9 Ağustos 2024 Cuma

“Çiftçilerimiz bin bir emekle ürettiği ürününü pazarlayamıyor”

Detay:
ANKARA- 10.08.2024- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri ve pazarlama sorunları hakkında görüntülü basın açıklaması yaptı.

"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak kuruluşumuzdan bu yana ülkemiz genelinde 755 Ziraat Odası aracılığıyla çiftçilerimizin yaşadığı sorunları gündeme getiriyor, çiftçilerimizin sorunlarına çözüm olmak için onların sesi olmaya çalışıyoruz." diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Çiftçilerimiz, her geçen gün artmaya devam eden girdi, lojistik, işçilik gibi üretim maliyetlerine ek olarak değişen iklim koşulları nedeniyle aşırı sıcaklık, şiddetli yağış, dolu, fırtına, don gibi doğal afetlere artık çok daha fazla maruz kalıyor. 
Ancak fedakâr çiftçilerimiz, tüm bu olumsuz koşullara rağmen bu yıl da üzerine düşeni yaptı ve üretmeye devam etti.
 Ağustos ayı itibarıyla birçok tarımsal üründe hasat devam ediyor. Ancak görüyoruz ki çiftçilerimiz bin bir emekle ürettiği ürününü pazarlayamıyor. Düşük kalan üretici fiyatları üreticilerimizin belini büküyor. Bugün birçok tarımsal üründe üretilen ürün ya maliyetine ya da daha düşük fiyata tarladan çıkarken pazarda ve markette katlanmış bir fiyatla karşımıza çıkıyor." 

"Biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri üreticimizi mağdur ediyor, üreticimize de tüketicimize de yazık olacak"
"Üreticilerimiz, üretimden pazarlamaya, fiyat oluşumuna kadar pek çok sorunla karşı karşıya kalıyor. Bu sezon biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri de üreticimizi mağdur ediyor.
Bu durum hayra alamet değildir. Fiyatı düşen ürünler yüzünden üreticilerimiz üretimden vazgeçecek. Önümüzdeki sezon tüketicilerimiz bu ürünleri pahalı yiyecektir.
Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Aklımızı başımıza alıp bu ülkede üretimi sürdürülebilir hale getiremezsek üreticimize de tüketicimize de yazık olacaktır.

Ülkemizde geçen yıl 3 milyon ton biber üretildi. Üretilen biberin yüzde 52'sini kapya biber, yüzde 30'unu sivri biber, yüzde 13'ünü dolmalık biber ve yüzde 5'ini çarliston biber oluşturdu. Ülkemizin biber üretimi yıllar itibarıyla artmaya devam ediyor. 2010 yılında 1,9 milyon ton olan biber üretimi 2023 yılında yüzde 55 oranında artarak 3 milyon tona çıktı. Fakat üretimde böylesine bir artış yaşanırken tüketimde aynı oranda artış görülmüyor. Ortaya çıkan bu arz fazlalığı ve talebin artmaması biberde üretici fiyatının düşmesine sebep oldu. 

Silifke'nin yayla bölgelerindeki köylerde üretilen sakız kabak geçmiş yıllarda ihraç edilirken, bölgede yaşanan savaş nedeniyle ihracat durdu ve üretilen kabaklar çiftçilerimizin elinde kaldı. 

İhraç edilemeyen kabak iç piyasaya da pazarlanamıyor. Nakliye maliyetlerinin yüksek olması ve kabakta kar marjının düşük olmasından dolayı tüccarlar kabak alımına yanaşmıyor. Kabak, olgunlaştıktan sonra 1 hafta içinde kesilmediği takdirde özelliğini kaybettiğinden üreticilerimiz kabaklarını hayvanlara yem olarak vermek zorunda kalıyor. 

Karpuzda arzın yüksek talebin ise düşük seyretmesi fiyatları düşürdü. Diğer taraftan tüketimin yeteri kadar olmaması tüccarın alım yapmak istememesine neden oluyor. Benzer durum kavun fiyatlarında da görülmekte olup kavun fiyatları 6 ila 8 lira, karpuz fiyatları Antalya bölgesinde 4 ila 7 lira arasında seyrediyor. Ancak diğer bölgelerde yukarıda bahsedilen nedenlerden dolayı karpuz fiyatı 3 liraya kadar düştü. 

Antep fıstığında bu yıl yüksek rekolteye bağlı arzdaki artışla birlikte fiyatlar geriledi. Hali hazırda piyasada alıcılar, ucuz fiyatla aldıkları Antep fıstığını stok yapıyor. Ürün arzının bitmesiyle birlikte yaptıkları bu stoku yüksek fiyatla piyasaya sürerek haksız kazanç sağlamanın peşindeler. Fiyatların daha fazla düşmesinin önüne geçmek için Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girmeli, ihracat kanalları zorlanmalıdır.

Üretici geçen yıl 16 kuruş seviyelerinde olan badem randıman fiyatının bu sezon 30 kuruştan işlem görmesini istiyor. Üreticilerimiz üretim aşamasında bankalardan kredi kullandı, girdileri vadeli almak zorunda kaldı. Hasatla birlikte bu borçların ödeme zamanı geldi. Ancak bademe düşük fiyat verilmesi halinde, üreticilerimiz borcunu ödemekte zorlanacaktır. Zaten geçtiğimiz yıl yeterli gelir elde edemeyen kimi üreticilerimiz bahçesini söktü. Sadece Kâhta ilçesinde 2 bin dekar badem bahçesi söküldü. Pazarlama sorunu çözülmediği sürece bahçe sökümü hızlanacaktır. Tarım Kredi Kooperatifi badem alım fiyatını belirlerken artan girdi fiyatlarını göz önünde bulundurmalıdır.

Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre salçalık domateste üretim alanları arttı, bu durum üretici fiyatlarının gerilemesine sebep oldu. Buna ek olarak geçtiğimiz sezonlarda salça ihracatına getirilen kısıtlamalar nedeniyle salça fabrikalarıyla sorun yaşayan çiftçilerimizin mağduriyeti, bu sezon yasak kaldırılmış olmasına rağmen devam ediyor. Fabrikalar bir yandan daha az sayıda üreticiyle sözleşme yaparken diğer yandan sözleşme yaptığı üreticilere yüksek fire oranları çıkararak üreticilerimizi mağdur ediyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı, sözleşmeli üretim için tip sözleşmeler oluşturdu ve sözleşmeli üretimi düzenleyici tedbirler aldı. Ancak fabrikalar, hem alıcının hem de satıcının hakkını gözeten bu sözleşmeleri kullanmaktan kaçınıyor. Bunun yerine kendi hazırlamış oldukları ve kendi lehlerine olan sözleşmeleri üreticiye dayatıyor. Bu durum fabrikalara sözleşmeden cayma fırsatını veriyor. İlgili Bakanlıklar bu konuda gereğini yaparak çiftçi mağduriyetlerini önlemelidir."

"Ülkemizde tarım sektörü için etkin bir pazarlama sistemi kurulmalıdır"
"Tarım sektöründe özelikle son dönemde yaş sebze ve meyvede yaşanan sıkıntıların ana nedeni hala güncel bir hal yasasının olmayışıdır.

Ülkemiz tüm bölgelerinde uygun iklim ve ekolojik koşulların yanı sıra geniş tarım arazilerine sahiptir. Topraklarımız hemen hemen tüm tarımsal ürünlerin üretimine imkân vermesine rağmen, yaşanan ekonomik sıkıntılar üretimi sekteye uğratıyor. Tarlada 5-10 liraya satılan ürünün markette 4-5 kat fazlaya satılması kabul edilemez.

Ülkemizde tarım sektörü için etkin bir pazarlama sistemi ve organizasyonun kurulamamış olması, mevcut sistemin ise aracılar tarafından kontrol ediliyor olması, ürün kayıplarına neden oluyor. Diğer taraftan bu durum üretici-tüketici niteliğindeki geniş toplum kesimlerinin çıkarlarını olumsuz etkiliyor. 
Üretimde meydana gelen dalgalanmalar ürün fiyatlarını doğrudan etkilerken, ihracatta yaşanan sorunlar da üreticilerimize yansıyor. Hasat döneminde çok miktarda ürünün pazara çıkması, depolama olanaklarının yetersizliği, üreticilerimizin içinde bulunduğu finansman olanaklarının yetersizliği, hasat döneminde fiyatların düşmesine ve üreticilerimizin önemli miktarlarda gelir kaybına uğramasına neden oluyor.
Ülkemiz gündeminde olan planlı üretimin etkin bir şekilde uygulamaya konulması ve hal yasasının bir an önce çıkarılmasının ne kadar elzem olduğu ortadadır.

Ülkemizin içinde bulunduğu yüksek enflasyon ve faiz sarmalının sebebi üreticilerimiz değildir. Her defasında hedef tahtası olarak gösterilen üreticilerimiz üretmek ve kazançları ile yaşamlarını devam ettirmenin derdindedir.
Biz ülkemiz üreticileri ve TZOB olarak tarımın kalkınması ve ilerlemesi için her türlü desteği vermeye hazırız."
13 Temmuz 2024 Cumartesi

“Çiftçilerimizin bir yıllık emeği bir kıvılcımla kül olmasın”

Detay:


ANKARA- 13.07.2024- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, son dönemde artan anız yangınlarıyla ilgili görüntülü basın açıklaması yaptı.

 "Rutin bir tarımsal uygulama gibi yapılan ve toprak verimliliğine uzun vadede ciddi zararlar veren anız yakma, tarım arazilerinde verimliliğin kaybolmasına neden oluyor" diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Kontrolden çıkan anız yangını çiftçilerimizin emeklerinin yok olmasına sebep oluyor ve topraklarımızın geleceğini tehlikeye atıyor. Bir yıl boyunca gözü gibi bakıp, büyüttüğü ürününü hasat etmek isteyen üreticilerimizin bütün emekleri bir kıvılcımla kül oluyor.

Gıdaya olan ihtiyacımızın her zamankinden daha fazla olduğu günümüzde, tarımsal üretimi tehlikeye atma lüksümüz yoktur. Bu bilinçle hem vatandaşlarımız hem çiftçilerimiz toprağımızı koruma konusunda daha duyarlı olmalıdır."

"Anız yakmanın sağlayacağı fayda toprağa ve çevreye vereceği zararın yanında çok küçüktür"
"Üreticilerimiz, hasat sonrası aynı araziye diğer bir ürünün ekimini yapacaksa mibzerin istenilen bir şekilde ekim yapmasını sağlamak, yakıt tasarrufu ve daha iyi tohum yatağı hazırlamak adına anız yakıyor. Anız yakmak yabancı ot ve haşereleri yok etmenin yanı sıra ekin saplarının mibzer gözlerinin tıkanmasını engellese de, toprağa zarar veriyor. Anız yakmanın sağlayacağı fayda toprağa ve çevreye vereceği zararın yanında çok küçük kalıyor. Hasat sonrası tarla yüzeyinde kalan bitkisel artıklar toprağı tavında tutuyor ve meyilli arazilerde verimli toprağın su ve rüzgâr erozyonuyla kaybolmasına engel oluyor.  

Anız yakmak, doğal ve tarımsal ekosistemin tahrip olmasına, zaten organik maddece yetersiz olan topraklarımızın iyice fakirleşmesine ve toprağın su tutma kapasitesinin azalmasına neden oluyor. Anız, yağışların şiddetle toprağa düşmesini engeller; yüzey akış hızını azaltır ve toprağa sızmasını sağlar.

Organik maddesi çok düşük ve erozyona çok açık olan topraklarda anız sürülerek veya parçalanarak toprağa yeniden kazandırılmalıdır. Omurgalı ve omurgasız canlıların yok olmasına kısacası doğanın ölümüne neden olan anız yangınları hasadın bitmesiyle sezon bitmeden birçok bölgede maalesef kendini gösteriyor. Diğer taraftan anız yangınları iklim değişikliğinin de etkisiyle artan hava sıcaklıklarıyla beraber sigara izmaritleri veya elektrik tellerinden çıkan kıvılcımlarla da oluşabiliyor.

Tüm bu nedenlerle anız yangınlarında başta yerel yönetimler ve itfaiye olmak üzere ilgili tüm kurumlar tedbirlerini almalıdır." 

"Çiftçilerimiz anız yakmak yerine alternatif uygulamaları tercih etmelidir"
"Toprağın verimini genel olarak topraktaki mineral, gübre ve biyolojik canlılar belirler. Bunlar yakıldığı zaman çiftçilerimiz daha çok gübre atmak zorunda kalıyor. Oysa anız toprağa kazandırıldığı zaman toprağın daha az gübreye ihtiyacı olur ve verimde artış yaşanır. 

Anız yakmakla toprağı işlemek kolaylaşıyor fakat toprağın gücü kayboluyor. Çiftçilerimiz bunun farkında olmalıdır. Toprağa kazandırılmayarak yakılan her anız, çiftçilerimizin daha fazla gübre kullanmasına dolayısıyla maliyetinin artmasına sebep oluyor. Unutulmamalı ki; organik maddece zengin toprağın su tutma kapasitesi artar.

Kişi başı yıllık su tüketiminin bin 313 metreküp olduğu ve su stresi yaşayan ülkemizde organik madde kaybına yol açacak uygulamalardan kaçınılmalıdır."

"Son 5 yıldaki orman yangınlarının yüzde 5,6'sı anızdan"
"Ülkemizde meydana gelen yangınların bazıları anız kaynaklıdır. Bu yangınlarda ormanlarımızın kıyısında olan buğday ve arpa tarlaları büyük riskler taşıyor. Son 5 yılda 13 bin 619 orman yangını çıktı. Söz konusu orman yangınlarının yüzde 5,6'sı yani 763'ü anız yangınları sebebiyle gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl ülkemizde meydana gelen 2 bin 579 orman yangının yüzde 5,3'ü yani 137'si anız yangınıydı.
Milli servetlerimize sebebi ne olursa olsun kimsenin zarar vermeye hakkı yoktur. Dinimiz, canlıların yakılmasını öldürülmesini haram kılmıştır. Anız yangını nedeniyle binlerce canlının yok edilmesiyle sokakta bir hayvanın diri diri öldürülmesinin hiçbir farkı yoktur. Anız yangınlarını engellemek ve çiftçilerimizi bu konuda bilinçlendirmek amacıyla eğitim faaliyetlerinin yanı sıra Cuma Hutbelerinde anız yakmanın doğru olmadığı yönünde fetvalar verilmelidir.

Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım için anız yakma gibi çağdışı uygulamalara son verilmeli, çiftçiye yeni öneriler sunulmalı, doğrudan ekim teknolojisi gibi var olan faydalı uygulamaların yaygınlaştırılması sağlanmalıdır."
7 Temmuz 2024 Pazar

Buğday ile arpada rekolte tahmini ve destek beklentisi

Detay:

ANKARA- 06.07.2024- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday ile arpada rekolte tahminini ve çiftçilerimizin destek beklentisini yaptığı görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi.

 "2023-2024 üretim sezonunda özellikle bahar aylarında yağışların düzensiz ve geç gelmesi, akabinde sıcaklıkların aniden yükselmesi bazı bölgelerde bitkide dane oluşumunu olumsuz etkiledi. Ani sıcaklık değişimleri bitkiyi strese soktu" diyen Bayraktar açıklamasını şöyle sürdürdü;

"Sıcaklık değişikliklerine uyumlu bitki çeşitlerinin geliştirilmesiyle sıcaklık stresinin etkisi ve verimdeki düşmeler önlenebilir. Sıcaklıklardaki aşırı yükselişler bitkinin suya olan ihtiyacını artırdığı için sulamaya olan talepte dolaylı olarak artıyor. Bu da üretim maliyetini önemli ölçüde artırıyor. "

"Düzensiz yağışlar tarımsal üretim üzerinde tehdit oluşturuyor"

"Nisan ayı yağışları normaline göre Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 70, Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 57, Ege Bölgesi'nde yüzde 54, İç Anadolu Bölgesi'nde yüzde 53, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 46, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 30 ve Marmara Bölgesi'nde yüzde 24 oranında azaldı.

Mayıs ayında ise ülke genelinde normaline göre yüzde 33 ve geçen yıl mayıs ayı yağışlarına göre yüzde 5 artış meydana geldi. Mayıs ayında normaline göre Karadeniz ve Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 48, İç Anadolu Bölgesi'nde yüzde 49, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 44, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 25 artış gerçekleşti. Marmara Bölgesi'nde ise yağışlar normaline göre yüzde 19, Ege bölgesinde yüzde 30 oranında azaldı.

Hububatın suya en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerdeki Mart-Nisan ve Mayıs aylarında düzensiz yağışlar tarımsal üretim üzerinde tehdit oluşturuyor."

"Arpada yüzde 15, buğdayda yüzde 8-10 azalma bekliyoruz"

"İklimsel nedenlerle hasat bu yıl erken başladı ve ülke genelinde hasadın neredeyse yarısı tamamlandı. Başta Adana olmak üzere Çukurova'da hasat tamamlandı. Çukurova'da verimde geçen yıla göre artış görülüyor. Ancak hasadın bazı illerde devam edip bazı illerde sona yaklaştığı ve buğday ekilişinin yüzde 11'ini oluşturan Marmara Bölgesi ile hasadın hızla devam ettiği buğday ekilişinin yüzde 37'sini oluşturan İç Anadolu Bölgesi'nde çiftçilerimiz verimde de umduğunu bulamadı.

İlkbaharda oluşan olumsuz iklim şartları nedeniyle özellikle arpa rekoltesinde geçtiğimiz yıla göre önemli oranda düşüş bekliyoruz.

Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgiler doğrultusunda hasadı devam eden arpada rekoltenin geçen yıla yaklaşık oranla yüzde 15 azalarak 9,2 milyon tondan 7,8 milyon tona, buğday rekoltesinin ise yüzde 8-10 seviyesinde azalarak 22 milyon tondan yaklaşık 20 milyon tona düşeceğini tahmin ediyoruz."

"Serbest piyasada fiyatlar, müdahale alım fiyatının altında gerçekleşiyor"

"Açıklanan müdahale alım fiyatında olduğu gibi bazı bölgelerde verimde de umduğunu bulamayan çiftçilerimiz bir sonraki sezona hazırlık yapmak için tedirgindir. Serbest piyasada arpa fiyatları müdahale alım fiyatı açıklanmadan önceki fiyatlara göre yüzde 7,7, buğday fiyatları ise yüzde 6 oranında geriledi.

Geçtiğimiz hafta arpa fiyatları ortalama ton başına 7.070 lira, ekmeklik buğday fiyatları ton başına 9.008 lira, makarnalık buğday fiyatları ise ton başına 9.607 lira seviyelerine kadar düştü. Ekmeklik buğday fiyatlarında müdahale alım fiyatı açıklandıktan sonraki dönemlerde borsalarda yüzde 5 ile yüzde 13,4 oranlarında, arpada ise yüzde 10,7 ile yüzde 14,8 oranlarında düşüş oldu.

Buğday fiyatlarındaki gerilemede her ne kadar arz artışı ve kalite düşüklüğünün etkisi olsa da ürününü borsada satma imkânı olmayan ve borcundan ötürü bir an önce satmak isteyen özellikle küçük aile işletmesine sahip üreticilerimiz ürününü müdahale alım fiyatının oldukça altında tüccara satmak zorunda kalıyor.

Bu olumsuz tablonun ortadan kaldırılması ve rekoltenin düşeceği göz önünde bulundurularak acilen açıklanan müdahale alım fiyatlarının revize edilerek, buğday için ton başına 1.750 lira, arpa için ton başına 750 lira fark ödemesi desteğinin artırılması gerekiyor.

Türk çiftçisi her türlü olumsuzluğa rağmen fedakâr bir şekilde üretime devam etse de onlara verilecek en büyük destek doğru hazırlanmış, ülke ve çiftçi menfaatleri doğrultusunda saha gerçekleriyle örtüşen uzun vadeli tarım politikalarıdır."
1 Ağustos 2023 Salı

237 MİLYON 819 BİN TL TUTARINDA ÖDEME ÜRETİCİLERİN HESAPLARINA AKTARILIYOR

Detay:

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda 237 milyon 819 bin TL'lik tarımsal destek ödemesinin bugün çiftçilerin hesaplarına aktarılacağını duyurdu.

Tarımsal Destekleme Ödemelerine ilişkin detaylar şu şekildedir;

Kırsal Kalkınma Yatırım desteği kapsamında 89 milyon 784 bin 906 TL,

İyi Tarım uygulamaları desteği kapsamında 47 milyon 701 bin 90 TL,

Organik Tarım desteği kapsamında 45 milyon 659 bin TL,

Dane Zeytin desteği kapsamında 31 milyon 644 bin 739 TL,

Mazot Gübre desteği kapsamında 11 milyon 480 bin 875 TL,

Hububat- Baklagil ve Dane Mısır desteği kapsamında 7 milyon 659 bin 340 TL

Hayvan Gen Kaynakları desteği kapsamında ise 3 milyon 889 bin 50 TL olmak üzere toplam 237 milyon 819 bin TL tarımsal destek ödemesi bugün çiftçilerimizin hesaplarına aktarılacaktır.

Üreticilerimize hayırlı ve bereketli olsun.
28 Temmuz 2023 Cuma

SGK Sigorta Primleri Genel Müdürlüğünden Ödeme Planı hatası uyarısı.

Detay:

SGK Sigorta Primleri Genel Müdürlüğünden Ödeme Planı hatası uyarısı şu şekildedir;

5510 sayılı Kanunun 4'üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) Bendi (BAĞ-KUR) Kapsamında Sigortalı Olup 7440 sayılı Kanun Kapsamında Yapılandırmaya Taksitli Olarak Müracaat Eden Sigortalılara İlişkin Duyuru

5510 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi (BAĞ-KUR) kapsamında sigortalı olup, 7440 sayılı Kanun kapsamında 26/05/2023 tarihinden sonra yapılandırmaya müracaat edenlerden bazı sigortalılarımıza ait ödeme planlarının ikinci ve takip eden taksitlerin son ödeme tarihlerinin hatalı olduğu tespit edilmiştir.

Bu kapsamdaki sigortalıların mağduriyet yaşamamaları adına 31/07/2023 tarihine kadar birinci ve ikinci taksitlerini ödemeleri gerekmektedir.

Sigortalılarımız güncel ödeme planlarına, sosyal güvenlik il müdürlüklerimizden/sosyal güvenlik merkezlerimizden ve e-Devlet üzerinden ulaşabilirler.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

27 Şubat 2023 Pazartesi

Deprem felaketinin tarıma etkisi

Detay:

ANKARA- 27.02.2023- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaşanılan deprem afetinin ardından bölgedeki üreticilerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını, tarımsal üretimin durumunu ve yapılması gerekenleri görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi.

Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa ve Elazığ'da büyük yıkıma neden olan depremlerin on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine, yüz bini aşkın vatandaşımızın yaralanmasına ve evsiz kalmasına neden olduğunu belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Özellikle, Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman'da daha yıkıcı bir afet haline gelen depremden şehir ve ilçe merkezlerindeki insanlarımız kadar kırsal kesimde yaşayan insanlarımız da etkilendi. Devletimiz ve milletimiz el birliğiyle depremin etkilerini hafifletmeye çalışıyor. Dayanışma ve yardımlarla sağ kalanların yaşama bağlanmasına, yaralıların iyileştirilmesine çalışılıyor. Bu vesileyle bir kez daha vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Depremzedelere yardım hususunda elinden geleni esirgemeyen aziz milletimize, kamu kurum ve kuruluş temsilcilerine, sivil toplum örgütlerine ve yardıma koşan ülkelere teşekkürü bir borç biliyorum.

Devletimizin bölge ve zarar gören vatandaşlarımız için yaptığı çalışmalara, milletimizin seferberlik bilinciyle katılıp tek yürek olması ülkemizin birlik ve beraberlik içinde neler yapabileceğini bir kez daha ortaya koymuştur."



Bölge'de TZOB faaliyetleri

"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, depremin ilk saatlerinden itibaren Ziraat Odalarımızın katkılarıyla depremzedelerin yardımına koştuk. Başta vatandaşlarımıza gıda ve hayvanlara yem olmak üzere barınma, ısınma gibi en temel ve acil ihtiyaçları sağlamak amacıyla 752 Odamızı harekete geçirdik. Odalarımız bu hususta canla başla çalıştılar, çalışmaya da devam ediyorlar.

Zararların tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için bölge ziyaretlerinde bulunarak üreticilerimizin sorunlarını yerinde gördük, sıkıntılarını kendilerinden dinledik. Ziraat Odalarımız felaketin ilk anlarından itibaren topladıkları yardımları kendi imkânları ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) aracılığıyla afet bölgelerine sevk ediyor."

 

"Tarım arazileri artık imara açılmamalı"

"Dün salgın hastalık nedeniyle içinden çıkamadığımız evlerimize, yaşadığımız deprem nedeniyle giremez olduk. Yıkılan evler binlerce kişiye mezar oldu. Depremler ne ilktir ne de son olacaktır. Bu büyük felakette yapıların sadece güvensiz olması değil, tarım alanlarının yumuşak zemini üzerine yapılması da etkili olmuştur.

Deprem bölgesinde tarım alanlarının imara açılması sorunu vardır. Tarımsal üretim için bulunmaz değerde olan bu toprakların inşaata açılması ve bu yolla yok edilmesi, ülkenin gıda güvenliğini tehlikeye atarken bu topraklar üzerindeki güvensiz yapılaşma, insanlarımızı evsiz barksız bırakmış, binlerce insanımızın canına mal olmuştur. Çürük binalar ve tarım alanlarının yumuşak zemini, felaketin boyutunu artırmıştır.

İllerdeki Toprak Kurulları verimli arazilerin imara açılması konusunda daha dikkatli olmalı, kamu yararı maddesi suistimal edilmemelidir. Birçok ilde Toprak Kurullarına çiftçi temsilcisinin çağrılmaması imara açılmayı kolaylaştırıyor. Toprağın sahibi çiftçi temsilcilerinin Toprak Kurullarında bulunması zorunlu olmalıdır." 

 

Bölgenin tarımsal üretim potansiyel yüksek

"Ülkemizde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 9,1'i, tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın ise yüzde 15,1'i afet bölgesinden karşılanıyor.

TÜİK verilerine göre 2022 yılında 23,8 milyon hektar tarım alanının 3,8 milyon hektarı 11 ilimizde bulunuyor ve bu toplam tarım alanlarımızın yüzde 16,1'ine tekabül ediyor.

TÜİK verilerine göre 2021 yılında ülkemizin bitkisel üretim değeri 306,3 milyar iken bölgenin bu değere katkısı 64,1 milyar lira ile yüzde 20,9 gibi bir oranla toplam bitkisel üretim değerinin beşte birinden fazlasına karşılık geliyor.

Bölgede büyükbaş hayvan sayısı Türkiye toplam sığır varlığının yüzde 12'sini ve küçükbaş hayvan varlığının yüzde 18'ini teşkil ediyor. TÜİK verilerine göre 2020 yılında ülkemizin hayvansal üretim değeri 108,5 milyar lirayken bölgenin bu değere katkısı 7,3 milyar lira ile yüzde 6,7 gibi azımsanmayacak bir orana sahiptir. Bölge, ülkemizin 238,7 milyar liralık canlı hayvan değerinde ise yüzde 13,2'lik bir hacmi barındırıyor.

Bölge Türkiye'de üretilen temel tarımsal ürünlerin önemli bir bölümüne ev sahipliği yapmaktadır. Ülkemizde Antep fıstığının yüzde 82,7'si, pamuğun yüzde 72,7'si, narenciyenin yüzde 57,5'i, mısır ve bademin yüzde 33'ü, buğdayın yüzde 19'u ve zeytinin yüzde 16'sı bölgede üretiliyor.

Depremden en fazla zarar gören illerden Hatay, Türkiye pamuk üretiminin yüzde 8,6'sını tek başına sağlıyor. Hatay, mısırda Türkiye üretiminin yüzde 2'sini üretirken, Kahramanmaraş'tan yüzde 3'ü temin ediliyor. Türkiye badem üretiminin yüzde 33'ünün sağlandığı bölgede, bu üretimin yüzde 17,8'i Adıyaman'dan karşılanmaktadır. Bölge, Türkiye Antep fıstığı üretiminden yüzde 82,7 pay alırken, Gaziantep üretimin yüzde 23,4'ünü, Adıyaman ise yüzde 11,3'ünü karşılıyor. Bölge Türkiye narenciye üretiminin yüzde 57,5'ini sağlarken, Hatay bu üretimin yüzde 20,8'ini tek başına gerçekleştiriyor. Zeytin üretiminde Türkiye'nin yüzde 16'sını gerçekleştiren bölgede Hatay, Türkiye zeytin üretiminden yüzde 4 pay alıyor.

Ayrıca depremden etkilenen 11 ilimiz tarım istihdamında da önemli bir yere sahiptir."

 

Bölgeye getirilen tarımsal destekler

"Depremden etkilenen çiftçilerimizin mazot ve gübre destek ödemelerinin nakit olarak öne çekilmesini ve hayvansal üretime hayvan başına yem ve hayvancılık desteklerinin şubat ayında verilmesi ve sübvansiyonlu kredi borçlarının faizsiz ertelenmesi kararını doğru bir adım olarak görüyoruz. Ancak tarımsal üretimin sonraki süreçte sekteye uğramaması ve nakit sıkıntısının giderilmesi için bu ödemelerin bölgede artırılarak uygulanması, kredi borçlarının silinmesi de dâhil kredi kolaylıkları getirilmesi ve mali yönden tüm tedbirlerin alınması gerektiğini vurguluyoruz.

Bir yandan destek verirken, diğer yandan elektrik şirketlerinin üreticilerin mazot ve gübre destek hesaplarından enerji borcunu tahsil etmesi büyük tepkilere neden olmaktadır. Elektrik şirketleri büyük tepkiye neden olan bu uygulamaya derhal son vermelidir."

 

Tarımsal açıdan sorunlar ve yapılması gerekenler

"Bölgedeki çiftçilerimizin köyünü, tarlasını ve üretimini terk etmesi muhakkak önlenmelidir. Bu bölgede üretimin azalması ülke genelinde gıda fiyatlarını artırır, ayrıca tarım sektörünün küçülmesine neden olur.

Bölgede yıkımın etkileri sıcaklığını korurken, özellikle ahırların, ağılların, hayvan barınaklarının yıkılması buradaki hayvanlara ve dolayısıyla üreticilerimize zarar verdi. Tarımsal açıdan acil ve öncelikli yapılması gerekenlerin başında, açıkta kalan hayvanlara barınak temin etmek, onların yemini, suyunu ve elektriğini karşılamak, veterinerlik hizmetleri gibi diğer işlere öncelik vermek geliyor.

Hayvanların yok pahasına elden çıkarılmasını önlemek için devlet kurumları TİGEM, Et ve Süt Kurumu bu konuda daha etkin çalışmalıdır.

Çiftçilerimizin enkaz altında kalan makine ve ekipmanları zarar gördüğü için bu konuda da destek verilmelidir. Zarar gören çiftçilerimizin tarımsal faaliyetlerinin olmazsa olmazı olan makine ve ekipmanları derhal yenilenmeli, bölgedeki üreticilerimiz kırsal kalkınma ve yatırım desteklerinden öncelikli yararlandırılmalıdır. Gerekirse belirli yerlerde makine parkları kurulmalı, bir organizasyon dahilinde üreticilerin makine ve ekipman kullanımı sağlanmalıdır.

Köylere özellikle kış şartlarında ulaşımın zor olduğu ve depremin bölgesel olarak büyüklüğü dikkate alındığında bu durum önemli bir dezavantaj teşkil ediyor. İnsanlara gıda ve hayvanlara yem temini hususunda sıkıntılar yaşanıyor. Bu konuda çalışmalar hızlandırılmalıdır. TMO ve Tarım Kredi Kooperatifleri ellerindeki arpa ve diğer yemleri bölgeye sevk etmeye devam etmelidir.

Elektrik sistemleri, barajlar, kanallar, sulama sistemleri, içme suyu ve yol gibi zarar gören altyapının onarılması büyük önem taşıyor. Özellikle tarımsal sulama mevsimi yaklaştığından üreticilerin mağdur olmaması gerekiyor. DSİ bu konuda gerekli tedbirleri almalı, üreticilerin su sıkıntısına girmesini önlemelidir.

Ayrıca önemli bir narenciye üreticisi olan Hatay'da limon pazarlamasında sıkıntı oluşmuştur. Dalında kalan limonlar için Tarım Kredi Kooperatifleri gibi alıcı kurumlar devreye girmeli, üreticimiz mağdur edilmemelidir.

İlkbaharla birlikte kışlık ürünlerin gübre ihtiyacı olacak ve yazlık ekilişlerde tohum, mazot, gübre ve sulama gibi ihtiyaçlar belirecektir.

Hâlihazırda tarımsal üretime ve üreticilere yardımlar ve destekler sağlanmaktadır. Ancak, çok yakında tarımsal faaliyetin yoğunlaşacağı düşünüldüğünde, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlayacak her türlü tedbirin alınması gerekiyor.

Bölgede gübre başta olmak üzere girdi bayilerinin ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin dükkânları ve depoları zarar gördü. Üreticilerimiz girdi arzında sıkıntı olduğunu söylüyor. Bölgeye girdi sevkiyatı hızla yapılmalı ve çiftçilerimize ulaştırılmalıdır. Çiftçilerimizin ihtiyaçları hızlı bir şekilde tespit edilerek karşılanmalıdır.

Tarımsal üretimde kalacak çiftçilere, tohum, ilaç gübre, elektrik ve sulama gibi girdilerin, en azından bu üretim sezonu için hibe destek olarak verilmesi, BAĞ-KUR primlerinin ise hükümet tarafından karşılanması sağlanmalıdır.

Şehirdeki depremzedelerin bir kısmının köylerindeki evlerine sığınması kırsalın ve köylerin önemini bir kez daha ortaya koydu. Kırsala yapılan altyapı ve diğer ekonomik yatırımlar özellikle deprem kuşağında önceliği olan yatırımlar haline gelmelidir. Ancak, köylerimizde yüksek bina olmaması açısından bir avantaj bulunmasına rağmen bazı köylerimizin önemli derecede yıkıma uğradığını da gördük. Bu nedenle köylerde de imar açısından depreme dayanıklı ev ve hayvan barınaklarının bir an önce yapılması sağlanmalıdır.

Allah'tan bize bir daha böyle afetler yaşatmamasını diliyorum."
24 Aralık 2022 Cumartesi

ÇKS kaydı için son gün 31 Aralık 2022

Detay:

31 Aralık 2022 tarihinde bitecek olan 2023 yılı ÇKS kaydı başvuru süresi uzatılmalıdır
2022 yılında ÇKS'ye kayıt yapan çiftçilerin yaklaşık üçte biri bu yıl başvuru yapmadı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaptığı görüntülü basın açıklamasında Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) Yönetmeliğinin 23 Eylül 2022 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile değiştirildiğini ve ÇKS başvuru döneminin 4 ay ile sınırlandırıldığını belirtti. 

2023 yılı ÇKS başvurularının, yeni yönetmelik çerçevesinde 1 Ekim 2022 tarihinde başlamış olup, 31 Aralık 2022 tarihinde sona ereceğini hatırlatan Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti:
"Tarım ve Orman Bakanlığı, tarımda dijitale geçiş uygulaması ile arazi beyanında ve ek belgelerinde değişiklik olmayan çiftçilerin başvurularını e-Devlet üzerinden kabul etmeye başladı. Diğer çiftçilerimizin başvuru belgeleri ise geçmiş yıllarda olduğu gibi Odalarımız tarafından tamamlanmakta, çiftçilerimiz tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı İl/İlçe Müdürlüklerine teslim edilmektedir. 
Bu yıl yapılan yeni uygulamalara çiftçilerimiz yeterince uyum sağlayamıyor. Özellikle uygulamanın ilk yılı olması nedeniyle e-Devlet başvurularında sık sık sistem sorunu yaşanıyor.

2022 yılında 2 milyon 172 bin 974 çiftçinin, toplam 15,3 milyon hektar tarım alanı ÇKS'ye kaydedildi. 2023 tarımsal üretim dönemi için ise, Odalarımızdan alınan bilgilere göre bugüne kadar yaklaşık 1 milyon 460 bin çiftçinin, 10,6 milyon hektar alanının kaydı yapıldı.

Bilindiği üzere ÇKS kaydını yaptırmayan çiftçilerimiz desteklerden yararlanamıyor, tarım sigortası yaptıramıyor ve düşük faizli kredi kullanamıyor. Çiftçilerimiz yaşanması muhtemel herhangi bir doğal afet sonucu meydana gelebilecek zararlar doğrultusunda, kredi borçlarını düşük faizle erteleyemiyor veya afet sonrası yapılacak her türlü tarımsal desteklerden yararlanamıyor. 

TÜİK verilerine göre ülkemizde işlenen toplam tarım alanı 23,5 milyon hektarken ÇKS'ye kayıtlı alan 15,3 milyon hektardır. Her yıl ülkemizde ortalama 8,2 milyon hektar tarım arazisi kayıt altına alınamıyor. Bu alanların önemli kısmında üretim devam etse de çiftçilerimiz destek alamıyor.
ÇKS'ye kaydolamayan 8,2 milyon hektar tarım alanı; intikali yapılamamış, hissedarlar arasındaki sorunlar veya arazilerin çok küçük olması nedeniyle işlense de ÇKS'ye kaydettirilmeyen, atıl tarım alanları ve ecrimisil ile işlenen hazine arazilerinden oluşuyor. Bu alanlarda üretim yapan çiftçilerimiz yüksek üretim maliyetleri karşısında destek de alamayınca üretimden vazgeçmek durumunda kalıyor.

Ziraat Odaları Bilgi Sistemi'ne (ZOBİS) göre, 2022 yılında Ziraat Odalarımıza kayıtlı olarak, tarımsal üretime devam eden 5 milyon 186 bin 206 çiftçi varken ÇKS'ye kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 172 bin 974'dür. Bu rakamlara göre ülkemizde üretim yapan çiftçilerin yüzde 58'inin ÇKS kaydı bulunmuyor.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, tarımsal üretimde sürdürülebilirliği sağlamak ve çiftçileri tarımda tutabilmek için tarımsal destekler önemlidir. Bu önem her geçen gün artıyor.

Gıda güvencesinin sorgulandığı, iklim değişikliği ile gelecekte tarımsal faaliyetlerin daha da zorlaşacağı bir ortamda ÇKS Yönetmeliğindeki kayıt şartları nedeniyle üretim yapan çiftçilerimizin destek alamaması kabul edilebilir değildir. Bu nedenle ÇKS Yönetmeliği yeniden değiştirilmeli, üretim yapan her çiftçi kayıt altına alınarak, üretim yapan tüm çiftçilerin desteklenmesi sağlanmalıdır.

Tarım alanlarının ÇKS kaydında bu sorunlar devam ederken, bir de başvuru süresinin 31 Aralık 2022 tarihinde sona ermesiyle kaydı yapılabilir araziler de kayıt dışı kalacaktır. 
Başvuru süresinin bitmesine kısa bir süre kalmasına rağmen, 2022 yılında ÇKS'ye kayıt yapan çiftçilerin yaklaşık üçte biri bu yıl başvuru yapmadı. Bu nedenle 31 Aralık 2022 tarihinde bitecek olan 2023 yılı ÇKS kaydı başvuru süresi uzatılmalıdır.
Çiftçilerimiz de kalan 10 günlük sürede yaşanabilecek yoğunluğu göz önünde bulundurarak kayıtlarını bir an önce yaptırmalıdır. ÇKS başvuru dosyasının hazırlanmasında ve e-Devlet başvurularında Ziraat Odalarımız çiftçilerimize yardımcı olmaktadır.
ÇKS'ye kaydını yaptıracak çiftçilerimizin Çiftçi Belgesini alabilmesi, Ziraat Odası kayıtlarının aktif kalabilmesi için kayıtlı olduğu Ziraat Odasına en kısa zamanda başvurmaları gereklidir."
31 Ağustos 2022 Çarşamba

Balıkçılıkta av sezonu başlıyor

Detay:

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-"Balıkçılar 'Vira Bismillah' diyerek 1 Eylül'de denize açılacak" 

-"2016 yılında 588 bin 715 ton olan su ürünleri üretimimiz, 2021 yılında yüzde 35,9 artarak 799 bin 851 ton olarak gerçekleşti"
-"Son 10 yıllık dönemde avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimiz yüzde 36,2 azalırken yetiştiricilik yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimizde yüzde 149,8 oranında arttı"
-"Su ürünleri ihracatımız 2021 yılında 1 milyar 376 milyon 291 bin 922 dolara çıktı"
-"Su ürünleri ticaretinde ülkemiz net ihracatçı bir ülkedir"
-"Son yıllarda avcılık üretim miktarları azalıyor. Sektörün geleceği açısından sürdürülebilir avcılığın sağlanması şarttır"
-"Sürdürülebilir su ürünleri üretimi için gerekli stratejilerle kısa, orta, uzun vadeli eylem planları ve hedefler belirlenmelidir"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 1 Eylül'de başlayacak av sezonuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
"Balıkçılar 1 Eylül'de 'Vira Bismillah' diyerek denize açılacaklar" diyen Bayraktar, av sezonunun bereketli olmasını diledi.
Su ürünlerinin insan sağlığı ve dengeli beslenmede önemli hayvansal protein kaynaklarından biri olduğunu belirten Bayraktar, balık avcılığının önemli bir gıda temin yöntemi olmakla birlikte ülkelerin ekonomisinde de ciddi bir yere sahip olduğunu söyledi.

Bayraktar, "Balıkçılarımız yeni av sezonuna umutla bakıyor. Yeni sezonun hem balıkçılarımız hem de vatandaşlarımız açısından verimli geçmesini bekliyoruz" temennisinde bulundu.

Su ürünleri üretimi

Ülkemizin uzun sahil şeridi, yaygın iç suları ve nehirleriyle önemli balıkçılık kaynaklarına sahip olmasının yanında su ürünleri yetiştiriciliğinde de ön plana çıktığını vurgulayan Bayraktar, "2021 yılında toplam su ürünleri üretimimizin yüzde 41'i avcılık, yüzde 59'u ise yetiştiricilik yoluyla elde edildi. Su ürünleri avcılığımızın toplam üretimdeki payı yetiştiriciliğin artmasıyla birlikte yıllar içinde azaldı" dedi.

Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
"TÜİK verilerine göre, 2016 yılında 588 bin 715 ton olan su ürünleri üretimimiz, 2021 yılında yüzde 35,9 artarak 799 bin 851 ton olarak gerçekleşti. 

Son 10 yıllık dönemde (2011-2021) avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimiz yüzde 36,2 azalırken yetiştiricilik yoluyla elde edilen su ürünleri üretimimiz yüzde 149,8 oranında arttı.

Su ürünleri ticaretinde ülkemiz net ihracatçı bir ülkedir. Yıllar itibarıyla ihracat miktarımızda önemli artışlar oldu. Son 5 yıllık rakamlara baktığımızda; 2016 yılında 790 milyon 303 bin 664 dolar olan su ürünleri ihracatı yüzde 74,1'lik bir artışla 2021 yılında 1 milyar 376 milyon 291 bin 922 dolara çıktı.

Artan üretim ve ihracata karşın su ürünleri tüketimimiz ne yazık ki çok düşük seviyelerde seyretmektedir. FAO 2019 yılı verilerine göre kişi başına tüketimimiz 6,3 kilogramla, 20,5 kilogram olan dünya ortalamasının oldukça altındadır."

"Su ürünleri avcılığımız son 10 yılda yüzde 36,2 azaldı"

2011 yılında 514 bin 755 ton olan toplam su ürünleri avcılığımızın 2021 yılında yüzde 36,2 azalarak 328 bin 158 tona gerilediğinin altını çizen Bayraktar, "Su ürünleri avcılığımız ise 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 9,9 azaldı" diyerek açıklamasını devam ettirdi:
"Deniz ürünleri avcılığı bir önceki yıla göre yüzde 11 azalırken iç su ürünleri avcılığında değişiklik yaşanmadı. Avcılıkta Karadeniz bölgesi yüzde 77'lik payla ilk sırada yer aldı. Denizlerimizde avlanan en önemli balık türü hamsidir. 2021 yılında hamsi balığı 151 bin 598 ton ve yüzde 46,2 payla en yüksek miktarda avlanan balık oldu. Hamsi balığını 28 bin 41 ton ile çaça, 19 bin 590 ton ile istavrit takip etti. Denizlerde balık harici en fazla avlanan su ürünü de kum midyesi oldu. Ülkemizde, dünyada olduğu gibi avcılıkta stok büyüklüğüne ulaşıldı. Avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretiminin artması pek mümkün görülmüyor. Avcılığın korunması için denizlerimizin korunması gerekiyor." 

Hayvansal protein temininde önemli yeri olan balık avcılığının çevreye olumsuz etkilerinin en düşük seviyelerde tutulmasının önemine değinen Bayraktar, "Nitekim ekosistemdeki tahribatlar gelecek nesillerin refahını tehlikeye sokuyor. Ülkemizdeki su ürünleri avcılığı kıyı balıkçılığına dayanıyor. Yeterli altyapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı yapılamıyor. Bu nedenle de av baskısı kıyı sularımızda yoğunlaşıyor" diyerek yapılması gerekenleri açıkladı:
"Son yıllarda avcılık üretim miktarları azalıyor. Sektörün geleceği açısından sürdürülebilir avcılığın sağlanması şarttır. Bu amaçla stokların korunmasını ve geliştirilmesini sağlayacak çalışmaların ve araştırmaların yapılması gerekiyor. Koruma kontrol çalışmalarına öncelik verilmesi de ayrıca önemlidir.

Denizlerde ve iç sularda yapılacak ticari ve amatör amaçlı su ürünleri avcılığına yönelik düzenlemeleri içeren tebliğlerle Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda önemli çalışmalar yaptı. Su ürünleri avcılığında yer, zaman, tür, boy, ışık kullanımı ve avlanma mesafesi gibi konularda getirilen yasaklar ve kontroller su ürünleri üretiminin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyor.

Balıkçılarımızın av yasaklarına ve tebliğ ile getirilen düzenlemelere titizlikle uyması sağlanmalıdır. Sürdürülebilir su ürünleri üretimi için gerekli stratejilerle kısa, orta, uzun vadeli eylem planları ve hedefler belirlenmelidir. 

Kaynakların verimli kullanılabilmesi için su ürünleri eğitim merkezleri kurulmalı, yetiştiricilik, avcılık ve Ar-Ge çalışmaları daha fazla desteklenmeli, sektörde örgütlenme yapısı mutlaka güçlendirilmelidir.

Balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturularak, sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması gerekir. Ülkemizde kişi başı su ürünleri tüketimi dünya ortalamasının altındadır. Bunun artırılması için fiyat istikrarı sağlanmalı, eğitim ve tanıtım çalışmaları yayınlaştırılmalıdır.

Balıkçılık sektöründe ürünlere yönelik dondurma, tuzlama, konserve, paketleme ve işleme tesislerinin sayılarının artırılması sektöre ekonomik katkı sağlayacaktır. Yeni av sezonu döneminin balıkçılarımıza bereketli kazançlar getirmesini diliyorum."
10 Ağustos 2022 Çarşamba

Süt sektörü çok zor dönemden geçiyor

Detay:

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-"Üreticimiz bir kilogram süt satarak ancak bir kilogram yem alabilmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir"

-"Sanayiciler çiğ süt bulmakta, marketler ise süt ve süt ürünlerini satmakta sıkıntı yaşıyor"

-"Sektörün üretim ayağında çok ciddi kayıplar yaşanmaya başladı. Dengesiz besleme sonucu damızlık hayvanları erken elden çıkarma, buzağı alamama gibi durumlar hem süt hem de et sektörünün geleceğini tehdit ediyor"

-"Son dönemde yem fiyatları o kadar arttı ki, üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları (düve) ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladı. Sahada damızlık hayvan kesimlerinin hala devam ettiğini artık kabul etmemiz gerekiyor"

-"Bu sektörü ayakta tutan aile işletmeleridir. Üreticilerimiz para kazanamadıkları anda üretimi bırakıp şehirlere göç ediyor, geri dönüşleri de mümkün olmuyor. En büyük kayıp da işi bilen kalifiye elemanların kaybedilmesi oluyor. Ülke tarımının geleceği aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlıdır. Bunu unutmayalım"
-"Gıda enflasyonu ile mücadelede üretim artışına daha fazla önem vermek gerekiyor. Süt fiyatlarını baskılayarak enflasyonu önlemeye çalışmak üretimin azalmasıyla birlikte daha yüksek enflasyon olarak bize geri dönecektir"
-"İlerleyen zamanlarda 'et ve süt ürünlerinde fahiş fiyatlar' tartışılırsa bilin ki bu bir anda gelişmiş bir sorun olmadığı gibi bir anda da giderilebilmesi mümkün bir sorun değildir"

ANKARA- 11.08.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, süt sektöründe yaşanan sorunları yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi. Ulusal Süt Konseyi (USK)'nin, 15 Mayıs 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatını litrede brüt 7,50 lira olarak belirlediğini hatırlatan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Konsey yaptığı açıklamada; 'çiğ süt üretim maliyetinde önemli bir değişiklik olduğunda önümüzdeki süreçte piyasa şartlarına göre tekrar değerlendirme yapılacaktır' dedi. Bugün itibarıyla üreticilerimizin eline kesintiler çıktıktan sonra ortalama 7 lira geçiyor. Bazı yerlerde ise bu fiyatın da altında çiğ süt satılıyor.

Gerek üretici örgütleriyle birlikte gerekse Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) olarak yaptığımız açıklamalarla 'üretim maliyetlerinde önemli artışlar olduğunu' kamuoyuna duyurduk ve süt fiyatlarının revize edilmesinin önemine dikkat çektik.
Bugün parite, beklentimiz olan 1,5 seviyelerinden çok uzakta, 1 civarındadır. Üreticimiz bir kilogram süt satarak ancak bir kilogram yem alabilmektedir. Bu durum sürdürülebilir değildir.

Yeni sezonda yonca ve mısır silajı gibi kaba yem maliyetleri de yükseldi. Öte yandan üreticilerimizin tek maliyeti yem de değildir. Son günlerde bir miktar düşüş yaşansa da mazota, elektriğe, işçiye, nakliyeye, ilaca zam geliyor.

Üreticilerimiz artık ne önünü görebiliyor ne de geleceğini planlayabiliyor. Yetkililerin 'süt fiyatları artırıldığında yem fiyatları da artıyor, bu yüzden süt fiyatlarında artışa gitmeyeceğiz' şeklinde söylemleri bulunuyor. Bu gerekçeyle nereye kadar süt fiyatları artırılmayacaktır? Krize giren süt işletmeleri nasıl ayağa kaldırılacaktır? Azalan üretim nasıl artırılacaktır?
Sektörde işlerin iyi gitmediğini sadece biz söylemiyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri de bizi destekliyor. TÜİK'e göre son beş ayda geçen yılın aynı dönemine göre toplanan inek sütü miktarı yüzde 2,8, içme sütü üretimi yüzde 6,5, peynir üretimi ise yüzde 5,2 oranında azaldı.


Sanayiciler çiğ süt bulmakta, marketler ise süt ve süt ürünlerini satmakta sıkıntı yaşıyor. Hem üretim hem de talep ayağındaki daralma, sektördeki ciddi sorunu gözler önüne seriyor. Asıl sorun talep ayağındaki daralma ortadan kalkınca yaşanacaktır. İşte o zaman artan talebi karşılayacak yeterli ürün bulunamayacak, tüketiciler çok yüksek fiyatlardan süt ve süt ürünleri tüketmek zorunda kalacaktır. Buna yönelik hazırlıklı olmak zorundayız."
Sütün üretimden pazarlamasına kadar ki tüm sürecin, doğrudan döviz kuruyla ilişkili olduğuna dikkat çeken Bayraktar, "dövizdeki yukarı yönlü en ufak bir hareketlenmede zincirin her halkası ciddi maliyet artışlarıyla karşılaşıyor" diyerek, açıklamasına şöyle devam etti;
"Bu artışların üretime ve tüketime olası yıkıcı etkilerini azaltmaya yönelik her türlü tedbir hayata geçirilmelidir. Son dönemde yem fiyatları o kadar arttı ki, üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları (düve) ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladı. Sahada damızlık hayvan kesimlerinin hala devam ettiğini artık kabul etmemiz gerekiyor.
Üreticilerimiz, ellerinde tuttukları hayvanlarına ise 'daha az yem, daha az süt' diyerek verdikleri fabrika yemini azalttılar, hayvanlarını dengeli beslemekten vazgeçtiler. Asıl tehlike de işte burada başladı. Dengesiz beslenmeye bağlı olarak damızlık hayvanlarda besleme hastalıkları ve üremeye yönelik sorunlar artmaya başladı. Yani damızlıklar bir bir elden gidiyor, elde kalanlar ise damızlık vasfını kaybediyor.

Özetle sektörün üretim ayağında çok ciddi kayıplar yaşanmaya başladı. Dengesiz besleme sonucu damızlık hayvanları erken elden çıkarma, buzağı alamama gibi durumlar hem süt hem de et sektörünün geleceğini tehdit ediyor. İlerleyen zamanlarda üreticinin damızlık hayvan ihtiyacı ülke içerisinden yeterli hayvan bulunamadığı ve yurt dışından ise çok pahalı olduğu için karşılanamayabilir. Maalesef yılların emeği olan damızlık hayvanları elde tutup, geliştirme noktasından kopma noktasına geldik.
Kamuoyunun şunu çok iyi bilmesini istiyoruz. Eğer ilerleyen zamanlarda 'et ve süt ürünlerinde fahiş fiyatlar' tartışılırsa bilin ki bu bir anda gelişmiş bir sorun olmadığı gibi bir anda da giderilebilmesi mümkün bir sorun değildir. Biz uzun süredir bu konuyu dile getiriyoruz ama maalesef politikalar sadece geçici oluyor.

Artık üreticilerimiz, 'sürdürülemez çiğ süt fiyatları ve artan maliyetler nedeniyle sürekli fiyat talep eden' konumda olmaktan yoruldu. Yüksek süt fiyatlarına ulaşmakta zorlanan, sağlıklı ve dengeli beslenememe riskiyle karşı karşıya kalan tüketicilerimiz de durumlarından memnun değildir.
Sonuç itibarıyla;
Önceliğimiz damızlık hayvan kesimlerinin durdurulması, yem başta olmak üzere girdilerdeki fiyat artışlarına yönelik etkili tedbirlerin hayata geçirilmesi, üreticilere sürdürülebilir gelir sağlanması, tüketiciye ise ulaşılabilir fiyattan gıda sağlayacak politikaları hayata geçirmek olmalıdır.
Hep söylediğimizi bir kez daha tekrar etmek istiyoruz. Üretimin devam etmesi için ya çiğ süt fiyatları artırılmalı ya da yem fiyatlarını düşürmeye ve kontrol etmeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Gıda Komitesi'nin yem fiyatlarındaki artışların olası etkilerini önlemeye yönelik bir yol haritası belirlemiş olmasını da olumlu buluyoruz. Her ne kadar detayları sektör paydaşlarıyla paylaşılmamış da olsa bizce üreticilerin elindeki sağmal hayvan sayısı bellidir. Üreticinin ne kadar süt ürettiği de, hayvan başına tüketilen kesif yem miktarı da bellidir. Dolayısıyla bu veriler ışığında çapraz kontroller de yapılarak üreticiye yem desteği verilebilir ve olası suistimaller önlenebilir. 

Burada önemli iki nokta vardır; Birincisi desteğin üreticiyi tatmin edecek miktarda verilmesi, ikincisi ödemelerin her ayın sonunda üreticinin hesabına geçmesidir. Verilecek bu destekle süt/yem paritesinin ideal parite olan 1,5 seviyelerinde olması sağlanmalıdır."

Süt teşvik prim ödemelerinin 4 ay geriden geldiğini belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üreticilerin en son Mart ayına ait desteği aldığını açıkladı. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
"Böylesi çok geriden gelen bir desteğin etkisi de sınırlı olacaktır. Kaldı ki 20 kuruşluk destek ne üreticiyi teşvik etmekte ne de sektörü kayıt altına almakta etkili olmaktadır. Destek artırılmalı, ödemeler erkene çekilmelidir.

Çiftçiler ürünlerini maliyetlerinin üzerinde satamadıkları takdirde, piyasa istikrarından ve üretimde sürdürülebilirlikten bahsedemeyiz. 

Süt üretiminde hiç kimse bir mucize beklemesin. Türkiye'de sütün büyük bir kısmı, çiftçilerimizi kırsalda tutan, küçük aile işletmeleri tarafından üretilmektedir. Bu sektörü ayakta tutan aile işletmeleridir. Üreticilerimiz para kazanamadıkları anda üretimi bırakıp şehirlere göç ediyor, geri dönüşleri de mümkün olmuyor. En büyük kayıp da işi bilen kalifiye elemanların kaybedilmesi oluyor. Ülke tarımının geleceği aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlıdır. Bunu unutmayalım. 
Gıda enflasyonu ile mücadelede üretim artışına daha fazla önem vermek gerekiyor. Süt fiyatlarını baskılayarak enflasyonu önlemeye çalışmak üretimin azalmasıyla birlikte daha yüksek enflasyon olarak bize geri dönecektir.

İthalatla ülkeyi doyurma imkanı yoktur. Bunu görmezden gelemeyiz. Tarım sektörü dünyada en stratejik sektör haline geldi. Elimizde ne var ne yoksa vererek üreticiyi desteklemekten, üretimi artırmaktan başka çare yoktur. Bunu başaramazsak gıdayı tüketicilerimize ulaştıramayacağız."
2 Ağustos 2022 Salı

Temmuz ayı üretici market fiyatları ve girdi fiyatları.

Detay:
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-"Temmuz ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 766,5 ile elmada görüldü"
-"Üretici ile market arasındaki fiyat farkı 9 kata yaklaştı"
-"Temmuz ayında fiyatı en fazla artan ürün markette limon, üreticide kuru soğan, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ıspanak, üreticide kuru kayısı oldu"
-"Girdi fiyatlarındaki artışlar raflarda fiyatları yükseltiyor"
-"Üretici maliyetlerini düşürmeden tüketicilerin de ucuz gıdaya ulaşması zorlaşıyor"
-"Girdi fiyatları üretim sezonu boyunca var olan yüksek seviyesini sürdürüyor. Yüksek fiyatlar yeni üretim sezonuna hazırlanacak çiftçilerimizi düşündürüyor"
-"Üreticilerimize verilecek destek, aynı zamanda tüketiciye verilecek destektir. Üreticilerimizi destekleyerek, moralini yüksek tutalım. Üretimden kopmasına izin vermeyelim"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, temmuz ayında üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını ve girdi fiyatlarını yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi.
Bayraktar, temmuz ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 766,5 ile elmada görüldüğünü belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Elmadaki fiyat farkını yüzde 325,5 ile marul, yüzde 304,8 ile kuru fasulye, yüzde 274,8 ile maydanoz, yüzde 267,4 ile yeşil mercimek, yüzde 243,8 ile kuru incir ve yüzde 238,6 ile nohut takip etti. 
Elma 8,7 kat, marul 4,2 kat, kuru fasulye 4 kat, maydanoz 3,8 kat, yeşil mercimek yüzde 3,7, kuru incir ve nohut 3,4 kat ve kuru üzüm 3 kat fazlaya tüketiciye satıldı. 
Üreticide 2 lira olan elma 17 lira 38 kuruşa, 2 lira 8 kuruş olan marul 8 lira 85 kuruşa, 7 lira 90 kuruş olan kuru fasulye 31 lira 98 kuruşa, 1 lira 7 kuruş olan maydanoz 4 lira 1 kuruşa, 8 lira 20 kuruş olan yeşil mercimek 30 lira 13 kuruşa, 32 lira olan kuru incir 110 lira 1 kuruşa, 8 lira 40 kuruş olan nohut 28 lira 44 kuruşa, 14 lira 50 kuruş olan kuru üzüm 43 lira 32 kuruşa markette satıldı."

-Market Fiyatları
"Temmuz ayında markette 36 ürünün 25'inde fiyat artışı, 11'inde ise fiyat azalışı görüldü.
Temmuz ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 72,7 ile limon oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 69,6 ile domates, yüzde 38,1 ile yumurta, yüzde 35,5 ile sivri biber, yüzde 33,8 ile kırmızı mercimek ve yüzde 28,5 ile marul takip etti.
Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 16,8 ile ıspanak oldu. Ispanaktaki fiyat düşüşünü yüzde 15,6 ile yeşil soğan, yüzde 10,2 ile patlıcan, yüzde 8,1 ile Antep fıstığı, yüzde 5,4 ile toz şeker, yüzde 5,3 ile ayçiçek yağı izledi."

-Üretici Fiyatları
"Temmuz ayında üreticide fiyatı en fazla düşen ürün yüzde 16,7 ile kuru kayısı oldu. Kuru kayısıdaki fiyat düşüşünü yüzde 2,5 ile yeşil soğan, yüzde 2,4 ile Antep fıstığı izledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 89,7 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğandaki fiyat artışını yüzde 80 ile limon, yüzde 54,2 ile sivri biber, yüzde 45 ile yumurta, yüzde 44,4 ile patates, yüzde 40 ile domates, yüzde 38,1 ile salatalık, yüzde 37,5 ile ıspanak takip etti.
Temmuz ayında üreticide 29 ürünün 17'sinde fiyat artışı olurken, 6'sında fiyat düşüşü görüldü. 6 üründe ise fiyat değişimi olmadı.
Üretici fiyatlarında elma, nohut, fındık, pirinç, kuru üzüm ve kuru incirde fiyat değişimi olmadı."

-Fiyat Değişimlerinin Sebepleri
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici ile marketteki fiyat değişimlerinin sebeplerini ise şöyle açıkladı;
"Temmuz ayında fiyatı en fazla artan ürün markette limon, üreticide kuru soğan, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ıspanak, üreticide kuru kayısı oldu. 
Üreticide, kuru soğan ve patates arzının yetersizliği fiyatları yükseltti. 
Sivri biber, salatalık, domates fiyatlarındaki artış, artan talep baskısı nedeniyle gerçekleşti.
Depolardan piyasaya yatak limon arzının devam etmesi ve depo masraflarının artması limonda fiyatların yükselmesine yol açtı.
Ispanakta havaların ısınması nedeniyle hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyata yansıdı. 
Yumurtadaki fiyat artışı ise yem fiyatlarının yüksekliğinden kaynaklandı."

"Tüketici fiyatlarındaki artışların düşürülmesi için üretici maliyetlerinin aşağı çekilmesi gerekiyor"
"En son yayınlanan TÜİK Mayıs ayı girdi fiyat endeksi rakamları, mazot, gübre, elektrik, tohum, ilaç ve yem endeksindeki anormal artışları gösteriyor. Bu durum, üretici fiyat artışlarının nedenine işaret ediyor. Çünkü üretici fiyatları endeksi yüzde 155 artarken, TÜİK verilerinde yer alan gübre endeksindeki artış yüzde 237'yi, mazot endeksindeki artış yüzde 184'ü buluyor. Girdi fiyatlarındaki artış ise raflarda fiyatları yükseltiyor. Üreticilerimizin maliyetlerini düşürmeden tüketicilerin de ucuz gıdaya ulaşması mümkün değildir.
Ürünlerdeki fiyat artışlarına rağmen üreticilerimiz zor durumdadır. Çünkü girdi fiyat endeksindeki artışlar ile tarımsal üretici fiyat endeksi arasında ki artışlar, üretici aleyhine giderek artan büyük farklar oluşturuyor. Üreticilerimiz maliyet artışlarını fiyatlara yansıtamıyor.
Üreticilerimize verilecek destek, aynı zamanda tüketiciye verilecek destektir. Üreticilerimizi destekleyerek, moralini yüksek tutalım. Üretimden kopmasına izin vermeyelim."

-Temmuz Ayı Aylık ve Yıllık Girdi Fiyatlarındaki Değişim
"Temmuz ayında, haziran ayına göre gübre fiyatları amonyum sülfatta yüzde 5,2 ve kalsiyum amonyum nitratta yüzde 2,7 azalırken, DAP gübresinde yüzde 6,8, 20.20.0 kompoze gübresinde yüzde 3,2, üre gübresinde yüzde 2,3 artış gösterdi. 
Geçen yılın temmuz ayına göre ise son bir yılda, üre gübresi yüzde 229, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 217, DAP gübresi yüzde 194, amonyum sülfat ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 190 oranında arttı. 
Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 10,8 azalırken, son bir yıla göre ise yüzde 235 oranında arttı.
Besi yemi temmuz ayında haziran ayına göre yüzde 4,3, süt yemi ise yüzde 2,4 azalırken, son bir yılda ise besi yemi yüzde 116,6, süt yemi ise yüzde 125,2 oranında arttı.
Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 129,4 oranında arttı. Zirai ilaç fiyatları ise yüzde 300'e varan oranlarda artış gösterdi.
Girdi fiyatları üretim sezonu boyunca var olan yüksek seviyesini sürdürüyor. Yüksek fiyatlar yeni üretim sezonuna hazırlanacak çiftçilerimizi düşündürüyor. 
Üreticilerimizin geleceği görmelerini, üretimde kalmalarını sağlamak için girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, girdi destekleri artırılmalı, ekimden önce destekler açıklanmalı ve en kısa sürede üreticilerimize verilmelidir."
28 Temmuz 2022 Perşembe

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, ​Anız Yakma

Detay:

-"Anız yakma, tarım arazilerinde sürdürülebilir verimliliğin kaybolmasına neden oluyor"

-"Anız yakma hasat sonrası sadece kökleri yakmıyor, toprağın tüm özelliklerini kaybetmesine sebep oluyor"

-"Ülkemizde 2021 yılında 2 bin 793 adet orman yangını gerçekleşti ve bu yangınların çıkış sebebinin yüzde 5,9'u yani 165 adeti anız yakılması sonucudur"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Hiçbir zaman tarımsal bir uygulama hüviyeti olmayan, toprak verimliliğine uzun vadede ciddi zararlar veren anız yakma, tarım arazilerinde sürdürülebilir verimliliğin kaybolmasına neden oluyor" dedi.

Kontrolden çıkan anız yangınlarının çiftçilerimizin 1 yıllık emeğinin yok olmasına neden olduğunu belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Bütün bir yıl boyunca gözü gibi bakıp büyüttüğü ürününü hasat etmek isteyen üreticilerimizin bütün emekleri ve parası bir anız yangınıyla kül oluyor.

Anız yakılması havayı kirlettiği gibi orman yangınlarına da sebep olabiliyor. Orman Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, Ülkemizde 2021 yılında 2 bin 793 adet orman yangını gerçekleşti. Bu yangınların yüzde 5,9'u yani 165 adeti anız yakılması sonucu çıktı. 2021 yılında yanan 139 bin 503 hektar orman alanının 377 hektarlık kısmı maalesef anız yangını nedeniyle gerçekleşti.

Tarımsal üretimde bulunmak, insanımızı doyurmak için her fedakârlığı yapan eli öpülesi çiftçilerimize seslenmek istiyorum. Orman yangınlarının yoğunlaştığı bu sıcak yaz günlerinde anızları yakmayalım. Tarımsal üretimin ana unsuru olan toprağımızı koruyalım. Anız yakmanın çevreye vereceği zararları göz ardı etmeyelim. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmayalım.

Tarımsal üretimde maliyetlerin oldukça arttığı ve gıdaya olan ihtiyacımızın her zamankinden daha fazla olduğu günümüzde tarımsal üretimi ve bunun yanında doğal kaynaklarımızı tehlikeye atma lüksümüz yoktur. Bu bilinçle hem vatandaşlarımız hem çiftçilerimiz daha duyarlı olmak zorundadır."

Anız Yakmanın Sebepleri ve Zararları

"Üreticilerimiz hasat sonrası aynı araziye diğer bir ürünün ekimini yapacak olduğunda mibzerin istenilen bir şekilde ekim yapmasını sağlamak, yakıt tasarrufu sağlamak ve daha iyi tohum yatağı hazırlamak adına anız yakıyor. Bu yanlış uygulama yabancı ot ve haşereleri yok etmenin yanında anız sapları ile mibzer gözlerinin tıkanmasını engellemek amacıyla da üreticilerimiz tarafından tercih ediliyor.

Üreticilerimizin anız yakmayı tercih etmelerinin sağlayacağı fayda, toprağa ve çevreye vereceği zararın yanında çok küçük kalıyor. Özellikle organik maddesi çok düşük ve erozyona çok açık olan topraklarda anız yakılmamalı, sürülerek veya parçalanarak toprağa yeniden kazandırılmalıdır.

Hasat sonrası tarla yüzeyinde kalan bitkisel artıklar toprağı tavında tutmakta ve meyilli arazilerde verimli toprağın su ve rüzgâr erozyonuyla kaybolmasına engel olmaktadır. Çünkü anız, yağışların şiddetle toprağa düşmesini engeller, yüzey akış hızını azaltır, toprağa sızmasını sağlar.

Anızın yakılmasına bağlı olarak, toprağın organik maddesi yok oluyor ve toprağın önemli biyolojik, fiziksel ve kimyasal özellikleri zarar görüyor.

Anız yangınları sırasında 0-5 cm derinlikte 250 ⁰C'ye ulaşan sıcaklıklar meydana gelir ve verimlilik için en önemli unsurlardan biri olan organik madde yok olur.

Organik maddece zengin olan toprağın su tutma kapasitesi artar. Tarımsal sulamada yaşanılan sorunları göz önünde bulundurduğumuzda bu konu bir hayli önemlidir. Bir diğer husus ise; anız yangınları nedeniyle komşu tarlaların ürünleri ve ormanlar tahrip olabilmekte, doğrudan ve dolaylı etkileri sayesinde toprakla birlikte birçok canlı önemli derecede zarar görmektedir.

Verimliliği düşen topraktan daha iyi ürün almak isteyen üreticilerimiz, daha fazla toprak işleme ve kimyasal kullanma yollarına başvuruyor.

Gübre fiyatlarında ciddi artışların olduğu üretim sezonunda dönüme 1 kilogram fazladan gübre kullanılması, hem ülke ekonomisini hem de çiftçilerimizi daha çok zarara sokacaktır. Dolayısıyla anız yakılmasına bağlı olarak hem ekonomik hem de çevreyle ilgili sorunlar ortaya çıkıyor.

Anız yakmanın doğrudan ve dolaylı etkileri bulunmakla beraber, toprakla birlikte birçok canlının önemli derecede zarar görmesi bu bilinçsiz olayın en önemli sonuçlarının başında geliyor. Oysa toprakta bulunup gözle görülmeyen bu canlıların faaliyetleri sonucunda organik madde parçalanır, ayrışır ve humus dediğimiz şekle dönüşür. Bu da tarımsal üretimde verimliliğin artmasını sağlayan toprak yapılarındandır. Özellikle nadasa bırakılacak tarlalarda anızı yakmanın hiçbir gereği yoktur. Çünkü bir sonraki ekime kadar geçen sürede anız sapları zaten kendiliğinden çürüyerek toprağa karışacaktır.

Anızın çürüme süresinin uzun olması üreticilerimiz tarafından sorun olarak görülüyor. Anız saplarının çürüme süresi üzerine etki eden en önemli faktörler toprağın nem içeriği, sıcaklığı ile anızın C/N (Karbon/Azot) katsayısıdır. Toprağın nem oranı ve sıcaklığı ne kadar yüksek, C/N katsayısı ne kadar düşük ise anızın parçalanma veya çürümesi de o kadar hızlı olur. Bu katsayı anız üstüne azotlu gübreleme yapılarak düşürülebilir."

Alternatif Uygulama: Toprak İşlemesiz Tarım

"Toprak işleme uygulamalarının, tarımsal üründe bir azalmaya neden olmadan toprağı koruyan ve aynı zamanda sürdürülebilir bir faaliyet olması gerekir. Bu bağlamda üreticilerimiz anız yakmak yerine alternatif uygulamaları tercih etmelidir. Üreticilerimiz 'Toprak İşlemesiz Tarım'a yönelmelidir.

Toprak işlemesiz tarım, maliyet unsurları içerisinde önemli bir yere sahip olan yakıtta büyük ölçüde tasarruf sağlamasının yanı sıra, toprakta organik madde miktarı artığı için toprağın su tutma kapasitesini artırmaktadır.

Diğer taraftan tarım arazilerinde erozyon büyük ölçüde azalmakta ve kuraklığa dayanıklı toprak oluşumuyla tarımsal kuraklıktan etkilenme azalmaktadır. Yapılan araştırmalara göre toprak işlemesiz tarımla özellikle buğday üretiminde yüzde 30'lara varan verim artışları söz konusudur.

Unutmayalım anız toprağın geleceği, toprak ise bizim geleceğimizdir."
26 Haziran 2022 Pazar

ÇKS başvurularında son gün 30 Haziran

Detay:

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-"Çiftçilerimizin mağdur olmamaları için ÇKS kaydı yaptırmaları önemli"
-"ÇKS kaydı yaptırmayan çiftçiler; destek, tarım sigortası ve düşük faizli krediden yararlanamıyor"
-"2021 yılında ÇKS'ye kayıt yaptıran çiftçi sayısı 2 milyon 173 bin"
-"Ülkemizde 2021 yılı itibariyle 23,44 milyon hektar alanın 15,16 milyon hektarı ÇKS'ye kayıtlıdır"

ANKARA- 26.06.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) başvuruları, 30 Haziran 2022 tarihinde sona erecek. ÇKS kaydı yaptırmayan üreticilerimiz, desteklerden yararlanamıyor, tarım sigortası yaptıramıyor ve düşük faizli kredi kullanamıyor" uyarısında bulundu. Bayraktar, çiftçilerimizin mağduriyet yaşamamaları için ÇKS başvurularını son güne bırakmaması gerektiğini de söyledi.
ÇKS kayıt süresinin bitmesine son 1 hafta kaldığını hatırlatan Bayraktar'ın açıklaması şöyle:
"Çiftçilerimizin tarımsal faaliyetini sürdürmesinde katkısı olan destekleri alabilmesi ve diğer avantajlardan faydalanabilmesi için, tarımsal faaliyetin yapıldığı tüm tarım alanlarının ÇKS kaydının yapılması oldukça önemlidir. 

ÇKS'ye kayıtlı alan ve çiftçi sayısı yıldan yıla değişmekte ancak son yıllarda azalmaktadır. 2003 yılında 2 milyon 765 bin çiftçi ÇKS kaydı yaptırırken, 2020 yılında 2 milyon 127 bin çiftçi ÇKS kaydı yaptırmıştır. 2003-2020 yılları arasında ÇKS'ye kayıt yaptıran çiftçi sayısında yüzde 23 oranında azalma oldu.

Benzer şekilde 2003 yılında 16,73 milyon hektar iken, 2020 yılında ise 15,18 milyon hektar alan ÇKS kaydına alındı. 2003-2020 yılları arasında ÇKS'ye kayıtlı çiftçi sayısında yüzde 9,3 oranında azalma yaşandı.

2021 yılında ise ÇKS'ye kayıt yaptıran çiftçi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 2,1 oranında artış ile 2 milyon 173 bine ulaştı. Buna rağmen ÇKS'ye kayıtlı alan yüzde 0,1 oranında azalarak 15,16 milyon hektara geriledi.  

Çiftçilerimiz tarımsal üretim faaliyetlerine devam ettikleri halde çeşitli nedenlerle ÇKS kaydı yaptıramıyor. Çiftçilerimizin tarım yaptıkları alana yönelik başvurularını zamanında yapmalarının önemi yanında, tarım yapıldığı halde çeşitli gerekçelerle ÇKS kaydına engel teşkil eden sorunların da çözümlenmesi ve ÇKS kaydı yaptıramayan çiftçilerimizin kayıtlarının yapılması da oldukça önemlidir.
Ülkemizde 2021 yılı itibariyle 23,44 milyon hektar alanın 15,16 milyon hektarı ÇKS'ye kayıtlıdır. ÇKS başvurusunu yapmayan üreticilerimiz yıl içerisinde mazot, kimyevi gübre, yem bitkileri ve prim uygulamaları gibi desteklemelerden yararlanamıyor. Ayrıca düşük faizli kredi kullanamıyor, TMO gibi kurumlara ürün veremiyor, devlet destekli tarım sigortasına başvuramıyor. Bu durumda ülkemizde 8,3 milyon hektar tarım arazisi kayıt altına alınamıyor. Bu alanların bir kısmında üretim devam etse de üretici destekten faydalanamıyor. 

Bütün bunların yanında yıl içerisinde yaşanan herhangi bir doğal afet sonucu meydana gelen zarar doğrultusunda kredi borçlarının ertelenmesi uygulamasında veya afet sonrası yapılacak her türlü tarımsal desteklemelerde çiftçilerimizin mağdur olmamaları için ÇKS başvurularını ertelemeden mutlaka yaptırmaları gerekiyor.

2022 yılı ÇKS kaydı başvurusu geçtiğimiz Eylül itibariyle başlamış olup, 30 Haziran 2022 günü mesai bitiminde son bulacaktır. 27 Mayıs 2022 tarihi itibariyle 1 milyon 702 bin çiftçinin 12,83 milyon hektar alan için ÇKS kaydını yaptırdığı görülmektedir. Başvuru süresinin bitmesine bir ay kala gerçekleşen bu rakamlar oldukça yetersizdir. 

Çiftçilerimiz son başvuru gününü beklememeli, yaşanabilecek yoğunluğu göz önünde bulundurarak Odalarımızdan alacakları çiftçi belgesi ve diğer belgeler ile Tarım ve Orman bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerine bir an önce başvurusunu yapmalıdır."
23 Haziran 2022 Perşembe

Meteoroloji Konya için ilçe ilçe Kuvvetli yağış uyarısı verdi.

Detay:

Meteorolojik Uyarı Kuvvetli Yağışa Dikkat!

📍Ani Sel, 
📍Su Baskını,
📍Yıldırım,
📍Çatı Uçması,
📍Ağaç veya Direklerin Devrilmesi,
📍Ulaşımda Aksamalar

gibi oluşması muhtemel risklere karşı vatandaşlarımızın tedbirli ve dikkatli olması önem arz etmektedir. 


Uyarıda şu şekilde ilçe ilçe yağış bilgisi paylaşılmıştır. 
24 Haziran 2022 Cuma günü öğleden sonra ve akşam saatlerinde Konya kent
merkezi ve güneyi (Meram, Selçuklu, Karatay, Beysehir, Hüyiük, Derbent, Derebucak, Seydiyehir, Ahırlı, Yalıhüyük, Akören, Bozkır, Hadim, Taşkent, Güneysınır, Çumra, Karapınar, Ereğli, Halkapınar) ile Karaman ve Niğde'de beklenen sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların yerel olarak kuvvetli olması beklendiğinden meydana gelmesi muhtemel ani sel, su baskını, yıldırım, dolu yağişı, yağiş aninda kuvvetli rüzgar ve firtna ile ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

9 Haziran 2022 Perşembe

ÇKS kayıtlarında son gün 30 Haziran

Detay:

Bozkır Ziraat Odası Başkanı Ali Öztürk, üreticilere destek ve birçok farklı imkandan yararlanma imkanı sağlayan Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kayıt süresinin 30 Haziran 2022 tarihinde sona ereceğini bildirdi ve bu tarihe kadar çiftçilerimizin mağdur olmamaları için çiftçilere sisteme kayıt olmaları için çağrıda bulundu.

Çiftçi Kayıt Sistemi'nin önemine değinen Başkan Öztürk,  ''Çiftçilerimizin her türlü desteklerden yararlanmak, tarım sigortası yaptırabilmek ve düşük faizli kredi kullanabilmek için kısacası tarımsal faaliyetlerine katkı sağlayacak tüm imkanlara başvuru yapabilmek ve kullanabilmek için ÇKS kaydının şarttır. 

Odamız tarafından hatırlatma mesajları gönderilmekte ve sosyal medya hesaplarımızdan bilgilendirme yapılmaktadır. Üreticilerimiz zaman kaybetmeden, yaşanacak yoğunluğu da göz önünde bulundurarak bir an önce kayıt için ziraat odalarına başvurmalı" dedi
6 Haziran 2022 Pazartesi

Başkan Altay: “Kovanlar Arıcılarımız İçin Nefes Olacak”

Detay:

Konya Büyükşehir Belediyesi kırsal kalkınmanın ve hayvansal üretimin geliştirilmesi amacıyla 31 ilçeden müracaat eden üreticilere yüzde 50 hibeli toplam 2 bin 500 adet çift katlı, polen tuzaklı arı kovanı desteğinde bulundu. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, kırsalda yaşayan vatandaşların gelirini artırmak ve Konya olarak Türkiye'nin gıda güvenliği konusunda ciddi çalışmalar yürüttüklerini belirterek, "Konya ciddi bir bal üreticisi konumunda. 1.330 işletmemizde yılda yaklaşık 1.440 ton bal üretiyoruz. Bu yeni yapılan kovanlar inşallah arıcılarımız için bir nefes olacak." diye konuştu.

Konya Büyükşehir Belediyesi, şehir genelinde modern arıcılığın geliştirilmesi amacıyla arı üreticisine yüzde 50 hibeli arı kovanı desteğinde bulundu.

Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür Merkezi bahçesinde bal üreticilerine kovanlarını teslim eden Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, önemli hedeflerinden birisinin de kırsalda yaşayan vatandaşların gelirini artırmak ve Konya olarak Türkiye'nin gıda güvenliği konusunda ciddi çalışmalar yürütmek olduğunu söyledi.

"2 BİN 500 ÇİFT KATLI, POLEN TUZAKLI KOVANIMIZI ARICILARIMIZIN HİZMETİNE SUNUYORUZ"

Başkan Altay şöyle devam etti: "Bu manada Konya Arıcılar Birliği ile önemli faaliyetler yürütüyoruz. Arıcılarımızın temel ihtiyacı olan kovanlar hazırlandı ve şu an itibariyle 2 bin 500 çift katlı, polen tuzaklı kovanımızı arıcılarımızın hizmetine sunuyoruz. Konya ciddi bir bal üreticisi konumunda. 1.330 işletmemizde yılda yaklaşık 1.440 ton bal üretiyoruz. Bu yeni yapılan kovanlar inşallah arıcılarımız için bir nefes olacak." diye konuştu.

"KOVANLARI CEZAEVİ HÜKÜMLÜLERİ YAPTI"

Yaptıkları tüm projeleri sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdiklerine değinen Başkan Altay, "Kovanlarımız Alanya L Tipi Cezaevi'ndeki hükümlüler tarafından yapıldı. Türkiye'nin en kaliteli arı kovanlarını arı üreticilerimizin hizmetine sunuyoruz. İnşallah bereket olacak. Arıcılarımız çok güzel bir sezon geçirecek. Türkiye için önemli bir katkı sağlamış oluyoruz. Hayırlı olsun." ifadelerini kullandı.

Konya Arıcılar Birliği Başkanı Adem Genç ile birlikte destekten faydalanan arı üreticileri de desteğin zamanlamasının çok güzel olduğunu ifade ederek, Başkan Altay'a teşekkür etti.

BÜYÜKŞEHİR'İN ARICILARA DESTEĞİ 5 MİLYON TL'Yİ BULDU

Konya Büyükşehir Belediyesi, 31 ilçeden müracaat eden üreticilere yüzde 50 hibeli toplam 2 bin 500 adet çift katlı, polen tuzaklı arı kovanı desteğinde bulundu. "Modern Arıcılık Projesi" kapsamında daha önce de üreticiye; Büyükşehir tarafından arı kovanı, bal süzme makinası, bal dinlendirme kazanı, güneş enerji paneli, bal sağım çadırı gibi malzemelerden oluşan toplamda 5 milyon lira tutarında arıcılık ekipmanı desteğinde bulunuldu.

LAVANTA BALININ ÜRETİMİ ARTACAK

Ayrıca tüm dünyada çok kıymetli olan lavanta balının Konya'da da üretiminin artırılması amacıyla Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından Güneysınır'daki 1,2 milyon metrekare alanda 1,8 milyon adet lavanta fidesi ile bal ormanı oluşturulurken bölgedeki lavanta üreticilerine de 5'er adet arılı kovan desteği verildi.
1 Haziran 2022 Çarşamba

Mayıs ayı üretici market fiyatları, hububat ve girdi fiyatları ve Dünya Süt Günü

Detay:


Mayıs ayı üretici market fiyatları

Hububat fiyatları

Mayıs ayı girdi fiyatları

1 Haziran Dünya Süt Günü

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

 -"Mayıs ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 522,5 ile elmada görüldü"

-"TMO, maliyetler karşısında üretim yapmakta zorlanan çiftçinin önümüzdeki yıl tarlada kalabilmesi için 2021-2022 döneminde müdahale alım fiyatını üretici maliyetlerini, ithalat ve dünya fiyatlarını gözeterek açıklamalıdır"

-"Bugünlerde 16,38 Türk lirasından işlem gören dolar kuruna göre FOB dünya fiyatları yaklaşık ton başına 7800 lira seviyesindedir"

-"TMO stratejik bir konumdadır. Üreticiyi memnun edecek bir fiyat politikasıyla hububat alımı yapamazsa piyasayı regüle edecek güvenlik stoğu oluşturamayacaktır. Bu dönemde güvenlik stoğunu ithalatla karşılama imkânı azalmıştır"

-"Fırsatçılar stoklayacakları buğday nedeniyle halkın ekmeğinin fiyatıyla oynayabilirler. Un ve makarna üretimimiz ve ihracatımız da düşebilir"

-"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak şimdiden TMO'yu uyarıyor, gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz"

-"Üreticilerimiz girdi maliyetlerinin yüksekliği dışında kuraklık, don, dolu, aşırı yağış, sel, hortum gibi doğal afetlere yoğun bir şekilde maruz kalarak açık alanda üretim yapmaya çalışıyorlar"

-"Üreticilerimize moral vermek, üretimde kalmalarını sağlamak veya az üretmelerini önlemek için girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, maliyetleri düşüren bir üretim teşvik paketi açıklanmalıdır"

-"Hayvancılık destekleri artarak devam etmelidir. Sürekli artan yem fiyatlarına radikal tedbirler alınmalı, yem piyasasına müdahale edilmelidir"

-"Halka sosyal yardımlar kapsamında süt ve süt ürünleri dağıtımı yapılmalıdır"

 ANKARA- 01.06.2022-  Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, mayıs ayında üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını, üreticinin hububattaki fiyat beklentisini, Mayıs ayı girdi fiyatlarını ve 1 Haziran Dünya Süt Günü münasebetiyle süt sektöründe yaşanan son gelişmeleri yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi.

 -Üretici ile Market Arasındaki Fiyat Farkı

Bayraktar, mayıs ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 522,5 ile elmada görüldüğünü belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Elmadaki fiyat farkını yüzde 393,6 ile kabak,  yüzde 373,7 ile ıspanak, yüzde 330,8 ile salatalık, yüzde 325,1 ile marul, yüzde 292,1 ile sivri biber,  yüzde 268,8 ile kuru üzüm, yüzde 253,3 ile kuru fasulye, yüzde 245,4 ile yeşil mercimek takip etti.

Mayıs ayında elmada üretici market fiyat farkı yüzde 500'ün üzerindeyken, 4 üründe yüzde 300'ün, 9 üründe yüzde 200'ün üzerinde gerçekleşti.

Elma 6,2 kat, kabak 4,9 kat, maydanoz 4,8 kat, ıspanak 4,7 kat, salatalık ve marul 4,3 kat, sivri biber 3,9 kat, kuru üzüm 3,7 kat, kuru fasulye ve yeşil mercimek 3,5 kat, kırmızı mercimek, taze fasulye ve patlıcan 3,3 kat, nohut ve kuru incir 3,2 kat fazlaya tüketiciye satıldı.

Üreticide 2 lira olan elma 12 lira 45 kuruşa, 2 lira 34 kuruş olan kabak 11 lira 55 kuruşa, 3 lira olan ıspanak 14 lira 21 kuruşa, 1 lira 59 kuruş olan salatalık 6 lira 85 kuruşa, 1 lira 99 kuruş marul 8 lira 46 kuruşa, 3 lira 25 kuruş olan sivri biber 12 lira 74 kuruşa, 14 lira 50 kuruş olan kuru üzüm 53 lira 47 kuruşa markette satıldı."

 -Market Fiyatları

"Mayıs ayında markette 38 ürünün 26'sında fiyat artışı, 12'sinde ise fiyat azalışı görüldü.

Mayıs ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 58,4 ile limonda oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 47 ile kuru soğan, yüzde 42,2 ile havuç, yüzde 30,5 ile toz şeker, yüzde 29,2 ile ıspanak, yüzde 24,5 ile patates, yüzde 22,8 ile kuru kayısı, yüzde 22,6 ile fındık içi takip etti.

Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 57,4 ile salatalık oldu. Salatalıktaki fiyat düşüşünü yüzde 47,7 ile sivri biber, yüzde 41,8 ile marul, yüzde 35,6 ile patlıcan, yüzde 28,2 ile çilek, yüzde 19,5 ile yeşil soğan, yüzde 18,6 ile kabak, yüzde 16,7 ile maydanoz, yüzde 13,5 ile yumurta izledi."

 -Üretici Fiyatları

"Mayıs ayında üreticide fiyatı en çok düşen ürün yüzde 62,3 ile marulda görüldü. Maruldaki fiyat düşüşünü yüzde 59,4 ile sivri biber, yüzde 55 ile maydanoz, yüzde 50,2 ile salatalık, yüzde 37,6 ile kabak, yüzde 33,3 ile patlıcan, yüzde 31,2 ile yeşil soğan yüzde 31 ile ıspanak izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 20 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 14,3 ile havuç, yüzde 12,8 ile dana eti ve yüzde 10,2 ile domates takip etti.

Mayıs ayında üreticide 29 ürünün 8'inde fiyat artışı olurken, 13'ünde fiyat düşüşü görüldü, 8 üründe ise fiyat değişimi olmadı.

Üretici fiyatlarında elma, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru üzüm ve kuru incirde fiyat değişimi olmadı."

 -Fiyat Farklılıklarının Sebepleri

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarının sebeplerini ise şöyle açıkladı;

"Mayıs ayında fiyatı en fazla artan ürün, markette ve üreticide limon, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette salatalık olurken, üreticide fiyatı en fazla düşen ürün ise marul oldu.

Limonda piyasaya depolardan yatak limon arzının devam etmesi, depo masraflarının artması fiyatların yükselmesine yol açtı.

Havuç fiyatındaki fiyat artışı sezon sonuna gelinmesi sebebiyle ürün arzının azalması neden olmuştur.

Arz talep değişimi ve yem fiyatlarındaki artış et fiyatlarının yükselmesinde etkili olmuştur.

Domates fiyatlarında artışa sera ürünlerinden tarla ürünlerine geçiş dönemi olması sebebiyle azalan ürün arzı sebep olmuştur.

Marul, sivri biber, maydanoz, salatalık, kabak, patlıcan, yeşil soğan ve ıspanak fiyatlarındaki düşüş havaların ısınması sebebiyle artan arzdan kaynaklanmaktadır.

Adana bölgesinde patates ve soğan hasadının başlamasıyla artan arz fiyatlarda düşüşe neden olmuştur.

Havaların ısınmasıyla birlikte tarla ürünlerinin piyasaya arzının artması, önümüzdeki dönem tüketici fiyatlarına olumlu yönde yansıyacaktır."

 -"TMO, müdahale alım fiyatını üretici maliyetlerini, ithalat ve dünya fiyatlarını gözeterek açıklamalıdır"

"Türkiye için özellikle hububat sanayi stratejik bir konuma gelmiştir. Rusya-Ukrayna savaşının başta hububat olmak üzere tarıma etkisi ve ülkemizdeki tarımsal gelişmeler, hububat üretimine çok daha fazla önem vermemiz gerektiğini göstermektedir. Çünkü TÜİK'in tahmini rakamlarında da ifade edildiği gibi bu yıl buğday rekoltesi 20 milyon tonun altında beklenmektedir.

TMO, maliyetler karşısında üretim yapmakta zorlanan çiftçinin önümüzdeki yıl tarlada kalabilmesi için 2021-2022 döneminde müdahale alım fiyatını üretici maliyetlerini, ithalat ve dünya fiyatlarını gözeterek açıklamalıdır.

Dünya buğday fiyatları ise ortalama 476 dolar seviyelerindedir. Yani bugünlerde 16,38 Türk lirasından işlem gören dolar kuruna göre FOB dünya fiyatları yaklaşık ton başına 7800 lira seviyesindedir.

Devam eden Rusya-Ukrayna savaşının dışında dünyada üretici ülkelerin ihracata getirdiği kısıtlamalar hububatta spekülasyona davetiye çıkarmaktadır. Bu durumda başta buğday olmak üzere hububat fiyatlarındaki aşırı yükselmeler nasıl önlenecektir?

TMO stratejik bir konumdadır. Üreticiyi memnun edecek bir fiyat politikasıyla hububat alımı yapamazsa piyasayı regüle edecek güvenlik stoğu oluşturamayacaktır. Bu dönemde güvenlik stoğunu ithalatla karşılama imkânı azalmıştır.

TMO'nun alım politikasında hata yapma lüksü yoktur. Aksi takdirde sektörde spekülasyona davetiye çıkarmış olur, stokçuluk yapmak isteyenlere de gün doğar. Bu fırsatçılar stoklayacakları buğday nedeniyle halkın ekmeğinin fiyatıyla oynayabilirler. Un ve makarna üretimimiz ve ihracatımız da düşebilir.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak şimdiden TMO'yu uyarıyor, gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz."

 -Mayıs Ayı Aylık ve Yıllık Girdi Fiyatlarındaki Değişim

"Gübre fiyatları Mayıs ayında, Nisan ayına göre küçük bir oranda düşüş gösterse de fiyatlar üreticilerimiz açısından halen çok yüksektir.

Mayıs ayında amonyum sülfat gübresi yaklaşık yüzde 4,6, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 3,3, 20.20.0 kompoze gübresi 2,2, üre gübresi yüzde 1,8 ve DAP gübresi yüzde 1,1 oranında düştü.

Geçen yılın Mayıs ayına göre ise son bir yılda, üre gübresi yüzde 253, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 224, amonyum sülfat gübresi yüzde 219, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 190 ve DAP gübresi yüzde 167 oranında arttı.

Mazot fiyatı aylık bazda yüzde 6,5 oranında, son bir yıla göre ise yüzde 238,7 oranında arttı.

Besi yemi ve süt yemi Mayıs ayında Nisan ayına göre yüzde 5, son bir yılda ise besi yemi yüzde 128, süt yemi yüzde 132 oranında arttı.

Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 99,7, zirai ilaç fiyatları ise yüzde 88,2 ile 140 arası oranlarda artış gösterdi.

Girdi fiyatları enflasyonun yaklaşık 3 katıdır.

Girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, üretimin sürdürülebilirliğinin çok önem kazandığı bugünlerde üreticilerin üretimden kopması veya az üretmesi önlenmelidir.

Üreticilerimiz girdi maliyetlerinin yüksekliği dışında kuraklık, don, dolu, aşırı yağış, sel, hortum gibi doğal afetlere yoğun bir şekilde maruz kalarak açık alanda üretim yapmaya çalışıyorlar.

Üreticilerimize moral vermek, üretimde kalmalarını sağlamak veya az üretmelerini önlemek için girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, maliyetleri düşüren bir üretim teşvik paketi açıklanmalıdır."
18 Mayıs 2022 Çarşamba

Bozkır'ı dolu vurdu! Kısa sürede yağan dolu ağaçların yapraklarını indirdi.

Detay:

Konya'nın
 Bozkır ilçesinde şiddetli sağanak ve dolu yağışı hayatı olumsuz etkiledi. Bozkır Ziraat Odası Başkanı Ali Öztürk, yaptığı açıklamada, dolu yağışının çok kısa sürdüğünü ancak yoğun bir zarar verdiğini söyledi.


Akşam saatlerinde başlayan şiddetli sağanakla yağmaya başlayan dolu, ilçe merkezi ve kırsalında etkili oldu.

Bozkır Ziraat Odası Başkanı Ali Öztürk, yaptığı açıklamada, ilçede dolu yağışının ikinci kez yaşandığını belirtti. 

Dolu yağışının Meyva ağaçlarına, buğday ve nohut gibi ürünlere zarar verebileceği bir dönemde olduklarını belirten Öztürk, "Dolu yağışından etkilenen tüm çiftçilerimize geçmiş olsun diyoruz. İlk dolu yağışında Bozkır ilçe Tarım müdürlüğümüz ve Oda Personellerimiz alanda incelemeler yaparak rapor tutmuştu. Bu ikinci yağış sonrasıda kurumlarımız incelemelerde bulunarak bakanlıktan çiftçilerimize yapılacak destekler hakkında yardım talep edilecektir" diye konuştu.