek ve kazançları ile yaşamlarını devam ettirmenin derdindedir.
Biz ülkemiz üreticileri ve TZOB olarak tarımın kalkınması ve ilerlemesi için her türlü desteği vermeye hazırız."
13 Temmuz 2024 Cumartesi

“Çiftçilerimizin bir yıllık emeği bir kıvılcımla kül olmasın”

Detay:


ANKARA- 13.07.2024- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, son dönemde artan anız yangınlarıyla ilgili görüntülü basın açıklaması yaptı.

 "Rutin bir tarımsal uygulama gibi yapılan ve toprak verimliliğine uzun vadede ciddi zararlar veren anız yakma, tarım arazilerinde verimliliğin kaybolmasına neden oluyor" diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Kontrolden çıkan anız yangını çiftçilerimizin emeklerinin yok olmasına sebep oluyor ve topraklarımızın geleceğini tehlikeye atıyor. Bir yıl boyunca gözü gibi bakıp, büyüttüğü ürününü hasat etmek isteyen üreticilerimizin bütün emekleri bir kıvılcımla kül oluyor.

Gıdaya olan ihtiyacımızın her zamankinden daha fazla olduğu günümüzde, tarımsal üretimi tehlikeye atma lüksümüz yoktur. Bu bilinçle hem vatandaşlarımız hem çiftçilerimiz toprağımızı koruma konusunda daha duyarlı olmalıdır."

"Anız yakmanın sağlayacağı fayda toprağa ve çevreye vereceği zararın yanında çok küçüktür"
"Üreticilerimiz, hasat sonrası aynı araziye diğer bir ürünün ekimini yapacaksa mibzerin istenilen bir şekilde ekim yapmasını sağlamak, yakıt tasarrufu ve daha iyi tohum yatağı hazırlamak adına anız yakıyor. Anız yakmak yabancı ot ve haşereleri yok etmenin yanı sıra ekin saplarının mibzer gözlerinin tıkanmasını engellese de, toprağa zarar veriyor. Anız yakmanın sağlayacağı fayda toprağa ve çevreye vereceği zararın yanında çok küçük kalıyor. Hasat sonrası tarla yüzeyinde kalan bitkisel artıklar toprağı tavında tutuyor ve meyilli arazilerde verimli toprağın su ve rüzgâr erozyonuyla kaybolmasına engel oluyor.  

Anız yakmak, doğal ve tarımsal ekosistemin tahrip olmasına, zaten organik maddece yetersiz olan topraklarımızın iyice fakirleşmesine ve toprağın su tutma kapasitesinin azalmasına neden oluyor. Anız, yağışların şiddetle toprağa düşmesini engeller; yüzey akış hızını azaltır ve toprağa sızmasını sağlar.

Organik maddesi çok düşük ve erozyona çok açık olan topraklarda anız sürülerek veya parçalanarak toprağa yeniden kazandırılmalıdır. Omurgalı ve omurgasız canlıların yok olmasına kısacası doğanın ölümüne neden olan anız yangınları hasadın bitmesiyle sezon bitmeden birçok bölgede maalesef kendini gösteriyor. Diğer taraftan anız yangınları iklim değişikliğinin de etkisiyle artan hava sıcaklıklarıyla beraber sigara izmaritleri veya elektrik tellerinden çıkan kıvılcımlarla da oluşabiliyor.

Tüm bu nedenlerle anız yangınlarında başta yerel yönetimler ve itfaiye olmak üzere ilgili tüm kurumlar tedbirlerini almalıdır." 

"Çiftçilerimiz anız yakmak yerine alternatif uygulamaları tercih etmelidir"
"Toprağın verimini genel olarak topraktaki mineral, gübre ve biyolojik canlılar belirler. Bunlar yakıldığı zaman çiftçilerimiz daha çok gübre atmak zorunda kalıyor. Oysa anız toprağa kazandırıldığı zaman toprağın daha az gübreye ihtiyacı olur ve verimde artış yaşanır. 

Anız yakmakla toprağı işlemek kolaylaşıyor fakat toprağın gücü kayboluyor. Çiftçilerimiz bunun farkında olmalıdır. Toprağa kazandırılmayarak yakılan her anız, çiftçilerimizin daha fazla gübre kullanmasına dolayısıyla maliyetinin artmasına sebep oluyor. Unutulmamalı ki; organik maddece zengin toprağın su tutma kapasitesi artar.

Kişi başı yıllık su tüketiminin bin 313 metreküp olduğu ve su stresi yaşayan ülkemizde organik madde kaybına yol açacak uygulamalardan kaçınılmalıdır."

"Son 5 yıldaki orman yangınlarının yüzde 5,6'sı anızdan"
"Ülkemizde meydana gelen yangınların bazıları anız kaynaklıdır. Bu yangınlarda ormanlarımızın kıyısında olan buğday ve arpa tarlaları büyük riskler taşıyor. Son 5 yılda 13 bin 619 orman yangını çıktı. Söz konusu orman yangınlarının yüzde 5,6'sı yani 763'ü anız yangınları sebebiyle gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl ülkemizde meydana gelen 2 bin 579 orman yangının yüzde 5,3'ü yani 137'si anız yangınıydı.
Milli servetlerimize sebebi ne olursa olsun kimsenin zarar vermeye hakkı yoktur. Dinimiz, canlıların yakılmasını öldürülmesini haram kılmıştır. Anız yangını nedeniyle binlerce canlının yok edilmesiyle sokakta bir hayvanın diri diri öldürülmesinin hiçbir farkı yoktur. Anız yangınlarını engellemek ve çiftçilerimizi bu konuda bilinçlendirmek amacıyla eğitim faaliyetlerinin yanı sıra Cuma Hutbelerinde anız yakmanın doğru olmadığı yönünde fetvalar verilmelidir.

Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım için anız yakma gibi çağdışı uygulamalara son verilmeli, çiftçiye yeni öneriler sunulmalı, doğrudan ekim teknolojisi gibi var olan faydalı uygulamaların yaygınlaştırılması sağlanmalıdır."
7 Temmuz 2024 Pazar

Buğday ile arpada rekolte tahmini ve destek beklentisi

Detay:

ANKARA- 06.07.2024- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday ile arpada rekolte tahminini ve çiftçilerimizin destek beklentisini yaptığı görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi.

 "2023-2024 üretim sezonunda özellikle bahar aylarında yağışların düzensiz ve geç gelmesi, akabinde sıcaklıkların aniden yükselmesi bazı bölgelerde bitkide dane oluşumunu olumsuz etkiledi. Ani sıcaklık değişimleri bitkiyi strese soktu" diyen Bayraktar açıklamasını şöyle sürdürdü;

"Sıcaklık değişikliklerine uyumlu bitki çeşitlerinin geliştirilmesiyle sıcaklık stresinin etkisi ve verimdeki düşmeler önlenebilir. Sıcaklıklardaki aşırı yükselişler bitkinin suya olan ihtiyacını artırdığı için sulamaya olan talepte dolaylı olarak artıyor. Bu da üretim maliyetini önemli ölçüde artırıyor. "

"Düzensiz yağışlar tarımsal üretim üzerinde tehdit oluşturuyor"

"Nisan ayı yağışları normaline göre Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 70, Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 57, Ege Bölgesi'nde yüzde 54, İç Anadolu Bölgesi'nde yüzde 53, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 46, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 30 ve Marmara Bölgesi'nde yüzde 24 oranında azaldı.

Mayıs ayında ise ülke genelinde normaline göre yüzde 33 ve geçen yıl mayıs ayı yağışlarına göre yüzde 5 artış meydana geldi. Mayıs ayında normaline göre Karadeniz ve Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 48, İç Anadolu Bölgesi'nde yüzde 49, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 44, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 25 artış gerçekleşti. Marmara Bölgesi'nde ise yağışlar normaline göre yüzde 19, Ege bölgesinde yüzde 30 oranında azaldı.

Hububatın suya en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerdeki Mart-Nisan ve Mayıs aylarında düzensiz yağışlar tarımsal üretim üzerinde tehdit oluşturuyor."

"Arpada yüzde 15, buğdayda yüzde 8-10 azalma bekliyoruz"

"İklimsel nedenlerle hasat bu yıl erken başladı ve ülke genelinde hasadın neredeyse yarısı tamamlandı. Başta Adana olmak üzere Çukurova'da hasat tamamlandı. Çukurova'da verimde geçen yıla göre artış görülüyor. Ancak hasadın bazı illerde devam edip bazı illerde sona yaklaştığı ve buğday ekilişinin yüzde 11'ini oluşturan Marmara Bölgesi ile hasadın hızla devam ettiği buğday ekilişinin yüzde 37'sini oluşturan İç Anadolu Bölgesi'nde çiftçilerimiz verimde de umduğunu bulamadı.

İlkbaharda oluşan olumsuz iklim şartları nedeniyle özellikle arpa rekoltesinde geçtiğimiz yıla göre önemli oranda düşüş bekliyoruz.

Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgiler doğrultusunda hasadı devam eden arpada rekoltenin geçen yıla yaklaşık oranla yüzde 15 azalarak 9,2 milyon tondan 7,8 milyon tona, buğday rekoltesinin ise yüzde 8-10 seviyesinde azalarak 22 milyon tondan yaklaşık 20 milyon tona düşeceğini tahmin ediyoruz."

"Serbest piyasada fiyatlar, müdahale alım fiyatının altında gerçekleşiyor"

"Açıklanan müdahale alım fiyatında olduğu gibi bazı bölgelerde verimde de umduğunu bulamayan çiftçilerimiz bir sonraki sezona hazırlık yapmak için tedirgindir. Serbest piyasada arpa fiyatları müdahale alım fiyatı açıklanmadan önceki fiyatlara göre yüzde 7,7, buğday fiyatları ise yüzde 6 oranında geriledi.

Geçtiğimiz hafta arpa fiyatları ortalama ton başına 7.070 lira, ekmeklik buğday fiyatları ton başına 9.008 lira, makarnalık buğday fiyatları ise ton başına 9.607 lira seviyelerine kadar düştü. Ekmeklik buğday fiyatlarında müdahale alım fiyatı açıklandıktan sonraki dönemlerde borsalarda yüzde 5 ile yüzde 13,4 oranlarında, arpada ise yüzde 10,7 ile yüzde 14,8 oranlarında düşüş oldu.

Buğday fiyatlarındaki gerilemede her ne kadar arz artışı ve kalite düşüklüğünün etkisi olsa da ürününü borsada satma imkânı olmayan ve borcundan ötürü bir an önce satmak isteyen özellikle küçük aile işletmesine sahip üreticilerimiz ürününü müdahale alım fiyatının oldukça altında tüccara satmak zorunda kalıyor.

Bu olumsuz tablonun ortadan kaldırılması ve rekoltenin düşeceği göz önünde bulundurularak acilen açıklanan müdahale alım fiyatlarının revize edilerek, buğday için ton başına 1.750 lira, arpa için ton başına 750 lira fark ödemesi desteğinin artırılması gerekiyor.

Türk çiftçisi her türlü olumsuzluğa rağmen fedakâr bir şekilde üretime devam etse de onlara verilecek en büyük destek doğru hazırlanmış, ülke ve çiftçi menfaatleri doğrultusunda saha gerçekleriyle örtüşen uzun vadeli tarım politikalarıdır."